Davutoğlu İslamcılara çare olur mu?

YORUM | ALPER ENDEE FIRAT

İslamcı çevreler Recep T. Erdoğan’ın iliklerine kadar din düşmanı bir şebeke ile yaptığı ittifakın kendi kuyularını kazdığının farkına varmış durumdalar.

28 Şubatçı aklın, üzerine yeşil bir urba geçirerek iktidarı ele geçirdiğini ve kendilerini tasfiye edip Doğu Perinçek’in ‘Cemaatlerin yani İslamcıların kökünü kazıyacağız sözlerinin adım adım gerçekleştirdiğini görüyorlar. Erdoğan-Ergenekon evliliğinin nelere sebep olduğunu ve olacağının geç de olsa farkına vardılar. Mahalleden itiraz seslerinin yükselmesinde ve özellikle Davutoğlu’nun çıkışının arkasında bu var.

Milli Görüş bilindiği gibi İslami bir hareket olarak doğmuş ve devlet gücüne ulaşıp o kanalla toplumu İslami esaslar üzerinde dönüştürmeyi hedeflemişti. Bu anlayışa Siyasal İslam’da diyebiliriz. Devlet, iktidar olmak, yönetmek gibi konulara kafa yoran bu grup, herkesin parti çatısı altında toplanmasının şart olduğuna inanır başka gruplara baskı yapardı. Hatta diğer yapıların kendi kimliklerinden kurtulup parti içinde erimesi gerektiğini dayatırlardı. Ellerinde devlet gücü olmadığı için bunu mahalle baskısıyla gerçekleştirme yoluna giderlerdi. Bu yüzden kendine ait dinamik bir kimliği olan Hizmet Hareketinden hiçbir zaman hazzetmediler desek yanlış olmaz.

2013 yılında Siyasal İslam’ın Türkiye’de kırk yıldır hayal ettiği şeye Erdoğan kalkışınca onun arkasında saf tutuldu. Recep T. Erdoğan, haset ettikleri, her daim kıskançlıkla baktıkları hizmet hareketine devlet gücüyle çullanınca mahalledeki herkes onun yanında yer almış, var gücüyle ona destek olmuştu.

Davutoğlu da siyasi kariyer hesaplarını gerçekleştirmek adına hem hırsızlığa göz yumdu, hem de zulme koltuk değneği oldu. Akademik mugalata yeteneğini zalimin hizmetine sundu. Giyotin başkasına kurulduğunda “Bizim bir devlet geleneğimiz var. Osmanlı’da da bu böyleydi. Devlet için evlatlar bile feda edildi” fetvaları bile üretti. Devran döndü şimdi devletin bekası için onun ortadan kaldırılması gerekince sızlanmaya başladı.

Siyasal İslam’ın iktidar söz konusu olunca hiçbir ilke, ahlaki ya da dini hiçbir kural tanımayacağını, harp hiledir sözünü harp bir ahlaksızlıktır ile nasıl değiştirebildiğini hep beraber gördük. Yüzleri kızarmadan her türlü yalanı, iftirayı üretebilmelerinin yanında, en acımasız zalime de dönüşebildiğini hakkel yakin derecesinde görmüş olduk. Tıpkı Emeviler gibi iktidar için her şeyi yapabilecek, her yolu kullanabilecek bir zihin yapısına sahip olduklarını da müşahade ettik. Siyasal İslam’ın tapındığı tek şeyin iktidar olmakmış, yaşayarak gördük. Devlet gücünü kullanarak toplumu islami esaslar üzerinde dönüştürme hedefi ne pahasına olursa olsun iktidarı koru anlayışına terk etti.

Aynı mahalle Erdoğan’ın iktidarı koruyabilmek için ipi kimlerin eline verdiğinin yeni yeni farkına varıyor. Siyasal İslam, onun eliyle büyük bir fiyaskoya dönüşmüş durumda.

Erdoğan’la birlikte tarihin çöplüğüne atılmak istemeyen bazı İslami çevreler Ahmet Davutoğlu’na yönelmeye başladı. Peki Davutoğlu siyasal İslam için bir umut olabilir mi? Benim bu soruya cevabım çok net, elbette olamaz. Değil Davutoğlu bu saatten sonra hiç kimse siyasal İslam’a bir umut olamaz. Çünkü Siyasal İslam’ın, İslam ile girdiği sınav büyük bir fiyasko ile sonuçlandı.

İslami çevrelerin Davutoğlu ile yeniden bir çıkış aramaları anlamsızlıktan başka bir içerik taşımıyor. Ele geçirdikleri tarihi fırsatı değersiz cam parçacıkları yüzünden heba ettiler. Tıpkı Emeviler gibi Kur’an’ın söyledikleri ile siyasi uygulamalarının çeliştiği her durumda dini terk ettiler.

Tarafgirlik; bütün kitabi olana, Kur’ani emirlere, evrensel değerlere her zaman üstünlük sağladı. Kendi tarafında olmadığı için lohusa kadınları hapsetmekte, doğum yapan kadına kelepçe takmakta, bebekleri zindanlarda atmakta bir beis görmediler. Pirü fani yaşlılara, kadınlara el uzatıldı ve zulme hiçbir itirazları da olmadı. Kendi safında diye kamu malını talan edenlere de ses çıkarmadılar.

Yaşadıklarımızdan gördük ki Siyasal İslamcılar siyasi çıkarı olmayan hiçbir yerde olmadılar. Yine pratik hayat gösterdi ki Siyasi İslam kesinlikle bir ilke ve adalet eksenli değil. Onun hedefinde sadece iktidar olmak var ve dinden anladığı; büyük cami yapmak, televizyonda aşır okumak gibi üç beş simgesel eylem. Adil olma, hakkaniyetli davranma, kamu malına ihtimam gösterme neredeyse gündemlerinde bile olmadı. Bu taraftaysan yezit olmanın, karşı tarafta ise veli olmanın hiçbir önemi yoktu.

Şerrinden korkup kendilerini korumaya aldıklarından dolayı tarikat ve cemaatler AKP’li görünüyor, AKP iktidardan düştüğün gün bir daha asla bir İslamcı partinin iktidar olmaması için ellerinden geleni yapacaklar.

Her yönüyle bir siyasal islam analizi yapmıyorum ancak Kanuni dönemindeki devlet yönetme anlayışının ve fetih ruhunun aynısını bugün de yapabileceklerini düşünmek gerçekten zihinsel bir gericilik değil de nedir?

Maalesef bu hastalıkların çoğu hatta hepsi Ahmet Davutoğlu’nun zihinsel alt yapısında da var ve Erdoğan’ın bugüne kadar işlediği suçların büyük kısmının ortağı.

Zulmünüz, hırsızlığınız bir yana siz çağı okumayı beceremediniz. Bu çağ sizi kusacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin