Kızılderililere ‘Kızıl derili’ demeyin! [AMERİKA GÜNLÜĞÜ]

ADEM YAVUZ ARSLAN | AMERİKA GÜNLÜĞÜ

Yazının ilerleyen bölümlerinde Kızılderililere neden ‘Kızılderili’ dememeniz gerektiğini gerekçeleri ile anlatacağım. Ama önce nereden çıktı bu ‘Kızılderili’ yazısı onu açıklayayım.

Hatırlayacağınız gibi ‘Amerika Günlüğü’ ne başlarken haftasonu yazılarında siyaset dışı konuları yazacağımı söylemiştim.

Malumunuz olduğu üzere hafta içinde ABD Temsilciler Meclisi’nden Ermeni Soykırımı’nı tanıyan bir karar tasarısı çıktı. On yıllardır her nisan ayında gündeme gelen, ancak ‘Amerikan Devleti’nin devreye girerek ‘stratejik çıkarlar’ gerekçesiyle engellediği karar tasarısı Suriye operasyonu ve Erdoğan’a olan antipati nedeniyle jet hızıyla, üstelik de rekor bir oy oranıyla geçti.

Türkiye’nin tepkisi ise bilindik. Önce ‘bu karar yok hükmündedir’ açıklaması ardından da ‘biz sizin Kızılderililere yönelik soykırımınıza yönelik karar alıyor muyuz?’ dendi. Yani hamaset en geçerli akçe olduğu için bu olayda da aklı selim olmak yerine goy goy tercih edildi.

Oysa ki Türkiye o kararı yok sayınca karar yok olmuyor. Üstelik Amerikalıların Kızılderili soykırımı ile ilgili bir fobisi yok. Geçmişleri ile yüzleşmişler, resmi özür dilenmiş, tazminatlar ödenmiş ve Kızılderililere ayrıcalıklar tanınmış.

Yani çıkıp TBMM’den ‘ABD Kızılderilileri katletmiştir’ diye karar çıkarsanız ABD’den ‘biliyoruz’ cevabını alırsınız. Ama madem AKP ve Havuz Medyası bu meseleyi açtı bende bir ‘Kızılderili Dosyası’ yazayım dedim.

Çünkü Kızılderili hikayesinde bir çok şey bildiğimiz gibi değil.

NEREYE GİTTİ O KADAR KIZILDERİLİ?

Öncelikle soykırım olayının tarihçesine bakalım. 1492’de Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfettiğinde yaklaşık 10 milyon Kızılderili varmış Kuzey Amerika’da. Soykırım olarak adlandırılan süreç yaklaşık 5 asır sürmüş. Üstelik soykırım sadece savaşlar yoluyla olmamış. Hatta savaşlar ölümlerde ilk sırada değil. Hastalıklar ve tehcir en büyük darbeyi vurmuş.

Gerçekten de tehcir ve hastalıklar binlerce ‘Kızılderili’nin ölümüne neden olmuş. Avrupalıların getirdiği hastalıklar, bu mikrobu tanımayan ve bağışıklık sistemi olmayan Kızılderililerin kabusu olmuş.

Köyler haritadan silinmiş. İkinci büyük neden ise tehcir. Kızılderililer, Avrupa’dan gelen göçmenlere yer açmak için Batı’ya sürülmüşler. 1830’da yürürlüğe giren Kızılderili Tehcir Yasası (Indian Removal Act) 100 bini aşkın Kızılderiliyi yerlerinden etmiş.

Kızılderililer “Indian Reservation” denilen alanlara yerleştirilmişler.

Bugün 300’den fazla “İndian Reservation” var ve buralar yarı bağımsızlar. Yani bulundukları eyaletlerin yönetimlerinden bağımsız olarak doğrudan Washington DC’deki Kızılderili Dairesi (İndian Affairs) bağlılar.

Bu uygulamanın kaynağı ise ABD Yüksek Mahkemesi’nin “Her kabile ayrı bir ulus statüsüne sahiptir ve kendi kendini yönetme hakkı saklıdır” kararı. Kızılderili yönetiminde olan 200 bin km karenin az üzerinde bir toprağa sahipler.

Bağımsızlıkları lafta değil. Kabile yönetimleri kimlik çıkarmaktan yerel vergileri toplamaya ‘devlet’ yetkisine sahip. Adalet ve asayiş yine kabile yönetimlerince tesis ediliyor.

Kızılderili rezervasyonlarının vatandaşları aynı zamanda çifte vatandaş. Çünkü ABD vatandaşlıkları da var. Kızılderililer eğer kendilerine ayrılan rezervasyonlarda yaşıyorlarsa eyalet ve federal vergilerden muaflar. Ki bu muafiyet Amerikan vatandaşları için çok şey ifade ediyor.

KIZILDERİLİLER VE KUMAR: AYRILMAZ İKİLİ 

Bugün ABD’de Kızılderili deyince kumar, kumarhane deyince de Kızılderili akla geliyor.

Kabile yönetimleri vergi muafiyetini avantaja çevirerek tütün ve benzin istasyonu işletmesine girmişler. Fiyatları komşu şehirlere göre daha ucuz olduğu için cazibe merkezi olmuşlar. Özellikle 1980’lerle birlikte kumarhane sektörüne girmişler. Bugün 28 eyalette 200’den fazla Kızılderili kabilesi 350’den fazla kumarhane işletiyor ve yıllık cirosu 20 milyar doların üstünde. Kumar-alkol-tütün üçlüsünden kazanılan paralar ise yine Kızılderili toprakları için harcanıyor. Mesela Oklahoma’daki Creek kabilesi çalışanlarının tamamı Kızılderililerden oluşan hastaneler yapmış. Ojibwe kabilesi okullar açarken Florida da ki Simionle kabilesi dünyanın meşhur Hard Rock Cafe zincirini sahibi olmuş. Arizona bölgesinde yoğun olan Navajo kabilesi ise 1968 yılında Navajo Üniversitesini kurmuşlar. Bugün Amerika’da Kızılderili kabilelerine ait 32 üniversite var. Dolayısıyla iyi eğitimli ve beyaz yakalı bir Kızılderili jenerasyonu yetişmiş. Milletvekili de çıkarıyorlar.

KIZILDERİLİ NASIL TANINIR?

Aklınıza hemen ‘kızıl derili’ biri gelmesin. Zira Kızılderililerin çoğu kızıl değil. Hatta evlilikler nedeniyle var olan az sayıdaki belirgin özellikleri de ‘erimiş’. Kızılderili ifadesi ABD askerleri ile yaptıkları savaş sırasında ve anlaşma için bir araya geldiklerinde yüzlerine sürdükleri boyadan esinlenerek konmuş.

Kızılderililer kendilerine Kızılderili denmesinden de rahatsız oluyolar.

Hatta bu bir çeşit ırçılık olarak bile görülüyor. Onlar daha çok ‘native American’ ya da ‘American Indian’ denmesini tercih ediyorlar. (Avrupalılar Amerika’yı ilk keşfettiklerinde Hindistan’a geldiklerini düşünmüşler. Bu yanlış anlama yerlilerin Indian olarak adlandırılması ile sonuçlanmış)

O yüzden Kızılderili biriyle karşılaşınca ‘Kızılderili’nin tam tercümesi olan ‘Red Skin’ kullanmayın. Bu arada ayrı bir yazı konusu ama Kızılderililerle Washington DC’nin Amerikan Futbolu takımı ‘Washington Red Skin’s  arasında yıllardır süren bir isim kavgası var. Mahkemelere taşınan bu olayda Kızılderililer ‘Red Skin’ isminin kaldırılmasını talep ettiler. Kulüp red cevabı verince konu yargıya intikal etti. Tartışma yıllardır sürüyor.

Kızılderililer nüfus olarak azlar ancak Amerikan kültüründeki izleri fazla. Mesela hepimiz Adobe programlarını biliriz. Adobe Kızılderili dilinde topraktan yapılmış ev demek. Mesela ABD’nin 50 eyaletinden 26’sının adı Kızılderili dillerinden geliyor. Sözgelimi Manhattan ‘çok tepeli ada’ demek. Seattle bir Kızılderili kabilesinin adı, Chicago ‘yaban soğan tarlası’ demek. Michigan ‘büyük su’ anlamına gelirken Texas ‘arkadaş’ demek.

‘SON MOHİCAN’ VE ‘SİYU’LAR OLMAZSA OLMAZ 

Red Kid ve Vahşi Batı filmleri ile büyümüş nesiller olarak dünya gözüyle Kızılderili görmesek de hepimiz meşhur Kızılderilileri biliriz.

Mesela bir çoğumuzun duyunca ‘pahalı bir jeep markası’ dediğimiz Cherokee Kızılderilileri halen ABD’nin en büyük Kızılderili kabilelerinden birisi. Appalachian dağlarının güneyine dağılan Cherokeeler’in en büyük merkezi Oklahoma. Hepimizin filmlerden  tanıdığı ‘Siyu’lar ise Dakota , Nebraska ve Montana eyaletlerine yayılmış durumdalar. Bütün çizgi filmlerin ve Western filmlerinin vazgeçilmezi olan Siyular savaşçı kimliğiyle biliniyorlar. Siyularla birlikte Apaçi kabileleri de yine en bilinen Kızılderili kabilelerinden. Adını Amerikan helikopterlerine veren bu kabile Oklahoma ve Texas’ta yaygın Apaçilerin dünya çapında bilinmesini sağlayan ise Amerikalılarla savaşta efsane olan reisleri Geronimo sayesinde olmuş. Arizona ise ABD’in en büyük Kızılderili kabilesi Navajo’ları barındırıyor. ‘Son Mohikan’ filmi ile ünlenen Mohikanlar ise New York eyaletinin kuzey bölümlerinde yaşıyorlar. Özetle söylemek gerekirse tek bir Kızılderili tipi ve kabilesi yok. Sadece Apaçhi’ler 9 ayrı dil konuşuyor.

ABD kendi hataları ile yüzleşebilen, özür dilemekten çekinmeyen bir ülke.

Nitekim Kızılderililerden de resmen özür dilendi. Ayrıcalıklar tanındı. Yer isimleri iade edildi. Mesela Obama , döneminde ABD’nin en yüksek dağı olan Alaska’daki McKinley Dağı’nın adı Athabascan yerlilerin dilindeki ‘Denali’ ye çevrildi.

Kızılderililer her daim gündemde olabiliyorlar. Son yıllarda Dakota Boru Hattı projesine karşı geliştirdikleri protesto ile dünya çapında destek görüyorlar. Bugün başta Washington DC olmak üzere belli merkezlerde Kızılderilileri ve uğradıkları soykırımı anlatan müzeler var. Ben Washinton DC’dekine gittim. Tavsiye ederim; sadece Amerikan Tarihi ve Havacılık müzelerine uğrayıp hemen yanıbaşındaki ‘İndian Museum’u pas geçmeyin.

Pişman olmazsınız.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Vay be, demekki soykırım tarihleri ile yüzleşmişler, ne kadarda melek insanlar bu ABD’liler (!). Bakın Irak ve Afganistandada melek yüzlerini gösterip 2 milyondan fazla insanı katlettiler melek ABD’liler (!)
    Kendimize gelelim!!!

  2. Amaaan A.Alpman bey…
    Ne alakası var. O konu ile bu konu aynı mı?
    Melek (!) Abd’liler diye söylüyorsunuz ama biz sanki çok mu temiziz? Aslında hemen hemen her milletin eski ve yeni tarihinde hep bir pislik olagelmiş, hâlâ da birçok yerde soykırım dahil nice pislikler yapılıyor. Sadece gayri müslimler değil müslimler ateistler bilmem neler hepsi de aynı halti yaptı yapıyor.

  3. Biz kızılderili demiyoruz da sayın bayim,Irak,Afganistan,Suriye bunları çok çabuk unutmuşsunuz.Anladığım enteresan, dolu görünen boş konulardan biri olmuş.Amerikayı savunmak için patinaj yapmışsınız başaramamışsınız teşekkürler…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin