TV’ye çıkmadan önce bilmeniz gereken 10 Türk klasiği

Malum konu gündemde, bir TV sunucusu cahillikle ilgili yüzlerce ‘tweet’ attıktan sonra, kaderin cilvesi, TV programında Kürk Mantolu Madonna romanıyla ilgili ‘cahilce’ konuşmuş.

Televizyonlarda sıkça rastladığımız bir durum aslında. Yalan haberler yapan TV haber bültenleri, cahilce yorumlar yapan tartışma programı ‘gastecileri’, kenarda oturup maçı seyreden, arada da homuradanarak bir şeyler söyleyen futbol maçı yorumcuları… Liste uzun maalesef.

Neyse, size kıyak geçelim ve TV’ye çıkmadan önce bilmeniz gereken 10 Türk klasik romanını özetleyelim. (Kürk Mantolu Madonna’yı artık öğrenmişsinizdir, o sayılmaz!)

NOT: Bu liste, yazarın kişisel tercihlerinden oluşmaktadır. “Aaa şu kitap niye yok?” diyenler, katkıda bulunabilir.

***

  1. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yaban (1932)

Yakup Kadri bu romanda, I. Dünya Savaşı’ndan Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar geçen sürede, Anadolu’daki bir köyde geçen hayatı ele alır. Bir İstanbul çocuğu olan “aydın” Ahmet Celal’in “halk”la yaşadığı çatışmalar, romanın temasını oluşturur. “CHP eliti” eleştirileri için uygun bir roman.

  1. Peyami Safa, Fatih-Harbiye (1931)

Yazarımız bu romanda, Fatih’teki muhafazakâr ve geçmiş değerlere bağlı bir hayat yaşayan Neriman’ın, Harbiye’deki modern hayatla girdiği yeni ilişkideki gel-gitlerini anlatıyor. Şimdilerde Fatih-Başakşehir ya da Fatih-Çekmeköy versiyonları yazılabilir!

  1. Yusuf Atılgan, Aylak Adam (1959)

İsmi yalnızca C. olan kahramanın, Beyoğlu ve çevresinde geçen, yabancılaşma konusu etrafında ilerleyen hikâyesi. C., toplumla çatışmalı, babasından nefret eden, tipik bir ‘Batılı’. Kitaptan alıntı yapmak isterseniz buradan buyrun: “Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.”

  1. Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961)

Roman, Hayri İrdal isimli ‘talihsiz’ bir adamın, Halit Ayarcı isimli bir ‘usta sahtekâr’ın peşine takılıp ülke çapında fantastik maceralar yaşamasını konu alır. “Bir topluluğu ancak kendi menfaatlerine dokunana kadar kandırabilirsiniz.” romanın mottosu olabilir.

  1. Kemal Tahir, Esir Şehrin İnsanları (1956)

Kemal Tahir bu romanında, I. Dünya Savaşı sonunda ‘esir düşen’ İstanbul’daki sosyete hayatını ve buradaki karakterlerin ‘işgal boyunca’ değişimlerini irdeler. Bir üçlemenin ilk kitabıdır. ‘Halktan uzak paşa çocuğunun’ değişimini anlatır.

  1. Adalet Ağaoğlu, Ölmeye Yatmak (1973)

Ankara’da bir öğretim üyesi kadının hikâyesi üzerinden sağlam bir Cumhuriyet eleştirisi okumak istiyorsanız, mutlaka göz atın. “AKP niye geldi?” diye merak eden Kemalistler de okuyabilir.

  1. Yaşar Kemal, İnce Memed (1955)

Çukurova köylüsünün ağalığa karşı mücadelesini anlatan bir çeşit ‘pastoral roman’. Yakın zamanda vefat eden Yaşar Kemal’in başyapıtı olarak anılan kitap, 1920’lerden başlayıp (diğer ciltlerde) 1980’lerin sonuna kadar Türkiye’deki taşra hayatına da ışık tutar.

  1. Oğuz Atay, Tutunamayanlar (1970).

Arkadaşı Selim Işık’ın intiharını araştıran Turgut Özben’in, hayata dair hemen her şeyle ilgili bir şeyler bulduğu, postmodern roman. Oğuz Atay’ın yer yer aydın eleştirisi, yer yer halk eleştirisi postuna bürünen anlatımı, her halükârda ‘düşünen insanın yalnızlığı’ ile dopdolu.

  1. Orhan Pamuk, Kara Kitap (1990).

Galip, evden kaçan eşi Rüya’nın peşine düşer ve yol boyunca kendine, kıskandığı köşe yazarı Celal’e, onun hikâyelerine yansıyan Türkiye tarihine dair pek çok şey bulur. Okuduktan sonra, “Okudum çok sıkıcı!” diyenlerle, “Nobel’i asıl bu kitaba verdiler!” diyenler arasında yerinizi alabilirsiniz.

  1. Elif Şafak, Araf (2004).

Elif Şafak okurları, ikiye bölünür. Aşk’tan önceki kitaplarını sevenler ve Aşk’tan sonraki kitaplarını sevenler. Araf, çeşitli ülkelerden ve kültürlerden gelerek Boston’da yolları kesişen bir grup genç insanı anlatır. Türk edebiyatında benzerine pek rastlanmayan bir konuda hayli evrensel bir bakış tutturabilmiştir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin