Yargı bugünlere nasıl geldi?

Yorum | Av. Mehmet Yıldız

2014 yılının ilk aylarında kim tarafından kaydedildiği bilinmeyen ses kayıtları internete düşmeye başladığında, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve çevresindekilerden oluşan bir suç örgütüyle karşı karşıya olduğumuzu görerek dehşete kapıldık.

Her ne kadar iktidarın ilk tepkisi ‘montaj-dublaj’ şeklinde olsa da bir süre sonra kayıtların neredeyse tamamının doğrulandı. Bu kayıtlardan birisi de sonradan bizzat Erdoğan tarafından doğrulanan 2013 yılının Temmuz ayı içinde dönemin Başbakanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçen iki telefon konuşmasıydı.

Hikâye eskiye dayanıyor. Doğan medyasının yayınlarından hazzetmeyen Erdoğan, 19 Eylül 2008’de ‘bunların gazetelerini almayın’ diyerek hedefe koymasından hemen sonra Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Aydın Doğan hakkında bir soruşturma başlatıyor. Yaklaşık bir yıl süren inceleme sonunda SPK, Aydın Doğan, İmre Barmanbek, Hanzade Doğan ve Ali Rıza Temuroğlu hakkında Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefetten savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu ilan eder.

Soruşturmayı başlatan Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı (O sırada Üsküdar Başsavcısı, 17-25 Aralık’tan hemen sonra İstanbul Başsavcısı yapılan Hadi Salihoğlu’dur.) dosyayı bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderir. Ancak sonuç Erdoğan’ın istediği gibi çıkmaz; davanın görüldüğü İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi, Aydın Doğan’ın da aralarında bulunduğu 4 sanığın beraatine karar verir.

SPK karara itiraz eder, dosya Yargıtay’a gider. Yargıtay 7’nci Ceza Dairesi, 2012 yılı Nisan ayında “Sanıkların mahkumiyetine karar verilmesi gerekir.” diyerek beraat kararlarını bozar.

Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin, ‘mahkûm edin’ yönündeki kararına rağmen, İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi, 2 Temmuz 2013 tarihindeki ilk celsede beraat kararına direnir.

İşte Başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanı Ergin arasında geçen o telefon konuşması da bu konuyla ilgiliydi. Erdoğan’ın 5 yıl önce startını verdiği Aydın Doğan’ı çökertme planı tıkır tıkır işlemiş ama gelgelelim İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin hâkimi Abuzer Kara, Aydın Doğan ve arkadaşlarına beraat kararı vermişti.

YARGIDA ŞEYİNİ YAPIN’ TALİMATI

Konuşmadan anlaşılan, konu Bakanlar Kurulunda gündeme gelmiş. Erdoğan o toplantıda Adalet Bakanı’na 2 Temmuz tarihinde davanın görüleceği bilgisini vermiş ve mahkûmiyet kararı çıkmasını istemiş. Ama dediği olmamış; Hâkim Abuzer Kara beraat kararında direnmiş. Adalet Bakanı da kendini savunuyor; hâkimin kendi kontrolleri altında olmadığını anlatabilmek için Alevi olduğunu ama konunun Yargıtay’da halledilerek Aydın Doğan’ın defterinin mutlaka dürüleceği bilgisini veriyor. Başbakan da bunun üzerine “SPK’nın bu konudaki şeyi bayağı hassas. Kesinlikle diyor bunların mahkûm olması lazım.” diyerek kararlı duruşunu sergiliyor.

O konuşmadan öğrendiklerimizi özetlersek;

  • Başbakan Erdoğan’ın bağımsız yargıyı kontrolü altına almak, böylece hangi davada nasıl sonuç çıkması gerektiğini belirlemek istediğini… Ve hasımları aleyhine bizzat yargıya müdahale etmekten de çekinmediğini…
  • Bağımsız bir kurum olması gereken SPK, bazı kişi ve şirketler hakkında, “Kesinlikle bunların mahkûm olması lazım.” diyerek mahkeme kararı sipariş ettiğini…
  • Yüksek yargının yapısı, hâkim savcı atamaları ve onların kaynaklarıyla ne kadar yakından ilgilendiğini… Hükümetin kanun çıkararak Yargıtay’ın üye sayılarıyla iktidar lehine nasıl oynadığını ve yüksek yargıyı kendi adamlarıyla nasıl doldurduğunu…
  • Daha o günlerde 2000 kadar yandaş hâkim ve savcının sisteme nasıl transfer edildiğini… (15 Temmuz’dan sonra bu rakamın üzerine yaklaşık 5 bin yandaş hâkim ve savcı ilave edildi)
  • Adalet Bakanlığı’nın, hakimleri ‘Alevi-Sünni’ şeklinde fişlediğini… Bu konuda Başbakan’a bilgi notu sunduğunu…

Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin yargıyı dönüştürmekte yeterince başarılı olamadığı için 17/25 Aralık sonrası koltuğunu Bekir Bozdağ’a devretti. Ondan sonra yaşananlar malum.

KURTULUŞUN ÇARESİ HAVUZA GİRMEK

Bu ses kaydı ortaya çıktığında Erdoğan’ın hışmından çekinen Doğan medyası ‘Doğruysa çok vahim’ şeklinde başlık attı. SPK yolsuzluğu yüzünden yargılanan Doğan Holding de ‘bu konuşmanın yapılmadığının ve gerçek olmadığının bir an önce kanıtlanmasını bekliyoruz’ açıklamasını yaparak kenara çekilmeyi tercih etti.

Sonrasını biliyorsunuz. Erdoğan karşısında diz çökmeyen medyaya baskılar arttıkça arttı, önce Zaman ve Bugün grubuna el konuldu. Okların kendine yöneldiğini gören Aydın Doğan, gazete ve televizyonlarına çekidüzen vererek iktidar için zararsız hale getiriverdi. Sözcü ve Cumhuriyet gibi kalan birkaç muhalif gazete de zaman zaman havuza girmenin o kadar da kötü bir şey olmadığına kendilerini ikna etmeye çalışıyorlar şu sıralar.

Sonraki yazı: Yargıya müdahale bağımlılık yapıyor

 

İŞTE O KONUŞMANIN DETAYI

Erdoğan: “Alo”

Sadullah Ergin: “Buyrun sayın Başbakan’ım.”

Erdoğan: “Ya, şimdi geçen gün Bakanlar Kurulunda da getirdin. Bu Aydın Doğan’la ilgili dava meselesinde.. Dedin ki, böyle böyle dava görülmedi filan falan diye. Ee, dava görüldü…” 

Sadullah Ergin: “Mahkemeden aldığımız görüşme gününü yazıp vermiştim size. Bilgi notu olarak.”

Erdoğan: “Ama işte bak, dava görüldü! Kararı verdi adam”

Sadullah Ergin: “Mahkemenin hakiminin Alevi olduğu yönünde bir bilgi de vardı.”

Erdoğan: “Tamam ama, işte adam 2 Temmuz’da kararı verdi. Ve, tek.. tek… Abuzer Kara. Bu adam kararı verdi, daha önce verilmiş karar üzerinde de direndi. Tabi SPK şok şu anda.”

Sadullah Ergin: “Şimdi direnmesi bir şey ifade etmeyecek, önce, şimdi de Yargıtay’a gidecek.”

Erdoğan: “Ayrı da; şimdi burada hepsinin ayrı ayrı beraatlerine diye bir kararı verdi. Şimdi bundan sonra nereye gidiyor bu dosya?”

Sadullah Ergin: “Yargıtay’a gidecek tekrar efendim.”

Erdoğan: “Tekrar da; Yargıtay’da nereye gidecek?”

Sadullah Ergin: “Efendim; oranın kararına direndiyse, Genel Kurula gider. Ceza Genel Kurulu’na gidecek.”

Erdoğan: “Ceza Genel Kurulu’na gidecek; Ceza Genel Kurulu’ndaki durum ne olacak?”

Sadullah Ergin: “Pek bir sorun olmaz orda. Orada sorun olmaz sayın BB’ım. Şimdi, bireysel bir hâkimde çalışır da, Genel Kurul dediğimiz kalabalık bir yapıdır. Orada bu iş sökmez efendim.”

Erdoğan: “Yani şey olarak da”

Sadullah Ergin: “dinliyorum efendim.”

Erdoğan: “Yani SPK’nın bu konudaki şeyi bayağı hassas. Kesinlikle diyor bunların mahkûm olması lazım.”

Sadullah Ergin: “Sayın Başbakanım, orada bir tane münferit hâkim geleceğini buna adamıştır, o şekilde bir yaklaşım sergiliyordur. Olumsuz birisi olduğunu da söylediler bize! Bilgi notu verdiğimde duruşması olmamıştı herhalde. O daha sonra mı oldu efendim?”

Erdoğan: “E, şimdi o zaman bu Yargıtay da bu işte direndiğine göre, yani suçlu bulduğuna göre.. Bu işi yakın takibe al. Şimdi; Ceza Kurulu kaç kişi? 20 küsur muydu?”

Sadullah Ergin: “Efendim normalde daha kalabalık olur ama, normalde 25-30 kişi gibi bir yapıyla toplanır.”

Erdoğan: “Yani, son çıkardığımız kanundan sonra son durum nedir? Biz onunla oynamış mıydık?

Sadullah Ergin: “Şimdi 38 daire oldu toplam, Yargıtay’da. Hâkim-Savcılar kura çektiler. Yani stajları biten 370-380 hâkim-savcı, onları kürsüye yolladık.”

Erdoğan: “Bunlar ne? Avukatlıktan gelme mi?”

Sadullah Ergin: “Yok. Bunlar yeni mezunlardan. Avukatlıktan gelen 500 kişi. 200 kişi de idari yargıdan var. 700 kişi. Ocak ayında onlar başlayacaklar. Zaten daha önce başlatmıştık bir 500 kişi. Ekimde de 600 kişi ayrıca alıyoruz. Bu Ekim’de efendim. Avukatlıktan gelen yaklaşık 2000’e yakın Arkadaşımız transfer oluyor sisteme.”

Erdoğan: “Bunu artık, Ali’yle beraberiz, Babacan’la…”

Sadullah Ergin: “Ben Ali Bey’le de temas ederim. Ayrıca Ceza Genel Kurulu Başkanımızla da, Pazartesi-Salı, Bakanlar Kurulu öncesi-sonrası bir görüşme yaparım. Gerekli hassasiyetleri de sağlarız.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin