Gurbetçi ölünce nereye gömülsün? [Haber-İnceleme: Hasan Cücük]

Sosyal medyada son günlerde bir video dolaşıyor. Belçika’dan ‘gurbetçi’ İbrahim Ulusoy’un paylaştığı videoda Diyanet’in duyarsızlığına tepki var. Vefat eden yakınını toprağa vermek için Belçika Diyanet Vakfı’na ait cenaze fonuyla Türkiye’ye götüren İbrahim Ulusoy’un, cenazeyi İstanbul’dan toprağa verileceği yer olan Eskişehir’e götüren araçla problemi var. Çünkü ‘araç’ bir minibüs. Tabut, koltukları yatırılmış minibüste taşınıyor. Cenaze aracı yazısı bulunmayan minibüs, yıllarca cenaze taşımış. Ancak cenaze taşımak için standartlara sahip değil. Yıllarca Belçika’da yaşayıp insani muamele görmeye alışan İbrahim Ulusoy, Türkiye’de gördüğü bu gayri insani duruma doğal olarak isyan ediyor. Bu aslında ne ilk ne de muhtemelen son. Gurbetçiler anavatanda toprağa verilmek için uğraştıkça benzer durumlar çok karşımıza çıkacak.

Asıl soru şu: 60 yılı geride bıraktığımız Avrupa serüvenimizde neden hala Türkiye’ye gömülmeyi istiyoruz?

ANAVATANA GÖMÜLMEK İYİ DE MASRAFLI

Rahmetli babam, “Beni köyüme, annemin, babamın yanına gömeceksiniz. Size vasiyetim budur” demişti. Bu sözler tıpkı babam gibi yaşı kemale eren ilk kuşağın tamamına yakınının ağzından mutlaka çıkmıştır. Babam için 40 yıldır yaşadığı Danimarka hala gurbetti. Hele Müslüman mezarlığının olmadığı bir yerde gömülmek ilk kuşak için asla kabul edilmeyecek bir durumdu. Onların “Anama, babama hasret kaldım, bari mezarımız yan yana olsun” düşüncesi, “Mezarımıza Fatiha okuyacak birileri olsun” demektir aslında. Avrupa’da Hıristiyan mezarlığının bir kenarında ‘garip’ yatmak yerine memleketlerinde yoldan gelip geçenlerin okuyacağı Fatiha’dan nasiplenmek isterler.

1970 ve 80’li yıllarda Avrupa’da bulunan Türklerin hem sayısı azdı hem de yaş ortalaması gençti. Elbette ecelin yaşı yok ama vefat edenlerin sayısı günümüze kıyasla oldukça düşüktü. İlk yıllarda anavatana arabaların üstünde taşınan tabutlar, uçakla gönderilir oldu. Bu kez karşılarına çıkan problem maddiydi. Günümüze kıyasla uçak biletleri o yıllarda çok daha pahalıydı. Bugün 100-200 Euro’ya Avrupa’dan Türkiye’ye uçakla gitmek mümkünken, o yıllarda bir kişi en az 700-800 Euro’ya bilet alabiliyordu. Maaşların düşük, biletlerin pahalı olduğu o yıllarda bir cenazenin masrafı en az 4 bin Euro’yu buluyordu. Uçak seferlerinin azlığından dolayı cenazenin Türkiye gitmesi günleri alıyordu.

CENAZE FONU KURULUYOR

1980’lerin ortasından itibaren hem nüfus arttı hem de vefat edenlerin sayısı. Diyanet öncülüğünde bir cenaze fonu kuruldu. Gurbetçi nüfusunun iyice arttığı günümüzde değişik cemaat ve dayanışma derneklerinin de kendilerine ait cenaze fonları bulunuyor. Cenaze fonları yakını kaybeden için kolaylıktı. Masraflar yılsonu üyelere eşit bölünüyordu. Bu bir hizmet olduğu kadar aynı zamanda bir ranttı. Özellikle Diyanet’in kurduğu cenaze fonlarıyla vakfa ait tüm giderler karşılanıyordu. On binlerce üyesi olan bir cenaze fonu sene sonunda üyelerine 3-5 Euro fazla masraf gönderse üye için pek fark etmiyordu ama fonun bütçesine hatırı sayılı bir rakam giriyordu. Diyanet’e ait vakfın kira, kırtasiye, iletişim, emlak vergisi ve personel gideri cenaze fonlarından karşılanıyordu. Dediğim gibi bir ‘hizmet’ olduğu kadar ‘duygusal’ sebepler de vardı. Keza kâr amaçlı kurulan çok sayıda cenaze fonları bile oldu.

Cenazeler Türkiye’ye götürülmeye devam ederken; 2000’li yıllardan itibaren Avrupa’da sayıları giderek artan Müslüman mezarlıkları da oluşmaya başladı. İlk kuşak ‘ille de vatanım’ derken, ardından gelenler için ‘vatan’ kavramı giderek değişime uğradı. Doğdukları ülkeyi ‘vatan’ bilen nesiller, ‘öldüğümde beni buraya gömün’ demeye başladı. Ancak hala Avrupa doğumlu da olsa Türkiye’ye gömülmek isteyenlerin oranı oldukça yüksek düzeyde bulunuyor.

AVRUPA’DA MÜSLÜMAN MEZARLIKLARI

En fazla Türk’ün bulunduğu Almanya’da da sayısı onlarla ifade edilen Müslüman mezarlıkları var. Gurbetçi Türkler, hemen hemen tüm şehirlerde Müslüman mezarlığı kurdu. Ancak bu mezarlıkların hepsi müstakil değil. Bazıları Hıristiyan mezarlıklarının bir bölümünün Müslümanlar için ayrılmasıyla kurulmuş. Hollanda’da ilk Müslüman mezarlığı başkent Amsterdam’da 2012’de açılırken; Belçika’da Müslümanlara ait müstakil mezarlık bulunmuyor. Bu ülkedeki 25 belediyenin mezarlığında Müslümanlar için ayrılmış özel bölüm var. Fransa’da Müslümanlara ait ilk müstakil mezarlık Strazburg’da 2012’de hayata geçti. Fransız kanunlarına göre ülkede dine özel mezarlıklar yasak fakat Strazburg’un Alsac ve Moselle yerel meclisleri yerel kanunlar sayesinde bu yasağı aşarak ülkede ilk Müslüman mezarlığın açılmasına karar verdi. İslamiyetin resmi din olarak kabul edildiği Avusturya’da Viyana Belediyesi başkentin güneyinde Müslümanlara ait ilk mezarlığı Ekim 2008’de hizmete açtı. Danimarka’da ise ilk Müslüman mezarlığı 2006’da açıldı.

Avrupa’da yaşayan gurbetçilerin vefat ettiklerinde genelde Türkiye’ye gömülmeyi tercih etmesine karşılık diğer Müslüman göçmenler Türklerden farklı davranıp bulundukları ülkeye gömülmeyi tercih ediyor. Hıristiyan mezarlıklarının içinde Müslümanlar için ayrılan bölümlerde çok sayıda Arap, Pakistanlı ve Afrikalı göçmene ait mezar bulunuyor. Bunun başlıca sebepleri ise cenaze masrafının yüksekliği, gidilecek ülkenin uzaklığı ve bulundukları ülkenin vatan kabul edilmesi.

TÜRKİYE’YE GÖNDERİLEN CENAZENİN ‘TAKİBİ’ ZOR

Toprağa verilmek üzere Avrupa’dan Türkiye’ye gönderilen cenazelerin başına tatsız olaylar da gelebiliyor. İşte basına yansıyanlardan sadece birkaç örnek.

Almanya’da 2005’te kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Mehmet Güler’in cenazesi, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaşanan karışıklıktan dolayı Bosna’ya gönderilmişti. Erzurum Havaalanı’nda Güler’in cenazesini teslim aldığını sanan yakınları yaşanan karışıklığı defin sırasında fark ederek şok olmuştu. Erzurum’a Bosnalı birinin cenazesi gelirken, Bosna’ya gönderilen Güler bir gün sonra Erzurum’a getirilerek toprağa verilmişti.

Ocak 2012’de Almanya’da vefat eden Ordu’lu Hayriye Kılıç’ın cenazesi memleketinde toprağa verilmek üzere İstanbul aktarmalı Trabzon’a gidecekti. Cenazeye refakat eden yakınları Trabzon’a indiklerinde tabutun uçağa yüklenmediğini öğrenince şoka girdi. Aramalar sonunda tabutun kayıp eşyalar bürosuna kaldırıldığı ortaya çıktı. Gurbetçinin cenazesi gecikmeli olarak Trabzon’a gönderildi.

Nisan 2009’da Avusturya’da vefat eden gurbetçi Mustafa Koç’un cenazesi ise Türkiye yolunda kayboldu. Memleketi Yozgat’ta toprağa verilmeyi vasiyet eden Koç’un cenazesi, THY’nin uçağında bulunamadı. Adeta bir valiz gibi kaybolan cenaze, ancak uzun araştırmalar sonunda ortaya çıkacaktı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin