Sosyal Gelişmeyi teşvik etmenin yolları 

Prof. Dr. Zafer Ayvaz

Toplumsal sorunlara kafa yoran kişiler, sosyal gelişmenin hangi aşamalardan geçtiğini çoğu kez bilmediklerinden, meseleyi gözünde büyüterek çözüm yolu aramaktan vazgeçmektedirler. Bireyin kişisel gelişiminin bile ne kadar zorlu bir süreç olduğunu düşündüğümüzde, toplumsal seviyenin istenen seviyeye çıkarılmasının çok kolay olmayacağını takdir edersiniz. 

Toplumun kendilerince eksik gördükleri bir özelliğini iyileştirme amacına yönelik faaliyet gösteren sivil toplum hareketlerinin gönüllüleri, harekete güç katacağını düşündükleri bireyleri kendilerine yaklaştırmak ve onları da amaçları doğrultusunda çalışmaya teşvik etmeyi düşünürler. Ancak çoğu kez insanları bir amaç doğrultusunda motive etme sürecinin aşamalarını bilmediklerinden ümitsizliğe düşer ve “bizden adam olmaz” kırılganlığına düçar olurlar. 

İlk önce “Biz” dilini terk etmek gerekir 

Öncelikle ifade etmek isterim ki, değişimi tetikleme düşüncesinde olanların “biz” dilini terk edip, “ben” dilini kullanmaları gerekir. Bu ihtiyacı çok geç de olsa, yakın zamanda bir psikolog arkadaşımdan öğrendim. Çünkü “biz” dilini kullandığımızda, farkında olmadan hayali bir topluluğun içine kendimizi gizleyip sorumluluk almaktan kaçmış oluyoruz. O zaman, toplumsal bir konuda idealleri olan bir kişi olarak “ben” nereden işe başlamalıyım? 

  1. Konuya ilgiyi çekmek 

Toplumsal gelişme, bireyden başlayan bir eğitim sürecidir. İlk aşamada bireyin konuya “ilgi duyması” gerekir. İnsanlar kendilerini ilgilendirmeyen veya ilgilendirmediğini zannettikleri konuya uzak dururlar. Bu bakımdan meseleyi “potansiyel gönüllünün” ilgi duyacağı bir şekilde takdim etmek gerekir. Çünkü ilgi duyan kişi, araştırmaya ve konuyu yakından tanımaya meyleder. 

  1. Farkındalığı artırmak 

İkinci olarak, meselemize ilgi duyan bireyin “farkındalık düzeyini yükseltmek” hedeflenmelidir. Etrafımızdaki hadiselere çoğu kez sathi bir nazarla bakar ve konunun özünü bir türlü tespit edemeyiz. Bu sebepledir ki, muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, eşya ve hadisleri doğru okuma, doğru değerlendirmenin önemini sıklıkla vurgulamaktadır. Zihninde herhangi bir konu hakkında farkındalık oluşan kişi, karşılaştığı olaylardan ilgi duyduğu konuya dair çıkarımlarda bulunabilir. 

  1. Bilgilendirmek 

Konuya ilgi duyan ve bunun öneminin farkında olan kişiyi doğru bir şekilde “bilgilendirmek”, sosyal gelişim sürecinin üçüncü adımıdır. Bilgi kaynakları muhatabın yaşına ve kültürel alt yapısına uygun olmalıdır. Bilgilendirmede tedricilik esastır. Kur’an-ı Kerimin 23 senede 

peyderpey nazil olması ve toplumu alıştırarak bilgilendirmesi buna bir örnektir. Muhatap kişinin bilgileri hazmetme ve benimseme kapasitesine göre bilgilendirme hızı ayarlanabilir. 

  1. Konuyu içselleştirmek 

Dördüncü kademede yapılması gereken şey ise, ilgili ve farkındalık sahibi olup yeterli bilgiyle donatılan kişiyi “meseleyi benimseyecek ve içselleştirecek” düzeye çıkarmaktır. Bu kolayca halledilebilecek bir mesele değildir ve sürecin hemen hemen en zor aşamasıdır. İnsanın, yapılacak bu faaliyeti ahlaki bir sorumluluk olarak görmesini sağlayacağı için en kritik noktadır. 

  1. Engellerini aşarak faaliyete geçmek 

Beşinci aşama, meseleyi benimseyen ve içselleştiren kişinin “faaliyete geçmesidir”. Bu da oldukça zor bir meseledir. Bediüzzaman Hazretleri İhlas Risalesinde, önemli, büyük ve hayırlı bir işe zarar verebilecek çok engel bulunduğunu, şeytanın o işe emek verenlere mani olmak için çok uğraştığını söylemiştir. Bediüzzaman Hazretleri 29. Mektupta hayırlı faaliyetlerin “desise-i şeytaniye” adını verdiği şeytani hile ve tuzaklarla engellenmek istendiğini belirtmiştir. Bu risalede kendini beğenmek, kendini yeterli görmek, insanlardan saygı beklemek, şöhret takıntısı içinde olmak, kıskançlık, rahatını düşünmek, sadece dünya meşgaleleriyle vakit geçirip sürekli iş peşinde koşturmak, işini veya rahatını kaybetme korkusu içinde olmak belli başlı engeller olarak sıralanmıştır. Dolayısıyla, “ilgili ve bilgili kişiler neden hayırlı işlerde koşturmuyorlar?” sorusuna cevap ararken bu engeller hatırdan çıkarılmamalıdır. 

  1. Deneyim sahibi olmak 

Engelleri aşıp faaliyete geçen kişinin “sebat göstererek” bu hayırlı işe devam etmesi gerekir. Ancak bu suretle deneyim sahibi olacak, alışkanlık kesbedecek, bu faaliyet onun hayatının bir parçası olacaktır. Bu iş artık onun vazgeçilmezidir. Yapmadığı zaman rahatsız olur. Başkalarına da faaliyetteki lezzeti duyurmak için çaba sarfeder. Bu aşama, ferdin sosyal gelişiminde altıncı basamağı oluşturur. 

  1. Grup kurmak 

İnsanlar, bir sosyal faaliyette ne kadar deneyim sahibi olurlarsa olsunlar, toplumu harekete geçirmek söz konusu olduğunda bireysel çabalar yetersiz kalır. Ayni duygu ve düşünceyi paylaşan ve yukarıda zikredilen altı kademeyi geçmiş bireylerden oluşan sosyal gruplar, günümüzün isimlendirmesiyle sivil toplum kuruluşları, yaşadıkları toplumu daha yaşanabilir kılmak ve başkalarına yardımcı olabilmek konusunda teker teker bireylerden daha fazla etkilidirler. Sosyal gelişmede yedinci adım olan grup oluşumunun ahenkli çalışması, yeni gönüllüler kazanması ve etki alanını genişletmesi için de bazı şartlar vardır. Bu şartlar başka bir yazının konusudur. 

  1. Grupların karşılıklı etkileşimini sağlamak 

Sosyal gelişimin sivil inisiyatifler aracılığıyla oluşumunda sekizinci ve son adım “grupların karşılıklı etkileşimidir”. Bir sosyal grup, dar bir çevre ve çerçeve içinde kalır, güncel gelişmeleri takip etmez, kendisini geliştirmez, benzer alanda faaliyet gösteren başka sosyal gruplarla etkileşime girmez ve onların tecrübelerinden istifade etme yollarını aramazsa, zamanla grup üyelerinde yorgunluk baş gösterir, gelişim şevki kalmaz ve kuruluş tekrara düşerek kan kaybeder. Gönüllülerini zaman içinde kaybederek bürokratik bir yapıya bürünür ve sivil toplum kuruluşu olmaktan çıkar. 

Sonuç 

Güzel ve halis niyetlerle başlamış, zamanla gelişerek herkesin takdirini kazanmış, topluma hizmet yolunda koştururken bir an olsun dinlenmeyi dahi düşünmeyen fertleri bünyesine katmış olan bir hareket, eski güzel günlerin hatıralarıyla avunan, etrafa atf-ı cürümde bulunan, hatayı kendisinde değil başkalarında arayan bir yapıya dönüşebilir. Rabbim hayır yolunda çaba sarf eden kuruluşları böyle bir vartaya düşmekten korusun. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. “İlk önce “Biz” dilini terk etmek gerekir.” (Z. Ayvaz)
    “Bu ihtiyacı çok geç de olsa, yakın zamanda bir psikolog arkadaşımdan öğrendim.” (Z. Ayvaz)
    Sayın Z. Ayvaz ne kadar geç? Mesela yarım asır falan olabilir mi?
    Bediüzzaman çizgisi nasıldı?
    “Evet, bahtiyar odur ki, kevser-i Kur’ânîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev’indeki şahsiyetini (yani benliğini, ben duygusunu, belki de “ben” demeyi) ve enâniyetini o havuz içine atıp eritendir.” (Nursi, 21. Lema, İhlası Kıran İkinci Mani)
    Artık bu söz üzerine bir yazı ile tashih edersiniz her halde?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin