SETA andıcı ve karanlığın ‘uzantıları’

YORUM | NACİ KARADAĞ

Kader çok enteresan gelişmelere bizleri şahit yapıyor. Siyasal İslamcılar vaktiyle karşı durduğu, eleştirdiği, canhıraş şekilde itiraz ettiği, antidemokratik, zalimce, totaliterce olan ne varsa misliyle hem de binlerce misliyle yapıyor artık.

Hatırlar mısınız Necdet Sezer’in üniversite rektör seçimlerinde ilk sırada çıkanı değil de ikinci ya da üçüncüyü ataması durumunda yükselen itirazları. “Bu nasıl demokrasidir?” naralarını…

Tayyip Erdoğan bırakınız ikinci ya da üçüncüyü artık hiç seçime girmeyen isimleri atıyor. Tıpkı beğenmediği belediye başkanlıklarına canının istediğini “Kayyım” olarak ataması gibi.

Zaten bir iki yerde ufak ufak “ne gerek var fazla seçime bir kez başkan seçilsin, geri kalan tüm seçimleri kaldıralım” türünden mırıl mırıl bir şeyler söylemeye başlamıştı. Özellikle son yerel seçimlerin neticelerine bakacak olursak, bundan sonra Türkiye’de yerel seçim olacağından artık emin değilim şahsen.

Ne gerek var milleti yormaya, Tayyip Reis canının istediğini atasın belediye başkanı olarak yeterli!

28 Şubat Türkiye tarihinin en kara dönemlerinden biriydi.

Yapılan zulümlerin, inançlı kesime yapılan düşmanlıkların haddi hesabı yoktu.

Ancak bugünün siyasal İslamcıları 28 Şubatçılara rahmet okutturacak boyuta ulaştırdılar zulümlerini.

28 Şubat’ta yaşanan bir andıç, ortalığı karıştırmış, toplum muazzam tepki vermişti.

O dönem yapılan fişlemelere de keza.

Günümüz iktidarı ise fişlemeyi artık rutin bir düzen olarak uyguluyor.

Eğitim, hukuk, ekonomi ve daha binlerce alan…

Her şeyi mahveden siyasal İslam sınavları da ifsat etti kısa sürede. Artık herhangi bir sınavda başarılı olmak yetmiyor, mülakat denen AKP ölçütlerine göre seçim ve torpile geçiliyor. Siyasal İslamcı tayfa kendi akraba-i taallukatını alıveriyor her yere. Ülke bir tür liyakatsizler cumhuriyetine döndü.

Bürokrasi liyakatsiz kaynıyor.

Medya da öyle…

Bu liyakatsiz vasatlar ordusu, elbette öncelikli olarak liyakatlilere düşman oluyorlar.

Önceki gün Rektörlük seçimlerine katılmamış olmasına rağmen doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi rektörü olarak atanan Mehmed Özkan, konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktığı sırada öğrenciler tarafından protesto edilmişti.

Özkan’ın icraatları ise ilginç: öğretim üyeleri ve üniversite personelinin yemek ücretlerine hukuksuz ve fahiş oranda zamlar, üniversite personelinin çocuklarından haksız yere servis ücreti talep etmesi ve ödeyemeyenleri icraya vermesi, hukuksuz bir şekilde lojman dağıtması vs… Tam bir sarayının rektörü! 

SETA diye bir sözde think-tank kuruluşu var. Kanaatimce bizzat 15 Temmuz kanlı tiyatrosunda da aktif rol oynayan kurumlardan biri. İnanılmaz paralar akıtılıyor bu karanlık yapıya. Ne kadar liyakatsiz, karanlık tip var ise hepsi burada bir şekilde faal.

Bu kuruluş son olarak araştırmacı diye sözüm ona birkaç vasat kişinin hazırladığı rapor adı altında tarihi kara bir leke olarak geçecek andıç yayınladı.

28 Şubat andıçlarına rahmet okutturacak kadar berbat bir şey.

Tam bir kepazelik aslında.

Raporu şuradan okuyabilirsiniz.

İçeriğin korkunçluğu bir kenara, basit bir okumayla dahi vasat bir zekanın bile yapamayacağı teknik hatalarla dolu bu ucube metin İsmail Çağlar, Kevser Hülya Akdemir ve Seca Toker tarafından hazırlanmış. En azından raporda onların ismi var. Ancak raporun diline ve özellikle info grafiklerine bakıldığında bir tür istihbarat-muhaberat zihniyetinin ürünü olduğu açık.

Raporcular ellerine tutuşturulan verileri bir şekilde yorumlamaya çabalamışlar ama onlar da felaket ötesi. Düşünün; Yeni Şafak şeysinin haberini eleştiren twit atmak hainlik olarak gösterilmeye çalışılmış raporda.

Örneğin Amerika’nın sesi isimli uluslararası bir yayın organında çalışan gazeteciyi “genelde Amerikalı yetkililerin açıklamalarını twitliyor” diye not almış!

Sanırım bu gazetecinin Tanzim satış mağazaları ile beraber Burkina Faso yetkililerinin açıklamalarını neden paylaşmadığını sorgulamak istemişler. Ve daha korkuncu bu durum, tüm yabancı medyada çalışan gazetecileri kriminalize etmek için yeterli görülmüş ve esas zihniyet de raporun başlığına yansımış durumda: Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları…

Üstüne üstlük bir de aba altından sopa gösterilerek gazeteciler korkutulmaya çalışılmış. Bu isimler ihbar edilmeye teşvik ediliyor raporda.

BBC Türkçe mesela, hapishanelerde yaşanan işkence iddialarını haberleştirdiği için suçlanıyor! Esas bunu haberleştirmeyenlerin gazetecilikleri sorgulanması gerekirken, raporu hazırlayan üç isim had sınırlarının çok çok üzerine çıkıp, sırtlarını saraya dayayarak inanılmaz tehditvari bir üslupla tam bir andıç rezilliğine imza atıyorlar. Bu karanlık çağ ilanihaye devam edecek diye düşündüklerinden olsa gerek, bunu yaparken de oldukça pervasızlaşıyorlar.

SETA andıcında yüzlerce gazeteci isim isim ve görseller kullanılılarak sosyal medya paylaşımları sebebiyle birer birer fişlenmişler. Demek ki milletin milyonlarca lirası bu tür fişleme ve andıçlama faaliyetlerine harcanmış.

Rapor açık açık sansür ve baskıyı da tavsiye ederek basın kuruluşlarına “gazetecileri denetleyin” telkininde bulunuyor!

Yer yer alenen hedef gösterme boyutuna varan bu fişlemenin bugün herhangi bir müeyyidesinin olacağını zannetmiyorum. Hatta sırtları sıvazlanacaktır SETA ve bu raporu hazırladığı iddia edilen üç ismin. Ancak gerek medya tarihi, gerekse demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yer alacakları da muhakkak. Hukuk bir gün geri döndüğünde ise bu yaptıklarının hesabını sarayın değil gerçek adaletin önünde vereceklerdir şüphesiz.

SETA kurulduğu günden bu yana karanlık işlerin ve isimlerin adeta merkezi konumunda. Doğrudan saraya bağlı çalışan bu karanlık yapı, Pelikan çetesinin daha yaygın bir versiyonu gibi. Özellikle yurt dışında pek çok istihbarat ve espiyonaj çalışmalarında, algı oluşturma ve para çar çur etme organizasyonlarında başat kurum.

Mesela önümüzdeki günlerde Brüksel’deki SETAcılar benzer bir organizasyon ile hem ekmek elden su gölden bu milletin parasını sokağa atacak hem de karanlık faaliyetlerine bir yenisini daha ekleyecekler. Üstelik adına “Büyükelçi” denilen kişiler de bu istihbarat operasyonunda artık alenen rol alıyor. Ergenekon paspası olarak nam salan Nedim Şener’in otorite olarak konuştuğu bir panel düşünün. Meselenin seviyesi de bu yani!

Esas makara ise raporun son kısmında. Rapor, yabancı medyayı tek sesli olmakla eleştiriyor! Ve “çok sesli bir aktarım dili geliştirin” diye bir de nasihat veriyor kendi rezilliklerini ve havuz felaketini görmeden.

Gazeteci Selim Sazak bu yapının Türk halkının paralarını nasıl har vurup harman savurduğunu gayet açık şekilde ortaya döktü. Görebildiklerimiz bunlar elbette… Bakın şu felaket ötesi kısım ise “öneri” bölümünde: “Her bir mecranın “şikayet ve öneri” bölümü bulunmaktadır. Özellikle doğrudan hükümeti hedef alan haberlerde yanlış bir içerik ve tutum tespit edildiğinde ilgili mercilere itiraz ve uyarıda bulunulmalıdır. Böylece medya kuruluşu ve kamu yayıncıları için ilgili ülke nezdinde denetim mekanizmaları işletilebilir…”

Öyle bir sakatlık ki, kibrit çöpü ucu kadar bile doğruluk noktası yok! Hükümeti eleştirmek suç ve bunun çözümü ise yetkili mervcilere ve denetim menakizmalarına ihbar! Tam bir fecaat…

Bence öncelikle SETA’nın karanlık yapısının ortaya çıkarılması ve mali kaynaklarının şeffaf şekilde açıklanması lazım.

Şu linkteki bilgileri okuyunuz lütfen:

Mesleğini hala yapmaya çalışan bir avuç gazeteciyi “uzantı” diye andıçlayan SETAcıların neyin uzantısı olduğunu ise tüm dünya biliyor. Dünyanın dört ülkesinde ofisleri bulunan bu yapının tüm harcamaları gizli ve karanlıkta. Şu yazı bu yapının dış uzantılarını açıkça ortaya koyuyor.

Siyasal İslam her kavramı olduğu gibi düşünce kuruluşu ve araştırmacılık gibi kavramları da paçavraya dönüştürdü ne yazık ki. Bunu SETA’ya bakarak rahatlıkla görmek mümkün. Bu kuruluşun yurt dışı faaliyetlerinin çok yakında istihbarat ve ajan faaliyeti kapsamında ele alınmasına kimse şaşırmasın.

Zira geçtiğimiz yıl Alman Hükümeti açıkladığı raporda bu ve bunun gibi kuruluşların Saray için nüfuz ve etki ajanlığı ile beraber, istihbarat ve fişleme çalışmaları yaptığını alenen yazmıştı. Şimdi SETAcılar kendi elleriyle gerçekte ne olduklarını tüm dünyaya ilan etmiş oldular!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin