El koymalara karşı tazminat davası ne zaman açılmalı?

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

KHK’larla “sosyal bir soykırım”a tabi tutulan yüzbinlerce insan hayatta kalma mücadelesi veriyor. İsmi fişleme listelerine geçenler, devlet tarafından “sakıncalı” ilan edildi. Bu sebeple insanlar en temel haklarını bile kullanamıyor.

Geçtiğimiz hafta bu dönemin en çok mağdur edilen ailelerinden İpek Koza Grubu’nun mallarına el konuldu. Melek İpek’e, ‘terör örgütüne üyelik’ ve ‘Sermaye Piyasası Kanunu’a muhalefet’ iddiasıyla 12 yıl 8 ay, Cafer Tekin İpek’e ise 79 yıl 8 ay hapis cezası verilmişti. Bunun böyle olacağını da 5 gün öncesinden Anadolu Ajansı (AA) haber vermişti. Bu da yargılamaların birer formaliteden, tiyatrodan ibaret olduğunu göstermişti…

AKP’nin yargının tamamen rayından çıkardığı Türkiye’de artık herkes “de facto” durumlarla karşı karşıya… Bu noktada akıllara takılan çokça soru var: “Haksız el koyma kararlarına karşı TAZMİNAT DAVASI açılabilir mi? Hesaplarına tedbir konulduğu için borçlarını ödeyemeyen, borçları faize giren, işletmesi kapanan… bir şekilde zarara uğramak isteyen kimseler neler yapabilir? Bu konuda süreler var mı? Yasalar ve İçtihatlar ne diyor?”

Hemen baştan söyleyelim: Hukuk tekrar geldiğinde bütün bu haksız el koymalarla ilgili devlet ve ilgili bürokratlar ağır tazminatlar ödeyecektir. Ama şimdilik acil yapılacakları bu yazımızda ele alalım.

YASALAR NE DİYOR?

“Haksız tutuklama/gözaltı/elkoymalara karşı maddi-manevi tazminat” ile ilgili CMK 141-144. maddelerde düzenlenmeler yapılmıştır.

– Yine CMK’nın 141. maddesine göre “haksız tutuklama/gözaltı/elkoyma, makul sürede mahkemeye çıkarılmama, ölçüsüz aramaya maruz kalma” gibi (11 bent olarak sayılan hallerde) maddi-manevi tazminat istenebileceği ifade edilmektedir.

– CMK m.141/1-j’de eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine; koşulları oluşmadığı halde el konulması;

Veya (yasal koşullara uygun olarak el konulsa bile); eşyasının korunması için gerekli tedbirler alınmaması, elkonulan eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılması, zamanında geri verilmemesi durumunda,

Her türlü maddi ve manevi zararın tazmini için devlete dava açılabileceği düzenlenmektedir…

SÜRELER NEDİR..?

– Devlete karşı açılacak tazminat davaları için de bir süre sınırlaması getirilmiş olup bu da 3 aydır.

– Bu süre; karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren başlar ve her halde kesinleşme tarihini izleyen 1 yıl içinde dava açılması gerekmektedir (Bkz CMK. m.142/1).

– Bu süre hak düşürücü bir süredir ve de bu dava süresinde açılmamış ise red kararı verilir.

– Bu sürenin başlangıç tarihi ise;

Tazminata dayanak olan işlemin yapıldığı soruşturma veya kovuşturma sonunda verilen karar veya hükümlerin (takipsizlik, beraat, mahkûmiyet …) kesinleştiği tarihtir.

– Kesinleşme tarihinden itibaren 1 yıllık süre başlar.

– Kesinleşme tebliğ edildiğinde ise 1 yıllık süreyi aşmamak üzere 3 aylık süre başlayacaktır. (Uygulamada, yoklukta verilen kararlar tebliğ edilmektedir, ancak kararın kesinleştiği tebliğ edilmemektedir.)

– Sanığın veya müdafiinin yüzüne karşı verilen beraat kararları istinaf/temyiz süresinin geçmesi ile kesinleşmekte, ayrıca kesinleşme tebligatı yapılmamaktadır.

(Yargıtay’ın onama kararları da tebliğ edilmemektedir ki onama tarihi kesinleşme tarihidir.)

O yüzden de sürelere çok dikkat etmeli ve iyi takip etmeli… Nitekim bu davalarda “eski hale getirme” yoktur.

YARGITAY İÇTİHADINDA SÜRE…

Evet, CMK 142/1’de 3 aylık ve 1 yıllık sürelerden söz edilmektedir.

Yargıtay kararlarında da bir nüans vardır. Nitekim 12. Ceza Dairesi’nin bir kararına göre “bir kısım tazminat nedenleri konusunda karar verilmesi için esas davanın kesinleşmesini beklemeye gerek yoktur.” (Buna göre, beraat kararlarının kesinleşme şerhi ile birlikte tebliği zorunludur.)

Yargıtay Ceza Genel Kurulu da; 26.02.2013 tarih, E. 2012/9-1384, K.2013/68 Tazminat istemine ilişkin davanın kanuni süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde; “Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine” hükmeder.

Ceza Genel Kurulu’nun 23.03.2010 gün ve 256-57 sayılı kararında da, “sanığın gerek yokluğunda gerekse yüzüne karşı hükmolunan beraat kararının kesinleşme şerhi ile birlikte ilgiliye tebliği zorunlu olduğu” belirtilir.

466 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen üç aylık dava açma süresi, 21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davacı hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır.

Nitekim bir kişi hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği zorunlu olduğundan, temyiz edilmeksizin kesinleşen beraat kararının tebliğ edilmediği sabit ise, davacıya kesinleşmeyi öğrenmek gibi bir mükellefiyet yüklenemeyeceğinden, kesinleşmiş beraat kararının dava tarihinden önce öğrenilmiş olabileceği varsayımından hareketle hüküm kurulması mümkün olmayacaktır.

Elkonulma bahsi noktasında içtihadı değerlendirecek olursak;

Elkonulan malvarlığı değerinin müsaderesi gibi bir talep yoksa, asıl davanın sonucu beklenmeden tedbirin ölçüsüz uygulandığı gerekçesiyle tazminat davası açılabilecektir.

671 s. KHK m.31’deki hüküm gereği elkonulma kararı kendiliğinden kalkmış olmasına rağmen;

– Eşya zamanında geri verilmemiş ise

– Gerektiği gibi korunmamışsa,

– Ya da amaç dışı kullanıldığı için zarar görmüş ise,

*Tazminat için asıl davayı beklemeye gerek yoktur.

TAZMİNAT DAVASINA DAİR DİĞER DETAYLAR

TAZMİNAT TALEP EDEBİLECEK KİŞİLER:

– Elkoyma nedeniyle doğrudan zarar gören kişiler,

– Zarara uğrayan eşyanın sahibi ya da zilyedi olan kişidir,

– Haksız yakalama/tutuklama veya orantısız aramaya maruz kalan kişiler.

TALEP USULÜ: Tazminat talebi bir dilekçe ile yapılmalıdır… CMK 142/3 m’ye göre de dilekçede şunlar olmalıdır:

– Tazminat talebinde bulunan kişinin açık kimliği ve adresi,

– Zarara uğradığı işlemin ve zararın niteliği ve niceliği,

– Bunlara dair belgeler de eklenmelidir.

-Dilekçedeki bilgi ve belgeler yetersiz ise:

– “eksikliğin bir ay içinde giderilmesi”,

– “aksi hâlde davanın reddedileceği” mahkemece ilgiliye duyurulur.

Ve CMK 142/4 m.’a göre; Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece -itiraz yolu açık olmak üzere- reddolunur.

GÖREVLİ- YETKİLİ MAHKEME: Tazminata konu asıl işlem;

– Zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesince yapılmış ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi varsa dava o dairede çözülecektir.

– O yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa davaya en yakın yer ACM (Ağır Ceza Mahkemesi) bakacaktır.

Yargılama, duruşmalı olarak yapılır.

Davacı veya davalı açıklamalı çağrı kâğıdı gönderilir.

Tebliğine rağmen taraflar gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.

Karara karşı davacı, C. Savcısı veya davalı temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir. (Bkz. CMK 142/7-8).

SON OLARAK

Mallarına el konulan, tedbir konulan insanların rızkını arama yolları da engelleniyor. Haklarını aramak için OHAL Komisyonlarına yönelenler ise bir sinir harbine maruz kalıyor… Zira, AİHM ve AB tarafından Hükümet’e el altından tavsiye edilen OHAL Komisyonu aslında “Oyalama Komisyonu” ve de tam da kuruluş amacına uygun hareket ediyor. Bütün bu kısıtlamalara ve hak ihlallerine rağmen mücadeleden vazgeçmemeli, en azından deliller ve belgeler -ileride hesap sorabilme adına- saklanmalıdır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin