Sivil toplum Soylu’nun güvencesinde!

YORUM | MAHMUT AKPINAR

2020 bitmeden demokrasinin kırıntılarını da imha edecek iki tehlikeli düzenleme yapıldı. Normalde bu düzenlemelere karşı muhalefetin, aydınların, sivil toplumun, ticaret erbabının, kısaca her kesimin ortalığı inletmesi, sokaklara dökülmesi gerekiyordu. Ama mırıltılardan öte bir şey duyamadık.

Ölmemiş, duyularını yitirmemiş vücut iğne batırsan anında tepki verirken, ölmeye yüz tutmuş, reflekslerini yitirmiş bedenler kılıç soksan “ıhh” demez. Bunu rahmetli validemin vefatından önce hastanede müşahede etmiştim. Kalp krizi ve ona bağlı felç geçirmişti. Başlarda sese, harekete tepki veriyor, konuşmaları anlıyordu. Ama vücudun tepkisi günden güne kayboldu. Vefatına doğru doktor vücudun tepkisini ölçmek için sık sık annemin ayağının altına elindeki kapı anahtarını sürtüyordu. İlk günler ayağını çekerek tepki verse de ölümüne yakın tepki vermez olmuştu. Bu uygulama doktorların merhametsizliği ile değil, vücudun reflekslerini yitirmesiyle ilgiliydi.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Türk demokrasisinin hali rahmetli validemin sekerat halindeki durumuna benziyor. Bünyeye ağır tahribat yapılıyor ama vücut tepki vermiyor, acı hissetmiyor. Türk halkı artık demokrasilerde olması gereken en asgari tepkiye bile sahip değil. Mülkiyet hakkına dilediği zaman çökme imkanı veren Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile derneklere kayyım atanması hakkında yasa Türk demokrasisini ölümden bir önceki safhaya, sekerata götürüyor.

Mülkiyet hakkı demokrasinin, hukukun varlığını test eden en önemli kriterlerdendir. Temel haklardandır. Eğer bir ülkede insanların mülklerine, işyerlerine, yatırımlarına idari işlemle el konabiliyorsa orada demokrasiden, hukukun üstünlüğünden bahsedilemez. İslam’a göre de mülkiyet temel ve kutsal haklardandır. Malını, mülkünü savunurken ölen bir kimse şehit kabul edilir. Ama 14 Ekim 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre kısa adı SAİK olan, başkanlığını Erdoğan’ın yapacağı Sanayileşme İcra Komitesi’nin kararıyla devlet istediği şirkete el koyabilecek. El koymanın gerekçesi ise “ulusal güvenlik”! KHK’larla binlerce şirkete çökülen, banka hesaplarına el konulan Türkiye’de bu durum yeni değil diye düşünebilirsiniz. Onları 15 Temmuz’u gerekçe göstererek yaptılar. Son düzenleme ise mülkiyete tasallutun herkese karşı ve sürekli hale getirildiğini gösteriyor. Sabah uyandığında herhangi biri elindeki şirketinden, mülkünden olabilir.

Demokrasileri ayakta ve hayatta tutan şey anayasa, yasalar ve seçimlerden öte demokratik bilinçtir, demokrasi kültürüdür. Demokratik bilinç ve kültür sivil örgütlenmelerin, devletten bağımsız organizasyonların (NGO) yaygın olduğu ülkelerde gelişir. STK’lar, örgütlenme, dernekleşme demokrasinin toprağıdır, fideliğidir. Örgütlenme hakkı kısıtlı ise veya STK’lar sivil değil, devlet/iktidar güdümünde ise demokrasiden bahsetmek mümkün olmaz. Zira demokrasi topraksız, havasız kalır ve kısa sürede ölür.

Türkiye’de STK’ların kahir ekseriyeti ve cemaatler, tarikatlar, “İslami çalışmalar” dernekler şeklinde yapılanmıştır. Bu günlerde sivil toplumu, dernekleri tamamen bitirecek bir düzenleme TBMM’de yasalaştı. Artık İçişleri Bakanlığı dilediği derneğe idari kararla kayyım atayabilecek.

İslamcı yazar Yusuf Kaplan bu düzenleme için önce “Çok tehlikeli, felaket olur… Bu yasa girişimi derhal durdurulmalı” diye tweet attı. Ama Süleyman Soylu’nun kendisine “bu yasa İslami kuruluşlara, faaliyetlere karşı değil, bunun karşısında ilk ben dururum” deyince “İslamcı aydın”, “entelektüel” Kaplan ikna oldu ve bunu hesabından paylaştı. İslamcı aydınımızın aklına “Siyasetçiler, bakanlar geçici ama kanunlar kalıcıdır. Hukuk devletinde, hatta kanun devletinde işler bakanın taahhüdüne göre yürümez” demek gelmedi.

Her ne kadar derneklere idari bir kararla kayyım atanabileceğine dair yasal düzenleme çıktı ise de görünen o ki her kesimiyle STK’lar rahatlar. Bir tepkiye, ses vermeye, muhalefet yapmaya ihtiyaç duymuyorlar. Zira Süleyman Soylu’nun sözü var ortada. Çünkü İçişleri Bakanı Soylu STK’lar, dernekler emin olsunlar “düzenleme sivil toplumu zayıflatmayacak!” dedi. Laik, seküler STK’lara biraz dil ucuyla verilmiş söz gibi dursa da, en azından İslami çalışmalar terör yaftasıyla engellenmeyecek!

Süleyman Soylu bakan olmanın ötesinde “sözünün eri” olduğu için, STK’lar, dernekler, NGO’lar gayet müsterihler. Soylu DP Genel Başkanı iken, AKP’ye geçmeden önce, “Bu AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a gününü göstereceğiz!” “Eğer ben Süleyman Soylu isem, eğer ben dürüst bir adamsam tüyü bitmemiş yetimin hakkının hesabını sormazsam, namerdim” demişti. Hepimiz görüyoruz ki sözlerinin kapı gibi arkasında!

Cemaatler, tarikatlar, İslami çalışmalar yapanlar daha rahatlar. Bu yasanın İktidarın gizli ortağı Doğu Perinçek tarafından söylenen “cemaatlerin tarikatların kökünü kazıyacağız” noktasına varmayacağından çok eminler. Çünkü Soylu onlara özel güvence verdi.

Bizim insanımız yasalara değil, devlet adamlarına güvenir!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin