Hitler’in hâkimleri!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

“Hükümdar bir köylüden yumurtalarını haksız olarak alırsa,

adamları köylünün bütün tavuklarını alır.”

Şirazlı Sadi

Çiçero, insanlarda adalet hissinin doğuştan geldiğini söyler.

Pek çok düşünüre göre hukuk normu bir toplumun gelişmişlik ve medeniyetini gösteren en önemli veridir. Bir topluma bakarken onun binalarına, şatafatına filan bakılmaz. Hukuk sistemine bakarak kaliteleri ve hayatları hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bir şey daha…

Hukuk kaide ve nizamatı, bu kuralların bir şekilde çiğneneceği gerçeğini göz ardı etmeden inşa ve ibrar edilir. Ve hatta her bir kanun (en kallavisi bile) ihlal edilme ihtimali göz önünde tutularak yürürlüğe sokulur. Dolayısıyla biz sıradan insanlara son derece sıra dışı ve akıl almaz gibi gelen hukuk ihlalleri, hukukçulara göre hiç de öyle olmayabilir.

Bir kanunu tanımama sıradan bir suçlu için de, bir kral için de normal sayılabilir. Geçmişte de günümüzde de bunun örnekleri hep yaşanmıştır.

Ancak…

Sıra dışı ve tehlikeli olan şudur: Hukuku inşa eden, uygulayan, hatta hukukla özdeş devletin ve çok daha fenası bu devletin yargı organlarının hukuku tanımaması, umursamaması ve uygulamaması çok büyük bir tehlike ve o toplumun sonu demektir!

Burada şöyle bir çelişik durum da vardır aslında.

Kendi kuyruğunu yemeye başlayan yılan misali, despot bir rejim arzu ettiği acımasızlıkta sistemi kurabilmesi için hukuk katili hukukçulara ihtiyaç duyar. Ve çok enteresandır, bu hukuk tanımayan hukukçuların kararları önce toplumdaki hukuka olan inancı öldürür, ardından hukuk kendisinin de çok anlam ifade etmediğini anlar ve o rejimin çöküşü başlar.

Nazi dönemine yakından bakıldığında, Hitler’in dikta için yanıp tutuşma hayallerini uygulayabilmek için 1933 yılına kadar beklediğini görürüz. O yılın Mart ayında yapılan seçim sonrasında aklındaki ilk düşünce hukuku felç etmek ve kendi hukuk sistemini kurmaktır. Tarihçiler salt bu sebepten dolayı Hitler’in kendi ülke meclisini (Reichstag) ateşe verdiğini söylerler. Ardından kurgulanmış bir iki tane çakma darbe girişimi sonrasında artık muhalefet edecek kimse kalmadığından emin olunca Halk Mahkemeleri’ni kurar Hitler.

Hukuk, bizzat hukukçular tarafından ayaklar altına alınınca milyonlarca masum insan katledilir.

Bir Alman gazeteci-tarihçi olan ve Sebastian Haffner takma adıyla daha çok tanınan Raimund Pretzel, Bir Alman’ın Hikayesi isimli kitabında bu durumu muazzam şekilde hikaye ediyor.

Haffner, Hitler’in mevcut hukuk sistemini yerle bir edip kendi hukuk sistemini kurmayı başardıktan sonra, tarihte eşi benzeri görülmemiş hukuk cinayetlerinin bizzat hukukçular eliyle işlendiğini anlatıyor kitabında. Şu cümle çok çarpıcı mesela: “Nazi yönetiminde, Führer’in iradesiyle uyumlu olmak kaydıyla, onları bağlayan bir hukuk yoktu. Yetkilerinin genişliği onlara bu imkanı sağlayıp, güvencesizlikleri ise iktidara yaslanmaya zorluyordu.”

Zamanında yargıçlarına güvenilen Berlin’de, artık “atak ve hukuk bilgisi kifayetsiz birkaç genç” yargıç vardır ve Nazilerin bütün yargıyı ele geçirmesi için bu bile yeterli olmuştur. (s. 172)

Kitapta bir kısım hukukçudan bahsediliyor ki, esasen Hitlerci olmamalarına rağmen en kral Naziden daha Nazici olanlar.

Yazar, “Weimar Cumhuriyeti’nin savcıları” dediği bu zümreyi şöyle tanımlıyor: “Nazi kadrolarına dahil olmamışlardır ama Faşistler korkunç ve gaddar insanlardır; açıktan muhalefet etmek sadece kendi mezarını kazmak olur, köprüyü geçene kadar ayıya dayı denmelidir.”

Bizdeki Ergenekoncular ile siyasal İslamcı yeni yetme hukukçulara ne kadar da benziyor değil mi?

Size ilginç bir rakam vereyim: Hitler döneminde bile hukuku diktatörün emrine veren hakim sayısı sadece 570 idi. Şimdi ülkemizin hazin haline oturup ağlayabiliriz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin