Hizmet neydi?

YORUM | ŞEMSİNUR ÖZDEMİR

Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un o çok sevdiğimiz hikayesi Selvi Boylum Al Yazmalım’ın sonunda Asya, kendine ve aynı zamanda bize şöyle soruyordu: Sevgi neydi?
Ardından şu cevabı veriyordu: Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti.

Eşimi ziyaret etmek için Silivri Cezaevi’ne giderken ve aynı gün aynı yolu dönerken saatlerce süren şehirlerarası yolculuklarda, çocuklar uyuduktan sonra tamamen sessizleşen korku dolu karanlık ve kimsesiz gecelerde, arkadaşlarımızın sıkıntılarını duyup da çaresizce kalakaldığımız derin sükut anlarında zihnimde ve kalbimde hep bir soru vardı: Hizmet neydi? Kendi kendime bunu sorup durdum ve cevap aradım.

Türkiye’de 15 Temmuz darbe tiyatrosundan çok önce hizmet gönüllülerine yönelik başlatılan cadı avı ve algı operasyonları milyonlarca insanın hayatını altüst etti. Çalıştığı kurumlar ucube KHK’larla kapatılan binlerce insan işsiz kaldı, binlercesi tutuklandı veya bir şekilde ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. En yakınlarımızın bile selamı kestiği, komşuların tanımazdan geldiği, her türlü maddi imkanını kaybetmenin yanında ruhsal, manevi sorunlarla da baş etmeye çalıştığımız kapkaranlık bir dönem hala devam ediyor.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Eski arkadaşlarla karşılaştığımızda bazen geriye dönüp bakıyor, ’15 Temmuz’dan önce bu vakitler ne yapıyorduk?’ diye soruyoruz. Ve bu felaketler, iftiralar, toplumu ayrıştırma süreci yaşanmasaydı, ‘Hizmet’ olarak tarif ettiğimiz faaliyetler devam etseydi ne yapıyor olurduk? Okul, hastane, medya gibi kurumsal çalışmaların ötesinde manevi gündemlerimizi konuşuyoruz daha çok. Öğrenciler için burs arayışları, Afrika’da açılacak su kuyuları, kurban bulma ve dağıtma telaşları, iftar davetleri, kermes çalışmaları…

Benim de o günlerde bir kitap projesi için planlarım vardı mesela; yeni biyografiler yazacaktım. Ön görüşmelerini yapmış, yaz tatilinde hem çocuklarla ailemizin yanında vakit geçirecek, hem de onların desteğiyle görüşmeler yapabilmek için farklı şehirlere gidecektim. Olmadı, olamadı. ‘Olanda da olmayanda da hayır vardır’ deyip aynı soruyu sorduk yine: Hizmet neydi? Ve şimdi ne yapmalıyız?

Her birimiz hayatımızın farklı dönemlerinde Hizmet hareketi ile tanışmış, Allah’ın rızasını kazanmanın, başkalarına el uzatıp iyilik yapmaktan geçtiğine inanmıştık. ‘Yaşatmak için yaşama sevdası’ diyorduk buna. Birine yardım ederken kendi dertlerimizi de çözmek, hayatımıza anlam katmak, dünyada barış ve iyiliğin hakim olması için, kardeşçe bir arada yaşayabileceğimizi göstermek için çalışıyorduk. Herkes gönlüne, kabiliyetlerine uygun bir şekilde bu yola revan olmuştu. Kurumlar, binalar, unvanlar, meslekler farklı olsa da tek niyet Allah’ın razı olacağı iyi ve güzel işler yapmaktı. 

Allah’ın rızasını kazanmak için birer araçtan ibaret olan kurumlar kapatılıp imkanlar elimizden alınmış olsa bile, imanımız ve niyetimiz kalbimizde, ayaklarımız yolumuzda sabit kaldı hamdolsun. ‘Kıymetini bilmediğimiz için elimizden alındı’ gibi yaklaşımları kabul edemiyorum. Rabbimiz, rızası için vesile saydığımız yol ve yöntemleri, onun için oluşturulan kurumları değiştirmemizi; başka coğrafyalarda yeni imkânlarla, belki daha zor görünen ama muhakkak daha hayırlı işler yapmamızı murad buyurdu. Ben böyle inanıyorum.

Bilhassa 15 Temmuz’dan sonra Hizmet yöntemleri değişti. Bazen, elinden düzeltmek için hiçbir şey gelmeyeceğini bilsen de arkadaşının sıkıntılarını dinlemek oldu hizmet. Bazen cezaevindeki sevdiklerini bir saat kalın bir camın arkasından görebilmek için saatlerce yolculuk yapmak, çocuklarına küçük gelen kıyafetlerini paylaşmak, kendin için yeni bir şey almayı aklına bile getirmemek oldu. Hizmet bazen de birbirinden alışveriş yapmak oldu.

İşsiz kalan ve başka işe giremeyen çoğu KHK’lı hayatını idame ettirebilmek, ailesine bakabilmek için çözümler aradı, arıyor. Ben renkli iplerle oyuncak örmeye başladım; komşum terziliğe. Kimisi evde yaptığı mantı ve tarhanayı satıyor. Başkası aksesuar üretiyor, etamin işliyor. Aslında bir evi geçindirmeye yetecek kazançlar değil bunlar ama boş durmuyor, rızık duası niyetine elimizden geleni yapıyoruz. Allah olanı bereketlendiriyor, yine de muhannete muhtaç etmiyor bizi.

Hatırlarsanız muhterem Hocaefendi daha 17-25 Aralık sürecinde Hizmet’e yönelik sıkıntılar, baskılar baş gösterdiğinde şöyle demişti: “Fakat bütün bunlar sizde katiyen sarsıntı meydana getirmemeli. Biz her birerlerimiz çarşıda pazarda demircilik yaparız, ayakkabı boyacılığı yaparız, şuna buna takke öreriz, çorap dokur satarız, Allah’ın izni ve inayetiyle bu işi devam ettiririz.”

İşte aynen bu oluyor şimdilerde.

Sokağımızın köşe başında eski bir arabanın bagajında yumurta, ceviz, bal gibi mevsime göre ürünler satan düzgün giyimli, sessiz sakin bir adam vardı. Yakınlardaki bir okulda idareciymiş KHK ile memuriyetten atılmadan önce. Benim için Hizmet, evde bir ihtiyaç olduğunda önce ona gidip var mı diye bakmaktı mesela. Onun sattığı bir şeyi marketten alırsam kardeşlik hukukuna ihanet etmiş olurdum. Buna karşılık başkaları da benim acemice ördüğüm oyuncaklara değerinin üstünde ödemeler yaparak destek oldu.

 Çünkü ‘Hizmet’ten olmak böyle bir şeydi. Çünkü Hizmet; iyilikti, merhametti, vefa idi, kardeşlikti. Kendinden önce başkasını düşünmekti. Hizmet birbirini dinlemek, moral vermek, ‘Geçecek bu günler, bütün sevdiklerimiz gelecek Allah’ın izniyle’ diyebilmekti. Hizmet, kardeşinin gözyaşını silmek, cebinde kalan son parayı bölüşmekti. Hizmet arabanla arkadaşlarını cezaevi ziyaretlerine taşımak, kimi annesiz kimi babasız kalmış çocukları mutlu etmek için çabalamaktı. Hizmet, hem maddi hem manevi anlamda kardeşlerine yük olmamaya çalışmak, moral bozmamak, dik durmak, gözyaşlarını gizli akıtmaktı.

Türkiye’den çıkabilmiş veya zaten yurt dışında olduğu halde eski imkanlarını kaybeden, yeni ülkelere gitmek zorunda kalan gönüllüler için de Hizmet yöntemleri biraz değişti. Yeni yerlere alışmak, sıkıntılara sabretmek, yeni diller öğrenmek, yeni iş imkanları bulmak…

 Bütün bunların yanında geride kalan masum ve tutsak kardeşlerini unutmamak, her fırsatta onların kısılan sesi olmaya çalışmak, kazancını muavenet niyetiyle paylaşmak, yeni gelenlere yardımcı olmak, evini açmak, yol yordam göstermek gibi. Hiç unutmuyorum, çok sevdiğim bir arkadaşıma hicret diyarında hayatının nasıl geçtiğini sorduğumda “Muhacir olamadan ensar oldum.” demişti, daha yeni taşındığı evi başka bir aile ile paylaştığını anlatırken.

İslam’ın temel değerleri ve iman hakikatleri sabit olmak kaydıyla, Allah’ın rızasını kazanma gayesinden ibaret olan ‘Hizmet’in zamana mekana coğrafyaya göre değişen, dönüşen ve uyum sağlayan canlı bir hayat tarzı olduğunu bizzat yaşayarak öğreniyoruz. Hizmet, geçmişe üzülmeyi bırakıp, gelecek kaygılarından da kurtularak, şimdi her neredeysek ve şu anda en yakınımızdan başlayarak iyilik adına ne yapılması gerekiyorsa onu yapmamızdır. 

Dileğim o ki, bu süreci bizimle beraber göğüsleyen evlatlarımız ve bu yola devam edecek olan nesiller benzer imtihanlara maruz kalmasın; kalsa bile aşkla şevkle bu iman ve iyilik bayrağını dünyanın en ücra köşelerine taşısınlar inşallah.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. “Dileğim o ki, bu süreci bizimle beraber göğüsleyen evlatlarımız ve bu yola devam edecek olan nesiller benzer imtihanlara maruz kalmasın; kalsa bile aşkla şevkle bu iman ve iyilik bayrağını dünyanın en ücra köşelerine taşısınlar inşallah.”
    (Bu duaya âmin…)

  2. HİZMET NE MİYDİ?

    Bir türlü içine giremediğimiz veyahut içine alınmadığımız güzel, müreffeh bir dünyaydı…
    Ziyalılar hareketiydi..
    Birlik ve dayanışma timsaliydi…
    Global bir meyveydi..
    Mütevazi ama üstün meziyetlilerin topluluğuydu…
    Ahmet Altan`ın tabiri ile müthiş araştıran ve okuyanlardı…
    Benim için her yerde İMANLI ŞAHISLAR yetiştiren bir ağaçtı veyahut iman ağacıydı.
    O yüzden hiçbir şekilde terörist meyvelerinin o ağaçta bittiğine ve biteceğine ihtimal vermem…..
    İçlerine giremedim ama benim için her zaman kuvve-i maneviyeydi hizmet.
    Son 5-6 yıldır gözlemlediğim kadarıyla, müthiş ve olağanüstü imanlılardır…..

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin