Nisan ayı twitleri eşliğinde gündem yorumları

YORUM | UĞUR TEZCAN

Her bir günü enteresan hadiselerle dolu geçen ve o her bir hadisesi de kitaplarda işlenmeye değecek sosyolojik detaylara sahip ilginç bir ülke Türkiye. Bizler de bu olayları değerlendiren görüş ve düşüncelerimizi Twitter’da paylaşıyoruz. Geçenlerde, son birkaç hafta içerisinde yazmış olduğum twitleri kolaçan ederken aklıma aylık twitleri derleyerek bir yazı hazırlama fikri geldi. Bakalım beğenecek misiniz bu tarzı. Beğenirseniz devam ederiz. Buyrun:

Erdoğan eliyle gerçekleştirilen soykırım Nisan ayı başında yine canımı sıkmış olmalı ki şöyle başlamışım:

‘Kadına, çocuğa ve masuma savaşta bile dokunmayan, makamında da kendini basit bir insan olarak gören Peygamber ve halifelerinden, ilk fırsatta kadınlara, çocuklara ve suçsuz insanlara saldıran ve cahil olduğu halde kendini halife sanan adamların dönemine geldik!’

Bu arada dünya üzerinde Koronavirüs hızla yayılmaya devam etmekte, hastanelerde dahi koruyucu maske vb. imkanlar yetersiz kalmaktadır. Pakistan’a gidiyoruz ve polisin onlarca doktor ve sağlık personelini, koruyucu malzeme eksikliğini protesto ettikleri için tutukladığını okuyoruz. Aynı anda gelişmiş ülkelerde halk, aynı sıkıntılar oralarda da yaşandığı halde, balkonlarda sağlık çalışanlarının fedakarlıklarını alkışlarla kutlamaktadır. Ancak bizimki gibi ilkel ve otokratik toplumlarda ‘devletin itibarı’ çok önemli olduğu ve her tepki ‘ulu’ liderlerimize eleştiri sayılacağı için hemen (o terbiyesizlere) ‘had’ bildirmek lazımdır.  

‘İtiraz etmeyeceksin, protesto etmeyeceksin, devletin itibarına zarar vermeyeceksin! Sağlık, mağlık; biz koskoca devleti yönetiyoruz, bizden daha mı iyi bileceksin! Haddini bil, densiz!..’ Bizim toplumlardaki mevcut devletlerin kendilerine bakışının özeti!’

Nisan başlarında Beraat Kandilindeyiz. Dindar çevreler için yıllık; ‘Müslümanların birliği’ konusunu hatırlama ve birbirlerine hatırlatma zamanı!

‘Bu gece Müslümanların birliği için değil, akıllanması için dua edeceğim. Akıllanmadan, battığı cehalet ve tarafgirlik batağının kokularını duyamadan zaten nasıl birlik olacak! Yeterki akıllansınlar, hak-adalet, ahlak, insanlık nedir fark etsinler yeter, birlikte yaşamasakta olur!’

Sonra, öyle mübarek bir gecede bile hala Hizmet Hareketi insanlarına ve başındaki muhterem Hocaefendi’ye iftiralar atan bir AKP’li kadının mesajlarını görüyorum ve o tarz AKP’liler aklıma geliyor:

‘Müslüman; ama böyle bir gecede bile gıybete, suizanna, iftiraya devam edip; Müslüman olan ama sevmediği grup hakkında fetö, şeytani yapı, münafık, hain vs. diyen, vaktini burada, ömrünü de cehaletin peşine takılmış olarak harcayan tipler.. Allah sizi bildiği şekilde ıslah etsin!’

Gündeme şöyle bir haber düşüyor: ‘’Sağlıkta Şiddet Yasa teklifimizin gündeme alınması önerisi TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.’’ Eski ANAP Genel Başkanı da böyle faydalı bir şey niye engellenir ki diye soruyor.

‘AKP ve MHP’nin ‘bu yararlı, neden karşılar ki’ şeklinde bir bakış açısıyla değerlendirilmesi yanlış. Tamamen itibar endeksli, strateji odaklı, lider güdümlü pragmatik bir siyaset hakim oldu [ülkeye]. CHP, şeriat istese ona bile karşı çıkarlar. Karşı tarafa puan olacak her şeye karşı çıkmak zorundalar!’

Ülkede yeterince ilginç hadise yok ya, Nisan ortasında bir yarbay imdadımıza yetişiyor ve Konya’da yol kontrolü yapan polise şöyle hakaret ediyor:  

‘’Ben yarbayım benle konuşurken dikkatli olacaksın. Aramızda kaç gömlek var. Maaşın kaç para, ederin kaç para senin.’’ 

Askeriye’deki önemli bir zihni hastalığın yansıması bu aslında. Bunu başka bir yazıya bırakalım.

Şimdi reklam arası verelim: 

‘Rönesanstan çok önce Hasan İbni Heysem optik alanında çalışmalar yapmış ve bugünkü kameranın yolunu açmıştı. Bir dahakine selfie çekerken bu insanları da unutmayın!’

AKP ile devam edelim. 

‘’Bunlar arada bir haram diye bir şey olduğunu da hatırlıyorlar demek ki!’’

AKP’li Milletvekili Öyüş: ‘’CHP tarafından dağıtılan kolilerden yiyenler haram yemiş olur’’ dediği için yazmışım bunu. CHP’li belediyeler halka yardım dağıtınca bu bizim Reis’in itibarına da planlarına da dokunur tabi ve algılar hemen başlar. AKP’deki bir kaç psikolojik dürtü bir araya gelir: (1)‘’Ağanın sidiği üstüne sidik mi olur lan!’’ zihniyeti (2) Devlet biziz anlayışı (3) Reisin itibarına helal gelmesin refleksi (4) Biz devlet parasıyla yardım eder lütuf gibi kakalarız kolaycılığı (5) Halk mağdur olsa da olur, yeter ki CHP’ye puan gitmesin; zaten büyükşehir belediyelerini de kaybettik bencilliği… 

Bu arada insanlara (CHP’li) belediyelerce dağıtılan yardımlar için ‘haram yemiş olursun’ hatırlatması yapan partinin kendi belediyesi yardımı dağıtınca neden haram olmayacağını açıklamak gibi bir derdi de yoktur nasılsa? Soran olursa ‘fetöcü’ dersin, bir daha soramaz! Bu halka haram lokma hatırlatmasının, ihale yolsuzluklarında ve kamu malı soygunlarında zirve yapmış bir partiden gelmiş olması da yine AKP’ye özgün patentli bir hareket!

Virüsten dolayı tarihin en saçma sokağa çıkma yasağı uygulandı Türkiye’de. İnsanları paniğe sokup; ‘he bu arada yarın sokağa çıkma yasağı var haberiniz olsun’ tarzı bir açıklama yapılınca karantinada beklemesi veya dışarıda iken sosyal mesafe uygulaması gereken halk sokaklara hücum etti ve tıkış pıkış vaziyette ekmek, çekirdek ve kola kuyruklarına girdi. 

‘Sizlerin; ‘bu kadar acemice darbe mi düzenlenir’ dediğiniz olaya o, ‘’Allah’ın lütfu’’ dedi! Şimdi sizlerin yine, ‘bu kadar saçma bir sokağa çıkma yasağı mı uygulanır’ dediğiniz noktada o yine kimbilir ‘ne lütuflar’ planlamıştır! Atın fava bekleyin!’

Fava atanlar için öyle bir gelişme oldu ertesi gün ve damada önceden omuz atmasıyla da bilinen ‘trol ordularının komutanı’ olduğu söylenen bakan Süleyman Soylu istifa etti(rildi). 

‘Soylu’nun istifasının pek bir ehemmiyeti yok zaten çapsız adamlar o makamları işgal ediyor uzun süredir; yerine başka bir soysuz, akraba gelir. Altta bir işte pisliklerine devam eder, ‘sırlarım var’ dese yeter o alemde! Asıl sorun mafyalaşmış AKP ve RTE’dir. Sorun çok büyük!’

Soylu açıkça RTE’nin ‘talimatıydı’ demişti sokağa çıkma rezaleti için. Madem özür diliyorsun çık RTE’nin talimatı değildi, ben yanlış söyledim de. Milleti aptal yerine koyuyorlar. RTE’nin rezaletini örtmek için taktiksel ‘istifa’. RTE yine ‘masum!’ ve ‘mağdur!’

Sokağa çıkma yasağı ilan eden Soylu meğer üç hafta önce şunları söylemiş: ‘’Bunlar ABD, Almanya mahreçli FETÖ’cülerin hesapları. Sosyal medyada infial yaratmaya çalışıyorlar.’’ Şaşırdık mı, hayır! İşi gücü sürekli yalan ve algı üretmek olan İslamcı AKP’nin bakanına yakışır böyle bir yalan. Ne halt işlediysen ‘Fetö’ de boşluğa at, nasılsa yırtarsın mantığı! 

Can Dündar ise güya Soylu’yu eleştiren bir mesaj attı ve yukarıdaki sözü hatırlatarak şöyle dedi:  

‘’Soylu’nun 3 hafta önceki demecini hatırlatmanın zamanıdır:  Sokağa çıkma yasağı iddiaları, Almanya, ABD mahreçliymiş de… İnfial yaratmaya çalışıyorlarmış da…’’

Şimdi buradaki Can Dündar kurnazlığını bulunuz. Kendisi de Erdoğan’ın mağduru olduğu halde iştahla yine Erdoğan’ın uydurması olan ‘fetö’ ifadesini kullanmaya devam eden ‘demokrat’ takılan sürgün bir gazeteci kendisi. Ama bakın alıntıyı paylaşıp dalga geçerken bile aradan Fetö ifadesini çıkartmış ki ‘fetö’ ifadesinin AKP’ce aslında nasıl günah keçisi olarak kullanıldığı şeklindeki ironi anlaşılmasın, kendisine ‘fetö’ denilen insanları mağdur gösterecek bir paylaşım olmamış olsun!

Ben de ironi yapmadan durur muyum: 

‘Can Dündar bu twiti ile ‘FETÖ’ denilen şey AKP’nin bir uydurması, sizi bununla kandırıyorlar’ demiş de oluyor aslında. Vicdan devreye girse onu da diyecek, alıntıyı ‘Almanya, ABD mahreçli’ de kesmeyip, ‘Almanya, ABD mahreçli Fetöcülerin’ şeklinde tam olarak yapacak, degil mi?’

‘Her pisliğini kendi uydurduğu ‘fetö’ lafı üzerinden örtebileceğini düşünenlerin, ‘sokağa çıkma yasağı iddiası fetöcülerin işi’ dedikten iki gün sonra yasak ilan etmesi normal karşılanmalı. Yarın çıkıp; ”fetöcüler banka hesaplarınıza çökmeyi planlıyor” derlerse de ağlamayın!’

Gelelim Nisan ayının en büyük olayına. Rejim, AKP’li avukat milletvekili Özlem Zengin önderliğinde içlerinde mafyacısı, uyuşturucusu ve daha bilmem ne bela olan onbinlerce suçluyu dışarı saldı. Bunu yaparken de virüs salgınını bahane etti; ancak usulsüz, kanunsuz ve haksız şekilde hapislere doldurulan ve hepsi yalnızca ‘düşünce suçlusu’ olan onbinlerce masum kadın, çocuk ve adamı serbest bırakmadı. 

Çakıcı’nın resmi eşliğinde şunu yazmışım:

‘Hapishanelerde hukuksuz süreçlerle, soykırımın bir parçası olarak tutulan masum insanlar yerine virüs bahane edilerek aslında bu tip adamların çıkarılmak için uğraşıldığı, birilerinin de buna (bilerek veya bilmeyerek) alet olduğu zamanla anlaşılacak!

Ve… Alaattin Çakıcı gibi Erol Evcil gibi adamlar tahliye edildiler. 

‘AKP ve Ergenekon marifetiyle ülke zaten mafyatik yöntemlerle idare ediliyor artık! Kendilerine ‘alan’ açacak mafya liderlerini çıkarmak için virüsü bahane ederek hızlı af çıkarmaları hiç de şaşırtıcı değil! Filmin devamını izleyip göreceğiz!’

Bir kaç gün sonra haber: Mafya savaşı başladı. Peker’den sonra Çakıcı adres verdi. 

Sedat Peker ve Alaattin Çakıcı arasında sözlü atışma savaşı başladı. 

‘Bir yerlerden emir almadan birbirlerine açıktan havlamaya başlamazlar. Oturun ve tiyatroyu izleyin!’  

Bu mesajın yazıldığı güne kadar üç masum insan hapislerden salınan üç farklı ruh hastası cani tarafından öldürüldüler. Filmi izlemeye devam ediyoruz!..

‘Hapisten virüs bahane edilerek apar topar salınan mafya babası, kaçakçı, yolsuz vb. bazı tiplerle Ergenekonvari mafyaların, öncesinde ”sizi çıkaracağız ama ‘devlet adına’ filan hizmetleri yapacaksınız” denmediğine emin miyiz? İzleyin ve tiyatronun seyrini görün!’

‘Nasılsın Türkiye, mutlu musun? Mafyası, hırsızı, kaçakçısı aranıza karışıyor yine. Sizin gibi bir topluma da RTE mafyasının yönettiği bir ülkeye de ancak bu yaraşır! Ülkenin düşünen insanları hapiste çürümeye devam etsin. Düşünen, dürüst adamı ne yapacaksınız ki zaten!’ (Erol Evcil tahliye oldu haberi üzerine). 

Anadolu Ajansi algı operatörlüğünde eksik kalır mı hiç, yaptığı habere bak: ‘’Erken yaşta evlenen kadın eşinin cezaevinden çıkacağı günü bekliyor.’’ Hani erken yaşta evlilik meselesi artık parti onuru haline geldi ya, erken yaşta evlilik normal ya, şimdi o kadını suçlu kocasına kavuşturup büyük bir hizmet yapma zamanı AKP için!  

Biraz zihin dinlendirmek için Türkiye’den ayrılıp Irak’a geçelim: 

‘Koronavirüsü yenen Irak’lı, akrabasının sevinçten havaya ateş ettiği kurşunla öldürüldü.’ 

Ve ben bu videoyu izledim. Pardon! Bizim coğrafyadan bir haber olunca zihniniz yine dinlenemedi değil mi? Zaten o yüzden twitimde ben de şöyle yazmışım:

‘Ortadoğu, bizim toplumlar ve kader adlı çalışma….’ 

AKP’nin yazar şaklabanlarından Yeni Şafak GYY İbrahim Karagül mizahı ile Türkiye’ye geri dönelim o zaman: 

İ.K.: ‘’Batı basınında Türkiye için küresel aktör tanımları yapılmaya başlandı.’’

Ya pardon! Tabana yıllardır öyle gazlar veriyordunuz ki biz zaten Batı TR’nin küresel aktör olduğunu çoktan anladı, hatta Almanya gibi kıskanma aşamasına geçti diye biliyorduk! 

Neyse ben rahat durur muyum tabi, şöyle bir twit atmışım haberi görünce: 

‘RTE, uyguladığı politikalar ve dışa bağımlılığı, ayrıca TR’yi getirdiği sefil durum dolayısıyla ‘’dış güçlerin’’ arayıp da bulamadığı kullanışlı birisi. Adamlar kullanıyor, göz yumuyor; ama bunlar onu itibar, ‘küresel aktör’ filan diye algılıyor! Olayın halkın anlayacağı özeti bu!’ 

Sonraki gün bir Cüppeli Ahmet komedyası düşüyor Twitter alemine!

‘’Cuma Namazı ve ümreciler konusunda geç kalındı [virüz tedbirleri ihmal edildi, U.T.] o zaman korktum söylemedim.’’

Aklıma hemen Emre Uslu’nun eski bir sözü gelince onu yazmışım:

‘Erdoğan’dan korktukları kadar Allah’tan korkmuyorlar…’

18 Nisan. Yine topluma çok kızmışım anlaşılan:

‘Siz sadece aranızdaki zayıfları ezen; yolsuz, hırsız, çirkef ama makam sahibi olan insanlara itibar ve hizmet eden, güçlü görünüp, ama aslında sadece masum kadınları, çocukları, adamları ezen kibirli, kendisine laf işlemez, cahil bir topluluksunuz!’

Ve Erdoğan’ın market projesine gıda sahtekârlığında uzmanlaşmış kişi genel müdür yapıldı!

‘Türkiye’ye yakışır! Mafya devleti böyle ‘kalifiye’ elemanlarla yoluna devam ediyor. Bence ilk olarak kamera karşısına geçsin ve ‘Fetöcülere karşı….’ ritüelini sahnelesin; Twitter’dan da ‘Ey Reis! Senin yolun benim yolum!’ filan yazsın.’

Eee büyük aktörsüz bir ay olur mu? Erdoğan çıktı ve ‘’biz geldiğimizde ambülans yoktu’ dedi!

‘Ben Erdoğan’dan ‘biz geldiğimizde ambulans yoktu’ gibi bir yalan yerine biz geldiğimizde CHP yüzünden halk parçalanmıştı, birbirine düşmandı, hapishaneler düşünce suçlusu doluydu; biz geldik herkes kucaklaştı, kaynaştı, millet olmanın önemine vardı’ filan gibi bir yalan bekliyordum.’

Erdoğan’ın ikinci Nisan ayı incisi: 

‘’CHP’li belediyeler Cumhurbaşkanlığı’nı, bakanlıkları, valilikleri hiçe sayarak kendi kendine yardım toplamaya, ekmek dağıtmaya kalkışıyor.’’ 

Ben: ‘Biz gelmeden önce doğru dürüst ekmek bile yoktu’ dese yiyecek bir tabana hitap ettiğini biliyor!’

Erdoğan’ın üçüncü incisi: 

‘’Gençlerimize sesleniyorum, yazılım sektörü sizleri bekliyor. 3 yılda 1 milyon yazılımcı yetiştirmeyi hedefleyen bir proje başlatıyoruz.’’

Tabi klasik olarak uyuyan bir muhalefetin olduğu bir ülkede kimse çıkıp da Erdoğan’a 3 milyon yazılımcıyı ne yapacaksınız, bu rakama nasıl ulaştınız, altında bir fizibilite çalışması var mı diye hala sormadı, bir ay geçti! 

Benim konuya bakışım şöyle olmuş: 

‘İnşallah yazılımcı diye yazılır, ‘trol’ diye okunur cinsinden bir gelişme/plan değildir!’

Malum; memlekette en güzel iş bir, kayyumluk iki, belediye trol ekiplerinde trolluk!

21 Nisan. Küçük kızları nikahlama konusu yine gündem olmuş ki şunu yazmışım:

‘Sadece şunu duymak istiyorum: AKP yönetiminden ve üst çevresinden; kendi 9, 10, 11 yaşındaki kızını nikahlayan birileri varsa öne çıksınlar, örnek verilsin… Sadece bilmek istiyorum!’

22 Nisan. ‘Gerçek Bükücüler ve Büyük Avatar’ başlıklı yazımız yayınlandı. Okumayanlar buyrun!

AKP’li bir vatandaş sipikere sokakta mülakat veriyor ve ‘’bize 15 Temmuz’da keleş dağıtıldı’’ diyor.  

‘Sanki eylem yapacaklara peynir-ekmek dağıtıldı der gibi ‘keleş dağıtıldı’ diyor. Tabi benim ülkemde hiç bir savcı ve muhalefet; kim dağıttı bu keleşleri, nereden buldular, ne zaman dağıttılar… diye sormadı ve sor(a)mayacak da! 15 Temmuz Tiyatrosu – Erdogan gururla sunar! Keleşi hangi ara dağıttınız? 15 Temmuzu önceden bilmeden, haberdar olmadan, hazırlık yapmadan nasıl olur da bir çırpıda tüm şehirlerde keleş dağıtılır?’

Muhalefet ve savcılar hala uyuyorlar rahatsızlık vermeden devam edelim.

24 Nisan. Ramazan ayı başlamak üzere.

‘Bir Ramazan daha bazı siyasilerin yalanlarına kanarak saf ve masum Müslüman insanlara ‘hain’, ‘papaz’, ‘münafık’, ‘terörist’ vs. diyecek olan ‘Müslümanlar’; ağızlarından dua yerine suizan, gıybet ve cehalet; gönüllerinden de irfan, hikmet, iz’an ve şefkat yerine kin, öfke ve gayz akıtacaklar!’

‘Masum Müslümanların haksız iftiralar ve asılsız, hukuk önünde ispat edilememiş, iddialar üzerinden hapse atıldığı bir ortamda, bunu bildiği halde belli saiklerle bu zulme ortak olan, rejime yakınlıktan maddi kazanım elde eden vb. bir çok Müslüman bu Ramazan’da imanını bir yoklasın!’

Değerli bir takipçi Avatar yazımızdan bir kısmı paylaşmış: 

‘’Bükülemeyen tek şey; kaynağı Hikmet-i İlahi olan hakikattir ve o da kader treni ile zaman raylarında varması gereken yere doğru sabırla ilerlemektedir!” 

Ve Diyanet eşcinsellik üzerinden yeni bir ‘tartışma’ başlatır. 

‘Diyanet’in (buna AKP’nin de diyebilirsiniz) eşcinsellik konusundaki yeni söylemini uzaktan izleyin. Gündem değiştirmek için herşeyi yaparlar. Hemen yorumlarla atlayıp parçası olmayın. Sadece yaptıkları soykırımı, hırsızlıkları, yolsuzlukları, ihaneti hatırlatmaya devam edin.’

Gelelim AKP’nin karı-koca her ikisi de 4-5 maaşlı altın çocukları olan Cumhurbaşkanlığı iletişim Başkanı Fehrettin Altun ve eşine. Vakıf arazisi üzerinden bir yolsuzluk yaptığı iddiası gündeme düşünce her zamanki gibi mahkemeleriniz şimşek hızıyla ‘imdadlarına’ yetişti ve “Salgınla mücadeledeki başarı itibarsızlaştırılmaya çalışıyor” dedi…

‘Mahkeme nasıl ölçmüş bunu, hangi delillere göre bu kararı vermiş. Birileri itirafçı olup ‘evet biz onların başarısını itibarsızlaştırmaya çalıştık’ filan mı demiş? Sevgili AKP’liler! 3-5 sene sonra Ergenekon yargısının sizi böyle yöntemlerle yargılamasını ister miydiniz?’ 

Nisan sonuna yaklaşırken RTE’ye algı lazım olmuş anlaşılan. Güya İsviçre’de Korona tedavisi olmak istemeyip ‘beni Türk doktorlarına emanet edin’ dercesine bir cengaverlikle kükreyen bir partili için özel uçak gönderildi. Meğer adama yapılan tek işlem ciğer filmi çekip oksijen verilmesi olmuş…

‘Ne güzel! Biraz hasta saf bir Akp’li bulup, gaza getirip, vatana hizmet ettiğini düşündürtüp tiyatro oynatmıştık. Dünya zaten yemezdi ama bizim taban nasıl olsa yerdi: ‘Türkiye büyük devlet’ dedirtecek gündem değiştirecektik; ama bu İsveç algısı da tutmadi. Şimdi ne yapsak!’

‘Erdoğan’ın İsveç’ten hasta getirme tiyatrosu ile: 1. Türkiye’nin dünyadaki itibari yine salsıldı, rezil oldu. 2. Algı çalışmasıyla yine ben diktatörüm demiş oldu (farketmese de) 3. Fakir fukaranın milyonları operasyonda yine yandaşa aktı. 4. Diaspora Türkler imajı zarar gördü.’

Vatandaş soruyor: ‘’Milletin parası nerelere gidiyor. Katar’dan uçak kiralıyoruz. Bu nasıl bir acizliktir?’’

‘Haklısınız! Şimdi Türkiye gibi bir ülkede ne muhalefet partileri, ne bir devlet kurumu, ne bir savcı, ne de, partili veya değil, bir vatandaş çıkıp bizim gönderecek kendi uçağımız yok mu, neden Katar firmasina o kadar ödediniz diye sormayacak? O da muhtemelen Katar ortaklı bir yandaştır.’ 

‘İsveç şovuyla 680 bin dolar çöpe gitti (iddia edilen rakam). Bu kadar para sizin cebinizden çıktı ve AKP sistematiği çalıştıysa yandaşların cebine girdi. İmaj tiyatrosu ile ülke rezil oldu, siz daha fakir; devlet itibarı da yerlerde. Muhalefet ise görmedim, duymadım modunda!’

Muhalefet, Sayıştay ve Maliye hala uykuda…

28 Nisan. ABD’de Pentagon ‘UFO görüntüleri’ yayınlıyor. Neyseki değişik bir şeyler oluyor.

ABD’den söz açılmışken: 

Erdoğan ABD’ye virüsten korunma amaçlı tıbbi malzeme yardımı gönderiyor. Yanında bir de mektup tabi: 

‘…Gönderirken niyetini de açıkça yazıyla ifade etmiş: Kullanılan dilin yansıttığı ruh hali aynen şu: Bak size yardim gönderdik, bizi unutmayın, karşılıklı çıkarlarımız var. O yüzden meclisinize, medyanıza sahip çıkın da aleyhimizde takılmasınlar!’

30 Nisan. İzlediğim bir arşiv videosunda bir binanın tepesindeki Nazi sembolü patlatılıyor; bir devrin sonunu işaret edercesine. Tam 75 yıl önce. Benim twitim:

‘Bize de ampülü patlatmak nasip olur inşallah!’

Nisan sonuna geldik. AKP’li troller yine canımı sıkmışlar anlaşılan: 

‘Masum insanlara iftira atıp hain, terörist diyen, canına kasteden, haksızca hapse atan, onların malına usülsüzce çöken, sahte ihale ve fetvalı rüşvetlerle yetim malı yiyen kısaca haramın ve günahın dibine vurmuş bazı insanlar şu an sahura kalkıyorlar! Allah kabul etsin açlığını!’

Ve az önce anlattığım yolsuzluk iddiası ile gündeme gelen Fahrettin Altun’un eşi Fatmanur Altun meğer çok ‘mağdur’ olmuş eleştirilerden ve şöyle demiş: ’’Benim anonim olma hakkımı elimden aldılar.’’

Ve Nisan ayı bitti!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Ugur bey merhaba,

    Sizin twitlerinizi okumak isteyen, twitterdan sizi takip eder. Kendi eski twitlerinizi yorumlamak olmamis bence.

    Belki baskalarinin twitleri uzerinden analiz yapmak daha iyi olabilir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin