Hırsızlığı kitabına uydurmuşlar

KHK ile kapatılan üniversitelerden biri de Kayseri’de başta Boydak ailesi olmak üzere çok sayıda hayırsever ailenin himmetleri ile açılan Melikşah Üniversitesi’ydi.

Sayıştay: KHK ile kapatılan üniversitelerin muhasebe kayıtları eksik

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ

Türkiye’nin siyasî ve iktisadî tarihinde 15 Temmuz 2016 tarihi birileri için “Allah’ın lütfu” birileri için de “zulüm ve haksızlıkların miladı” olarak kalacak.

O meşum darbe teşebbüsü üzerinden sis bulutunun kalkması biraz da iktidar sahiplerinin değişmesine bağlı.

15 TEMMUZ’DAN BERİ İŞLENEN SUÇLAR

“Darbe davası” diye takdim edilen davalarda, gözaltı kararından muhakemenin her safhasına kadar usûl ve esaslar tarumar edildi. 26 ay geçmesine rağmen kim suçlu, kim değil berraklığa kavuşturulamadı.

Olan masum on binlerce insana oldu. Güya mahkemelerden naklen yayın yapılacaktı. Halk hainleri tek tek tanıyacaktı.

Değil naklen yayın mahkeme reislerinin müdafi denilen avukatlara bile tahammül edemediği vakalar yaşandı. Üzerine giden Ece Sevim Öztürk gibi gazeteciler, Kemal Uçar gibi avukatlar hapse atıldı.

SAYIŞTAY: MUHASEBE KAYITLARI YOK

15 Temmuz bahanesi ile işlenen suçların fâilleri hukuk ikame edildiğinde ortaya çıkacaktır. Sayıştay’ın 2017 senesine ait teftiş raporunda geçen bir cümle dikkatimi çekti.

Sayıştay şu tespitte bulunuyor: “Olağanüstü hal kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararname ile kapatılarak üniversitelerin kullanımına bırakılan vakıf üniversitelerinden devir alınan taşınırların muhasebe kayıtlarının bulunmadığı…”

Yukarıdaki cümlede geçen vakıf üniversitelerinin isimlerini tekrar hatırlayalım:

1) Altın Koza (İpek) Üniversitesi (Ankara)

2) Bursa Orhangazi Üniversitesi (Bursa)

3) Canik Başarı Üniversitesi (Samsun)

4) Selahattin Eyyubi Üniversitesi (Diyarbakır)

5) Fatih Üniversitesi (İstanbul)

6) Melikşah Üniversitesi (Kayseri)

7) Mevlana Üniversitesi (Konya)

8) Şifa Üniversitesi (İzmir)

9) Turgut Özal Üniversitesi (Ankara)

10) Zirve Üniversitesi (Gaziantep)

11) Kanuni Üniversitesi (Adana)

12) İzmir Üniversitesi (İzmir)

13) Murat Hüdavendigar Üniversitesi (İstanbul)

14) Gediz Üniversitesi (İzmir)

15) Süleyman Şah Üniversitesi (İstanbul)

HÜKÛMET İÇİN DÜKKAN KAPATMAKTAN DAHA KOLAY OLDU

15 özel vakıf üniversitesinin hepsi 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 31 Temmuz 2016 tarihinde kapatıldı.

Tek gayesi kaliteli eğitim vermek olan, Boydak gibi hayırsever ailelerin himaye ve teşviki ile açılan 15 üniversite… Zabıtanın dükkan kapatmasından daha kolay kapatıldı.

Şu satırları yazarken yine elem duydum. Kısa sürede parlayan bu üniversitelerin kapısına kilit vuranların sol yanlarında kalp taşımadıklarını kanaat getirdim.

KHK’da kapatılan üniversitelerin her nevi menkul ve gayrimenkul malları, mal varlıkları, alacakları, hakları, belgeleri ve evrakları Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bedelsiz olarak devredileceği belirtilmişti.

Kapatılan üniversitelerin malvarlıkları ise Hazine’ye devredilecekti.

KHK HÜKÜMLERİNE BİLE RİAYET EDİLMEMİŞ

Sadece üniversite binasından ibaret değildi kapatılan müesseseler. Yurtları, pansiyonları, araştırma merkezleri, enstitüleri, hatta bazılarının hastaneleri vardı.

Kararın hukukîliği su götürse de altında kendi imzaları olan KHK’ya bile riayet etmediklerini iki sene sonra yayımlanan Sayıştay raporundan anlıyoruz.

Sayıştay elinde kalan göstermelik yetkinin de alınacağından endişe etmiş olacak ki birkaç cümleye sığdırmış yapılan aleni ve organize hırsızlığı.

Hırsızlık diyorum, çünkü menkul (taşınır) malların muhasebe kaydı niçin tutulmaz? Geriye dönük sayım yapılamasın diye tutulmaz.

ÇÖP KOVASINA KADAR KAYDI TUTULMALIYDI

15 üniversitede çöp kovasından bilgisayarına kadar on binlerce demirbaşın kaydında noksanlık olmasını işin fıtratı ile izah edebilir miyiz?

Bu üniversiteler neticede millete aitti. Devlet madem “ben işleteceğim” demişse özel mülkiyetten neyi devraldığının kaydını tek tek tutmak mecburiyetindeydi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) adına kamuyu teftiş etmekle mükellef Sayıştay kırık dökük ifadelerle de olsa 15 Temmuz’un akabinde Hizmet Hareketi’ne ait vakıf, dernek, şirket ya da eğitim müesseselerinin nasıl yağmalandığı ilk defa resmî bir dille tescil etti.

Bu saatten sonra o dosyalardan bir netice almak da kolay değil. Devralınan malzemenin kaydı yoksa hangisi kayıp, hangisi değil nasıl tespit edilecek?

CEM UZAN’IN İMAR BANKASI VAKASI MİSALİ

Cem Uzan’a ait İmar Bankası 2004 senesinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredildiğinde bankaya giren murakıpların ilk tespiti şu olmuştu: “Biri Merkez Bankası’nın görebildiği diğeri sadece banka yöneticilerinin görebildiği iki ayrı bilgi işlem sistemi kurulmuş.”

Bunun manası ne idi? Uzan devleti dolandırmak üzere bir sistem kurmuştu. İlk günden bu maksatla yola çıkmıştı. Bankalar arasında on-line bağlantı bile yoktu. Otomatik para çekme makinesi (ATM) de yoktu şubelerde.

Sayıştay’ın vakıf üniversitelerine dair “muhasebe kayıtları yok” tespiti de aynı noktaya varıyor.

Vakıf üniversiteleri devralınırken kayıt tutmayanlar hırsızlığı kitabına uydurmuş.

Aradan geçen iki seneye rağmen TBMM sadece o satır üzerinden harekete geçebilir, hükûmetten bu konuda teferruatlı bir rapor talep edebilirdi.

Tabiî demokrasinin ve hukuk devletinin üzerine beton dökülmeseydi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bu vermiş olduğunuz bilgiyi muhalefet eğer yine görmez veya görmek istemez ise bundan sonraki yıllarda güzel Türkiye’m değil ama Tayyibistan yönetimi her şekilde kendini haklı çıkararak iktidarını devam ettirecek, hesaplaşma da ahirete kalacaktır.

    Bu ülke bunu hak edecek nasıl bir günah işledi acaba ki her geçen gün,bir önceki günü aratıyor???

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin