Zaman yazarlarının karar duruşması ertelendi; gazetecilerin tahliye talepleri reddedildi

Yazdıkları yazılar ve twitlerden dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 15 yıl hapse kadar cezalandırılması istenen Zaman Gazetesi’nin 11 eski yazar ve editörünün yargılandığı davanın karar duruşmasının bugünkü kısmı tamamlandı. Perşembe günü başlayıp Cuma günü devam eden duruşmada yine karar çıkmadı.

Mahkeme gün sonunda tahliye taleplerini reddetti. Adli kontrolün kaldırılması yönündeki tüm talepler ise kabul etmedi. Mahkeme ayrıca bir sonraki duruşma 5-6 Temmuz 2018’de yapılmasına karar verdi.

Mahkemenin tutukluluğun devamına yönelik kararına üyelerden biri muhalefet şerhi koydu. Şerhte AliBulaç’ın tahliye gerekçesi hatırlatılarak eşitlik ilkesi uyarınca tüm sanıkların tahliye edilmesi gerektiği belirtildi.

İlk günkü duruşmada İbrahim Karayeğen, Lale Kemal ve Ali Bulaç esas hakkındaki savunmalarını yaptı. Dün ise Ahmet Turan Alkan, Nuriye Ural savunma yaptı.

Ahmet Turan Alkan mahkemede, “Helal sana Türk adaleti diyorum, çünkü gücün bana yetiyor. O söylenen yapının parçası olsaydım bir menfaatini görürdüm. “Örgüt,” “Anayasayı ihlal,” bunların bahane olduğunu herkes biliyor. Burda olmamın sebebi 17-25 Aralık yazıları. Suçlamaların kaynağı yok. Savcılık suçlama konusu yaptığı 15 yazı yerine mesela Madam Bovary romanından 10-15 sayfa da koyabilirdi.” dedi.

Dava kapsamında gazeteci yazarlar Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, Mustafa Ünal, Şahin Alpay, Nuriye Akman, Lale Kemal, Orhan Kemal Cengiz, İhsan Dağı, İbrahim Karayeğen ve Mehmet Özdemir yargılanıyor.
Geçen ay İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 gün süren ilk karar duruşmaları sonucunda Şahin Alpay’ın ev hapsi kaldırıldı. Mahkeme ayrıca Ali Bulaç ve Mehmet Özdemir’in tahliyesine karar verdi.

DURUŞMADAN NOTLAR:

İzleyiciler ve sanıklar salona alındı. Duruşma birazdan başlayacak.

Duruşma başladı.  Ali Bulaç’ın avukatı Mehmet Ali Devecioğlu esas hakkında savunma yapıyor.

Av. Devecioğlu: Müvekkilim Zaman gazetesinde 12 yıl boyunca binlerce yazı yazmıştır, savcı bunlardan sadece 8’ini seçerek suçlama konusu yapmıştır. 15 Temmuz’un yarattığı travmanın etkisi aradan geçen uzun zamana rağmen halen devam etmektedir. Bu travma olmasaydı bu davadaki ağır cezalar istenemezdi. İddia makamı Ali Bulaç’ın yazılarını bütün olarak değerlendirmemiş, sadece suç delili olduğu iddia edilen yazıları almıştır. Lehte olan yazıları ise dikkate almamıştır. Bu usul ihlalidir. GYV mütevelli heyetinde yer almış müvekkilimin vakfın diğer üyeleriyle görüşmeler yapmış olması suç delili olamaz.”

“Müvekkilimin evinde bulunan ve esas hakkında mütalaada bahsedilen kitaplar hakkında hiçbir yasaklama kararı bulunmamaktadır. Ali Bulaç’ın mütalaada adı geçen “Mazlumun kılıç kullanma hakkı yok mudur?” yazısını sadece Oda TV ve savcılık makamı darbe çağrısı olarak yorumlamıştır.”

Av. Devecioğlu, Yargıtay’ın “örgüt üyeliği” suçunun oluşması için kriterleri sıralayan kararlarından alıntılar okuyor.

“AliBulaç’ın suçlama konusu yapılan yazıları hakkında dini literatüre hakim bir bilirkişi heyetinden rapor talep ettik ama mahkemeniz kabul etmedi.”

Avukat Devecioğlu, Ali Bulaç’ın beraatini ve adli kontrolün kaldırılmasını talep ederek savunmasını bitirdi.

Tutuklu yargılanan Ahmet Turan Alkan savunmasına başlıyor.

“İçinde yaşadığım ve üyesi olduğum topluma sitem içerisindeyim. İktidar mücadelesini sıradan insanlar olarak yaşamlarımızda hiç bu kadar derin hissetmedik. Büyük kısmımız suça bulaştık. 15 Temmuz karambolünün karşınıza sürüklediği gazeteci kafilesi karşınızda. Cezaevinde en uzun süre tutuklu kalan yazarlar biziz.”

“Helal sana Türk adaleti diyorum, çünkü gücün bana yetiyor.”

“Savunmam boyunca sayın savcıya sık sık atıfta bulunacağım. Şahsi bir mesele değil bu sayın savcı. Hapiste yattığımız 23 ay boyunca devletimizin kurumları hakkımızda yazılardan başka delil bulamadı. Hayatımın 2 yılına el konuldu. Suçüstü yakalanmışız gibi bize sosyal mikrop muamelesi yapıldı. Halk tabiriyle söylüyorum, vebali boynunuza. Öfkemin sebebi haksız yere hapiste olmam değil; koca adalet mekanizmasının adaletsizliğe alet olma ihtimali, hatta olması.”

“Helal sana Türk adaleti diyorum, çünkü gücün bana yetiyor. O söylenen yapının parçası olsaydım bir menfaatini görürdüm. “Örgüt,” “Anayasayı ihlal,” bunların bahane olduğunu herkes biliyor. Burda olmamın sebebi 17-25 Aralık yazıları. Suçlamaların kaynağı yok. Savcılık suçlama konusu yaptığı 15 yazı yerine mesela Madam Bovary romanından 10-15 sayfa da koyabilirdi.”

‘Ben Ahmet Turan Alkan, Zaman yazarıyım, muhalifim. Eskiden muhalif değildim ama şimdi muhalif oldum, boğazımı kesen bıçağını yalamam. Stockholm sendromu yok bende.’

“Örgüt,” “Anayasayı ihlal,” bunların bahane olduğunu herkes biliyor. Burda olmamın sebebi 17-25 Aralık yazıları. Suçüstü yakalanmışız gibi sosyal mikrop muamelesi yapıldı. vebali boynunuza.

‘Öfkemin sebebi haksız yere hapiste olmam değil; koca adalet mekanizmasının adaletsizliğe alet olma ihtimali, hatta olması.’

İktidarın canını sıktım, sinirlendirdim anladığım kadarıyla. Özür dilememi beklemeyin. Beni tahliye edin de demeyeceğim. Herkes bir kez daha bilsin; bu politik bir dava. Aslı astarı olmayan, hukuksuz, gülünç, bir dosya.”

“Kayyum Zaman gazetesine el koydu. Terör örgütüyse neden devlet el koydu? Terör örgütü lokanta mı? Anayasa Mahkemesi transistörlü radyo mu ki istediğinizde kulak verip işinize gelmediğinde sesini kapatıyorsunuz? Uygulanmadıktan sonra ne işe yarar AYM kararları? Bir AYM kararına bir de iddianameye bakıyorsunuz, Paris’ten Rakka’ya gelmiş gibi oluyorsunuz. Bana isnat edilen suçlamaların dayanağı yazdığım yazılar. Bu yazıların yazıldığı sırada ortada F… yok, paralel bile yok. Zaman gazetesi var.”

“Ben Ahmet Turan Alkan, Zaman yazarıyım, muhalifim; boğazımı kesen bıçağını yalamam”

“Örgüt diye bilsem seyreder miyim, deli miyim, mecnun muyum? Alır ceketimi giderim. Benim bildiğim ve muhatap olduğum sadece bu gazete. Editörler var, yazılarımı yolluyorum, onlar da yayımlıyorlar. Çok da saygı gösterdiler, söylemesem ayıp olur. Herkes bir kez daha bilsin; bu politik bir dava. Aslı astarı olmayan, hukuksuz, gülünç, bir dosya. Ben Ahmet Turan Alkan, Zaman yazarıyım, muhalifim. Eskiden muhalif değildim ama şimdi muhalif oldum, boğazımı kesen bıçağını yalamam. Stockholm sendromu yok bende.”

İktidarın canını sıktım, sinirlendirdim anladığım kadarıyla. Özür dilememi beklemeyin. Beni tahliye edin de demeyeceğim.Beni dönemin ruhunu okumayı beceremeyen bir enayi olarak budalalık suçundan mahkum edebilirsiniz ama şu yapışkan, cıvık F…’nün bir mensubu olarak bir gün bile ceza verseniz kabul etmem, isyan ederim. Silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyorum ama silah nerede, şiddet nerede, örgütün nesi oluyorum gibi ayrıntılar üzerinde durmamış mütalaa. Yazı, yazı, yazı, hep yazı.

Ahmet Turan Alkan, adliyenin -7. katındaki nezarethanede tutuklu bir hakimle karşılaştığını, hakimin kendisinin eskiden 7. katta çalıştığını anlattıktan sonra:

“Bir ülkenin hakimleri siyasi şartlar değişince 14 kat birden iniyor ya da çıkıyorsa bu durum normal olamaz. Savcıya göre F. Gülen’i eleştiren hiçbir yazı yazmamışım. Ben bunun böyle olmadığını şu anda ispat edebilecek durumdayım. İspat etsem ikna olacak mısınız? Demirören grubunda çalışan birine sen neden Demirören’leri eleştirmiyorsun diye sorar mısınız? Okuyucularım beni halen seviyorlar. Okuyucularını nerde görüyorsun diye sorabilirsiniz; nezarethanelerde. Ne zaman görseler geliyorlar yanıma. Ben benden ibaretim. Enim, boyum, ağırlığım, yüksekliğim, hepsi karşınızda gördüğünüz bu adamdan ibaret. Derin ve gizli bağlantılarım yok, varsa çarpın yüzüme.

Mesleğim yazarlık. Yazdıklarımın arkasındayım çünkü kimseden talimat alarak yazılmış şeyler değildir. Şeyhim yok, müridim yok. Gazetenin yöneticilerini firar ettikleri için affetmiyorum. Gelip Ahmet Turan’ın yaptığı gibi yapabilirlerdi. En azılı düşmanımın bile bu halde adalet aramasını dilemem. Beni artık evime gönderin, artık kafi. Beraatimi ve tahliyemi istiyorum.

Ahmet TuranAlkan esas hakkında savunmasını tamamladı. Duruşmaya 20 dakika ara verildi.

Duruşma kısa aranın ardından devam ediyor.  Ahmet Turan Alkan’ın avukatı Faruk Zorba söz aldı.

“Mütalaada deniliyor ki #AhmetTuranAlkan hiçbir zaman örgütün aleyhinde yazı yazmamış. Müvekkilimin cemaatin siyasi duruşuna aykırı yüzlerce yazısı var, bunları da mahkemeye sunabiliriz. Ahmet Turan Alkan cezaevinde yaklaşık 30 kilo kaybetti. Kendisi bahsetmedi ama sağlık sorunları var. En ciddisi de kahır.”

Av. Zorba esas hakkında savunmasını gözden geçirmek üzere süre istediğini söyleyerek sadece tahliye talebinde bulunduğunu belirtti.

Tutuksuz yargılanan Nuriye Ural söz aldı. Ural suçlama konusu yapılan bir yazısı hakkında konuşuyor.

“Bu yazı 17 Aralık’tan önce, 25 Aralık’tan sonra yazılmıştır. Savcılık operasyonun “F…/PDY tarafından yapıldığı bilindiği halde” diyor. Ben o tarihte böyle bir bilgiye nasıl sahip olabilirim? Bu operasyonu yapan kişiler Gülen’in talimatıyla hareket etmiş olsalar bile benim bunu bilmem nasıl mümkün olabilir? Savcılık benim bu bilgiye sahip olduğumu nasıl iddia edebilir? Ne zannediliyor? Zaman gazetesi yazarlarını topluyor, “arkadaşlar darbe yapılacak, ona göre altyapısını hazırlayacak yazılar yazın” mı diyor?”

Nuriye Ural suçlama konusu yapılan yazısıyla ilgili alıntılar yaparak açıklamada bulunuyor: “Kullandığım kelimelerin pek çoğu metafordur.  Ben yazılarıma bir misyon yüklemem. Röportajlarımda bile gerçeği tüm boyutlarıyla yansıtabildiğimi düşünmem. İçeri düşüp ağır suçlamalara maruz kalmaya ancak bu bilinçle katlanabildim. “Bu bana yapılır mı” demedim, çünkü bunun gizli bir kibir barındırdığını düşündüm. Savcılık Zaman gazetesinde çalışmıştır diyor. Zaman yasaklı bir kurum değildi ki. Gayet itibarlı bir gazeteydi. Kayyum gelince de ayrılmak istemedim. Neden ayrılayım? Ben bekar bir anneyim, paraya ihtiyacım var.

“Ben F. Gülen’i ya da herhangi bir dini lideri yaşantıma yön verecek biri olarak hiç görmedim. Peygamber yeterli benim için.”

Nuriye Ural Fethullah Gülen röportajlarıyla ilgili iddialara cevap veriyor:

“Ben Gülen’le röportaj fikrini ilk Ertuğrul Özkök’ten duydum. Sonra Sabah için yapabildim, onlar da bayıldı buna çünkü önemli bir röportaj.”

Nuriye Ural Fethullah Gülen’le röportaj yapan pek çok gazetecinin ismini saydı:

“Yüzlerce de yabancı gazeteci var bu röportajı yapan.”

Nuriye Ural Yakup Saygılı röportajı hakkında konuşuyor:

“Benim görevim gündemdeki insanlarla röportaj yapmaktır. Sonra bu insanların kanun karşısındaki statüsü değişince ben neden suçlanıyorum?”

Nuriye Ural suçlama konusu yapılan yazıları hakkında konuşmaya devam ediyor:

“Mesleğime sahip çıkan, güncel bir gelişmeyle ilgili yazı yazdığım için terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyorum. Röportaj ve köşe yazılarım gerekçe gösterilerek “üye olmadan terör örgütüne yardım etmekle” suçlandım. Ama bu yazılar mahkemede tartışılmadı.Ben hasbelkader Zaman’da değil de başka bir gazetede yazsaydım da yazılarımın içeriği değişmeyecekti. Yazılarımın tamamını okursanız siyasi kavga taraklarında bezim olmadığını görürsünüz. Güncel konularla ilgili gündemdeki insanlarla röportaj yapmak nasıl terör örgütüne yardım etmek oluyor? Röportaj yaptığım insanlarla sadece mesleki ilişki kurdum. Bir suç örgütüyle ilişkileri varsa ben bilemem. Darbelere her zaman karşı oldum. Cebir şiddet içeren hiçbir eylemde bulunmadım, bulunan insanlarla tanışmadım. Gazetecilik suç olamaz. Yolsuzlukla ilgili yazılar yazmak bir gazetecilik faaliyetidir. Beni yalnızca kendi eylemlerimden dolayı suçlayabilirsiniz. Beraatimi istiyorum.”

Nuriye Ural’ın avukatı savunma için süre istedi. Mahkeme başkanı sanıklar ve avukatlarına varsa taleplerini iletmeleri için söz verdi. Ardından ara karar verilecek.

Duruşmaya ara karar için 40 dakika ara verildi.

Zaman Davası’nda ara karar: Bir sonraki duruşma 5-6 Temmuz’da. Tahliye yok. Adli kontrolün kaldırılması yönündeki tüm talepler reddedildi.

****

Bu zamana kadar yaşananlar

Geçen ayki duruşmaya kısa bir süre kala savcı mahkemeye ek mütalaa sunarak daha önce “darbe” ve “örgüt üyeliği” suçlamaları yöneltilen İbrahim Karayeğen, Mehmet Özdemir, Orhan Kemal Cengiz ve İhsan Dağı hakkındaki suçlamaları değiştirdi. Savcı ek mütalada “darbe” suçlamasını düşürdü. Zaman gazetesi gece editörü İbrahim Karayeğen ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Özdemir hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 314/1. maddesi uyarınca “silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçundan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Daha önce Karayeğen ve Özdemir için TCK 309/1. maddesi uyarınca “Anayasal düzeni devirmeye teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti.Savcı, akademisyen ve Zaman gazetesi eski yazarı İhsan Dağı ve avukat ve kapatılan Today’s Zaman ve Bugün gazeteleri köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz hakkındaki “darbe” ve “terör örgütü üyeliği” suçlamalarını da değiştirerek Dağı ve Cengiz hakkında Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 ve TCK 43/1 maddesi uyarınca “zincirleme şekilde terör örgütü propagandası” suçlamasıyla 13’er yıla kadar hapis cezası talep etti.

5 yazara ağırlaştırılmış müebbet talebi!

Davada, Bulaç, Alkan, Türköne, Ünal ve Alpay hakkında “darbe” ve “terör örgütü üyeliği” suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası istenirken Akman ve Kemal hakkında “terör örgütüne üye olmadan yardım etmek” suçundan 15’er yıla kadar hapis cezası isteniyor.

31 sanıklı olarak başlayan davada Zaman gazetesi de dahil olmak üzere çeşitli medya kuruluşlarını bünyesinde barındıran Feza Gazetecilik A.Ş., Cihan Medya Dağıtım ve Fia Prodüksiyon çalışanlarının dosyaları daha sonra davadan ayrılmış, dosyaları ayrılan 18 kişinin yargılandığı dava geçtiğimiz ay hükme bağlanmıştı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin