Hayat orucu ve Bayram   

YORUM | Prof. Dr. ŞERİF ALİ TEKALAN

İlkokul ve ortaokulda dünyanın yuvarlak olduğu gemi örneğiyle anlatılırdı. Çok uzaklardan gelen bir geminin önce bacası, sonra güvertesi, sonra her tarafı görülür. Demek dünya yuvarlak ki bu şekilde görünüyor, eğer dümdüz olsa o zaman aynı anda geminin bütünü görünürdü. Bunun gibi “Her gelecek yakındır” prensibince daha önceden bilinen, duyulan, öğrenilen şeyler bugün de aynen geçerli, bugünün insanları da bunları yaşıyorlar, yaşayacaklar. İnsan, doğuyor, büyüyor, ihtiyarlıyor. Bu prensip hepimiz için geçerli, biz de, başkaları da öleceğiz.

Gemi misalinde olduğu gibi, işte bu da bize bu dünyanın geçici olduğunu, herkesin belli bir süre kalıp gittiğini açık seçik gösteriyor.

Evet bir bayramı daha idrak ediyoruz. Bu ne anlama geliyor? 30 gün oruç tutuluyor, sonunda da bayram geliyor. Yani Yüce Yaratıcı böyle bir sistem yaratmış. Eğer siz nefsinize sahip çıkar oruç tutarsanız, belli sıkıntılara katlanırsanız sonunda sevineceksiniz, bunlar geçecek ve bayramı göreceksiniz. Bu durum böyle devam ediyor. Yaşadığımız hayat da bir bakıma oruç gibidir, ama tutulursa, dikkat edilirse. Okuduğumuz öğrendiğimiz şeyler, Allah’ın emirleri olarak yerine getirilirse bu hayat orucunun da sonunda bir bayram olacak. Fakat bu bayram şu anda yaşanılan üç günlük süreli bir bayram gibi değil, kalıcı sonsuz bir zaman diliminde yaşanacak bir bayram. Allah’ın emirlerine uyarak, bunların da kazançlarıyla o zaman bayram üstüne bayramlar yaşanacak ötelerde inşallah. Allah muhafaza, aksi durumda ise kelimelerle ifade edilemeyen matemler.

Gelin bu bayramda bir yandan sevinelim, diğer yandan bunları da düşünerek hayat orucu içinde olduğumuzu ve bunun neticesinin de inşallah cennet olduğu müjdesini hatırlayalım. Rabbim bizleri umduklarımıza nail, korktuklarımızdan da emin eylesin, ahiret endeksli, Rabbin rızası endeksli, cennet düşünceli bir hayat yaşamaya nail eylesin.

Hayat denilen muammayı iyi anlamak, yani çözmek gerekiyor. İnsanın yaradılışı, insan organlarının mükemmelliği, asla tesadüfe bırakılamayacak bir şekilde mutlaka bir Yaratıcısının olduğu aşikardır. Dış alemde gördüğümüz her canlının her bitkinin, her olayın, gezegenlerin, güneşin, ayın, Samanyolu’nun bunların hiçbirisinin gelişigüzel tesadüf olamayacağı aşikarsa,- ki aşikar-, o zaman bizi yaratan Yüce Yaratıcının da bu yaratmasının altında bir hikmet yatmaktadır. İnsan bu muammayı okumaya, çözmeye çalışmalıdır. Mademki beni yaratan birisi var, -ki var-, benden istedikleri var, -ki var- başımıza her şey gelebilir bunlar kaderdir, kadere inanarak bunları karşılama, ama esas enerjimizi öbür âleme göre endeksliyerek yaşamamız çok önemli. Çünkü burası çok kısa bir süre, ama öbür alem kalıcı buyruluyor.

97 yaşında felsefe profesörü Herbert Fingarette bir mülakatında; “Hayatla ilgili, ölümle ilgili çok kitap yazdım, ama bir türlü hayatı ve ölümü çözemedim” diyor. Çünkü yaratıcı bilinmeden, onun zatî sıfatları, varlığı, tam anlaşılmadan ne hayatın anlamı anlaşılabilir ne de ölümün ne anlama geldiği. Ama biz elhamdülillah bu durumu çözmüşüz, çözmeye çalışıyoruz. Rabbimiz lütfetmiş, anlamışız, anlamaya çalışıyoruz. O zaman bize düşen, bu gerçeklere uygun davranışlar içinde olmamız. Başka insanları da, öncelikle en yakınlarımız olmak üzere, bu hakikatler hakkında uyarmamız, yani yaşatma ideali içinde bulunmamız çok önemli.

Tıp fakültesinde asistanken, genç bir anne baba yanlışlıkla klorak içmiş ve yemek borusu yanmış olan çocuklarını hastaneye getirmişlerdi. Onlara belli bir zaman sonra tekrar gelmelerini ve yanan bu yemek borusunu yavaş yavaş genişletmek için sonda koyacağımızı söylemiştim. Bir pazar günü geldiler. Ben sondayı yemek borusuna yavaş yavaş ve dikkatli bir şekilde yerleştirdim. Bunun bu şekilde bir saat kalması gerekiyor ki yapışan yerleri açsın, genişletsin. Sonra bazı işlerim için kliniğe gittim. Geri döndüğümde bir köşede bu anne babanın ağladığını gördüm. Niye ağlıyorsunuz dedim. “Bu çocuk ölürse biz ne yaparız, biz yaşayabilir miyiz, dünyamız altüst olur” dediler. Ben de evet şu anda tedavileri yapılıyor, bununla da genişlemezse daha sonra bunun ameliyatı da var, merak etmeyin dedim. O anda zamanım da müsait olduğu için yanlarına oturdum. “Evet bu yapılması gerekenlerin hepsi sırasıyla yapılacak ve çocuğunuz da kurtulup normal hayatına devam edecek inşallah” dedim. “Ama bir komplikasyon olarak Allah korusun istenilmediği halde vefat ederse, evet üzüleceksiniz, ama asla söylediğiniz gibi artık bizim için de hayat bitti moduna girmeyeceksiniz, çünkü bu da bir kaderdir. Bir de bu dünyanın sonunda öbür alem var, öbür alem kalıcı bir alem, işte orada çocuğunuzla tekrar buluşacaksınız, ve sonsuz bir hayat yaşayacaksınız. Ama öbür alem için de mutlaka şimdiden hazırlık, plan yapmak gerekiyor ki hem birlikte olunabilinsin öbür alemde, hem de huzur içinde inşallah!”  demiştim. Anne baba bana “Sizin bu anlattığınız şeyleri ilk defa duyuyoruz hayatımızda. Ne kadar rahatlattınız bizi. Çok teşekkür ediyoruz.” diyerek çocuklarıyla beraber ayrılmışlardı.

Kur’an-ı Kerim’de “kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”(Bakara, 195) buyuruluyor. Yani asıl hedefi daima gözümüzün önüne alarak hayatı Kur’an ve sünnet yörüngeli yaşama, eşya ve hadiseleri Kurani makuliyet içinde değerlendirirsek inşallah kendimizi tehlikeye atmamış oluruz.

Sizlere bayramla ilgili değişik şiirler, bayram türküleri yazacaktım ama bunların neredeyse hepsi de üzüntülü, gurbet endeksli, insanın elde edemediği şeyler karşısında keşke onlar da olsaydı, şunlar olmasaydı şeklinde olduğu için hiçbirini bu yazıya almadım. Çünkü bayramın hakkı üzülme değil sevinme, sevinç içinde olma, yaşama sevincini yakalayabilme. Bu sevinç yakalanınca Allah’ın izniyle o zaman engeller çok rahat bir şekilde geçilir ve hedefe doğru giden yolda yanlışlar yapılmamış olur.

Dün geçmiş, yarın şimdilik yok, ama bugün elimizde. Fırsat varken yaşama sevinci içinde bu günü değerlendirelim. Her gün çok daha anlamlı, çok daha değerli, çok daha verimli yaşayalım. Kendimiz yemesek de başkalarına yedirmeye, kendimiz giymesek de başkalarına giydirmeye, kendimiz üzülsek de başkalarını sevindirmeyi gayret edelim. Bunların her birisi bizim için bir kazanma kuşağı. Nasıl ki fiziki egzersizleri yaparak eklemlerimizin ve kaslarımızın sağlıklı kalmasına çalışırız, vücudumuz sağlıklı olur, Aynen bunun gibi yaşatma ideali doğrultusunda da devamlı çalışabilirsek, kendimizi geliştirirsek, bu egzersiz de bizim Allah’ın izni ile ma’nevi yönümüzü geliştirecek ve karşılığını da öbür tarafta göreceğiz. İnsanlardan hiçbirşey beklemeden, esas beklenilmesi gereken O’ndan bekleme, Allah’tan bekleme.

İçinde bulunduğumuz konjonktür (zulümler,haksızlıklar,virus..) veya bundan sonra bulunacagimız durumlar bizi çok farklı hadiselerle karşı karşıya getirebilir. Problem üstüne problem, dert üstüne dert yaşayabiliriz. Bütün bunlar karşısında, iman, ümit, azim, kararlılık ve sabırla bunları aşmalıyız, aşarız da Allah’ın izniyle. Bizden öncekilerin bunlardan daha ağırlarını yukardaki prensiplerle çözdüklerini, bu hayat oyununun karşılığını öbür alemde almak endeksli, Allah’ın rızasını kazanma esaslı, bu yarışı tamamladıklarını görüyoruz. Biz niye olmayalım ki onlar gibi. Haydi gelin bu bayramda esas öbür bayramı kazanabilmenin plan ve programlarını yapalım, birbirimize yardım edelim, aktif-ümit ve aktif-sabırla, iman, azim ve kararlılıkla hedefimize ulaşalım. Ki bizi Yaradan da bunun için yaratmış; “Ben, cinleri ve insanları ancak ve yalnız bana ibadet etsinler (her şeyi Benden bilip, Benden isteyip, Benden beklesinler ve her konuda hükümlerimi yerine getirsinler) diye yarattım.” (Zâriyât, 56)

Herkesin ramazan bayramını kutlar, Rabbimden, O’nun rızasını kazanma endeksli, dünyanın her yerinde cereyan eden zulüm ve adaletsizliklerin, salgın hastalıkların biran önce bitmesini, insanlığın bundan sonra, birbirini anlayarak, birbirini kabul ederek,barış adacıklarından oluşan bir dünyada, kavgasız, savaşsız,adalet içinde  yaşamayı ve böyle bir dünyayı gelecek nesillere miras bırakabilmeyi lütfetmesini niyaz ederim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Değerli Hocam elinize, yüreğinize sağlık.

    İçi boş; malumu ilan yazılar yerine böyle sizinki gibi ufki ve nitelikli yazılara çok ihtiyaç var bence.

    Yazılarınızın devamını ve arayı açmamanızı temenni ederim.

    Saygı ve muhabbetle..

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin