Kehanetle trolleme günleri! Melâhim Çağı! (13)

Çıkan kısmın özeti: Kehanetin bizim kavrayabildiğimiz kadarıyla, sadece bir takım mistik güç sahipleri tarafından değil, aklı başında bilimi takip eden ve kitleleri etkileme gücü olanlar tarafından da yapılabileceğini, hatta marka olmuş pek çok kâhinin ortak özelliklerinin bu olduğun gördük. Şimdi biraz daha yakın geçmişe, hatta günümüze geliyoruz.  

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Yaşadığımız çağ her ne kadar iletişim hızıyla anılır olsa da sahih bilgi konusunda belki de tarihin en talihsiz dönemini yaşayan insanlardanız. 

Bilgi paylaşımının hız kazanması ve özellikle sosyal medyanın aktif kullanıldığı şu günlerde bir haberin yarım dakika içinde bayatladığını düşünürsek, bilginin orijinalliğini koruyarak akması artık neredeyse imkânsız. 

Buna bir de nasıl bir motivasyonla yaptıkları bilinmeyen hakikat tahrif edicilerin küçümsenmeyecek katkısı ile neredeyse sahih bilgiye ulaşmak imkânsızlaşıyor. 

Hakikatin en büyük düşmanı ise bu bozulma endişesidir. 

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Hatırlayalım; 

Bakara suresinin hemen başında yer alan 

“Elleriyle kitap yazıp, biraz para almak için: “Bu Allah tarafındandır. ” diyenlerin vay haline! Vay o ellerinin yazdıklarından ötürü onlara! Vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!” (2/79) ayetini. 

Kandehlevi Hayatü’s Sahabe’de aktarıyor: 

“İbn Abbas şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ‘nın, Peygamber‘inize indirmiş olduğu kitabı elinizin altında dururken siz herhangi bir şeyi ehl-i kitaptan niçin soracaksınız ki? O Allah Teâlâ‘dan en son olarak inen taptaze bir kitaptır. Ona herhangi bir ilave ve katma yapılmamıştır. Allah Teâlâ kitabında sizlere ehl-i kitabın, kendilerine indirilen Allah‘ı kitabını değiştirdiklerini ve bozduklarını söylemedi mi?”

İlk bakışta çok sert bir tespit gibi gelebilir ama kanaatimce Musevilik ve Hıristiyanlığın temel bozulma sebeplerinden biri bu dinin peygamberlerinin dinin temellerini öğretip, sadece kitap bırakmaları olmuştur. Oysa İslam peygamberi, hem getirdiği kitabı bizzat tatbik ettiği gibi, hayatı ve hareketleriyle dinin bozulmasının önüne geçmiş oldu. Bir Müslümanın yemeğe nasıl başlayacağından tutuna da, nasıl banyo yapacağına kadar hayatın en ince detayına kadar örnek olmuştur. 

Buna rağmen bozulma, deformasyon İslam dünyasının başta Hadis olmak üzere temel metinlerinde de görülmektedir. 

Dolayısıyla kehanet gibi meselelerde bozulma, sonradan müdahale, saptırma gibi şeyler haliyle olmuştur ve olacaktır. 

25 Aralık 2019 tarihli yazımızda ilginç bir kâhinden bahsetmiştik. Hatırlayacaksınız… 

Baba Vanga kehanetlerinde 2020 tarihinin özel bir yeri var. En dikkat çekeni ise Asya ile ilgili olanı, Baba Vanga’nın kehanetine göre 2020 yılında Asya haritadan silinecekmiş!

Kehanetlerini Nostradamus gibi yazı olarak değil rivayetle insanlara nakleden Baba Vanga’nın bu kehaneti ne tür bir bağlamda söylediğini bilemiyoruz. Bu konuyla ilgili tartışmayı o yazıya havale edip, başka bir kahin ve kehanetine geçelim. 

20 Mart 2020 tarihinde bir sosyal medya hesabında “Biraz tırsmadım değil” ön uyarısıyla ilginç bir paylaşım yapıldı. Bu paylaşıma göre İbrahim bin Salukiye isimli müellifin Ahbaru’z Zaman isimli eserinde şunlar yer alıyordu: 

“iki rakam eşit olunca (20:20) o zaman hastalığı yayılınca, hacılar ziyaretten men edilince, velveleler gizlenince, çekirge istilası olunca, Rus meliki ani bir hastalıkla ölünce, kardeş kardeşten korkunca,   çöldeki Yahudiler gibi olduğunuz zaman, fiyatlar yükselip işler kesata uğradığı zaman, çocukların saçlarını ağartan insanların üçte birinin öleceği, temelleri yıkan mayıs depremini bekleyin…”

Hani çok kehanet okuduk bu çalışma vesilesiyle ama bu kadar yoğunluklu bir muhtevaya ilk kez denk geldik. Hani neredeyse Melih Başgan’ın kırılan fıskiyesinden bile bahsedecek kadar detaylı şeyler bir araya getirilmişti Salukiyye’nin bu kitabında.

Özellikle Arap kullanıcıların rağbet ettiği bu metin, bir süre sonra Türk kullanıcıların WhatsApp gruplarının en popüler paylaşımı haline geldi. 

Devir değişmiş artık Nostradamus döneminin almanaklarının yerini sosyal medya paylaşımı ve WhatsApp mesajları almıştı. 

Üstelik kehanet bir de yakın tarih veriyor ve büyük deprem olacağını söylüyordu. 

Kabaca bir bakışta bile işin içinde iş olduğu belliydi bu paylaşımlarda. Bir paylaşımda yazarın İbrahim Salukiyye olduğu belirtilirken (Muhtemelen basit bir Google taramasında bile böyle bir yazarın olmadığı ortaya çıkınca) bu kez isim Ebu Bekr El Nexşani olarak değiştiriliyordu. Metin aynı metin ama yazar birkaç gün içinde değiştiriliyordu. Böyle bir yazar da yoktu, enteresan olan internette “nasıl cin elde edersiniz, çocuğu olmayan nasıl çocuk sahibi olur, çalınmış mallar nasıl bulunur?” gibi youtube içerikleri üreten bu isimde birinin var olmasıydı. Kim bilir belki de bu tahrif edilmiş metinlerin çıkış yeri burasıydı!

Aslında evet Ahbaru’z Zaman isimli bir kitap vardı. Türkçesi olmayan bu kitabın müellifi ise meşhur sahabi Abdullah bin Mesud’un soyundan gelen Ali bin Hüseyin Mes’udi’dir. 

İbni Rüşd’den İbn Haldun’a onlardan İbn’ul İmad’a kadar pek çok alimin kendisini üstad olarak kabul ettiği Mes’udi, aslında coğrafya kaderdir sözünün de atasıdır. Ona göre, belirli bir bölgenin coğrafyası o bölgedeki insan, hayvan ve bitki örtüsünü doğrudan etkiler.

Öte yandan Mes’udi, pek çok konuda sathi kalmak, konuları derinlemesine ele alacağına birinden diğerine zıplamak, gerçeği efsanelerle karıştırmak ve hatta tarihi bilinen gerçeklerde bile rakamları abartılı aktarmakla suçlanmıştır. Ve enteresandır bu suçlayıcıların başında yine kendisini en çok takdir eden İbn Haldun gelmektedir. 

Onlarca eser vermiş olan Mes’udi’nin iki temel kitabından biri Ahbarü’z Zaman’dır (Diğeri Kitabl-ül Evsat). Ne ki mesela Rahat-ül Ervah isimli kitabı Ahbarü’z Zaman için yazılmış bir zeyldir. Ondan sonra gelen talebeleri de bu zeyl, başka zeyl, zeylü’l zeyl’ler yazmışlardır, zamanla tüm bu kitaplar Mes’udi’ye atfedilmiştir. Bu bir hatadır şüphesiz. Aḫbarüz Zaman’daki bazı bilgilerin zamanla kısaltılmış, tahrif edilmiş, rotasyona uğramış ve deforme edildiği kitabın iki nüshasının bulunduğu Oxford ev İstanbul’daki eserler karşılaştırılarak kesin olarak kanıtlanmıştır. 

Kaldı ki, internette gezinen ve Ahbarü’z Zaman’a atfedilen metinlerde Mes’udi gibi (her ne kadar abartılı bir anlatımı olsa da) yapmayacağı Arap grameri hataları mevcuttur. 

Yaptığımız küçük bir açık kaynak araştırmasında yukarıdaki naklin bile küçük bir tahrifatla yayıldığı görülmektedir. Arapça yapılan ilk paylaşımlar muhtemelen birkaç ay önce başladığı için deprem tarihi olarak Mart veriliyor. Mart’ta deprem olmayınca muhtemelen Mayıs’ta karar kılmış postmodern raviler. 

Dahası vardı. Mes’udi’nin kitaplarını telif ettiği dönemlerde Hicri takvim kullanıyorlardı dolayısıyla Mart ya da Mayıs gibi Miladi takvimden ay ismi kullanması akıl dışıydı. Dahası, bir Arap müellifin eserinde Arapçadan daha fazla Farsça kullanması bu bozulmanın kimler tarafından yapıldığına dair de ipucu vermekteydi. 

Bizdeki Teyit.org gibi faaliyet gösteren Ürdün menşeli bir doğrulama platformu var: Fatabyyano. Bu site derinlemesine yaptığı araştırmada bahsi geçen iddiaların Mesudi’nin kitabının içinde olmadığını ve yazıda önemli Arapça hataları ve Mayıs ayının kullanımıyla ilgili yanlışlıklar olduğunu kanıtlarıyla birlikte ortaya koydu. (bkz)

Bir de şenlikli bir ayrıntı aktarayım size. Muhteşem ilmiyle yanmayan kefen, cennete götüren terlik gibi eyşya pazarlamasıyla tanınan Cübbeli Ahmet de enteresan şekilde topa girdi. Kitabı arkadaşlarıyla beraber incelediğini söyleyen Cübbeli, çok fesih Arapça ile yapılan naklin asılsız olduğunu söylemekten çekinmedi. Oysa bizzat Arapça’yı ana dili gibi konuşan insanlar tahrifatı yapanların Farsça’ya daha hakim olduğunu rapor etmişlerdi. Cübbeli Ahmet burada da kalmayarak işin içine FETÖ /FÜTÖ’yü de ekleyerek nasıl bir hakikat bozucusu olduğunu bir kez daha kanıtladı. Onun evlere şenlik açıklamasını şuraya bırakıyorum. 

İsten gülün, ister bana kızıp yazıyı terk edin artık…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Ne kizip yaziyi terkedecegiz. Iyi ki bu topa girdiniz.
    Adem Yavuz Arslan beyin son makalesi de (Pusuda bekleyen bir “virus” daha) hemen hemen ayni konuyla ilgili.
    Koronavirus dunya hayatini tehdit ediyor. Bu “ne idugu belirsiz” ahlaksizlarin “yaptiklari/attiklari” mesajlarsa, insanlarin “haberlere itimat sistemlerine” oyle bir darbe indiriyor ki, duzeltebilene askolsun…
    Adem beyin yazisina yorum yapan arkadas dogru soylemis: “bir mesaj okuma klavuzumuz” olmali.
    Postravmatik sendromlarin yogun olarak yasandigi gunumuzde, birakin sahsi akli, ortak bolgesel ya da kurumsal akillarda bile sapma olabiliyor.
    Cok guvendigimiz bir medya organi, asli astari olmadik sekilde, tarih ve sayi vererek, yillar once, bir ulkenin basbakani ve hukumet uyelerine, Mesudi’nin Ahbaruz Zaman’inda oldugu iddia edilenden daha yogun bilgiler verildigini iddia edebiliyor. Uzerinden gunler gecmesine ragmen, -kimse okumamis olmali- birimizden bir tek “ya bu kadari da olmaz” veya haber sitesinden de: “kusura bakmayin soyle bir hata yapildi; sebebi de su” diye bir ses cikmiyor…
    Sizi cok seven bir okuyucu kitleniz var. Ilk fırsatta bu konuyla ilgili sizden daha cok yazi bekliyoruz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin