Kızılay skandalı neyi temsil ediyor?

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Eğer Tayyip Erdoğan ve müttefiklerinin kurduğu rejimi tek bir kurum ve tek bir kişi ile tarif etmeye kalksak Kızılay ve onun tartışmalı başkanı Kerem Kınık en doğru örnek olurdu. 

Düşünsenize; 155 yıllık saygın bir kurum çökertildi, iktidar yandaşlarıyla dolduruldu ve devasa yolsuzlukların merkezi haline getirildi.

Denetimlerde ortaya çıkan skandallar Saray yargısı eliyle kapatıldı.

Yandaş yargı-bürokrasi ve medyaya rağmen bir şekilde ortaya dökülen rezaletler ise geçiştirildi. Hesap vermek yada istifa etmek yerine din-iman-bayrak-ezan goygoyu yapıldı

Kısacası yardımlaşmanın, bağışın, şefkatin temsilcisi sayılan Kızılay yolsuzluğun, kötü yönetimin, istismarın ve yüzsüzlüğün sembolü haline geldi. 

SKANDALLAR ZİNCİRİ 

Kızılay merkezli suistimal, kötü yönetim ve yolsuzlukları yazmaya yer ve zaman yetmez

O yüzden ana hatlarıyla özetleyeceğim

Malum olduğu üzere Kızılay, Türkiye’nin en köklü kurumlarından. Devasa bir bütçesi ve binlerce personeli var.

Ancak liyakatsız AKP’lilerin elinde adım adım çöktü

Öncelikle şunu unutmamak gerekiyor. Erdoğan’ın devleti yeniden yapılandırmasının ardında iki temel faktör var. Birincisi ideolojik ikincisi ise ekonomik rant.

Dolasıyla attığı her adımın bir parasal bir de ideolojik boyutunu görmek gerekiyor. 

AFAD ve Kızılay’la ilgili düzenlemeler de bu iki temel kural üzerinden yürüdü. AFAD ayrı bir yazı konusu olduğu için oraya girmeden şimdi doğrudan Kızılay’a bakalım.

Erdoğan ilk olarak Kızılay’ın bir çok görevini AFAD’a devrettirdi. Devasa bütçesi, binlerce personeli olan kurum artık afet anlarında sadece yemek dağıtmakla yükümlü. 

İkinci adım olarak da bu tarihi kurum ticari bir holdinge dönüştürüldü.

Kızılay’a bağlı 13 ayrı şirket kuruldu ve hepsinin başına birer CEO ve yardımcı atandı. Alt kadrolara ise genel müdürler, müdür yardımcıları ve diğer ara kademe yöneticiler. 

Tabii ki bu kadroların tamamı AKP’lilerden seçildi

Kerem Kınık’ın kendisi zaten iktidar kadrolarından gelme. AKP İl Genel Meclisi üyeliği ve İBB Sağlık Komisyonu Başkanlığı yaptı. 

Yönetim Kurulunda yer alan isimlerin tamamı da iktidar partisinden. Mesela  Fatma Meriç Yılmaz; AKP’li Sağlık Bakanı Recep Akdağ döneminde müsteşar yardımcısıydı. 

Murat Ellialtı; Beykoz’dan AKP İl Genel Meclisi üyesiydi.

Yasir Yılmaz; AKP milletvekili Halil İbrahim Yılmaz’ın oğlu ve AKP’den belediye başkan aday adayıydı.

Esra Özkoç, AKP il yönetiminde ve kadın kollarında çalıştı. 

Emre Koç, Milli Türk Talebe Birliği yöneticisiydi. Yener Tanık, AKP’den Siirt Belediye Başkanlığı aday adayıydı. 

Bitmedi.. 

Asıl büyük skandal Genel Müdür koltuğunda yaşandı. Çünkü 2017’de Kızılay Genel Müdürü olarak atanan İbrahim Altan’ın (doğal olarak AKP’li ve Ahmet Büyükgümüş’ün kayınpederi) Deniz Feneri Derneği davasından 2,5 yıl mahkumiyeti ve para cezası var.

Altan’ın kızı da Bilal Erdoğan’ın vakfında yönetim kurulu üyesi. Genel müdürden alt seviye çalışana verilen astronomik maaşlar ise ayrı bir tartışma konusu. 

Emlak zengini Kızılay’ın kendine ait o kadar mülkü varken MÜSİAD binasını aylık 12 bin 500 dolara kiralaması ve içine milyonları bulan tadilatlar yaptırması da ayrı bir skandal. 

Özetle Kızılay da Erdoğan için ‘aile şirketi’ne dönüştürülmüş vaziyette. 

YARDIM KURUMU HOLDİNG OLDU 

Kızılay Türkiye’nin en zengin kurumlarından birisi. Kurum bilançolarına göre 2021 yılı geliri yaklaşık 8 milyar lira. 

Kızılay en büyük dönüşümü 2019 yılında holdinge dönüşerek yaptı. 

Yatırım Holding bünyesinde 13 şirket kuruldu. Bu 13 ayrı genel müdür, 13 ayrı CEO ve 13 ayrı CEO yardımcısı demek. Söz konusu yöneticilere verilen astronomik maaşlar ise yıllardır herkesin dilinde.

Kızılay’ın elinde bulunan 6 binden fazla gayrimenkul, ki aralarında hastaneler ve fabrikalar da var, bu şirketlere devredildi. Kızılay gayrimenkulleri mevcut yönetim için politik bir güce dönüştürüldü. 

Şirketlerin tüm çalışan ve yöneticileri AKP teşkilatlarından toplandı. Mesela kebapçı birisini konteyner fabrikasına müdür yaptılar. 

MİLYONLARCA DOLARI ENSAR VAKFI’NA VERDİLER 

Kerem Kınık yönetimindeki Kızılay’ın adı skandallarla anılır hale geldi. 

Yani bugünlerde konuştuğumuz çadır rezaleti tekil değil. Mesela Bilal Erdoğan’ın başında olduğu vakfa ABD Manhattan’da gökdelen yapması için yaklaşık 8 milyon dolar bağışladılar. 

Bir yardım kuruluşu olan Kızılay’ın neden ve hangi amaçla böyle bir bağış yaptığı sorusuna bugüne kadar tatmin edici bir cevap vermediler. 

Kızılay’la ilgili denetimler ve teftişlerde onlarca başlıkta yolsuzluk yapıldığı ortaya çıkarıldı. Sözgelimi halkın bağışladığı kurbanlar doğru dürüst kesilmemiş. Kınık’ın daha önce başkanlığını yaptığı İngiltere merkezli Yeryüzü Doktorları Derneği’ne kurban parası olarak yaklaşık 1,5 milyon lira ödeme yapılmış.

Kurbanların kesilip kesilmediğine dair tartışmalar yıllardır sürüyor.

Bağışlanan kurbanların din görevlileri ve noter huzurunda kesildiğini söylediler ama daha sonra Polonya ve Ukrayna’da kesilip Türkiye’ye getirildiği ortaya çıktı. Kurban etlerinin AKP’li bir ismin otelinden çıkması da ayrı bir skandaldı. 

Yemen’e yardım götürecek’ denilerek kiralanan ama teknik şartları karşılayamadığı için hiç uçamayan uçağa da 300 bin dolar ödemek gibi ilginç icraatları var Kızılay yönetiminin. 

GÖRÜLMEMİŞ CEZA 

Bu konular sık sık yargının gündemine girse de bugüne kadar hukuki süreçler işletilmedi. 

Mesela eski Yönetim Kurulu üyesi Sabahattin Tezdig yüzlerce sayfalık belgeyi savcılığa sundu ama savcılık takipsizlik verdi.

Kızılay’ın iktidar tarafından nasıl korunup kollandığına dair en somut örnek ise İçişleri Bakanlığı’nın denetiminde yaşandı.

İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığınca soruşturma açıldı.

İnceleme sonunda 72 madde de usulsüzlük tespit edildi. Ancak burada çok ilginç bir gelişme yaşandı. 

‘Görevi kötüye kullanmaktan’ Kınık’a iki ayrı konuda 344 bin lira, genel müdür İbrahim Altan’a da 70 bin lira para cezası verildi.

Bir kamu görevlisine görevi kötüye kullanmaktan para cezası verilmesi ilk kez yaşandı. Normal şartlarda savcılık devreye girer ve soruşturma açılırdı. 

Kulislere göre kurum yöneticileri bu sıradışı cezaları da Kızılay hesabından ödedi.

Kızılay Başkanı Kerem Kınık siyaseti ve bürokratik işleyişi çok iyi çözmüş. Her durum için alternatif bir plan hazırlamış. 

Daha önce Kızılay’ı denetleyen Devlet Denetleme Kurulu (DDK) ekibinde yer alan Seydi Güler, Kızılay’da yüksek maaşla Bütçe ve Muhasebe Yönetimi Direktörü olarak işe alındı

Maaşının hayli yüksek olduğunu söylemeye de gerek yok. 

ERDOĞAN BİZZAT DEVREYE GİRİYOR

Kızılay zengin bir maden gibi. 

Kazdıkça skandal fışkırıyor. İşte onlardan birisi.

Kızılay başkanı Kerem Kınık tüzük değişikliği yapmak istediğinde genel kurul delegelerinin direnci ile karşılaştı.

Siyasi parti tüzüğünden dönüştürülen yeni tüzük mahkemeden döndü. 

Ancak bu kez devreye bizzat Saray girdi ve Cumhurbaşkanlığı kararıyla tüzük değiştirildi.

Görevi ihmalden para cezası verilen Kınık için ilk kez sivil bir derneğin tüzüğü Cumhurbaşkanı kararıyla değiştirilmiş oldu. 

Bu arada tüzüğünde özerk, bağımsız ve tarafsız bir organizasyon olarak tarif edilen Kızılay’ın Onursal başkanı da Tayyip Erdoğan’ın kendisi. 

Bu kadar büyük çapta yolsuzluğun ve ardı arkası kesilmeyen skandalların en üst seviyeden koruma görmeden gerçekleşmesi zaten imkansızdı

Kınık’la ilgili enteresan detaylardan birisi de bugünlerde çok konuşulan Malatya Çadır Fabrikası. 

Normalde Erzincan’da olan çadır fabrikası kapatılıp Malatya’ya büyük yatırım yapıldı. Çünkü Kınık Malatyalı ve Malatya dan siyasete atılmak istiyor. Vatandaşın yaptığı bağışların bu inşaatlarda nasıl harcandığı da ayrı bir yolsuzluk kalemi olarak duruyor. 

Kınık ile ilgili bir diğer kulis bilgisi-iddiası ise şöyle. Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde kadrosu var, maaş alıyor ama derslere gitmiyor. 

Deprem tartışmaları sırasında o kadar çok skandal yaşadık ki, açıkçası buna sıra gelmedi ama yeri gelmişken not düşmek istedim. 

Bu arada Kızılay, dünya Kızılay Kızılhaç Örgütü’nün (IFRC) en önemli üyelerinden. 

Ancak Kızılay son yıllarda ısrarla ‘ticari bir kuruluş’ hüviyetine büründüğü için IFRC ile arası açıldı. Dolayısıyla deprem sonrası gelmesi beklenen yardımın yüzde biri bile gelmedi. 

İSTİFA MI? NE MÜNASEBET!

Özetle, Kızılay ve genel müdürü Kerem Kınık Erdoğan rejiminin sembolü haline geldi. 

Devasa kurumları çökerttiler, liyakatın yerini partizanlık aldı ve tepeden tırnağa yolsuzluk sardı. 

Peki bu kadar rezalete rağmen Kızılay genel müdürü ne yapıyor? 

İki şey; birincisi hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ve “goygoycuların lafı ile hareket etmem” diyor

Ayrıca Kınık’a göre ortada çok ciddi bir başarı varmış. 

İkincisi ise bir rejim klasiği; ‘fetö’ söylemine sarılmak. Kınık depremde yaşanan aksaklıkları savunurken ‘fetö bizi çökertti’ deyip çıktı. 

Böylelikle “birisi kendini ‘Fetö’ ile savunmaya çalışıyorsa ya hırsızdır ya ahlaksız” kuralı bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin