İtinayla kumpas kurulur [Mehmet Yıldız, yazdı]

Merhum Necip Fazıl anlatır. Atatürk’ün vefatını müteakip ‘Milli Şef’ İsmet İnönü Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştur. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, şair, yazar ve sanatçıları toplar. Onlara her yerde Atatürk`ün heykellerinin olduğunu, şimdilerde Milli Şef için de bir şeyler yapılması gerektiğini söyler ve görüşlerini sorar. Çoğunluk talebi makul karşılar ve Milli şef için de heykeller ve anıtlar yapılması fikri ağırlık kazanır.

O sıralarda adı ‘İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ olan bugünkü Mimar Sinan üniversitesinde ders vermekte olan Necip Fazıl da toplantıdadır. Kendisine sıra gelince üstad cevabı yapıştırır: ‘Bence kafası vidalı olsun’. Milli Eğitim Bakanı anlamadığını söyleyince Necip Fazıl izahatta bulunur: ‘Her yeni cumhurbaşkanı için bu kadar heykel yaparsak devlet ekonomik olarak çöker. Onun yerine at üzerinde, ayakta, oturur vaziyette heykeller yaptıralım; ama kafa yeri vidalı olsun. Her cumhurbaşkanı değiştiğinde sadece heykelin kafa yerine yeni cumhurbaşkanınkini monte ederiz!..

***

Erdoğan’ın ‘kafamı bozmasınlar, iki polis bir savcıyla cemaati terör örgütü ilan ettiririm’ sözlerini emir kabul eden polis ve savcılar copy paste yöntemiyle binlerce soruşturma yaptı, iddianameler hazırladı.

İddianamelerin altında imzaları olan savcıları az çok tanıyoruz. Bazıları binlerce sayfayı bulan iddianameleri kaleme alacak kapasiteye sahip olduklarını söyleyemeyiz. İhtimal, bir yerlerde isimsiz olarak hazırlanan bu iddianameler sadece içinde geçen isimler değiştirilerek mahkemelere sunuluyor. Yoksa çok önemsedikleri Hizmet hareketine yönelik Çatı Dava İddianamesi’nde bile bunca çelişki ve boşlukların olması başka türlü izah edilemez.

***

Peygamberimiz ‘kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz’ buyuruyor. Bugünlerde Erdoğan ve yandaşlarının hizmet gönüllülerine yakıştırdığı bütün kötü sıfatların bir gün kendilerine döneceğini hatta dönmeye başladığını görmemek için kör olmak lazım.

Örneğin, Hizmet Hareketine yakın oldukları iddia edilen bazı polis, savcı, hakim ve gazetecilerin ortak çalışıp birilerine kumpas kurdukları iddialarını ortaya atanlar, bir gün asıl kumpas kuranın kendileri olduğu suçlamasına muhatap olmacaklar mı?

Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Her türlü hukuksuzluğu konuşarak, yazarak gözümüzün önünde işliyorlar. Polise, savcıya hakime hukuksuz emirler veriyorlar. Sanki bir gün hesabı sorulmayacak sanıyorlar.

***

Önce birileri hedef seçiliyor, sonra bir ihbar mektubu yazdırılıyor, kullanışlı havuz medyası tarafından haberler yaptırılıyor ve nihayet savcılar harekete geçiyor. Daha yeni ortaya çıktı. Ahmet Şık’ın attığı tweetleri ‘Teröre destek veriyor, Allah rızası için inceleyin’ diyerek BİMER’e ihbar eden Anadolu Ajansı muhabiri Kerem Kocalar bu ihbarı kendi başına mı yaptı sanıyorsunuz?

Erdoğan iktidarı bu oyunu o kadar sevdi ki, havuz medyası, yargı ve emniyeti el birliğiyle çalıştırarak işaret ettiği kim varsa en kısa zamanda demir parmaklıkların arkasına gönderebiliyor. Hatta Saray’ın gözüne girmek için fırsat kollayanların sayısı çok fazla olunca artık işaret etmesine bile gerek kalmadı.

***

Mesela, Tahşiyeciler isimli radikal bir gruba gazete, televizyon, emniyet ve adliye bürokrasisi tarafından organize bir kumpas kurulduğu iddiasıyla yapılan ‘Medyayı Susturma Operasyonu’ böyle başlamıştı.

2013 yılı ortalarından itibaren muhalif medyanın yayınlarından rahatsız olan Erdoğan, meydanlardan hedef gösterdi, yetmedi üzerine vergi denetçilerini salmasına rağmen istediğini alamayınca bir sonraki aşamaya geçerek iki büyük yayın kuruluşunun tepe yöneticilerini gözaltına aldırdı. Zaman içinde ortaya çıktı ki Tahşiyeciler isimli guruptan birisi çağırılıyor, bir ihbar mektubu yazdırılıyor ve operasyon için düğmeye basılıyor.

Samanyolu Yayın Grubu başkanı Hidayet Karaca böyle bir kumpasın sonucu 2,5 yıla yakın bir süredir hapiste. Onunla beraber gözaltına alınıp İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimi Bekir Altun’un bir anlık gafleti sonucu serbest bırakılan, sonradan almak için bin bir bahane uydurulan Zaman Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın da ülkesini terk etmek zorunda bırakıldığını biliyoruz.

Aslında o gün bu kumpası kuranların bir havuz medyası avukatı ve bir başsavcı vekilinin olduğunu İstanbul Adliyesinde bilen biliyor. Operasyonu yaptırdıkları savcılar HasanYılmaz ve Fuzuli Aydoğdu bile belki kumpasın detaylarından habersiz. Ve o kadar acemice kurgulandı ki bu kumpas, dün Samanyolu ve Zaman yöneticileri için düzenlenen iddianamede geçen isimleri değiştirdiğiniz zaman, alın size içinde Erdoğan ve Albayrak isimlerinin bolca yer aldığı dört başı mamur bir ‘kumpas’ iddianamesi. Ve bu iddianamenin çok sağlam delilleri hepimizin gözü önünde duruyor.

***

Bir başka kumpas Bylock! Bugünlerde binlerce kişiyi demir parmaklıklar ardına göndermek için en kullanışlı bahane olan Bylock isimli program ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ için en önemli delil oldu. HSYK’nın başkanvekili olan ‘kifayetsiz muhteris’, 4000’e yakın yargı mensubunu meslekten atarken ellerindeki en önemli (aslında tek) delilin Bylock olduğunu ağzından kaçırıvermişti.

Aslında hukukçulara göre ortada delil filan yok. Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, 5 Mart’ta çıktığı Habertürk canlı yayınında benzer tespitlerin altını çizmiş, ‘Öyle her önüne gelen delili kullanamazsın. Delilin elde edilme metodu vardır. Hukuka uygun deliller kullanılabilir. MİT’in elde ettiği deliller istihbari mahiyettedir. Öyle birşey var ise kesinlikle itiraf etmesinler o delillerin hukuka uygunluğu tartışmalıdır.’ demişti. Ama kim dinler. MİT tarafından hazırlanan ve sürekli güncellenen Bylock kullanıcılarının listesinde adı yer alan herkes endişeyle sıranın kendine geleceği günü bekliyor. Birisi iktidarın canını sıkmayagörsün, adını Bylock listesine eklemek 10 saniyelik iş.

Diğer yandan bir akademisyen tarafından mahkemeye sunulmak üzere kaleme alınmış Bylock inceleme raporu binlerce kişinin mağduriyetine neden olan suçlamanın hiç bir hukuki karşılığının olmadığını ispat ediyor.

Bylock’tan sonra sıra Telegram kullananlara gelecek mi?

Pek yakında AKP’lilerin (ve aynı zamanda IŞİD militanlarının) kullandıkları Telegram isimli Rus yapımı mesajlaşma programı, bugün Saray savcılarının kaleme aldıkları iddianamelerin sadece isimleri değiştirilerek önlerine gelirse hiç şaşırmam. Bu defaki öyle MİT tarafından alındığı söylenen Bylock serverlerinden alındığı iddia edilen düzmece excel listeleri şeklinde olmaz.

***

Bugün geldiğimiz noktaya bakalım. ‘Kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz’ beyanı hükmünü icra ediyor. Türkiye sınırları içinde burs verdiği, kurban bağışladığı, cemaate yakın okullarda çocuğunu okuttuğu, gazetesini okuduğu, bankasına para yatırdığı gibi gerekçelerle silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasına maruz kalan hizmet gönüllüleri, Erdoğan’ın akçeli ilişkileri olan birkaç üçüncü dünya ülkesi istisna, tüm dünyada itibar görüyor. Hizmetin silahlı terör örgütü olduğuna kimse inanmazken,‘İki polis bir savcıyla cemaati terör örgütü ilan ettiririm’ diyen Erdoğan ve yandaşları teröre destek olmakla itham ediliyor. Bakanları milletvekilleri Avrupa’ya, Amerikaya gidemez olmuş. Gittikleri ülkelerden sınırdışı edilmişler. İtibarını sıfırlama pahasına arkasında durduğu ‘bir İranlı soytarı’ yüzünden bürokratları ABD sınırından içeri adımını atar atmaz tutuklanmaya başlamış.

Erdoğan, bugüne kadar Hizmet gönüllülerine o kadar ağır iftira ve ithamlarda bulundu ki, bütün bunlar kendisine denilmeden bu dünyadan gitmeyecekse eğer, yaşayacakları karşısında -bunca yaptıklarına rağmen- şimdiden üzülmemek elde değil.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin