Siyasetin köpeği

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

17-25 Aralık yolsuzluklarında Recep T. Erdoğan’ın etrafına siper olan ama zamanla muhalif bir çizgiye gelen bazı çevreler, o gün siyasetin yanında yer almakla iyi ettiklerini savunmaya devam ediyor. Hatta ‘bugün olsa yine yaparız’ diyorlar.

Bu bakış açısının Türkiye siyasetinin ve yönetim anlayışının en temel sorunu olduğu kanaatindeyim. Çünkü siyaseti, hukuk dahil her şeyin üstüne yerleştiren bu anlayış ‘hukuk siyasetin köpeğidir’ sözünün dolaylı bir anlatımından başka bir şey değil.

Bu anlayışa göre seçimde sandıktan çıkan yönetim herşeyi yapar, dilediği gibi ülkeyi yönetir, halk eğer beğenmiyorsa yine sandıkta değiştirir. Yani siyaset ve siyasetin seçilmişleri herhangi bir kurala, kanuna, ilkeye bağlı kalmak zorunda değildir. Ona ceza kesilecekse yine halk keser. Yani polisin ya da yargının, siyasetin hırsızını yakalaması doğru değildir.

Demokrasi açısından çok afili duran bu söz gerçekte demokratik olmadığı gibi ülkedeki bütün çürümüşlüğün en büyük sebebi. Sandık gerek şart ama yeter şart değil; zaten hukukun olmadığı yerde sandığın meşruiyetini korumak da mümkün olmuyor. Sandık için hukuku feda edenler, artık sandığın da bulamıyor.

Bugünlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kiralanan araçlar gündemde. Belediyenin yeni yöneticileri eski yönetim zamanında kiralanan ve kamu işlerinde kullanmak yerine eşe dosta dağıtıldığı söylenen araçları Yenikapı alanında topluyor. Binlerce araç kime verildiği, niye verildiği, bunların benzin, bakım, araç vergisi gibi diğer giderleri kimlerin karşıladığı meçhul, kamunun milyarlarca lirasının kişisel ihtiyaçlar için kullanılması söz konusu.

Bu kafa diyor ki bu olay hukukun sınırları içine girmez, eşe dosta milyarlarca liralık araç kiralanmasını doğru bulmuyorsanız bu meseleyi unutmayın dört-beş yıl sonra sandıkta cezasını keser ve yönetimi değiştirirsiniz; ya da onları bir daha seçmezsiniz olur biter. Eğer sandıkta değiştir(e)miyorsanız yapılan her şey legaldir.

Bütün bunları demokrasisi normal işleyen bir ülke olduğumuzu varsayarak yazıyorum. Ülkenin bugünkü vahim durumuna göre yazmıyorum.

Böyle anlayışın hiçbir yerde ne İslam hukukunda, ne evrensel hukukta ne de bugünkü Türkiye Cumhuriyeti yasalarında bir dayanağı yoktur. İslam hukukunda da, evrensel hukukta da kamu malını kişisel zenginlik aracı yapan herkesten hesap sorulur. Bu da siyasi bir bedel ödeme değil çatır çatır hukuki hesap sormadır.

Bugünkü devlet yönetiminin en temel sorunu işte budur yani siyaset hukuki olarak hesap vermez durumdadır. Bu arızalı anlayış temelden değiştirilmedikçe iktidarda kimin olduğunun hiçbir önemi yok. Türk siyasi anlayışı bu noktaya gelmedikçe siyaset halkın parasını çalma yöntemi olmaktan bir adım ileriye gitmez, gitmeyecektir de.

Siyasetin kişisel zenginlik anlayışı olmadığı herkes tarafından idrak edilene kadar hukuk hesap sormalıdır ve zenginliğin kaynağının mutlaka peşine düşülmelidir. Fakir öğretmenin, fakir esnafın, fakir avukatın, fakir mühendisin olduğu bir ülkede neden fakir siyasetçi olmaz ve siyasete giren herkes neden hesapsız bir zenginleşme içine girer bunu siyasetin açıklaması gerekir.

Hukuk, siyasetin köpeği haline geldiğinde sonucun ne olduğunu hep beraber görüyoruz. Siyasete köpek olmayı içine sindiren hukuk, aslında sadece kendini değil bütün bir ülkeyi birkaç sahtekara köpek haline getiriyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin