O salonda yapılan işkenceleri anlattı: ‘Genelkurmay personelini sıcak asfalta yatırıp, vücutlarını yakmışlar’

15 Temmuz sonrası binlerce kişi işkenceye maruz kaldı. Birçok kişi de ağır işkenceler sonucundan hayatını kaybetti. Özellikle askerlerle yönelik işkenceler bu dönemde arttı.

Twitterda ‘Sıradan İnsan’- @dr_voyoger ismiyle yer alan ve eski bir asker olan sosyal medya kullanıcısı, 15 Temmuz sürecinde binlerce askerin tutulduğu Ankara Başkent Spor Salonu’nda yaşananları anlattı. Aynı asker kendi mahkeme sürecini ve cezaevine gidiş hikayesini de twitter hesabından sıralı twitlerle paylaştı.

Kullanıcı, “Tarihe not düşmek niyetiyle, 15 temmuz olayından 2 gün sonra gözalti süreciyle başlayan sıkıntılı sürecimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Faşist düzen hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayacaktır. Biraz uzun ama sabrınıza sığınıyorum.” ifadelerini kullandı.

15 Temmuz sonrası Ankara Başkent Spor Salonu’nda yaşananları anlatmayla başlayan asker, “Salonda yaklaşık 1000 kişi vardı. Sürekli yeni insanlar getiriliyordu. Genelkurmay karargahından getirilen askerî personelin durumu içler acısıydı. Sırtlarında kollarında ve bacaklarında yoğun yanıklar vardı. Bu insanları salona getirmeden önce sıcak asfalta yatırmışlar ve vucutları yanmıştı. Bu insanlar acı içerisinde kıvranıyorlardı. ” ifadelerini kullandı.

İşte o ‘meçhul asker’in twitleri;

 

1.Sevgili dostlar,
Tarihe not düşmek niyetiyle, 15 temmuz olayından 2 gün sonra gözalti süreciyle başlayan sıkıntılı sürecimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Faşist düzen hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayacaktır. Biraz uzun ama sabrınıza sığınıyorum.

2.15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’de ‘darbe girişimi’ olarak adlandırılan olay meydana geldi. Ben bu sırada yıllık izindeydim. 17 Temmuz Pazar günü, çalıştığım askeri birlikte (Ankara) nöbet tutuyordum. Öğle vakti askeri inzibat birliğe geldi.

3.Benim hakkımda gözaltı kararı olduğunu söylediler. Suçlamanın ne olduğunu sordum ama hiçbir bilgi verilmeden kelepçelendim ve saygın bir statüde çalıştığım birliğimden telefonum alınıp, bütün personelin önünde rencide edilerek, bir suçlu gibi gözaltına alınarak götürüldüm.

4.Bu olay beni derinden etkilemesine rağmen daha herşeyin yeni başladığının farkında değildim. Askeri inzibat beni Ankara Merkez Orduevi’ne getirdi. Burada değişik kuvvetlerden yüzlerce asker bulunuyordu. Hiçbir şekilde yakınlarımızla iletişim kurmamıza izin verilmedi.

5.17 temmuz 2016 gecesi otobüsler geldi ve ellerimiz arkadan kelepçelenerek otobüslere bindirildik. Bizi ANKARA BAŞKENT SPOR SALONU’na getirdiler ve üzerlerinde TEM yelekleri olan polislere teslim ettiler.

6.Spor salonunun girişinde polisler galiz küfürler ederek, teröristler diye bağırarak bizleri sıraya soktular. Bir çuval getirdiler ve herkesin kimlik, cüzdan, para, saat gibi bütün eşyalarını bu çuvala atmasını söylediler. Hiçbiri kayıt altına alınmadı.

7.( Benim 500 TL param ve saatim geri gelmedi). Daha sonra elbiselerimizi cikartmamız söylendi ve sadece külot ile kaldık. Salonun iç giriş kapısında polisler sağlı sollu dizilmişler ve bir çeşit koridor olusturmuşlardı. Bize sürekli küfür ediliyordu. Salona girmemiz söylendi.

‘SALONUN İÇİNE ÖLDÜRESİYE TEKMELEYEREK ALIYORLARDI’

8.Polis koridorundan geçerken ağır küfürler ederek bize vurmaya başladılar. Yere düşenleri öldüresiye tekmeliyorlardı. Hiçbir soru sormadan, kimlik tespiti yapmadan, teröristler vatan hainleri diye bağırarak tekmeliyorlardı.

9.Kafama sırtıma bacaklarıma ağır darbeler aldım. ellerindeki silahların dipçikleriyle kafama ve sırtıma defalarca vurdular. Yaklasık yarım saat sonra yoruldular ve dövmeyi bıraktılar. Dayaktan sonra vücudum kanlar içerisindeydi.

10.Salona girdiğimde içerde yüzlerce insanın olduğıunu gördüm..Buraya insanlar 1 gün önceden toplanmaya başlanmıştı. Herkes benim gibi yaralı yorgun ve çıplaktı.(Ne yazık ki bu şerefsizler bayan subayları da bu salona getirmiş ve esir tutuyorlardı. En azından elbiseleri vardi)

11.Kalabalığa karışıp bir yere oturdum. Spor salonunun pencereleri kapatılmış spot ışıklar açılmış ve havalandırması kapatılmıştı. İçerisi çok sıcak ,havasız ve oldukça kötü kokuyordu. Günün hangi saatinde olduğunuzu anlamanız imkansızdı.

12.Salonda ellerimiz arkadan kelepçeli, dizlerin üzerinde, hiçbir yere yaslanmadan oturmak zorundaydık. Uzanmak, ayağa kalkmak, konuşmak, polislerin yüzüne bakmak yasaktı. Sürekli bunları bağırarak tekrarlıyorlardı.

13. Salonda yaklaşık 1000 kişi vardı. Sürekli yeni insanlar getiriliyordu. Genelkurmay karargahından getirilen askerî personelin durumu içler acısıydı. Sırtlarında kollarında ve bacaklarında yoğun yanıklar vardı.

‘GENELKURMAY PERSONELİNİ SICAK ASFALTA YATIRIP, VÜCUTLARINI YAKMIŞLAR’ 

14. Bu insanları salona getirmeden önce sıcak asfalta yatırmışlar ve vucutları yanmıştı. Bu insanlar acı içerisinde kıvranıyorlardı. Zaman kavramını anlamak mümkün değildi ama sürekli yeni insanlar geldiği için onlardan hangi günde olduğumuzu ögrenebiliyorduk.

15. Esirlerin kendi arasında konuşurken yakalarlarsa tekrar dayak atıyorlardı ama çok kalabalık olduğumuz için bunu engelleyemediler.

16. Yaklaşık 2 gün sonra küçük bir ekmek, üçgen peynir( markasını daha önce hiç duymamıştım.) ve bir küçük su verdiler. Bunu da rastgele dağıttıkları için alamayanlar oldu. “Hain olmanıza rağmen devlet o kadar büyük ki size yemek veriyor” diyerek yemekleri dağıttılar.

‘OTOMATİK SİLAHLARLA POLİS DEFALARCA KAFAMA SİLAH DAYADI’

17.Sıraların arasında polisler geziyor ellerindekı otomatik silahları rastgele insanların kafalarına dayıyorlardı. Defalarca kafama silah dayandı ve ‘Seni şu anda öldürsem ülke bir hainden kurtulur kimse de bana hesap sormaz ’ diye bana bağrıldı ve

18. sonrasında silahın dipçiği ile kafama ve omzuma darbeler aldım.

19.Zaman ilerledikçe dayanmak daha da zorlaşıyordu. Özellikle tuvalete gitmek çok zordu. Tuvalete polis nezaretinde hakaretler eşliğinde götürülüyorduk. Salonun ortasındaki file direklerinin önünde sıra oluyordu orada bazen yarım saat bekliyorduk,

20. daha sonra polis birkaç kişiyi alıp tuvalete götürüyordu. Tuvalete gitmek, ayakta olduğumuz için ve az da olsa hareket ettiğimiz için bu büyük bir nimetti. Bazen sırada beklerken keyfi olarak tuvalet izni iptal deyip tekrar bizi oturduğumuz yerlere gönderiyorlardı.

21.Tuvaleti kapı açık ve elimiz kelepçeli (ellerimiz sürekli arkadan plastik kelepçe ile kelepceliydi, tuvalet sırasında öne alınıyordu.) olarak yapmak zorundaydık. Temizliğimizi yapamıyorduk.

22. Zaten hava çok sıcak ve bize çok az su ve yiyecek verdikleri için( günde iki defa bir rol ekmek, bir üçgen peynir, bir de küçük su) tuvalet ihtiyacı da az oluyordu.

23.Salonda sürekli yüksek sesle müzik açıktı. Mustafa Yıldızdoğan, Ölürüm Türkiyem parçası çalıyordu. Kimsenin uyumasını istemiyorlardı. Uyuyan veya uzanan birini görürlerse şiddetli bir şekilde dayak yiyor, hakarete uğruyordu.

24. Ama ilerleyen günlerde insanlar artık daha fazla dayanamadı ve oturduğu yerde veya birbirine dayanarak uyumaya başladı. Polisler de artık bıkmış gibiydi,uyuyanları tekmelemekten..

25.Ara sıra takım elbiseli adamlar geliyor salonda sayım yapıyor polislere direktifler veriyor ve bizlere hakaretler ederek gidiyorlardı. Bunlar geldiğinde, polisler bunların yanına gidiyor az bir sürede olsa bizle uğraşmayı bırakıyorlardı.

26. Polislerin kendi aralarında “beyefendi geldi” dediklerini de duymuştum ama tanıdık birini de görmedim.

‘O ANONS BAŞLADI: HAİN TERÖRİSTLER! OHAL İLAN EDİLDİ, BURADAN ÇIKAMAYACAKSINIZ’

27. Sonra o anonslar başladı..‘’Hain teröristler!! OHAL ilan edildi. Artık buradan çıkamayacaksınız. Evlerinizi basmaya başladık, karılarınız bizim karılarımız olacak, çocuklarınızı alıp devlet yurtlarına yerleştireceğiz ki sizin gibi hain olmasınlar!!’’

28.Bu anonsu saatlerce yaptılar. İşte o zaman gerçekten korktuğumu hissettim. Çok ama çok kötüydü.

29. Bu anonstan sonra İşkencenin dozu giderek arttı

‘ERLERE RÜTBELİ ASKERLERE DÖVDÜRMEYE BAŞLADILAR’

30.Erlere rütbeli askerleri dövdürmeye başladılar. Subay, astsubayları sıraya soktular ve erlere tokat attırdılar. Erler kendi komutanlarını döverken polisler çok eğleniyordu.

31. İstedikleri şekilde vurmayan erleri polisler kendileri dövüyordu. Erlerde tabi can havli ile var güçleri ile vuruyorlardı.

32.Bazı erler ve bazı uzman çavuşlar polislere bilgi veriyor, bazı subayları göstererek “bunlar bize emir verdi bizi bunlar darbeye karıştırdı” diyerek bu insanlara saldırmaya başladılar. Polisler bu insanları neredeyse bayilana kadar dövdüler.

‘POLİS BİR ÜSTEĞMENE ANNESİNE KÜFRETTİRMEK İÇİN SÜREKLİ DÖVÜYORDU’

33. Hemen yanımda oturan bir üsteğmen arkadaşı, polis ayağa kaldırdı. Arkadaşa ” ben bir ors. çocuğuyum de” diye bağırdı. Arkadaş” ben anneme küfür edemem” diye cevap verdi. Polis öyle kötü vurmaya başladı ki.. Sürekli bağırıyordu ” söyle ben bir o çocuğuyum”

34. Arkadaş da ben anneme küfür etmem . Polis üstüne çıktı tepiniyordu ama baktı ki söyletemeyecek, ” söylesen de soylemesen de sen bir o.çocuğusun” diyerek çocuğu kanlar içinde bırakıp gitti.

35.Arkadaşın yanına sokulup “tamam gitti’ dedim, bana ” küfür etmedim degil mi?” Dedi. ” Hayır etmedin” dedim. Bana ‘ eğer ben burda ölür, sen de sağ çıkarsan annemi bul ve ona canım anama küfür ettiremediler diye anlat’ dedi, gözyaşları yüzündeki kanı yıkarken…

36.Erlerin ve uzman çavuşların çoğunun elbiselerini cikarttirmadilar ve onların yemek tuvalet gibi temel insani haklarını verdiler.

37. Polisler erleri, siz emir kulusunuz sizin bir suçunuz yok, verin komutanlarınızın ismini kurtulun, sizi hemen bırakacağız diye kandırdılar, ne yazık ki kimse bırakılmadı.

‘BÖYLE İNSAN AZMANI, BÖYLE PİS SURATLI TİPLERİ DAHA ÖNCE HİÇ GÖRMEMİŞTİM’

38.Polisler vardiyalar halinde geliyorlardı. Gözleri oldukça kızarıktı ve alkol kokuyorlardı. (uyarıcı madde veya uyuşturucu madde kullandıklarını düşünüyorum). Böyle insan azmanı, böyle pis suratlı tipleri daha önce hiç görmemiştim.

39. Özellikle amirleri olan 4 tane polis vardı. Seçilerek gönderildikleri çok belliydi. Boyunlarına Türk bayrağı asmışlardı. Ellerindeki plastik kelepçeleri kırbaç gibi kullanıp insanlara rastgele vuruyorlardı. Gece gündüz ellerindeki megafonlarla sesleri kısılana kadar

40. küfür ediyorlardı. Sülalemizdeki bütün bayanlara … anneler, eşler kız çocukları,babaanne vs.

‘YARALI ASKERLER ELLERİNDEN VOLEYBOL DİREKLERİNE KELEPÇELENMİŞTİ’

41.Yaralı askerler vardı. Hiçbir şekilde müdahale edilmiyordu. Ellerinden voleybol direklerine kelepçelemişlerdi. Kurşun yarası olan yerlerine ayakla basıp “sen daha gebernedin mi” diye bağırıyorlardı.

42. Levent Türkkan başkent Spor salonundaydı. Durumu kötüydü. Ama salonda mi bu hale getirdiler, başka bir yerde mi yaptılar bilmiyorum

43.Bunları yeniden yaşamak zor be dostlar, inşaallah devamını sonra yazabilirim…

44.Astsubaylar dan birisi artık işkenceye dayanamayarak akıl sağlığını kaybetti. Ayağa kalkarak ben nerdeyim,ne oluyor diye konuşmaya başladı. Polisler hemen etrafına usustu ve dövmeye başla

45.İyice dövdükten sonra baktılar ki hâlâ aynı şeyleri yapıyor, galiba gerçekten delirmiş diye amirlerini çağırdılar. Bahsettiğim boynuna bayrak asıp, en çok dayak atan ve küfreden bu adamdı.

46.Kısa boylu, nisbeten kısa yapilı, saçı kısa kesilmiş ve yandan ayrılmış, esmer, dişleri sarı kirli renkli, gözleri kırmızı ve sesi sürekli bağırmaktan kısık olan bir pislikti. Astsubay arkadaşı bir süre tokatladiktan

47. sonra gülerek etrafa bağırdı: “hepiniz bunun gibi, ya delireceksiniz ya da öleceksiniz. Sizin gibi hainler bu ülkede yasayamayacak” . Daha sonra o arkadaşı götürdüler ve bir daha onu görmedim. İnşaallah hayatta ve sağlıklıdır.

48.Beni bir defa doktor muayenesine götürdüler. Muayene yerleri spor salonunun girişine kurulmuştu. Doktorun yanına polis eşliğinde giriliyordu. Doktor bir şeyin var mı diye sordu. Vücudumdaki morlukları, kanayan yerlerimi, aç olduğumu ve tuvalete yeterli oranda gidemedigim için

49. temizliğimi yapamadığımı söyledim. Doktor daha konuşmadan yanımdaki polis ensemden tutarak kafamı dizlerime kadar eğdirdi ve doktora” rapora bir şey yazmayacaksın! Bunlar vatandaşları ve polisleri şehit eden hain p.cler. Eğer dediğimi yapmazsan sen de salona bunların yanına

50. girersin dedi ve beni o alandan uzaklaştırdı. Beni tekrar oturduğum yere götürürken de ” bir daha böyle konuşursan copu .. sokarım” diyerek hakaretler ederek yerime oturttu.

51. Daha sonra da muayeneye falanda götürmediler.
Zaman ilerledikçe salona yeni insanlar geliyor ve kalabaliklaşıyordu. Giderek bitkin düşen insanların uzanmalarını da engellemek için, bizi salonun bir köşesine topladılar.

52.Oldukça sık oturttular, herkesin bacağı yanındakine değiyordu. Salonun boşalan kısmını temizlettiler, kan idrar vs..
Daha önce çuvala attığımız kimliklerimizden isim okuyup, okuyan karşı tarafa koşsun dediler. Ismi okunan karşıya koşup oraya oturuyor,

53.sıradaki onun yanına oturuyor şeklinde defalarca koşturdular. Bu sırada koşulan güzergahta elinde kelepçe kırbacı olan amirler duruyor, koşan kişi yanından geçerken esirin sırtına yüzüne bacağına neresi denk gelirse oraya vuruyor, bakın size spor bile yaptırıyoruz diyerek

54. Oldukça egleniyorlardı. Yemek dağıtırken ekmek peynir ve suyu kalabalığa firlatiyorlardı. Herkes açtı ama özellikle erler fırlatılanların üzerine atlıyor birbirlerini ezerek mümkün olduğunca çok yemek ve su almak istiyorlardı. Polisler bu şekilde dağıtımı çok sevmişlerdi,

55. Aynı şekilde, rutbelilerin oturduğu sıralara da yiyecekleri fırlattılar, herkes çok aç olmasına rağmen kimse yerinden kalkmadı, yemek almak için kimseyi rahatsız etmedi. Polislerin hevesi kursaklarında kaldı ” siz aç değilsiniz galiba, bunları almazsanız yemek verilmeyecek

55. dedi. Bir arkadaş isterseniz verin ben dağıtıyım dedi ve polisler çuvalı arkadaşa verdiler ve artık bizim yemekleri esirlerden birisi dağıtıyordu. Daha sonra erlerinki ne onlardan biri dağıttı ve kapış kapış dağıtma fasli erken bitti.

56. Biz sıkılaştırıp dizdize oturttuktan sonra salonda boşluk açılmıştı. Bir çeşit işkence sahnesi.
Bazı isimler anons ediyorlar onları bu salonun ortasına getiriyorlar ve dakikalarca dövüyorlardı.

‘İŞKENCEYE BAYAN POLİSLER DE KATILIYORDU’

57.Bu dayaklara bayan polislerde katılıyor ve bütün güçleri ile bu insanlara vuruyorlardı. Zaten bitkin durumdaki insanlar bu dayaktan sonra yürüyemeyecek hale geliyor ve polisler tarafından sürüklenerek aramıza bırakılıyordu.

58. Helikopter pilotu bir subayı, voleybol direğine kelepçelediler. Daha sonra muhtemelen çalıştığı yerden başka bir subay ( general diye hatırlıyorum emin değilim) polislerle salona girdi. Bu pilotu hakaretler ederek tokatladı. Bazen de kulağına eğilerek birşeyler söylüyordu.

59. Daha sonra gelen asker dışarı çıktı. Daha önce salon görmediğim yeni polisler bu pilota vurmaya başladılar. Kovboy şapkalı bıyıkları çeneye kadar uzamış, güneş gözlüğü takan orta boylu oldukça şişman olan tipi unutmadım. Bu pilotu uzun süre dövdüler. Daha orta yaşlı 2 bayan

60. polis geldi. Hayalarına vurarak hakaretler ettiler. Bir bayanın öyle küfür edebileceğini o ana kadar bilmiyordum. Pilot arkadaş oldukça uzun bir süre direğe kelepçeli kaldı, ben bir şey yapmadım, darbeye katılmadım diye ağlayarak tekrarlıyordu.

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin