Açlık grevleri ve öldürmeye devam eden “İtirafçılar”

Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek de Mustafa Koçak da ölüm orucunda hayatını kaybetti

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL 

Hak ve hukuk ihlallerinin tavan yaptığı ülkede insanlar haklarını savunmak ve seslerini duyurmak için başka yol bulamadığında bazen açlık grevi/ ölüm orucu ile hayatlarını ortaya koyabiliyor…

Sanattan, fikirden korkan bir iktidar istibdat dönemi uygulamasıyla Grup Yorum’un müzik yapmasını engelledi. Grup üyeleri de açlık grevi ile konser yasağının kaldırılmasını istedi. Solistlerden Helin Bölek, 288. günde hayatını kaybetti. Gitarist İbrahim Gökçek ise 323. günde sonlandırdığı ölüm orucunun ardından hastaneye kaldırıldı fakat artık çok geçti. O da dün vefat etti. 

VE MUSTAFA KOÇAK!

Savcı Kiraz suikastinin itirafçısı sabıkalı Berk Ercan, 200 kişi hakkında ifade vermiş, itiraflarının birisinde, “Silahı Mustafa Koçak temin etti” demiş, buna dayandırılarak da Koçak müebbet hapis almıştı. İddiayı reddeden Koçak 296 gün adil yargılanmak için ölüm orucu tutmuş ve 24 Nisan’da hayatını kaybetmişti…

İnandığı değerler gereğince adalet arayışında iken vefat eden Koçak için; toprağı bol olsun, ışıklar içinde uyusun, yakınlarının başı sağolsun, demekten başka elimizden birşey gelmiyor elimizden!…

Mustafa Koçak hakkında hükme esas teşkil eden konu itirafçı beyanı idi… Eski emniyet müdürü ve akademisyen Selçuk Atak’ın da sosyal medyadan dikkat çektiği gibi, Türkiye adalet sisteminde itirafçılık müessesesi öyle hukuksuz bir biçime sokuldu ki, adeta itiraf değil, iftira mekanizması haline geldi.

Cezaevlerinde hüküm verilmesini bekleyen ya da hükmen ceza almış binlerce kişi, itirafçı/iftiracı beyanıyla suçlandı ve mağdur edildi. Elde suçun faili olduğu iddia edilen kişi hakkında yeterli delil yoksa, bir itirafçı beyanı bulunuyor ve o insan suçlanıyor ardından hüküm veriliyor!

Devlet; “bu suçu, bu şahıs işlemiştir, deliller de bunlardır” demek yerine; “bu suçu bu şahıs işlemiştir, ispatı da B şahsıdır (itirafçı/iftiracı)” diyerek adalet (!) tesis ediyor.

Dava dosyasından anlaşıldığı üzere; silah bulundurmaktan cezası ve sabıkası olan bir itirafçının beyanıyla Mustafa Koçak hakkında müebbet hapis cezası tesis edildi. Bu kişi 200 kişi hakkında ifade vermiş ve bu kadar insanın hayatını karartmış bir şahıs…

Bundan 7 ay önce TR724’de “İftiracı uzmanlar iş başında, ya işleri biterse!” başlıklı bir yazı kaleme almıştık. Orada da hatırlattığımız gibi iktidar/devlet tarafından profesyonel itirafçı olarak tutulmuş Çetin Acar gibi kimseler, günümüzün meşhur davalarında yüzlerce insanın hayatının altüst olmasına sebep oldu. İsmini iktidarın koyduğu ve içeriğini türettiği “Fetö” dedikleri davalarda da işler genelde böyle itirafçı beyanları ile yürütülüyor.

İTİRAFÇILIĞIN HUKUKİLİĞİ…

İtirafçının verdiği bilgiler gerek bu davada, gerekse başka olaylarda gerçek de olabilir. Ancak tek başına hüküm tesis edecek bir mekanizma değildir, olmamalıdır da…

Bahse konu olayda, şahsın sabıkalı olması dolayısıyla güvenirliği tartışma konusu iken, verdiği bilginin doğruluğundan yola çıkarak hüküm tesis edilmesi, üstelik müebbet ceza verilmesi bir hukuk garabetidir. Ve bu da -tek talebi adil yargılanma olan- 28 yaşındaki bir gencin hayatına mal olmuştur! Kim bilir, bu, itirafçıların kanına girdiği kaçıncı mağdur!

 ..

İtirafçılık”/ “Etkin Pişmanlık”, ‘yaptığından pişman olma’; T. Ceza Kanunu’nda farklı, şimdiki uygulamada ise farklı bir heyula…

Etkin Pişmanlık, TCK’nın 221/3. Maddesinde şöyle düzenleniyor:

“Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.”

Bu düzenlemeye göre o kişi;

1- Öncelikle örgüt üyesi ve yönetici olunduğunu kabul etmiş olacak,
2- Herhangi bir suçun işlenişine iştirak edilmemiş olacak,
3- Örgüt mensubu olan kişilerin isimlerini, faaliyetlerini verecek.

El Kaide, Işid, PKK gibi klasik örgüt davalarında silahların, mühimmatların yerini, eylemlerin yerini ve zamanını haber vermek şeklinde yürürken, siyasi davalarda olayın rengi başka…

Selahattin Demirtaş’ın yargılanmasında adı geçen ve bir varlığı kabul edilip bir inkar edilen itirafçı beyanı gibi mesela… Kim olduğu, ne dediği belli olmayan bir kişinin beyanları ile bir partinin başkanlığını yapan siyasi yıllardır içeride rehin tutuluyor…

“Fetö” dedikleri davalarda ise bir suçu/suçluyu ortaya çıkarmaktan ziyade, birilerini suçlamaya bahane olması, suç üretilmesi için zorla insanlara itirafçılık yaptırılıyor…

Yakayı kurtarmak için bir şeyler söyleyen insanlar adeta bataklığın içine çekiliyor, ikrar yerine geçecek ifadeler alınıyor, o beyanlar üzerinden başka insanların başı da yakılıyor.

Etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen kişilere aslında Emniyet’te, Adliye’de şunu sormaları gerekiyordu:

“Silahlı mücadeleye katıldın mı?

Silahlı mücadele ile insan öldüren, bombalama yapan silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi olan kişilerin isimleri neler?..”

Gerçekten silahlı bir mücadele varsa, bu konuda açıklamaların olursa mesele yok.

Ama güncel bu Fetö davalarında, “Cemaatte kimi tanıyorsun, çalıştığın kurumlarda kimler vardı?” diye soruyorlar, alınan cevapları da köpürtüp terör örgütü faaliyeti çatısı altında değerlendiriyorlar.

Yargılama sonucunda da bazen bu itirafçılara, “yeteri kadar yardımcı olmadıkları” gerekçesiyle cezalar da veriliyor. Bazı mahkemelerdeki klasik karar gerekçesindeki ifadeler ile:

“… örgüte en alt seviyede katılıp ciddi şekilde etkin faaliyeti bulunmayan örgüt üyesinin çok az sayıda örgüt üyesini tanıyıp bunların da zaten yakalanmış olması halinde TCK’nın 221/3 maddesindeki şahsi cezasızlıktan yararlanamayacağı, ancak yukarıda bahsedilen nitelikteki ve daha tepe kadroda bulunan örgüt üyesinin birkaç isim vererek cezadan kurtulmasının vicdana ve hukuka uygun olmayacağı, özetle TCK’nın 221/3. maddesinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üye ve yöneticileri bakımından çok dar yorumlanmasının mümkün olamayacağı mahkememizce değerlendirildiğinden sanık hakkında etkin pişmanlık sebebiyle şahsi cezasızlık sebebi uygulanmamıştır… ”

**

İtirafçı olup kurtulayım derken başkalarına iftira atmayı düşünenlere, Lev Tolstoy’un sözünü hatırlatıyorum:

“Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek.”

François de La Rochefoucauld, küçük kusurları itirafın, büyük kusurları örtmek için olduğunu söyler. Şu an devleti ele geçirenler de olmadık küçük suçların itirafları ile insanları ve koca devleti sürekli meşgul ederken, kendi uluslararası suçlarını ve günahlarını örtmeye çalışıyorlar. Ama gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu var.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin