Selman’ın flütü, Metin’in düdüğü!

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

Flüt, bilinen en eski enstrümanlardan… Yunan mitolojisinde, Yunan tanrıçası Athena’nın ilk flütü icat ettiği söylenir. Kuş cıvıltısı gibi neşenin sembolü olabildiği gibi hüznün ve huzurun da sesi olabilmesiyle bilinir…

Düdük de oldukça eski bir tarihe sahip ses çıkaran bir alet… Enstrüman olarak kullanıldığı gibi, farklı amaçlar için de kullanılmıştır.

Türk Dil Kurumuna göre ise düdük; üflendiğinde içinden keskin bir ses çıkaran, genellikle İŞARET vermek için kullanılan araçtır.

Flüt; huzurun sesidir, huzur verir. Düdük ise huzuru kaçırır, uyarır. İşaret verir.

**

Bu hafta hepimiz duyduk bu iki sesi…

Kulak zarımız ve işitme kemiklerimiz titremedi belki ama ilk önce ruhumuz titredi Selman’ın “Kâğıttan Flütü” ile… Sonrasında irkildik Metin’in düdüğüyle!

Kişilerin ve kimliklerin önemi yok aslında. Biri birinin yeğeniymiş, bir diğeri ise 1960 darbecilerinin destekçisi ve gözbebeği birinin torunu… Ne önemi var ki bu bilgilerin?!

Ne kadar saçma değil mi; bir yakınınızın ismi nedeni ile sorumlu tutulmak. Oysa karşımızda bir gerçeklik var sadece, o da: kötülüğün iyiliği boğması… Tıpkı düdük sesinin güzel bit flüt ezgisini boğması gibi…

Selman kim? Metin kim? Gelin birlikte hatırlayalım.

ÖNCE SELMAN!

Hiçbirimiz tanımıyorduk Selman’ı… Hatta kağıttan flüt yapılabildiğini de bilmiyorduk.

Yazar Ahmet Altan sayesinde haberimiz oldu. Hani;

– Bir iki yazısı nedeniyle tutuklanan,

“Subliminal darbe mesajı verdi” saçmalığı ile önce müebbet alan,

– Sonra hakkında verilen karar bu dönemin Yargıtay’ı tarafından dahi hukuka aykırı bulunan,

– Daha sonra da 10 yıl 6 ay hapis cezası verilerek kısa süreliğine tahliye edilen,

– Sonra birilerinin çığırtkanlığı ile tekrar tutuklanan,

– Dünyaca tanınmış yazar, edebiyatçı, gazeteci, ülkenin yüz akı, aydını Ahmet Altan sayesinde…

**

Selman, koğuş arkadaşıymış ve onun oğlu yaşında…

“Kaderi hakkında karar verme gücüne sahip olanlara” sesini duyuramamış olması nedeni ile mi bilinmez, suçsuz bir şekilde gençliğini çürüttüğü demir parmaklıklar ardında kâğıttan yaptığı flütü çalarmış şikâyet etmeden.

Selman’ın flütünün çok deliği varmış, kâğıttanmış… Belki de güzel ses vermesi ondan…

Biraz da kalbin ve nefesin güzelliğindendir, kim bilir.

VE METİN!

Metin ise hepimizin tanıdığı… Biz üniversiteyi bitirirken o okulda asistan olmuştu, sonra prof bile oldu!..

Sonra parti başkanlığına oynama iddiası ile muhalifimsi çıkışlar yapmaya çalışmıştı. Şimdilerde Saray müdavimi… Yeşil pasaport hakkı ile yargıda devrim yapıldığına inanan(!) Barolar Birliği Başkanı.

Bir yazarın yazısı nedeni ile tutukluluğunu eleştirmek yerine tahliyesine üzülen “Hukuk Profesörü”.

O, kendince, gördüğü yanlışlara(!) düdük çalar. Düdüğün tek deliği olduğu için de hep aynı sesi çıkarır. Yazar Ahmet Altan’ın tahliyesi sonrası da kendine yakışanı yaparak;

“Bunlar aydın filan değil. Bunlara aydın muamelesi yapılmasın. Bunlar Türk Mahkemeleri kararlarıyla suçlu ilan edilmişlerdir.”  diyerek çaldı düdüğünü.

Ceza Hukuku Profesörü unvanını ailesel referans ile elde etmiş değil ise bilmesi gerekirdi oysa; kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğini. Gerçi tek deliği vardı düdüğün, değil mi?

**

Peki Metinlerin düdüğünden sonra ne mi oldu? 

Selman’ı bize tanıtan Yazar Ahmet Altan’ın 1138 gün tutukluluğunun ardından kendisine 10 yıl 6 ay hapis cezası verilerek tahliye edilmesine düdük sesini duyan hemen savcı itiraz etti.

Evet, tüm hukuksuzluklar gibi bir OHAL KHK’sı ile savcıya tahliyeye itiraz etme yetkisi verilmiştir. CMK 267 ve devamı maddelerindeki itiraz yoluna savcı da başvurabilir. Şekli hukuk açısından burada bir sorun olmasa da yasa tanımazlık bundan sonra başladı.

CMK’nın 223/1. Maddesi gereğince duruşmanın sona erdiği ilan edildikten sonra Mahkeme hükmünü verir. Bu o mahkemenin yargılama faaliyetinin bittiğinin ilanıdır ve verilen mahkûmiyet kararı üst dereceli mahkemenin denetimine açık hale gelir. Bu nihai karar içerisindeki cezayı belirleyen maddeler gibi; müsadere, tutukluma, tahliye hatta yargılama gideri gibi diğer tüm maddelerde mahkemenin kararının bir parçası olur. Bunlarla ilgili verilen hiçbir karar ara karar değildir.

Ara karar olmadığı için CMK’nın 267 ve devamı maddelerindeki itiraz yolunun konusu olamaz. İlk derece Mahkemelerinin yargı faaliyeti bitmiştir. Karar olağan kanun yolları denetimine tabidir artık. Yani CMK’nın 272. Maddesi uyarınca önce İstinaf denetimine tabidir. Tahliyeye itirazı da ancak İstinaf Mahkemesi değerlendirebilecek iken düdük sesini duyan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi bir hafta sonra yeniden tutuklama kararı vermiştir. Bu işlem açıkça yasaya aykırıdır ve bu kararı verenler hürriyeti tahdit suçu işlemiştir.

NOT DÜŞELİM…

Bu yasadışılığı hukuken çürütmeye çalışmanın bir fıkradaki espriyi karşısındakilere izah etmeye çalışan adam kadar itici geldiğinin farkındayım aslında. Bu nedenle olayı flüt ve düdük arası kısaca özetlemek gerekirse; çirkin bir sesin güzel bir sesi boğmasıdır olay.

Haksızlığa uğramış olsa da asla şiddete ve hukuksuzluğa başvurmayan, imkansızlıklar içinde elindeki bir kağıttan güzel melodiler çıkabilen Selmanlar ile devletin tüm imkanlarını eline geçirmiş, masumlara zulmeden hukuk tanımaz Metinlerin hikayesidir bu…

Ahmet Altan’ın yeniden tutuklanma gerekçelerinde de ne diyordu mahkeme:

“…harici davranışları da dikkate alınarak…

ve …pişmanlık göstereceğine dair beyanlarının olmaması… nedenleriyle yeniden tutuklanmasına”

Yani Altan’ın dik duruşu nedeniyle, daha ilk fırsatta Selmanların sesini, iniltisini duyurduğu, onların korkutma maksatlı icraatlarından korkmadığı için tutuklanmıştı yeniden…

İşin hukuki boyutu nedir sahiden? Bunu hukuk bağlamında nasıl izah edebiliriz?

Orhan Veli’nin İstanbul’u en güzel anlattığı “Anlatamıyorum” şiirindeki gibi,

“Bu süreci ben hukuken açıklayamıyorum” diyordu Prof. Yaman Akdeniz, Ahmet Altan’ın tutuklanmasını değerlendirirken…

Evet, bu süreç anlatılamıyor şu dönem. Ama ileride hukuk ve tarih bütün yönleriyle anlatacaktır; Metinleri, Selmanları, Altanları ve yapılanları…

Ve “Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır.” (Hz. Muhammed s.a.v.)

“Bir kişiye karşı yapılmış haksızlık, bütün insanlığa karşı yapılmış haksızlık demektir.” (Emile Zola)

Son söz olarak şunu diyeyim ey elinde düdük çığırtkanlık yapan, zulmün borazancılığını yapan Metinler, köşe başlarını tutan sözde aydınlar, mahkemelerde siyasilerin esiri haline gelen yargı mensupları; Altanlara, Selmanlara yanlış yapıyorsunuz!

O insanlara haksızlık yapıyorsunuz. Onlara yapmakla bütün insanlığa karşı suç işliyorsunuz!

Tarihe not düşmek için hatırlatıyorum. Devran dönüp de size zulmedilmeye başladığında da, size zulmetmeye kalkan olursa da aynı şeyleri onlara hatırlatacağım. Şimdinin zalimleri sizler olduğunuz için sizlere diyorum bütün bunları…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Merhaba abi siz Allahı tam anlamamışsınız.. tamam zalimin yüzüne karşı sen zalimsin diyerek rengini belli etmek müminin tabiatı fakat zalim o kadar dandik ki.. reset tape no more doğan…çok ucuz ve kalitesiz.. o kadar iğrenç ki zulmeti bile zulümden bezdirdi… yani ona karşı sen zalimsin demek falan değer arz etmiyor.. ne olduğu belli… diktatör bile olamadı..zalimlerin en berbatı! dağılt kramp burada örnek alınmalı…ver gazı! yani asıl hile hilesizlikte.. v*Allahu Hüve*l Hayr*ul Mâkirin ile şöyle ki… eğer muhalif olacağına kasıtlı olarak akp yanlısı tavır alsa.. akp tepetakla…~
    (eğer düşmanınız düşman olsaydı siz de ona göre tavır alırdınız..çünkü Savaşlar uğruna Savaşılanlar için yapılır… karşı da bir taraf yok..biz kendi kendimize duvara kafamızı vutup duruyoruz deliler gibi…fini)

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin