Duvar yazılarından adım adım faşizme [Haber-Yorum: Erman Yalaz]

7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Türkiye, içine girdiği terör sarmalından bir türlü çıkamıyor. AKP’nin IŞİD, PKK gibi terör örgütleri yerine adliye ve kolluk güçlerinin mesailerini masum sivillere ayırması nedeniyle her fırsatı değerlendiren örgütler, eylem üstüne eylem yapıyor. İstifa eden yok, sorumluluk alan da… Son bir yılda 30’dan fazla bombalı saldırıda 450’den fazla insan şehit edildi, binlercesi yaralandı. Beşiktaş-Maçka’daki ikiz saldırıda da 44 şehit verildi. Ama ortada bir tane sorumlu yok…

Bombalı saldırının ertesi günü HDP İstanbul binasının da yer aldığı onlarca mekan ve eve baskın yapıldı. İstanbul’daki HDP binasının duvarlarına “Geldik bulamadık” şeklinde yazı yazılması yeni bir tartışma başlattı. Meclis’te yumruklu kavgaya kadar uzanan AKP-HDP gerginliği sürüyor. Tartışma yeni değil. Polisin ya da kolluk güçlerinin terörle mücadele kapsamında savcılık ve hakimliklerin verdiği görevler ya da sahadaki denetim ve mücadelelerinde hukuk dışına çıkıldığını düşündüren bu eylemleri yıllardır tartışılıyor.

Ancak son dönemde açık şekilde işlenen bu suçlara artık müdahale edilmiyor. Hatta eleştiriler hemen polemiğe çevriliyor, teröristlerin yaptığının yanında yapılanın anlamsızlığına dair sözler sıralanıyor. Durum hukuken ve fiilen ne peki?

‘ESEDULLAH BURADA’ YAZAN  ÖZEL HAREKATÇILAR, ‘GELDİK BULAMADIK’ YAZAN İSTANBUL POLİSİ…

Duvar yazılı polis eylemleri ilk olarak Kasım 2015’de kamuoyunun gündemine İdil ve Silvan’da ellerinde sprey boyalar ile duvar yazısı yazan polislerin görüntüleriyle geldi. İdil’de havaya ateş açan Silvan’da duvarlara yazı yazan özel harekat polisleriydi bunlar. Görüntüleri çok tartışıldı. O gün Güneydoğu illerinde duvarlara ‘Esadullah Timi Burada’ yazıyordu. Bugün İstanbul’un göbeğinde bir partinin il binasında ‘Geldik bulamadık’ yazıyor.Kasım 2015’teki tartışmalardan sonra İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelge yazması da çare olmadı bu duruma.

AKP’Lİ SİYASETÇİLERİN HOŞ GÖRMEK LAZIM TAVRI

AKP Genel Başkan Yardımcısı  Mehmet  Özhaseki, “Havaya kurşun atmışlar, tekbir getirmişlerse hoş görmek lazım” demişti kameraların karşısında. Önceki gün de çevik kuvvet polislerine ziyaretinde “Hepiniz şehit olursunuz inşallah” demiş. Kendisi de şehit olmak istiyormuş ama koruma ordusu pek müsaade etmiyor galiba…

Şehitliğin dinimizde özel bir yeri var. Bir insanın dünya hayatında kazanabileceği en üst mertebelerden biri şehitlik. Allah yolunda canını kaybedenlere ‘şehit’ deniyor. Kimse bunu eleştirmiyor. Ancak duvar yazılarına soruşturma açmayan, açsa da sonuç almak istemeyen bir siyasi ortamda bu icraatlar sürüyor. Ne için? Korkutma ve sindirme için. Peki, suçluya kim karar veriyor?

Van’dan Adana’ya, İstanbul’dan İzmir’e birçok şehirde 568 kişinin gözaltına alındığını açıklayan bakanlık, duvar yazısına dair ses etmiyor mesela. Tabi buna ses etmeyince bir siyasi partinin il binası aranırken, cumhuriyet savcılarının neden orada olmadığı, varsa yazılara niye müdahale etmediği, sonradan ne tür işlem yaptığı hiç konuşulmuyor.

JİTEM’İN İNFAZLARI VE İCRAATLARI MI TAKLİT EDİLİYOR

Elbette terörle mücadele hakim, savcı ve kolluğun öncelikli görevi. Ancak duygularını, belki de ‘Esedullah timi’ gibi mensubiyetini öne geçiren bu memurların yarın 1990’larda JİTEM’in yaptığı kötü muamele, işkence, mala ve kişiye zarar verme hukuksuzluğunu hak görmeyeceğini kimse garanti edemez. Uygulamalar bunu gösteriyor. Hiçbir somut delil göstermeden 100 bin kişiyi gözaltına alan, 40 bin kişiyi tutuklayan iktidar, Hizmet Hareketi ile irtibatlı olduğunu söylediği memurlara, ‘kanun dışında bir merciye itaat etme’, ‘onun sözüyle hareket etme’ gibi ithamlarda bulunuyor. Fiilen suç işleyen, duvar yazıları yazanları görmüyor bu zihniyet.

Duvar yazıları işin en masum kısmı. İnfaz, işkence ve kötü muameleyi kendisine hak olarak görmüş ve özellikle son 2 senedir Güneydoğu’da terörle mücadele adı altında ‘kafasına eseni yapmış’ bir kadroyla da karşı karşıyayız. 90’larda bu yolun sonu Susurluk’a çıkmıştı hatırlarsanız…

KYM YAĞMASI DA AYNI ZİHNİ KIRILMANIN ÜRÜNÜ

Polisin ya da kanunu kendi bildiği gibi uygulamak isteyenlerin başka icraatları da yansıyor kamuoyuna. Örneğin geçen hafta Kimse Yok Mu Derneği’nin Gaziantep Şubesi’nin yağmalanması aynı kafanın işi. KHK ile kapatılmış bir derneğin, kimsesizlere topladığı ancak çalışması kanunen engellendiği için depolarda bekleyen emanetlerine musallat oluyor bir grup. Allah’tan polis vazifesini bu kez yapıp, suç üstü yapıyor talancıları.

SUÇ ARAŞTIRILMIYOR, DENETİM YAPILMIYOR

Bu tür olaylarda hukuk ihlalleri şöyle sıralanabilir. Öncelikle suçun veya varsa kabahati araştırmayan iktidarın isteksizliği. İkincisi denetimsizlik. Denetim görevi yapmak isteyen muhalefet ya da medyanın susturulması da buna dahil.

“Silvan’da evlerin duvarlarına, dükkanların kepenklerine, ‘Kurdun dişine kan değdi, korkun’, ‘Türksen övün değilsen itaat et’, ‘Kanımız aksa da zafer İslam’ın’ gibi sloganları yazanlar kimlerdir?” diye soran CHP’li Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesi cevapsız kaldı örneğin. Ortaya çıkan fecaat seviyesindeki görüntülere rağmen vurdum duymazlık sürüyor. Sınırda ölümüne bir vatandaşı döven asker görüntülerine işlem yapılmıyor mesela.

TERÖRİSTİN CENAZESİNİ SÜRÜKLEYENLER AÇIĞA ALINDI AMA…

Şırnak’ta bir teröristin cesedinin akrep isimli polis aracının arkasında sürüklenmesi görüntüleri de 2015’te çok tartışıldı. O dönem iki memurun görevden alındığı açıklandı. Ancak haklarında idari ya da adli işlemlerin devamına ilişkin hiçbir bilgi gelmedi. Olay ilk ortaya çıktığında üstünde bomba olabileceği için bu yönteme başvurulduğu konuşulmuştu. Ancak işin açıkça bölge halkına yönelik ‘psikolojik harp’ çerçevesinde yapıldığı ortadaydı. Terörü meşru göstermiyor kimse. Ancak devletin hukuktan milim sapması, terörün de ekmeğine yağ sürmek demek.

Ağustos 2016’da ortaya çıkan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeğeni ve en yakın koruması Ali Erdoğan’ın motosikletli çocuklara yaptığı muameleler görüntülere yansımıştı. Polisin, hele etkili yetkili kişilerin yanında olanların gücü eline geçirdiğinde neler yapabileceğini gösteren benzeri onlarca hadise var.

HALKI TAHRİK SUÇU YÜRÜRLÜKTEN Mİ KALKTI?

Ceza Muhakemeleri Kanunu’na göre jandarma ve polis gibi kolluk güçlerinin suçlular ve suç mekanlarıyla ilgili mücadele sınırları belli. CMK 116-135. maddelerinde arama el koyma usul ve esasları çok detaylı anlatılıyor. Hiçbir maddede duvar yazısı yazmak yok. Bırakın bir partinin binasına, sıradan bir vatandaşın duvarına yazı yazmanın TCK’daki en hafif cezası mala zarar vermek. Oysa durum daha ciddi. Terörün zirve yaptığı bir ortamda bir başka topluluğu kışkırtma, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu işleniyor aleni olarak.

Bu icraatların görüntü, fotoğraflarının yayılmasıyla yapılan propaganda bazılarına keyif veriyor olabilir. Ancak unutulmamalı hem mevcut yasal düzenlemeler hem evrensel hukukta bu tür icraatlar ayrımcılık, tahrik, kin ve düşmanlığa sevk olarak adlandırılıyor. İnsan haklarının ayaklar altında olduğu, işkence ve kötü muamelenin sıradanlaştığı, kimi yerde devlet politikası haline getirildiği bir ortamda fotoğraflardan büyüyen faşizmi kimse araştıracak vakti de, sorumluluğu da kendisinde bulmuyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin