Kölelik ve cariyelik programına gelen yorumlar üzerine

YORUM | AHMET KURUCAN

Erkam Tufan Aytav’ın youtube kanalında değerli tarihçi Eyüp Ensar Uğur Bey ile İslam dini ve tarihinde kölelik ve cariyelik konusunu konuştuk. Program yayınlanır yayınlanmaz izleyiciler yorumlarını yazmaya başladılar. 1.30 saat süren programın tamamını izlemeden hem müspet hem de menfi paylaşımlarda bulunanlar dikkatimi çekti. 

Neden? Neden sorusu bile abes. Çünkü her ikisi de yanlış. Programı bütünüyle izlemediniz ki, neden takdir ediyorsunuz ya da neden amansızca eleştirilerde bulunuyorsunuz? Ortada söz konusu olan bir düşünce harmanı. İnsanlık tarihi boyunca insanlığı meşgul eden çok önemli bir konuda konuşuluyor. Fikirler harman haline getirilmiş, sunuluyor. O harmanı bütünüyle dinleyin, izleyin. Bir kanaate varacaksanız, bütünü izledikten sonra varın ve paylaşımlarınızı yapın. Bu acele niye?

Her iki tarafa yönelik bu eleştirilerimden sonra gelelim menfi yaklaşımlara. Bunu da ikiye ayırıyorum. İlki gerçekten bilgi noksanlığı veya anlatım eksikliği nedeniyle daha ötesini öğrenmek veya zihne takılan noktaları ilave sorularla soran yorumlar. Bunları takdirle karşılıyorum. Söz konusu soruları sorarken bazılarının kullandıkları haşin üsluba da hiç takılmıyorum. Aşağıda kısa kısa bunların cevabını kendi ilgi alanıma bakan vechesiyle cevaplayacağım.

İkincisi, trol mantığıyla hareket eden ve ister dine-imana ve Kur’an’a ister dindara isterse Hizmet hareketi ile olan irtibatımızdan dolayı bizlere olan düşmanlıklarını alabildiğine hasmâne bir dille gösteren izleyiciler. Hem Erkam hem de Eyüp Beye sordum, bu kategorideki yorumlara ne diyorsunuz diye. 

Erkam Bey “İslam dini ile alakalı yaptığım her programda bu türlü yorumlar oluyor” dedi. Belli ki alışmış ve umursamamayı öğrenmiş. Eyüp Bey de “asıl hedef kitle iyi niyetle bunu öğrenmek isteyenlerdi” dedi. Diğerlerini kaale almamak lazım anlamına gelecek bir cevaptı bu. Ben de böyle yapıyorum. Dinin normatif değerleri olarak bize sunulan ve sosyal hayatı düzenleyen kurallar alanında kafa karışıklığı olan bu alanda soruların cevap bulması, zihinlerin netleşmesine yardımcı olduysa, program bence de maksadına vasıl olmuş demektir. Velev ki bu bir kişi bile olsa.

Yazıyı kaleme aldığım Pazartesi sabah itibariyle, program yayınlananı 21 saat olmuş, 10,656 kişi izlemiş, 722 like, 42 dislike ve 385 okuyucu yorumu almış. Bu yorumların hepsine tek tek cevap vermem imkânsız. Ama yukarıda dediğim gibi anlatım eksikliğinden veya bilgi noksanlığından hareketle iyi niyetle sorulan veya yapılan soru ve eleştirilere kısa kısa cevaplar vereceğim.

1- Kölelik ve cariyeliğin dini boyutunda benim esas aldığım kesit, Hz. Peygamberin peygamberlik yaptığı 23 yıllık süreyi merkeze koymuştur. Dolayısıyla 14 asırdan beri devam eden İslam tarihini ve bu tarihteki kölelik ve cariyelik uygulamalarını değil bu zaman aralığındaki Kur’an ayetleri, hadisler ve Hz. Peygamber pratiğini anlatmaya ve izah etmeye yöneliktir. Eyup Bey ise tarihsel perspektiften bakti. Buna bagli olarak onun konuşmaları gunumuze kadar uzayan süreci de içine aldi. 

2- “İslam’da, Kur’an’da…” diye başlayan itiraz sahipleri programın başında söylemeye çalıştığım dini değerler ve hükümler ayrımını gözden kaçırmamalı. Din imani/itikadi, ahlaki ve normatif değerlerin bütünüdür. İlk iki alandaki değerler/hükümler değişmez ama normatif alandaki değerler/hükümler nazil olduğu toplumun verili durumunu esas alır. Hz. Peygamberin vefatından sonra yaşayan Müslümanlar içinde yaşadıkları sosyal şartlara bağlı olarak bunları olduğu gibi uygulayabileceği gibi onlardaki norm ve ilkeleri esas alarak formlara değişikliğe gidebilirler. İslam fıkhı ve onun içindeki içtihadi hükümler baştan sona bunu göstergesidir ve delilidir.

İşte bu değişik uygulamalar din değildir, Müslümanların yorumları ile hayat bulan tecrübelerdir. Bu tecrübeler kimi zaman olur daha iyi ve daha güzele doğru yükselen bir ivme izlerken kimi zaman da geriye dönüşü yansıtabilir. Biz Müslümanların tarihsel tecrübesinde her ikisinin de örneğini görüyoruz. Kölelik ve cariyelik uygulamalarına bu zaviyeden bakıldığında ağırlıklı olarak Efendimiz dönemindeki kazanımların gerisindedir. Tarihsel şartlar, uluslararası siyasi ve askeri ilişkiler, tarım toplumu şartlarındaki ekonomik düzen bu geriye gidişin temel faktörlerinden biri olmuştur. 

Eyüp Bey bu hususlara oldukça etkin bir dille değindi program boyunca. Benim mesele sadece teolojik ya da temel insan hakları boyutu ile değil paradigmal olarak bütün vecheleriyle ele alınmalı dememin altında bu vardı. Burada 20 yy. değer yargıları ile 14 asır öncesinin Mekke ve Medine’sini yargılamak, anakronik bir yaklaşımdır ve bu yaklaşım bizleri doğru sonuca götürmez.

Yukarıda söylediğim “Kölelik ve cariyelik uygulamalarına bu zaviyeden bakıldığında ağırlıklı olarak Efendimiz dönemindeki kazanımların gerisindedir” sözüme açıklık getireyim. Gerisindedir derken, “14 asır boyunca hep geriye gitmiştir, kazanımların hepsi berhava olmuştur” demiyorum. Mevalîler gerçeğini, velâ akdini, velâ-yı itâka kavramının tarihte icra ettiği rolleri bilen bir insan olarak bunu nasıl söyleyebilirim ki? Mevle’l-muvâlât akdi yapan kölelerin efendilerine mirasçı olduklarını ben bilmiyor muyum? Eyüp Bey’in de bahsini ettiği savaş esiri olup daha sonra efendileri tarafından serbest bırakılan şahsî azatlılardan (mevâli’l-itâka) Mekke’de Atâ’ ibn Ebî Rabâh, Yemen’de Tâvus, Yemâme’de Yahya b. Ebî Kesîr, Basra’da Hasan Basrî, Kûfe’de İbrâhim Nehaî, Şam’da Mekhûl’un çıktığını bilen birisinin geriye gitti sözüyle genelleme yapması insafla bağdaşır mı? Evet bu isimlerini verdiğim zatlar ve bunlar gibi daha niceleri İslam ilim tarihinin abidevi şahsiyetleridir ve hepsi de özgürlüklerine kavuşturulmuş kölelerin çocuklarıdır. 

Ama şu da var ki özellikle Emeviler döneminde Arap ırkının üstünlüğü gibi İslam’ın özüne, ruhuna ve öğretilerine ters uygulamalar da devreye girmiş ve Mevalilelere ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmıştır. İşte geriye gidiş derken kastettiğim bu türlü uygulamalar. Keşke bunlar hiç olmasaydı. Eyüp Ensar Bey’in dediği gibi esir, köle ve cariyenin kaynağını oluşturan savaşlar hiç yapılmasaydı. Tekrar edeyim ben dini perspektiften meseleye bakarken nüzul toplumunu esas aldım. 4 halife döneminde veya Emevilerde, Abbasilerde, Selçuklularda, Osmanlılarda köle ve cariyelik diye bir program yapılırsa detayı konuşulabilecek şeyler bunlar. 

3- “Köle olmak için can atıyordu.” Bu bana ait bir söz ve yanlış. Meramımı o an için ifade edememişim. Siyak-sibak bütünlüğü içinde insafla dinlerseniz hak vereceksiniz ki kastım savaş esirlerine tanınan haklar ve kölelere/cariyelere verilen haklar açısından o topluma gittiğinizde Müslüman birisinin kölesi/cariyesi olmak kafir birisinin köle/cariyesi olmaya tercih edilirdi. Şöyle deseydim sanırım sorun olmazdı ve benim kastım da buydu: “Bir savaş esiri Ebu Cehil’in kölesi olmaktansa Hz. Ebu Bekir’in kölesi olmaya can atardı.” Çünkü insan gibi muamele görecekti. Hürriyete giden yol kendisine açılacaktı vs vs.”

4“Ahmet hocanın bu anlattıkları uygulamada pek yaygın değil.” Doğru. Ben de bunu söylüyorum zaten. 14 asırlık Müslümanların tarihinde konuştuğumuz zaman dilimi 610-632 yılları arası. 

5“Kurucan Bey, İslam’da kölelik “teorik” olarak yoktur ama “pratik” olarak vardır. diyor…Teori ve pratik bir bütündür ve kategorik olarak birbirinden ayrı kavramlar değildir! Pratiğin teorisi olur, teorinin pratiği olur.” Doğru. Hz. Peygamber dönemi teorisi ve pratiğini anlattık. Sonraki dönemlerde pratik teoriyi doğurdu. Programın sonunda savaş esirlerinin özgürleştirilmesi yerine köleleştirilmesi uygulamasını bir ayetle nasıl meşrulaştırdıklarını bunun için anlattım zaten. Yani benim geriye gidiş dediğim ve uzunca izahını yaptığım Hz. Peygamber dönemine muhalif gelişen pratiğin nasıl teori haline getirildiğini söyledim.

6- Yanlış olanı dile getirmek için neden çekinsin ki bu büyük peygamber?” Doğru çekinmiyor. Dile getiriyor ama onu sosyal hayattan tamamıyla kaldırılmasını zamana yayıyor. Tedricilik dediğimiz bu zaten. Bu hareket tarzını sadece kölelik ve cariyelikte değil o toplumda kökleşmiş daha nice meselelerde görebilirsiniz. Hem ayetlerde hem de Nebevi sünnette.

7- “Bazıları çıkıp savaş kazandıktan sonra kaybeden tarafın karıları ve kızları ganimet helaldir diyordu.. Bu düşünceyi ve böyle olan bir dini kabul edemem.” Din de kabul edilmemesini hedefliyor zaten. Ama dediğim gibi bunun tatbikini zamana yayıyor 610-632 yılları arasındaki uygulamada. İlkelerini, prensiplerini net olarak koyuyor. Pekâlâ son adım atılıyor mu? Atılamıyor toplum telakkileri ve sosyal hayattaki gerçekler bunu kaldırmayacağı için. Fakat unutmayın, hedef kaldırılması. Burada illa bir suçlu arıyorsanız o suçlu din değil onu doğru anlamayan ve tekamülü gerçekleştiremeyen Müslümanlar. 

8- “Efendimiz’in getirmek istediği nihai hedeflere 23 yıl yetmemiştir.” diyor. Ayet ”Bugün sizin için dininizi ikmal ettim.” demiyor mu? O hedeflere ulaşacak ömrü Allah veremiyor mu?”

İkinci sorunuzun cevabı, tabii ki verebilir ama vermemiş. Efendimiz Hz. İbrahim’in temellerine üzerine Kabe’yi yeniden inşa edip hıcr/hatim denilen bölgeyi Kabe’nin içine katmak ve Kabe kapısını yere sıfır olarak yeniden yapmak istemiş ama Hz. Aişe validemize söylediği beyandan öğrendiğimiz kadarıyla toplum telakkisini buna hazır olmadığı için yapmaktan vazgeçmiştir. Daha onlarca örnek verebilirim.

Birinci sorunuza gelince; evet, bu ayettir ama yorumunda bütün ulema söz konusu tamamlamanın külli hükümlerde, ilke, prensip ve değerlerde olup cüz’i emir ve yasaklarda olmadığı söylerler. Usul bilgisi çok önemli. Kur’an ayetlerine mealinden hareketle yorumlar yapmak Allah namına konuşmaya götürür insanı. Aman dikkat!

9- “Kur’an’da olana mutlak değil demek şirktir.” İddialı bir beyan. O zaman Kur’an’da var olan ve Hz. Peygamber döneminde uygulamasına da şahit olan sahabenin ilerleyen dönemlerde değişen şartlara bağlı olarak farklı içtihat ve uygulamalarda bulunması nasıl izah edilecek? Veya bizzat Efendimizin “Bir peygambere hakimiyet kuruncaya kadar savaş esirleri alması yaraşmaz” ayetine rağmen savaş esiri alıp onları fidye karşılığı salıvermesine ne diyeceğiz? Mutlak sözünden zahiri mana mı anlaşılıyor diye düşünmeden edemiyorum bu düşünce karşısında. Mutlak-mukayyed ve mücmel-mufassal usulde ayetleri doğru anlama adına önemli prensiplerdir. 

 10- “Konukların olayı çarpıtmalarına ve bizi aptal yerine koymalarına cevap:” Bu izleyicimiz bu cümlesinin ardından onlarca ayet hadis ve İŞİD’in güncel uygulamaların varan örnekler veriyor. Doğru, bunları inkâr eden kimse yok ki? Ayetler ortada, hadisler ve Hz. Peygamber tatbikatları ortada, İŞİD ve emsali örgütlerin yaklaşımları da ortada. Tekrar edeyim; ben söz konusu ayet ve 610-632 yılları arasındaki uygulamalarda nereden nereye gelindiğini ve hedef olarak belirlenen insanların özgür olması bağlamında ne kadar mesafe alındığını göstermeye çalıştım. Bugünden dünü okumak kolay ama yanlış. Dünü dünde okuyacaksınız. Bugünün değer yargıları ile dünü değerlendirmek insanı doğru bir sonuca ulaştırmaz.

İyi niyetli olduğuna inandığım bazı eleştirel yaklaşımlara kısaca cevap vermeye çalıştım. Hürmetlerimle.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

11 YORUMLAR

  1. Bence tartisma doguracak, tepki doguracak meselelere girmemek lazim. Neden durduk yerde bu konular acilir. Populisme gerek yok. Evet bunlar konusulur ama oyle ulu orta degil, sizi takip edenler icin yazin ama….

    • Tam söylemek istediğim şeyi siz dile getirmissiniz. Bence de böyle konuları konuşmak şuan için hiç gerekli değil tam tersine art niyetli insanların eline koz vermeye ve yarıyor. Bunlar da bu tarz meselelere vakıf olmadıkları icin kendilerince olmadigi halde bir eksiklik veya hata varmış gibi alip saldırmaya ve yersiz suclamalara başlıyorlar. Siz bunlara takılmayın hocam sadece imanı konulara ağırlık verin bence

  2. YouTube programinin yorumlarini az okudum hemen kapattim neden? Cunku siz bunlarla yarayi kasiyorsunuz. Adamin dini gider bunlara takilirsa, ama kimsenin imani artmaz. Gerek yok, medari munakasa meselere siz mi cozum getiriyorsunuz? Kucuksemek icin demiyorum da, sizin de haddinize degil. Helal belli haram belli, arada mahzurlu konular var ya, onlara dokunmayin lutfen. Birakin daha ehil insanlar heyetler konussun veya kimse konusmasin, derdi olan derdini soracak insan bulur ama bence kimse suqn bu konularla goge ermiyor. Period!

  3. Hocam videonuz ne yazik ki hayal kırıklığıydi. Elinizden geldiğince güzel açıklamaya calismissnz fakat üzüldüğüm şu ki karsinizdaki bey konunun uzmanı deil. O Sürekli hikayeler anlatirken, siz de tasdik ettiniz. Madem uygulama yanlış, 1300 senelik islam uygulamasını açıktan eleştirin; emevilerden, abbasilere, selcuklulardan osmanlilara iranlilara kadar kölelik meselesinde ne yanlıştı bunu yazin. Siz bilimadamisinz, sizin işiniz islami ve tarihini korumak degil, aciklama getirmektir.

    • Neydi anlattığı hikaye. Kuru veya hamasi anlatılan tarihsel vakalar yerine sosyolojik realiteler üzerinden bu denli güzel ve doyurucu açıklayana az rastlanır doğrusu. Sizin baştan sona izlediğinizi sanmıyorum . Şu açıklama bile bana başlı başına yetti:
      “ Sonuçları üzerinden konuşulan her konu sadece polemik üretir.
      Eski zamanlarda kölelik ve cariyelik, savaşların sonucudur. Keşke olmasaydı diyeceğimiz savaştır.
      Kılıçların neden olduğu Yüzbinlerce esir, dul ve yetimi;
      aile dışında kontrol edeceğin ve barındıracağın kurumlar yoktu”

  4. Bilakis şimdiye kadar bu konularda rastlanılacak en sağlıklı cevaplar taşıyan bir program olmuş. Artık sosyal medya zamanı. Bu konuda Bizleri ve nesillerimizI imanlarından edecek saldırılara bu kadar bilimsel cevap verilmemişti . Diğer konularda da mutlaka klasik irşadı anlatımlar böylesi çeşitli disiplinlerle cevaplar verilmeli

  5. Yorumlara değil videoyu izleyin arkadaşlar. Mantısı ve kalbi gayet açıklayıcı ve doyurucu bir sıradışı program oldu. Dinsiz imansızların ekmeğine yağ sürüyor kaçmak veya kuru kuru reddetmek herşeyi.

  6. Selam
    Bugünden dünü okumak kolay ama yanlış. Dünü dünde okuyacaksınız. Bugünün değer yargıları ile dünü değerlendirmek insanı doğru bir sonuca ulaştırmaz.
    Bu sözün sahibi Tarihsel ci noktaya geldi ise o noktanın neresinde
    Ya bu dini bir meselemidir ya da değilmidir.
    Bu dini bir mesele değildir ve zamanın ruhu burda konuyu açıklar.
    Dolayısı ile dinin bir tarafına ait olmayan bir konuda bu kadar laf kalabalığı hala içimizdeki İslamcı damar ile ilgili
    Osmanlı da 15 ve 16 yüzyıllarda kadı sicillerinde varlıklı ailelerin parasının büyük kısmını yatırım olarak köle ticaretine ayırdığı görülür ve ordu ile beraber köle tüccar ları da hemen giderlermiş der Rahmetli Halil İnalcık
    Konu bu kadar ekonomik

  7. Ayrıca program da Tarihçi vasfı ile konuşan tarihçi bir tarih anlatıcısı herhalde
    Tarihçi olmak öyle kolaymı?
    Ortalık tarihçi den geçilmiyor
    3-5 kitap karıştırana tarihçi demek bir çok gerçek tarihçi ye hakaret gibi.
    Yok bu tarihçilik ekmek yenilen bir kapı ise tarihçi çok zaten ☺️☺️☺️
    Bence ona menkıbeci denir

  8. Ayrıca ne demek islamın sosyal tarafında kölelik var başka tarafların da yok.
    Nasıl bir laf salatası
    Ya deyin ki kuranın sosyal konularda ki seslenişleri tarihsel dir ve o günkü arap toplumunu bağlar
    Niye bunu diyemiyorsunuz.,
    İnandığını bile söyleyemeyen korkaklar bunlar

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin