Peygamberimizi de hapse atardı bunlar!

YORUM | AHMET KURUCAN 

O kadar çok yazı yazdım ki AKP’nin dindarlığın değil dinin içini boşalttığına dair, tek kelime ile gına geldi. İyi niyetliydim. Alnı secdeye değen insanlar. Kalplerinde iman var. İntibaha gelirler. Yaptıklarının yanlış olduğuna dair ayna tutuyor bu yazdıklarım diye düşündüm hep. Peygamber Efendimizin örnekliği üzerinden hareket ediyordum çünkü. Ayet ve hadisleri gündeme getiriyordum. Yazılarımı yakından takip edenler bilir, ayet ve hadisleri zikrediyordum ama onları ne bir silah ne de slogan olarak kullanıyordum. Nüzul sebeplerini anlatıyor, sosyal arka plan tasvirleri yapıyor, orijinal manalarını veriyordum önce. Yer darlığı münasebetiyle bazen bu kadar detaya girmesem de asli manaya muhalif çıkarımlarda bulunmuyordum. Ayet veya hadis nüzul toplumundaki muhataplarına bunu diyor ama bizlere de şu mesajı veriyor şeklinde yorumdu yazdıklarım.

Sonra? Sonrası malum. Ümidimi bütün bütün kaybettim. Özellikle zulmün zirveye çıktığı 2016 ortalarından sonra bıraktım bu tür yazıları. Ben bıraktım ama onlar beni bırakmadı ve ara sıra yaşanılan hadiselere bağlı olarak bazı yazılar kaleme aldım. Bu eksende en son Zaman gazetesinin hediye olarak verdiği tefsir, fıkıh, hadis kitaplarının terör örgütü malzemeleri olarak emniyette teşhir edildiği bir fotoğraf hakkında bir yazı yazmıştım ve başlığını da “Fotoğrafa iyi bakın!” olarak koymuştum.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Şimdi okumakta olduğunuz yazıyı yine benzeri bir hadise münasebetiyle kaleme alıyorum. Sevgili Aydoğan Vatandaş’ın bir tweet’i ile haberdar oldum olaydan. Sonra haberin yayınlandığı Politurco sayfasına baktım. Okudum ve şaşırmakla şaşırmamak arasında uzun süre gittim geldim. Yıllardan beri yaşananlara bakınca bunu da yapabilirler dedim ve şaşırmadım. Ama işlem yapılan dua mecmuaları ve o mecmuaların sahibi transit uçuş yapan yabancı bir insan olunca şaşırdım.

Ulaştığım sonucu söyleyeyim size; bu insanlar şu an öyle bir noktada bulunuyorlar ki Hz. Muhammed (sas) gelse ona da işlem yaparlar. Eğer o Türkiye’de yaşıyor olsaydı, onu da tutuklarlar ve hapse atarlardı. Zaten “atmadılar mı?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, çoktan attılar. Bedenini değil ama öğretilerini attılar. Kur’an diye diye Kur’an’ın emirlerini hayatın dışına fırlattılar. Peygamber diye diye Peygamberin hayatını hiçe saydılar. Sözün özü, Allah diye diye Allahsız davranışların sahipleri oldular. Acıtıcı, incitici, üzücü bu tespitler. Benim de içim kan ağlıyor ama ne yazık ki gerçek.

Allah diye diye Allahsız davranışların sahibi oldular dedim. Aslında dilimin ucunda “Allah diye diye Allahsız oldular” demek vardı. Bilerek demedim. Onca zulümlerine, dini, insani, vicdani, ahlaki, hukuki öğretilerden onca uzaklaşmalarına rağmen böyle demem ve diyemem. Hiç kimse de diyemez ve dememeli. O’nun namına beşer hüküm veremez. Onun için dengeli olmak ve nihai hükmü, son kararı O’na, sözün sahibine, hükmün malikine bırakmalı.

Şimdi geleyim neden bu sonuca ulaştığıma… Hadise şöyle cereyan etmiş. Afrika alimleri arasında Moritanya’da gerçekleşen bir konferanstan dönen Muhammed Khamis Said Mataka, Türkiye aktarmalı biletini almış. Aktarma esnasında yapılan aramada alimin çantasından Hocaefendi’nin derlediği Türkçe’ye Mustafa Yılmaz tarafından ‘Yakaran Gönüller’ olarak çevrilen el-Kulubu’d Daria isimli dua mecmuasını bulmuşlar. Hocaefendi’nin adını görür görmez mal bulmuş mağribi gibi atlayan polis memurları ne yapacaklarını şaşırmış ve kendi aralarında yarım saatten fazla konuşmuşlar. Daha sonra tanımadıkları ama Tanzanya Müftülüğü Milli İcra Başkanı, Tanzanya Şeyhler ve Alimler Vakfı Genel Sekreterliği ve İnançlar Arası Ekonomik Adalet ve Yaratılış Bütünlüğü Komitesi Eş Başkanı olan Şeyh Said Mataka’nın yanına gelip, Hocaefendi’nin terörist olduğunu söyleyerek Türkiye ve Müslüman dünyasının düşmanı olduğunu ifade etmişler.

O konferanstan ülkesine dönen zat demiş ki onlara: “Derleyen yazarın isminden bağımsız düşünün, bunlar Peygamberimizin ve alimlerin zikirleri ve duaları. Şimdi siz bu zikirlerin terörizm delili mi olduğunu söylüyorsunuz?” Görevli polis memurları susmuş kalmışlar bu soru karşısında. Tam da bu noktada alimimizin polislere söylediği son cümle çok manidar: “İnna lillah inna ileyhi raciun.”

Tanzanya’ya döndükten sonra arkadaşlarımızdan aynı kitaptan bir tane daha temin edilmesini rica etmenin yanında Felix Kaiza’ya anlatmış bütün bu olanları Şeyh Said Mataka ve duyurulmasını istemiş yaşadığı hadisenin. Yazının aslını Politurco sayfalarından okuyabilirsiniz.

Evet, tekrar edeyim; bırakın Hocaefendi’yi, Hz. Muhammed (sas) gelse karşılarına ve reislerinin söylediği söze muhalif, politikalarına aykırı bir şey söylese, “Sen bizim reisimize muhalefet ediyorsun” diye inanın bana Peygamberimizi de tutuklarlar bunlar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Yazı çok güzel, özellikle zamanı resmetme adına gerçekleri görme adına müthiş örnekler var.
    Eğer yazı sesli okunabilirse daha çok insana ulaştırılabilir diye düşünüyorum özellikle bu ülkede (USA) insanların vaktinin yarısından fazlası şoförlük yaparak geçiyor sesli olduğunda dinleme imkanları olur. En azından ben 10-11 kişiye yollayabilirim sesli okunabilirse çok hoş olur.
    Ahmet Bey’in yazıları çok değerli çok kıymetli lütfen sesli okumayı sağlayabilirseniz daha çok okuyucuya ulaşabiliriz dinleyici ulaşabiliriz yardımınız için teşekkürler

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin