Darbe belgeleriyle fişleme listelerinin örtüşmesi ne demek?

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

Erdoğan’ın aynı gece “Allah’ın bir lütfu” dediği, Numan Kurtulmuş başta olmak üzere birçok AKP’linin, “O olmasaydı hukuki yollarla bu kadar insanı atamazdık, o yüzden icap eden bir şeydi” dediği, Binali Yıldırım’ın ise “En sevmediğim proje” dediği 15 Temmuz Darbesi ile ilgili her gün yeni bir gerçek ve delil ortaya çıkıyor…

Son olarak da TR724’ün başarılı gazetecilerinden Adem Yavuz Arslan’ın köşesine taşıdığı bilgi ve belgeler, o darbenin nasıl da önceden kurgulandığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Daha önceden gazeteci Ahmet Dönmez’in kamuoyuna sunduğu belgelerde; adli yargı mensuplarına dair listelerin nasıl daha önceden hazırlandığını ve olmamış hadiselerin bile baştan olmuş gibi tutanaklara daha önceden yazılmış olduğunu öğrenmiştik.

Gazeteci Arslan’ın -mahkeme tutanaklarına dayanarak- sunduğu belgelerde ise;

Askeri yargı mensupları ve hukukçularına dair darbe öncesinde hazırlanmış olan fişleme raporları ile darbe günü “sıkıyönetim görev dağılımı” diye kamuoyuna yansıtılmış listelerin -hatalarına varasıya kadar- bire bir aynı olduğu görülüyordu. Arslan’ın, yazısının sonunda ifade ettiği gibi, buradan da anlaşıyordu ki:

‘Fişleme listeleri’ni yapan kişiler kimse 15 Temmuz darbecileri de onlardı. Fişleme belgeleri ile Sıkıyönetim listelerinin birebir aynı olması adresi işaret ediyor. Sadece Ankara 17, 23 ve 25. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde görülen askeri hakimler davasına bakarak bile ‘gerçek failleri’ görmek mümkün…”

O YAZIDAN DETAYLAR…

Gazeteci Adem Yavuz Arslan’ın yazısında önemli detaylar vardı. Şöyle ki:

Ankara 17, 23 ve 25. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde devam eden 15 Temmuz yargılamalarından da anlıyoruz ki, TSK’da yapılan tarihi tasfiyenin kaynağı, Ergenekon-Balyoz yargılamalarından tanıdığımız bazı isimler ve onların irtibatta olduğu kişilerce hazırlanan fişleme listeleri… Ve yine Mahkeme evraklarına göre fişlemeler üç grup tarafından yapılmış:

1- ‘İzmir ekibi’: Askeri Casusluk davasından bilinen Albay Mehmet Yüzbaşıoğlu ile Albaylar Nurettin Alkan ve Güven Şaban gibi arkadaşları… Bu ekibin sivil uzantıları ise; AKP’li Mustafa Şentop, HSK Genel Sekreteri Bilgin Başaran, DDK üyesi Metin Kıratlı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter yardımcısı Talip Uzun.

2- ‘Emekli ekibi’: Emekli Albay Zeki Üçok, emekli Hâkim Binbaşı Mehmet Çelik ve Emekli askeri Yargıtay üyesi hakim Albay Yasin Aslan gibi emekli askerler…

3- ‘Yüksek yargı ekibi’: TSK’daki hâkim ve savcılar yargılanmasında da bu ekibin izlerini görüyoruz… Sanık sandalyesindeki askeri yargı mensuplarına isnat edilen suçlama ise:

“Yurtta Sulh Konseyi’nin 15 Temmuz akşamı yayınladığı ‘Sıkıyönetim Mahkemeleri Görevlendirme Listesi’de isimlerinin yer alması”. 

Buna göre: Darbe başarılı olsaymış bu askeri hakimler, sıkıyönetim mahkemelerinde görev alacaklarmış! Kayıtlara adı “Direktif-B” olarak geçen “Sıkıyönetim Mahkemeleri Görevlendirme Listesi”ni kimlerin hazırladığı bilinmiyor ama buna dayanarak yüzlerce hâkim savcı müebbetle yargılanıyorlar ve de 3 yıldan fazladır hapisteler.

Komisyonun Mahkemeye gönderdiği belgelerin arasında bir de 7 sayfalık bir fişleme belgesi var ve bunun 26 Mayıs -7 Haziran 2016 tarihleri arasında son şekli verildiği görülüyor. Darbenin, tasfiye için önceden planlandığının en önemli delillerinden birisi de işte burada gizli:

Önceden hazırlanmış fişleme listeleri ile “Direktif-B”de adı geçenlerin isimleri ve bilgileri bire bir aynı! O kadar aynı ki yapılmış olan yanlışlar ve eskiye dair güncellenmemiş bilgiler bile aynı…

ADLİ YARGI BOYUTU

Sayın Arslan’ın ortaya çıkardığı bilgiler, TSK’ya ve özellikle de askeri yargıya dair fişleme listelerin darbenin kurgu olduğunun delili… Asli yargıdaki hâkim savcıların darbe günü apar topar tutuklanmasına ve bunun öncesinde HSYK tarafından Ankara Hakimevi’nde yapılmış olan toplantıya dair detayları, gazeteci Ahmet Dönmez’in yazılarında takip etmişsinizdir.

Bu konuyla ilgili şahsi tecrübe ve bilgilerimi paylaşmıştım daha önceden… Yeri gelmişken birkaç hususu daha hatırlatmak isterim.

Evet, asker kişilerle ilgili ihraçların aslında daha önceki tarihli fişleme listeleri dayanak alınarak yapıldığı, kişi isim sıraları ya da rütbelerindeki değişikliğe dikkat edilmeden yapıldığı için böyle ifşa olmuştu… Aynı durum, adli yargıdaki meslektaşlarımız açısından da söz konusu idi…

“Darbeye karıştıkları” gerekçesiyle ilan edilen hâkim-savcı ihraç listelerinde kimler kimler yoktu ki:

– Daha önceden vefat etmiş olan,

– Evlenip soy ismi değişen bayanların önceki fişlemelerden kaynaklı olarak eski soy isimleri kullanılarak yapılan fişlemeler,

– Bir de benim gibi, darbeden çok önce ihraç olmasına rağmen, listeler çok önceden hazırlandığı için aynı listelerde ismi geçenler…

Hâkim-savcı fişleme listesinin ismi “ortak akıl” idi.

Bu liste, birilerinin ortaklaşa bir araya gelerek süreç içerisinde oluşturduğu fişlerin birleşmesinden ibaretti. (Bu listelerin numunelerini, HSYK seçimleri esnasında Kuşçueşref gibi MİT uzantılı Twitter hesaplarında yer yer rastlamıştık…)

Ve bu aynı liste, 15 Temmuz’dan sonra hiç değiştirilmeden “ihraç listesi” olarak yayınlanmıştı. Yani, “Ortak akıl” isimli fiş listesi ihraç listesi olarak direkt kullanılmıştı.

Ayrıca HSYK 2. Dairesinin 15 Temmuz’daki (669 sayfalık) ilk açığa alma kararına ve de 3. Daire’nin aynı günlü soruşturma izni kararına bakıldığında da nasıl da sistematik bir fişleme mantığı ile hareket edilmiş olduğu çok net anlaşılmış olacaktır…

15 Temmuz’u takiben İstanbul Anadolu Adliyesi’nde hâkim savcılar ile ilgili SCM Hasan Akdemir’in sorgusunu yaptığı hâkim savcılar ile ilgili SCM sorgu tutanağı da çok aydınlatıcı olacaktır. (İleride bunlar detaylı işlenir.)

TASFİYE NİHAYETE ERDİ Mİ?

Dolmabahçe Mutabakatı’nın iki bireyinden birisi olan eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt vefat etti. Görüşmenin diğer tarafı Erdoğan, ileride buna dair ne gibi açıklamalar yapar, bilinmez. Ama şu artık aleniyet kazanıldı ki,

2004 yılındaki MGK toplantısında kabul ettirilen ve adına “Gülen Cemaati’ni devletten tasfiye” denilse de orduda ve devlette kendi sistemlerine ters gördükleri herkesi arındırmaya ve yok etmeye yönelik adımın önemli ve ikinci bir safhası idi 2007’deki Dolmabahçe Mutabakatı.

2016’daki 15 Temmuz Darbesi ve sonrasında yaşananlar ise bu sürecin üçüncü safhası idi.

Bu tasfiyeler bunlarla sınırlı kalacak mı ki?!

İcraatları ile Heinrich Himmler’i mezarında şad eylemekte olan Erdoğan’ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Hitler benzetmesine yanıt olarak: “Hitler’e benzetemezsiniz çünkü biz kimseyi gaz odalarında yakmadık.” demişti. Bu açıklamada iki veçhe var:

1- Hitler’in yolunda giderlerken, soykırım adına yapmadıkları tek aşamanın gaz odaları olduğunu bildiklerini ve öngördüklerini

2- Nihai hedeflerini, içlerinde geçeni açık ettiklerini…

Ellerine fırsat geçerse onu da yaparlar mı? Bilemiyoruz. Zira şu an Türkiye ve başındakiler öngörülemez” durumdalar. Elden gelen, bu yok etme sürecine engel olma adına elden gelenin hepsinin yapılması! Ülke içindeki mağdurların ortak dayanışması, ülke dışında da yaşananların bütün dünyaya -her türlü argümanla- duyurulması ve insaf sahiplerinin yardıma davet edilmesi… Bu yolda en ufak bir çaba bile çok değerli. Umarım bu durumun hassasiyetine birileri kulak veriyordur.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Dunyayi aydinlatan dev bir lambanin dugmesine basan ve butun yalanlari susturan muthis bir konu ve super bir baslik. Tesekkurler. ( bediuzzmanin dedigi gibi bir tane dogru bir harman yalani yakar ) Hepinizin cumasi mubarek olsun

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin