İran-İsrail gerginliği ve olası sonuçları

HABER ANALİZ | YÜKSEL DURGUT 

İran 1948’de İsrail’i tanıyan ilk ülkelerden biri. İsrail’i tanımada Türkiye’den sonra ikinci Müslüman ülke. Şah döneminde İran’ın İsrail ile çok yakın diplomatik ilişkileri vardı. İki ülke arasında doğrudan uçuşlar bile yapılıyordu. Ülkelerin birbirine daha da yakınlaşması, Pan-Arabizm’in yükselişi ve her iki ülkenin de bunu tehdit olarak görmesi ile pekişti. Her iki ülke de bölgede ABD’nin müttefiki olarak kaldı ve 1973 savaşı sırasında İran, petrolünü İsrail’e sevk etti.

Şah’ın yıkılması ve ardından İslam devrimi bölgedeki dengeleri değiştirdi ve dostlar düşmana dönüştü. İran’ın yeni politikası, Ortadoğu’da İran kontrolünü sağlamak ve İslam düşmanı olarak görülen İsrail’i yok etmeye bağlandı.

İran’daki bu değişim İsrail devletini ‘Küçük Şeytan’, ABD’yi de ‘Büyük Şeytan’ hâline getirdi. Buna rağmen, 1981’den 1983’e kadar süren İran-Irak savaşı sırasında İsrail, ülkesini tehdit eden Irak askeri gücünü yok etmek için İran’a 500 milyon dolarlık silah sattı.

İran’ın nükleer programı 1950’de ABD’nin teknik desteğiyle başladı. 24 yıl sonra 1974 yılında İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’nı imzaladı. Ancak Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın görev süresi boyunca nükleer faaliyetlerin yaygınlaştığı kaydedilmişti. 2011 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA), tesislerin nükleer bomba geliştirmek için kullandığını ortaya çıkardı.

ABD ile İran arasındaki ilişkiler Şah’ın devrilmesinden sonra kötüleşti. Başkan Bush 2002’de İran ve Kuzey Kore’yi “şer ekseni” ve dünya barışına yönelik bir tehdit olarak nitelendirdi. ABD’nin endişesi, nükleer bir İran’ın İsrail için bir tehdit olduğu ve bölgeyi istikrarsızlaştıracağı yönünde.

Ahmedinejad, İsrail’in “haritadan silineceğini” bile söylemişti. İsrailliler bu söylemleri ciddiye aldıkları için de varlıklarına yönelik en büyük tehdidi nükleer silahlanmanın oluşturduğunun farkındalar. Hal böyle olunca da İran nükleer tesislerini ABD ya da ABD’siz imha etme planları her zaman mevcut.

İran’daki nükleer gelişmeler, ortak bir tehditle karşı karşıya kalma bahanesiyle Körfez ülkeleri ile İsrail’i yakınlaştırdı. Körfez ülkeleri kendilerini İsrail ile aynı kulvarda görmeye başladı bile. İsrail başbakanı Bennett, bir İsrailli lider tarafından BAE’ye ilk resmi ziyaretini yaptı. Diplomatik ilişkilerin kurulmasından sonra BAE’yi Bahreyn, Sudan ve Fas izlemişti. “İbrahim Anlaşmaları” olarak bilinen süreçle, ABD sponsorluğunda, İsrail ile ilişkilerini normalleştirdiler. Körfez ülkeleri ve İsrail, İran’ın çevrelerindeki artan etkisinden korkuyor ve bunu bir tehdit olarak görüyorlar.

İRAN ESED’İN KELLESİNİ KURTARDI

Geçmişte İran, Suriye’yi destekledi, üsleri ve yerel milisleri aracılığıyla Esad rejiminin adeta kellesini kurtardı. İsrailli yetkililere göre, Esad’ın zaferi İran’ı Golan Tepeleri’nin yanındaki sınıra kadar getirdi. MOSSAD’a göre Suriye’de İran’ın kontrolü altında Hizbullah savaşçıları, Iraklı ve yabancı gönüllüler dahil 80 bin kadar savaşçı var. Irak’taki İsrail ve Arap kaynaklarına göre ise İran, siyasi partileri ve ayrıca yerel milisleri desteklemeyi sürdürüyor.

Tahran, Yemen’de Suudi liderliğindeki ittifaka karşı Husileri aktif olarak destekliyor. İsrail’e karşı sürekli bir tehdit oluşturan İsrail’in kuzeyindeki Hizbullah’ın güçlü hizbini de destekliyor. 2019’da Husiler tarafından Suudi Arabistan’a yönelik füze ve drone saldırılarından İran sorumlu tutulmuştu. Öte yandan İsrail, İran’ın Irak ve Suriye’deki Kuddus kuvvetleri tarafından kontrol edilen tesislerine saldırıyor.

İSRAİL OLASI SAVAŞ İÇİN BÜTÇE AYIRDI

İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, Washington’daki Amerikalı yetkililere, geçtiğimiz günlerde, ordusuna İran’a karşı olası bir saldırıya hazırlanma talimatı verdiğini söyledi. İsrail basını, hükümetin İran’ın nükleer tesislerine yapılacak bir saldırı için 1,5 milyar dolarlık bir bütçe ayırdığını iddia etti.

Eski başbakan Netanyahu liderliğindeki bir İsrail heyeti, önerilen yeni bir İran nükleer anlaşması konusunda ABD yönetimine baskı için Washington’u ziyaret etmişti. Ardından Netanyahu, “Bizi yok etmekle tehdit eden bir anlaşma bizi yükümlü kılmaz. Bizi yok etmek isteyenlerin planlarını gerçekleştirmelerini engellemeye mecbur bırakacak tek bir şey var” diyerek savaşın adını koymuştu.

İsrail hükümeti, İran ile Viyana’da devam eden nükleer anlaşma görüşmelerine şiddetle karşı çıkıyor. İsrail başbakanı Bennett, ABD’nin müzakerelere katılımının durdurulmasını talep etti. Nükleer anlaşma daha önce 2015 yılında Obama yönetimi tarafından imzalanmıştı ve 2018’de Trump yönetimi tam adı Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) olan anlaşmadan çekildi. Yine 2019’da IAEA, İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunun hacmi üzerinde mutabık kalınan sınırlamayı aştığını duyurmuştu.

Geçmişte İsrail, İran’ın nükleer tesislerini ve programa bağlı bilim adamlarını hedef aldı. İran, İsrail gizli servislerini bilim adamlarına yönelik bir suikast programı yapmakla suçladı. İran nükleer programının babası olarak bilinen Mohsen Fakhrizadah bir pusu ile öldürülmüştü. 2007’den bu yana, altı İranlı nükleer bilim adamı gizemli koşullar altında öldürüldü veya yaralandı. İsrail makamları iddiaları ne doğruladı ne de yalanladı.

İRAN VE AZERBAYCAN GERİLİMİ

İran ile komşusu Azerbaycan arasında da gerilimler var. İran, Şii çoğunlukta bir ülke olan Azerbaycan ile 700 kilometrelik bir sınırı paylaşıyor. Sınırına 500 kilometre uzaklıkta olmasına rağmen, Azerbaycan’ın Pakistan ve Türkiye ile ortak bir askeri tatbikat yapması İran’da endişe yarattı.

Tahran yönetimi aynı zamanda İsrail’in Azerbaycan ile artan ilişkisinden de korkuyor. İsrail, 2011’den 2020’ye kadar Rusya’dan sonra Azerbaycan’ın en büyük ikinci silah tedarikçisiydi.

Şimdi, İran’ın nükleer tesislerine saldırmasına karşılık İsrail’in elindeki olası seçeneklerden biri, ABD ile ya da onsuz nokta atışı operasyonlar gerçekleştirmesi. İsrail’in nokta operasyon tecrübesi var. Geçmişte, ilki Bağdat’taki Irak nükleer tesislerine, ikincisi Uganda’daki Entebbe’ye gerçekleştirdiği bu operasyonlarda başarılı olmuştu.

İranlılar, ABD ve İsrail’in benzer bir saldırısından korkuyor. İsrail, İran’ın nükleer tesislerine saldırı gücü bulunsa da, ülke bu gerçek karşısında bölünmüş durumda. New York Times’ta kısa süre önce yayınlanan bir makaleye göre, İsrail’in en azından şu aşamada “ne böyle bir gücü ve ne de kabiliyeti var”. Makaleye göre bu saldırıyı sadece Amerikan Hava Kuvvetleri USAF gerçekleştirebilir.

OLASI SALDIRININ SONUÇLARI

İran’a gerçekleştirilecek olası bir saldırı durumunda bölge için ciddi sonuçlar doğacaktır.

İlki, Basra Körfezi ana petrol kaynağı olduğu için dünyanın geri kalanına petrol arz dengesini etkileyecektir. İkincisi, bölgedeki herhangi bir savaş petrol fiyatlarını uçuracaktır. Üçüncüsü, bölgedeki İslam ümmeti için felaket olacak bir mezhep savaşı çıkabilir. Dördüncüsü, İsrail’in diğer bazı Arap ülkeleri tarafından tanınması daha da hızlanacaktır.

Bugün İran yaptırımlar nedeniyle ekonomik bir krizle karşı karşıya. İran, Güvenlik Konseyi kararları ve IAEA’ya verdiği taahhütler konusunda, güvenliğinden ödün vermeden halkının sefaletini önlemek için işbirliği yapması gerekiyor. Müslüman ümmeti dünya siyasetinde bir güç haline asla gelmedi. Kendi aralarındaki sürekli kavgalar ve mezhepsel bölünmeler, ümmeti bölmeyi ve birleşik bir eylemde bulunmasına engel olmayı sürdürüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin