Kaprislere kurban edilen milli forma [Haber-İnceleme: Efe Yiğit]

Euro 2016 sırasında ‘prim’ sebebiyle başladığı iddia edilen Fatih Terim ve Arda Turan arasındaki kriz, Barcelona’da iyi bir form yakalayan Arda’nın Dünya Kupası grup maçları için kadroya alınmamasıyla yeni bir boyut kazanmıştı. Terim, Arda’yla ilgili sorulara hep kaçamak cevaplar verirken Arda Turan da konuyla ilgili net bir tavır takınmadı. Her şeyde olduğu gibi, devreye Saray girdi ve Arda yeniden takıma döndü. Terim’le Arda arasındaki bu kriz, milli takımlar düzeyinde oyuncularla teknik adamlar arasındaki ne ilk, ne de son olay. Bazı teknik adamlar için bu ‘otorite kurma’ hamlesi. Bazı yıldızlar içinse, milli formadan uzak kalmanın yolu…

Hakan Şükür: Türk futbolunun yetiştirdiği en büyük golcülerden biri olan Hakan Şükür, 2004’te göreve gelen Ersun Yanal tarafından kısa süre içinde kadrodan çıkarıldı. Sebebini kimse çözemedi zira Şükür, futbolunun son dönemini yaşamasına rağmen o yıllarda tartışmasız ligin en iyi santroforlarından biriydi. Yanal’ın 2005’te görevden ayrılmasıyla Hakan Şükür yeniden milli takıma dönecekti.

Paul Breitner: Sol bek olmasına rağmen Almanya’nın ev sahipliği yaptığı 1974 Dünya Kupası’nda Şili, Yugoslovya ve finaldeki Hollanda maçında gol atmış, kupanın kazanılmasında önemli paya sahip olmuştu. Kupa sonrası teknik patron Helmut Schön ile sorun yaşayan Breitner, milli takıma veda ettiğini açıklamıştı. Breitner’i 1981’de milli takıma yeniden Jupp Derwall döndürdü. 1982 Dünya Kupası finalinde Almanya’nın İtalya’ya 3-1 yenildiği maçta takımının tek golünü atan Breitner, iki Dünya Kupası finalinde de gol atmayı başaran 4. oyuncu oldu.

Raul Gonzalez: İspanya futbolunun ’altın çocuğu’ Raul, 2006 Dünya Kupası’nda yaşanan başarısızlığın kesildiği isim oldu. Teknik direktör Luis Aragonez, 10 yılda milli formatyı 102 maçta giyip 44 gol atan Raul’u bir kalemde sildi. 29 yaşında milli takımın kapısı yüzüne kapatılan Raul, İspanya’nın 2008 Avrupa, 2010 Dünya Kupası şampiyonluğunu tribünden izlemek durumunda kaldı.

Bernd Schuster: Almanya, 1980’de Avrupa şampiyonu olurken 21 yaşındaki Schuster, kupanın yıldızlarındandı. İsyankâr karakterli Schuster, Rumenigge ve Breitner’in takım üzerindeki otoriterliğine başkaldıracaktı. 1982 Dünya Kupası’na sakatlığından dolayı katılmayan Schuster, Brezilya ile oynanan hazırlık maçının kampına eşinin hamile olmasını gerekçe gösterip katılmayınca Jupp Derwall’in tepkisini çekti. Derwall’i ’bilgisizlik’ ile suçlayan Schuster, 1984’te artık milli takımda oynamayacağını ilan etti. 1986 Dünya Kupası’nda kendisini kadrosunda görmek isteyen Franz Beckenbauer’e ”1 milyon Mark verirseniz gelirim” diyen Schuster’in bu talebi kabul görmedi. Barcelona ve Real Madrid forması giyen Schuster’in milli kariyeri böylece henüz 23 yaşındayken bitmiş oldu.

Laudrup kardeşler: Danimarka futbolunun efsane isimleri Michael ve Brian Laudrup, Kasım 1990’da Kopenhag’da Yugoslavya’ya 2-0 yenildikten sonra milli formayı bıraktıklarını açıkladı. Michael, teknik direktör Richard Möller Nielsen’in defansif futbolunun kendine zevk vermediğini belirtip “Milli formayı giymenin benim için cazibesi kalmadı. Nielsen’e insan  olarak saygı duyuyorum ancak teknik adam olarak duymuyorum” diyecekti.

Brian da ağabeyinin kararına destek verip milli takımı bıraktı. Federasyon ve Nielsen’in çabaları sonuç vermedi. Brian, Mart 1992’de Türkiye ile oynanan maçla yeniden milli takıma dönerken, 1992’de kazanılan Avrupa şampiyonluğunda önemli rol oynadı. Michael’ın bu başarıda katkısı olmadı ama o da bir yıl sonra takıma dönme kararı aldı.

Emmanuel Adebayor: 2010 Afrika Uluslar Kupası’na katılmak için Angola’ya otobüsle geçen Togo Milli Takımı’na ayrılıkçı gerilla örgütünün gerçekleştirdiği saldırıda 3 kişi hayatını kaybederken oyuncular büyük şok yaşamıştı. Togo kupadan çekilirken, takımın yıldızı Adebayor milli formaya veda ettiğini açıkladı. Gerekçesi, saldırıda yaşadığı şok ve Togo Futbol Federasyonu’nun muhtemel saldırılara karşı ciddi tedbir almamasıydı. 26 yaşındaki yıldızı takıma dönmesi için ikna etmek bir buçuk yıl sürecekti.

Andrei Kanchelskis: 1991’de 22 yaşındayken Manchester United’a transfer olan Kanchelskis, Alex Ferguson’un değişmeziydi. Sovyetler Birliği forması giyen Kanchelskis, birliğin dağılmasıyla doğduğu ülke Ukrayna’nın değil, Rusya’nın milli formasını giymeye devam etti. 1994 Dünya Kupası elemelerinde teknik direktör Pavel Sadyrin ile sorun yaşayınca milli takımı boykot etti. Rusya, 1994 Dünya Kupası’nda mücadale ederken Kanchelskis kupayı televizyondan seyredecekti. Kupa sonrası Sadryrin’in görevi bırakmasıyla Kanchelskis yeniden milli takıma döndü.

Romario: 1994 Dünya Kupası’nda Brezilya 24 yıl aradan sonra kupanın sahibi olurken, kupanın tartışmasız yıldızı Romario oluyordu. Fransa’nın ev sahipliği yaptığı 1998 Dünya Kupası’nda ter dökmek isteyen Romario’nun bu hayaline teknik patron Mario Zagolla engel oldu. Zagolla, 32 yaşındaki Romario’yu 23 kişilik nihai kadroya dahil etmeyince hayatının şokunu yaşayan yıldız oyuncu bir çocuk gibi gözyaşlarına hakim olamayacaktı.

David Ginola – Jean Pierre Papin: Fransız futbolunun yetiştirdiği iki önemli yıldızdan biri olan Ginola attığı çalımlar ve tekniği, Papin ise golleriyle hafızalara kazınmıştı. 1993’te Fransa milli takımını çalıştırmaya başlayan Aime Jacquet, gençleştirme operasyonunu gerekçe gösterek 1995’ten itibaren iki yıldıza milli takım kapısını kapattı. Başlarda büyük tepki çeken bu karar, Aime Jacquet’nin gençleştirme operasyonunun meyvesi 1998 Dünya Kupası şampiyonluğu olunca takdir edildi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin