Doğu’da hayal, Batı’da iş kurmak

YORUM | ALİ DENİZ alidenizeu@gmail.com | @alidenizeu

80’lerde meşhur Banker Kastelli vakası vardı, fırsatları iyi değerlendirip kısa sürede iyi kazanmıştı. Hakkında zamanın medyasında bir sürü şeyler yazıldı, çizildi. Sonra KDV’den vurgun yapan hayali ihracatçılar türedi, bunlar gerçekten sahtekardı tabii. Büyük paralar kazandılar.

Bu vakalar ‘voleyi vurmak’ kavramını besledi. Ne iş yapıyorsun sorusuna birtakım insanlar ‘kovalıyorum’ cevabını verirdi, bu gurur duyulacak bir şeydi!

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Neyi kovalıyor; önce siyasetçiyi sonra kendileri gibi tamahkarları.

Türkiye’nin her dönem en büyük sorunu ‘açgözlüler’ olmuştur ve son zamanlarda buna ‘güce tapanlar’ da eklenmiştir. Virüsten, dolar şoklarından, dış mihraklardan (her ne demekse) daha tehlikelidirler.

90’ların ilk çeyreğine kadar vole vurmayı ‘kovalayan’lar ağızlarının payını ‘sefillikle’ aldıktan sonra gelen nesil kendini okumaya verdi, dershaneler doldu taştı, üniversite kapılarında insanlar birikti. Türkiye’de fakirlik hep vardı ama insanların bundan kurtulma refleskleri her dönem farklı oldu.

Çökmekte(!) olan batı dış mihraklardan anekdot: Amerika’da insanlar market sırasında beklerken bir evsiz kasada bekleyenlere yaklaşıp ‘bana bu battaniyeyi alacak kimse var mi’ diye nazikçe soruyor, hemen bir kişi alabileceğini söylüyor, sırada bekleyen başka biri ‘ben de bir battaniye alabilirim sana’ diyor. Evsiz vatandaş ‘bana bir tane yeter, teşekkürler’ deyip yoluna devam ediyor. Türkiye’nin merkezinde bulunduğu ortadoğu coğrafyasından bu ABD’li evsiz gibi cevap verecek kaç kişi çıkar?

Aslında 2000’lere iyi başlamıştık, IMF sayesinde en şeffaf İhale Kanununa kavuşmuştuk. Bu kanun 16 yılda 186 kere değişti. Dünyada örneği yok!

Gücü eline alan yeni kudretliler bunun altında ezildiler. Ülke bu açgözlüler yüzünden iyice cahilleşti, açgözlülük hastalığı siyasetçiden halka da bulaştı.

AKP son 10 yılda vole vurmada çıtayı epey yukarı taşıdı. Zahmetsizce havadan kazanılan milyarlarca dolar… AKP’nin kudretlilerinin zenginliğinin sınırları hiç kimsenin tahmin edemediği bir seviyeye ulaştı.

Artık üniversite bitirmekle de birşey olunamayacak bir ekonomide yaşamaya başladık. Toplum psikolojisi 80’lere döndü, zenginlerin hemen tamamını bir şekilde ‘voleyi vuran’lar olarak görülüyor.

Dün gecekonduda ailece tek tabağa kaşık sallayan siyasetçilerin, bugün paralarını ‘koyacak yer bulamayacak’ kadar artırmalarını saf saf seyreden ve buna alkış tutan insanlarda nasıl bir psikoloji var sanıyorsunuz?

Toplum Güldür Güldür’deki ‘keşke benim olsa’ diyen Şevket amca modunda. Bir ümitle bize de düşer diye hayıflanarak beklentideler.

Sanayiciligin önderi 94 yıllık Koç Topluluğu’nun borsa değeri 37 milyar dolar. Birde AKP’nin ‘first family’sinin kaç parası olduğunu düşünün.

Türkiye halkı ‘paranın kalanını bir yere sığdıramadık babacim’ diyen bir evladın feryadına(!) empati yaptı.

Artık siz bu halktan alınteri ile çalışan sanayiciye, iş adamına empati yapmasını ve onlara saygı duymasını mi bekliyorsunuz? Kanuna düzene saygılı olup para kazanana bu halk kolay kolay inanmaz, inanamaz, çünkü empati yapamaz. Artık biri zengin olduysa ‘kesin voleyi vurmustur’! Siyasetçinin elinde oyuncak olmuş bir kitle var karşımızda.

Bu iktidar gitse bile en az yirmi sene boyunca artık zihinleri kirlenen Türkiye insanları hayal aleminde yaşamaya devam edecek, çalıştıkları işleri beğenmeyecekler ‘keske benim olsa’ diye diye ömürleri tükenecek. Boylarından büyük harcamalara girip, olmayan paraları ile hayallerindeki hayatları yaşamaya çalışacaklar.

Daha iki hafta önce hükümet tatil kredisi müjdesi verdi! Paranız yok ama kredi alıp tatile gideceksiniz! Metod belli: Al ver, ekonomiye can ver, sonra bankaya geri öderken ne halin varsa gör.

Türkiye’de insanları efsunlamak Avrupa ülkelerine göre çok kolay. Neticede küfür, hakaret eden siyasetçinin prim yaptığı bir yer.

Kültürel kodlarımız bunlar. Ortadoğu’nun şifreleri böyle.

Gelelim batıya;

Batı ülkelerinde yaşamayan başlayan dostlar ‘ayağınızı yorganınıza göre uzatın’. Yukarıda bahsettiğim teorikte çok iyi bildiğimiz ama kültürel olarak pratikte uzak kaldığımız Amerikalı evsizin zihniyetine ihtiyacımız var.

Kültürel kodlarinizdan sıyrılarak artık mensubu olduğunuz ülkelerin hayat tarzlarına şaşırmayı bırakıp adapte olmalıyız.

İngiltere’ye ilk geldiğimde yol inşaatlarını ne kadar yavaş yaptıklarını düşünür kendimce dalga geçerdim. Sonradan gordumki yavaş yapmıyorlar, işi ehli yapıyor, bize göre çok hızlı bile yapıyor ve işi tam olması gerektiği sağlamlıkta kesinlikle eksiksiz yapıyor. Londra’daki kaldırımlar ortalama 40 sene önce yapılmış, ufak tamiratlar dışında hiç değişmemiş.

İşin müslümancası aslında bu değil midir?

Bizlerde yeni ülkelerimizde işlerimizi hakkı ile yerine getirmeliyiz. Kısa yoldan, sınırları zorlayıcı ortadoğu mantalitesi ile hareket etmek uzun vadede zarar verir.

Batıya gelenin ‘history’si temizdir. Bunu temiz tutmak sizin elinizde. Mesela İngiltere’de bir evin elektrik faturası ödenmediğinde o adres kara listeye giriyor. Kiracısı ve ev sahibi değişse bile elektrik şirketini arayıp abone olmak istediğinizde size elektrik vermek istemiyor veya en pahalı fiyattan vermek istiyorlar. 

Yapmayı düşündüğünüz işlerinizi ülkenin yani yaşadığınız ülkenin şartlarına tam uyarak yapın, geldiğiniz ülkede ‘voleyi vurmak’ gibi deyimleri unutun.

Asıl buradan bağlamak istediğim konu da bir sonraki yazıda:  ‘Amazon’da batmak için ne yapmalıyım’.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin