Erdoğan rejimi, Avrupalı Türklere yapılan hizmetten rahatsız

YORUM | HASAN CÜCÜK

Türkiye, Avrupa’daki gurbetçisine uzun yıllar sadece döviz kaynağı olarak baktı. AKP, kurduğu Yurtdışı Türkler Başkanlığı aracılığıyla sorunlara çözüm bulmak için çalıştığı intibaı verirken, ilerleyen yıllarda bu kurumun Avrupa’da kuracağı “arka bahçesi” Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) için mayalık ettiği ortaya çıktı.

Yurtdışında yaşayan Türklere bulundukları ülkede oy kullanma hakkının verilmesiyle, AKP için Avrupa’daki 2,5 milyon seçmen ‘oy deposu’ olarak görülmeye başladı. 5 milyona yakın Türkiye kökenlinin eğitim sorununa çözüm için kolları sıvayan ise yine Hizmet Hareketi’ne yakın kişilerin açtıkları eğitim kurumları oldu.

Hizmet Hareketi’nin dünya genelinde açtığı okullara savaş ilan eden Erdoğan rejimi, kurduğu Maarif Vakfı aracılığıyla şantaj ve rüşvetle bazı ülkelerdeki okulları gasp etti. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünün hakim olduğu Batı Avrupa’da ise emellerine ulaşamadı. Maarif Vakfı, Batı Avrupa’da okulları gasp edemediği gibi, vakıf olarak da okul açmadı.

Zaten AKP’nin, Avrupalı Türkler’in eğitim durumuyla ilgili bir derdi bulunmuyor. Avrupa’daki birçok ülkede elçilik ve konsolosluk şubelerinde eğitim müşavirliği kadrosu yıllardır boş.

Afrika ve Asya ülkelerinde bulunan Hizmet Hareketi mensuplarının açtıkları okulların bir kısmını gasp eden Erdoğan rejimi, Batı Avrupa’da bu emeline ulaşamayınca fişleme yolunu seçti. Velilerin bir kısmı gözü korkunca çocuklarını okullardan aldı. Türk öğrenci sayısı azaldı ancak başka etnik kökenden öğrenciler okullara ilgi göstermeye başladı.

Yine bulundukları ülkenin yerli çocuklarından da çok sayıda yeni kayıt geldi. “Türk okulu” kavramı değişime uğradı. Okullar bir nevi, her kültürden öğrencinin, yaşadıkları ülkenin eğitim potasında buluşma adresine dönüştü. Devlet okullarında kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğrayanlar, Hizmet Hareketi gönüllülerinin katkısıyla açılan okullarda rahat etti. Sadece eğitime konsantre oldu.

Öncelikle bir noktanın altını çizip yazıya devam edelim: Avrupa’nın hiçbir ülkesinde Türk okulu bulunmuyor. Avrupa’da Türkiye kökenlilerin bulundukları ülkenin kanunlarına göre açtığı özel okullar var. Peki, AKP’nin rahatsız olduğu bu okullar bulundukları ülkeler ve Türkler için ne anlam ifade ediyor? İşte yaptıkları katkılardan bazı başlıklar:

Asimilasyonu engelliyor: Avrupa’da yaşayan Türklerin en büyük sorunu, Türkçe’yi yeteri kadar bilmemesi. Türkçe eğitimi almadığı için anne-babasından öğrendiği kelime hazinesi birkaç yüzü geçmeyen Türkler, bulunduğu ülkenin dilini ‘anadili’ olarak öğrenip kendi değer ve kültürüne yabancılaşıp benliğinden ve kimliğinden uzaklaşıyor. Özel okullara tanınan müfredat ‘esnekliğinden’ dolayı bu okullarda Türkçe anadil eğitimi veriliyor, ‘anadil’in unutulmasının, dolayısıyla asimilasyonun önüne geçiliyor. Bu okullarda dini eğitim verilmiyor ancak müfredatta olan din dersinde İslam ve Müslümanlıkla ilgili bilgiler öğretiliyor. Diyanet İşleri’ne bağlı olarak faaliyet gösteren camilerde hafta sonları dini eğitim veriliyor ancak yaşı 14-15’lere gelenler kurslara uğramıyor. Bu kurslara gidip de yeterli dini bilgi öğrenenlerin oranı oldukça düşük.

Entegrasyonu sağlıyor: Türk hükümeti temsilcilerinin, Avrupa’daki Türklerle her buluşmasında ‘bulunduğunuz ülkeye entegre olun’ diyor ama yine bu beklentiyi bu okullar karşılıyor. Avrupa’da entegrasyon denince kastedilen, vatandaşlık bilinci, eğitim ve iştir. Bu okullarda yetişenler, bulundukları ülkenin kanun ve kurallarına uyuyorlar, başarılı eğitim sonunda iş hayatına atılarak entegrasyon soruna çözüm oluyorlar.

Türklerin imajını değiştiriyor: Avrupa’ya ‘para kazanmak’ için gelen Türkler, uzun yıllar sadece işçi olarak kaldı. Türk denince, Avrupalının çalışmayacağı işlerde çalışanlar akla geldi. Bu okullar bu imajı değiştirdi. Öncelikle Türklerin çalışmak ve küçük işyeri açmak dışında, eğitime de yatırım yapacağını Avrupalılar gördü. Babaları ve dedeleri fabrika işçisi olanlar, üniversite eğitimi alıp saygın birer meslek sahibi oldu. İşe yaramaz adam gözüyle bakılanlar, saygı duyulacak birer vatandaş oluyor.

Kriminal suçlara engel: Avrupa’da Türkler arasında kriminal suç işleyenlerin oranı azımsanmayacak oranda. Eğitim hayatında başarılı olamayanlar veya ayrımcılığa tabi tutulduğuna inanan gençler, yasadışı çetelerin ve grupların ağına kolayca düşüyor. Bu okullarda sadece eğitim değil, rehberlik hizmetleriyle gençlerin suç şebeklerinin ağına düşmesi engelleniyor. Velilerin bu okulları tercih etmesinde en önemli etkenlerden biri eğitim kalitesi yanında suçtan uzak duran bir nesil yetiştirmesi.

İki dilli sorunu avantaja dönüştürüyor: Avrupa’da göçmenlerin eğitim problemi anlatılırken ‘iki dilli öğrenci’ tabiri kullanılır. Burada kasıt, ne geldiği ülkenin dilini ne de yaşadığı ülkenin dilini bilen öğrencidir. Devlet, bu öğrencilerin bulundukları ülkenin dilini yeterli öğrenmesi için ekstra kaynak ayırıp öğretmen istihdam ediyor. Bu okullar sayesinde Türkiye kökenli öğrenciler hem anadillerini hem de bulundukları ülkenin dilini öğreniyor. Avrupa ülkelerine ait uluslararası şirketler Türkiye temsilciliğinde her iki dili de bilenleri istihdam ediyor. İki dilli olmak sorun olmaktan avantaja dönüşüyor. Bu gençler sayesinde Türkiye ile ilişkiler pozitif yönde gelişiyor.

Türkiye imajı değişiyor: Avrupa’dan her yıl milyonlarca turist Türkiye’ye gelirken, tercihleri deniz, kum ve güneşin hakim olduğu sahil bölgelerimiz oluyor. Geriye döndüklerinde Türkiye denince akıllarında kebapla birlikte sahil ve deniz kalıyor. Bu okullarda görev yapan çok sayıda o ülkenin vatandaşı bulunuyor. Türkleri yakından tanıyan bu insanlar, Türkiye’ye giderek kültür ve tarihini öğreniyor. Kültür turistlerinin sayısı artıyor. Türkiye’nin sadece güney sahillerinden ibaret olmadığını, güçlü bir medeniyetin temsilcisi olduğunu öğreniyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin