Hizmet hareketlerinden beklenen değişim için ‘İsyan Ahlakı’ (1)

YORUM | Prof. Dr. OSMAN ŞAHİN

Bir hadisi şeriflerinde Efendimiz (sav) şöyle buyururlar: “Nasılsanız öyle idare edilirsiniz”. Başımıza gelen idareciler içimizden çıkmaktadırlar. Bizdeki kalite ve keyfiyet ne ise idarecilerimizde de o kalite ve keyfiyet olacaktır. Bu zaviyeden meseleye bakıldığında, bireylerin yöneticilerini eleştirmeye başlamadan önce, kendilerindeki eksikliklere konsantre olmaları, belki de daha önemlidir. Eğer hizmet içerisinde rahatsız olduğumuz durumlar varsa, Kur’an’i ve Nebevi olan düsturlara uygun olmayan muamelelerle karşılaşıyorsak, idarecilerden beklenilen kıvam bir türlü ortaya konamıyorsa, hakikat  erlerine yakışmayacak haller hala görülüyorsa, bireylerin öncelikle kendilerini ele almaları gerekmektedir. Çünkü cemaatın yapı taşları bu bireylerden oluşmaktadır. Bireyler ne kadar kaliteli ise ortaya konan işler de o ölçüde güzel olacaktır.

Bireylerde kalite yakalandığında, bu yaşanan olumsuzluklar da ortadan kalkacak, problemler çözüme kavuşacak, hak , hukuk ve prensiplere uygun hareket etmeyen insanlar da kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalacaklardır. Birey,  gerekli iç muhasebesini yapıp kendine çeki düzen vermek yerine, sadece eleştiren, dedikodu yapan, gıybet eden bir hale geldiyse meseleler çözüm bulmayacak ve fertlerin enerjisi boş yere harcanıp gidecektir.

Bireylerde isyan ahlâkının gelişmesi

Bu hususta Nurettin Topçu’nun kavramlaştırdığı “bireylerde isyan ahlâkının” gelişmesi çok önemlidir. Kavram içerisindeki “isyan” kelimesi anarşi, fitne ve fesada sebebiyet veren isyan anlamında kullanılmamaktadır. Burada isyan, yapılan yanlışlıklar, zülümler, haksızlıklar karşısında sessiz kalmayarak bunlara baş kaldırmak, bana dokunmayan yılan bin yaşasın dememek, haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmamak, duyarlı olmak, ateş sadece düştüğü yeri değil nereye düşerse düşsün önce beni yakar diyebilmektir.  Fethullah Gülen Hocaefendi isyan ahlâkını, iradenin hakkını verme ve şeytana, nefse, hevaya ve günahlara başkaldırma olarak ifade etmektedirler. Birey, bu ahlâkla donanıp da gerekli kıvama ulaşınca, dıştaki ve içteki zalimler, tiranlar ve tirancıklar için hareket alanı kalmayacak ve her yerde hakkın bayrağı dalgalanacaktır.

Paylaşılan Değerler İttifakı olan Alliance for Shared Values (AfSV) tarafından deklare edilen “Hizmet Prensipleri Konusunda Hatırlatma Mesajı” hizmet hareketinin mevcudiyetini koruyup devam ettirebilmesi adına çok önemli hususları ihtiva etmektedir. Genelde herkes tarafından takdir edilen bu bildiride yer alan kanunilik, ahlâkilik, şeffafiyet, hesap verebilirlik, yerel-genel dengesi, denetim, her kesimin temsili ve çoğulcu katılımcılık gibi hususların hayata geçirilip uygulanması en zor bir mesele olarak ortada durmaktadır. Hizmet mensuplarının bu hususları hayata geçirebilmek adına bir mücadele içerisine girmelerine ihtiyaç vardır. Bunun olabilmesi için de “isyan ahlâk’ına” sahip bireyler haline gelmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde bu hususların realize edilmesi önündeki dirençler ve engeller ortadan kaldırılamayacak ve bunlar birer temenniden ibaret kalacaklardır.

Taklit, şablonculuk ve basmakalıpçılığa başkaldırması…

Hocaefendi, İkindi Yağmurları adlı eserde “İsyan Ahlâkı ya da İradenin Davası” başlıklı yazısında Nurettin Topçu’nun “isyan ahlâkı” düşüncesini şu şekilde özetlemiştir: “Nurettin Topçu, isyan ahlâkını iradenin davası olarak değerlendirmiştir; bu konuda “İradenin Davası, Devlet ve Demokrasi” adında müstakil bir kitabı da vardır. Ona göre, gerçek ve tam irade, fertten başlayan, aile ve devlet gibi otoriteleri kabul eden, millet ve insanlık basamaklarından da geçerek Allah’a ulaştıran iradedir. Dolayısıyla da, isyan ahlâkı, bir insanın kendi inanç, düşünce, his, kanaat ve karakteriyle kendini ifade etmesi; taklit, şablonculuk ve basmakalıpçılığa başkaldırması; her meseleyi öz değerlerinin süzgecinden geçirdikten sonra kendi idrak ufku itibarıyla yeniden değerlendirmesi ve kendine mal etmesi demektir.”

Böyle bir bireyin, karşılaştığı meseleleri, öz değerlerinin süzgecinden geçirerek kendine mal etmesi gerekmektedir. Değerlerine uygun olmayan düşüncelere ve uygulamalara vize vermeyecek, eğer mümkünse uslubuna da riayet ederek bunlarla mücadele edecektir. Davasına zarar vereceğine düşündüğü ihmaller ve haksızlıklar karşısında  taklit, şablonculuk ve basmakalıpçılık hastalığına düşmeyeceklerdir. Bu insanlara karşı nefis ve Şeytan ittifakı ne taraftan gelirse gelsin tesir edemeyeceklerdir. Hakkın hatırının söz konusu olduğu yerde tarafgirlik, grupçuluk, neme lazımcılık gibi soldan yanaşmalara, büyüğe karşı saygı gereği susmak, sorgulamadan itaat, fitneye sebep olmamak perdesi arkasına saklanarak haksızlıklara karşı baş kaldırmamak, “büyüklerin bildiği ama bizim bilmediğimiz şeyler vardır” düşüncesinden kaynaklanan akıl ve hikmeti iptal etmek gibi sağdan yanaşmalara prim vermeyecekler ve her fırsatta uslubuna da riayet ederek hak ve hakikati ifade edeceklerdir.

Yöneticiler, idareleri altındaki insanların inkişafınu hedeflemeli

Hocaefendi, bu hedefe ulaşmak için idarecilere düşen vazifeleri aynı yazıda çok enfes bir şekilde ele almaktadır: “Kamil bir mürşit, mahir bir rehber, faziletli bir muallim ve adil bir idareci gibi önde bulunan, kudve konumunda olan, kendisine itaat edilen kimseler, elleri ve idareleri altındaki insanların her yönden inkişaflarını da hedeflemeli, onların kendilerini rahat ifade etmelerine fırsat vermeli ve düşüncelerini alıp değerlendirmelidirler. Bu onlara düşen bir vazifedir.

Onlar, bir konu hakkında çevrelerindeki insanların hemen hepsinin kendi fikirleriyle katkıda bulunmalarını sağlamalı; böylece, bir düşünceyi bin düşünceye ulaştırmalıdırlar. Hem onlara değer verdiğini ortaya koymuş, hem onların inkişafına yol açmış, hem istifade edilecek insanların dairesini genişletmiş ve hem de kendi yanlışlarının çarçabuk düzeltilmesini sağlama mevzuunda önemli bir adım atmış sayılır. Sevk ve idare edenler diğerlerine bu rahatlık ve imkânı verdiklerinde, onlar da şablonculuğun ve basma kalıp şeylerin esiri olarak yaşamayacak, kendi düşüncelerini de ortaya koyacaklardır.”

İdareciler düşünce ve fikirlerin serbestçe ifade edilebilmesi adına ortam oluşturmalı ve fertlere fırsat vermelidirler. Karar alma sürecinde çevrelerindeki herkesin fikirlerinden istifade ederek katkıda bulunmalarını sağlamalıdırlar. Böyle olursa alınan kararlar isabetli olacak, herkes karar alma sürecine iştirak ettiği için, işe sahip çıkacaktır. Sonuç ne olursa olsun menfi manadaki tenkit , dedikodu ve gıybet gibi hallere tenezzül edilmeyecek, varsa ortaya çıkan olumsuzlukların telafisi adına aktif bir gayret içerisinde olacaklardır. Böylece fertlerin inkişafı da gerçekleşmiş olacaktır.  İnkişaf etmiş bu fertler, her şeye alkış tutan ya da menfaatlerine hizmet eden mabeyni humayun olmayacaklar ve yanlışların en hızlı şekilde düzeltilmesi adına çok önemli katkılar sağlayacaklardır.

İşte bu keyfiyete sahip bireyler yukarıda ifade edilen kanunilik, ahlâkilik, şeffafiyet, hesap verebilirlik, yerel-genel dengesi, denetim, temsiliyet ve çoğulcu katılımcılık gibi prensiplere uyulması noktasında en  önemli vazifeyi üstleneceklerdir. Bu insanlar doğru bildikleri konulardaki fikirlerini ifade etmekten kaçınmayacaklardır. Prensiplere uygun hareket edilmediği zaman bunun hesabını sorabileceklerdir. Eğer konuşursam konumumu kaybedebilirim, dışlanabilirim ve grup mensubiyetinden kaynaklanan menfaatlerimi kaybedebilirim, idareci tarafından azarlanabilirim, ayıplanabilirim gibi baskıların etkisi altına girmeyeceklerdir. Prensiplere uymayanları üslubunca sorgulayabileceklerdir. Bu kıvama ulaşmış bireyler karşısında herkes kendine çekidüzen vermek zorunda kalacaktır.

Bir sonraki yazıda, inşaAllah “İsyan Ahlakı temsilcileri ve uslup nasıl olmalı” konuları ile devam edelim…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Osman beye soru
    Hizmet insanların da bu isyan ahlakı hiç olmuş mudur genel manada?
    Daha çok ve sınırsızca itaat ahlakı pompalanmıştır.
    Eminim ki hizmet içinde bu isyan ahlakı gelişkin olsa idi bu kadar kitlesel hatalara düşemez idik.
    Kendi içimiz de ki isyan ahlakı makes bulsa idi toplumda da bir karşılığı muhakkak olur du?
    Meli malı ekleri bol bir yazı.
    Böyle olmadığını olamayacağını hepimiz biliyoruz.
    Sistem ve kurgu buna müsait değil?
    Bence Hizmet içinde neden isyan ahlakı olmaz ve gelişmez diye bir yazı daha yerinde olur
    Emeğiniz de yerini bulmuş olur

  2. Osman hocanın yazısı geleceğin hizmet ehlini tarif etmektedir. Gelecekteki istişarelerde nasıl davranılması gerektiğini ifade eden bu yazı geçmişin hatalarını gözümüze sokmaktadır. Hala ders almayacak mıyız?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin