Cemel’in dili

YORUM | REŞİT HAYLAMAZ

Bugün yaşananlar bana çok tanıdık geldiği için birkaç haftadır bu köşede sizlere, Cemel’i resmetmeye çalıştım. 

Doğru, Cemel çok acı, vahim bir hâdise!

Başka bir doğru daha var ki Cemel’e gidenlerin hiçbirisinin niyet ve hedefinde böyle bir sonuç yoktu!  

Şüphesiz böyle bir sonucu, hakikat sevdalısı hiç kimse istemez. Ne var ki dün yaşananlardan ders alıp durduğu yeri netleştiremediğinde insan, Cemel’de olduğu gibi kendini hiç istemediği yerde de bulabiliyor!

Öyleyse, aynı delikten bir daha ısırılmamak için Cemel’in çığlık olup haykırdığı realitelere kulak vermek zorundayız.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bunca hâdiseden kimin ne anladığını bilemem; ancak Cemel bana diyor ki:

Öncelikle dilini tut: Taraflarını Allah’ın bağışlayıp Cennet’ine aldığı insanlar hakkında mesnedsiz konuşma. Hem, “Sahâbe” keyfiyetini hâiz bir kıymetin kadrini tartacak teraziye mâlik değilsin ki! Ömer İbn-i Abdülazîz’in dediği gibi “madem ki o günlerde yaşatmamak suretiyle Allah (celle celâlühû), dökülen kanlardan elimizi korudu; öyleyse bugün bize düşen, konuşarak dilimizi kirletmemek, ayrı bir vebale girmemektir!”

Her duyduğuna inanma: Yollara Cemel taşları döşeli ve bugün de ortalık, fısk u fücûrdan geçilmiyor; üstelik, gelen haberlerin kısm-ı a’zamîsi “fâsık” patentli. Malum, fâsıkın getirdiği haberi tetkik etmeyi bize Kur’ân emrediyor. Üstelik, işin başından beri “yalan” üzerine kurulu bir dünya var karşımızda. Seyelân halinde sökün edip üzerinize gelen bir septik varsa, muhtevanın ne olduğu bellidir! Dün itibariyle Hazreti Osmân (radıyallahu anh) adına mektup yazıp altına sahte mühür basan, Hazreti Âişe (radıyallahu anhâ) ve Hazreti Ali (radıyallahu anh) adına valilere talimatlar tertip eden ve Hazreti Talha (radıyallahu anh) ile Hazreti Zübeyr’in (radıyallahu anh) adına belge tanzim edenlerin, meydanı boş buldukları bugün boş duracağını mı sanıyorsun?

Her duyduğunu başkasına aktarma: Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) açık beyanını duymayan yoktur: “Her duyduğunu başkasına taşımak, günah olarak kişiye yeter!”

Başkasıyla ilgili sana gelenlerin bir benzerinin de senin adına başkalarına taşındığını unutma: Kur’ân’ın nüzûl ikliminde yetişmiş ve risâlet mektebinden vasıtasız ders almış Ashâb-ı Kirâm’ı (radıyallahu anhüm) bile can kardeşine kılıç çeker haline getiren aynı “kumpas” bugün de sahnede. Düne kadar ıspanak renklerin gündemi olan psikolojik harp, artık yalı ve köşklerin sıradan konusu. Dün, ‘kefenini soyup üzerine taşlar koydukları “yiğidin” yeniden ve kendisi olarak kalkışı’ karşısında çılgına dönenlerin körüklediği mazi derinlikli bir oyunun hedefindesin. Dünden bu yana birbirini didikleyenlerin ittifak edişlerine de şaşırma. Çünkü sen, ortak hedefsin! 

Duygularınla hareket etme: Hissî temele dayalı kardeşliklerin kırılganlığı daha kolaydır; kardeşliğimizin ebed müddet devamı için mantıkî bir temele oturtulması şarttır. Şunu bil ki duygularını açığa vurduğun yerde, “Gassân” meliklerinden mektuplar gelir. Ne yazık ki herkeste, onu yırtıp yere çalacak bir Ka’b İbn-i Mâlik (radıyallahu anh) iradesi yoktur! 

Öfke ile hareket etme: Allah (celle celâlühû), sürpriz gelişmeler karşısında kabaran öfkesini yutkunan ve bu durumda bile muhatabını affetmesini bilen mü’minin fiiline ayrı bir kıymet veriyor! 

Niyetin gibi üslubun da doğru olsun: Niyetin hâlis, talebin de hak olabilir; ancak yürüdüğün yol hakikat gamzeli değil ise maksadın aksi bir sonuçla karşılaşma ihtimalin yüksektir. Hakikat arayışının üslup yanlışlığına kurban olmaması için yol tercihindeki titizlik de ayrıca önem arz eder. 

İletişim yollarını kapatma: Kültürümüzde, “kapıyı kıyı kaşık bırakmak” şeklinde güzel bir söz var ki aynı muhteva, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) beyanlarında da yer alır: “Sevdiğin insanla mesafeli ol; ola ki bir gün düşmanın olur! Düşmanın ile olan mesafeyi de koru; ola ki bir gün dostun olur!” Şunu bil ki başlangıç itibariyle zor ve zamana bağlı olsa da “diplomasi”, problemlerin problemsiz veya en az problemle çözümünde en temel unsurdur. 

Ortada tadil edilmesi gereken bir yanlış görmüşsen — ki herkes insandır ve insanın olduğu yerde hata da olabilir — mert ol ve tedaviyi de muhataplarında ara. Aynı zamanda bu, niyetinin halis olduğunu gösteren bir mü’min ahlakıdır! Üstelik, dâhildeki problemin çözümünü hâriçte aradığın sürece sadece problemi büyütmüş, fırsat avcılarının ekmeğine yağ sürmüş olursun.

İhtiyat, itidal ve teenniden ayrılma: Gündemine gelen her konuyu, önüne konulan terazilerde değil hakikat mizanlarında tart. İhtiyat, itidal ve teenni, Nebevî takdirli bir mü’min ahlakıdır.

Genellemelerden kaçın: Herhangi bir olayda realite ne ise onun dışına çıktığın her ân, başka bir haksızlık irtikâb ediyorsun demektir. 

İşine odaklan ve işin olmayanı iş edinme: Böylesi günlerde gündemine gelen birçok konunun, seni yarıştan düşürmek için kurgulanmış olabileceğini de hatırından çıkarma. Unutma ki bugün yapılması gerekeni “bugün” yapamazsan, yarın yapman gerekene de zaman bulamazsın! Şartlar ne kadar çetin olursa olsun biz, bugünü yaşıyoruz ve gününü inşâ edemeyenin yarını da hebâ olur! 

Hudeybiye’de sesini yükselttiği için ömür boyu tevbe ve istiğfar ettiğini, nafile namaz kılıp tasaddukta bulunduğunu söyleyen Hazreti Ömer (radıyallahu anh) ile Cemel her aklına geldiğinde seccadesi ıslanıncaya kadar ağlayan Âişe Validemiz’in (radıyallahu anhâ) pişmanlıkları kulağına küpe olsun! Henüz hâdiseyi yaşarken bazen hakikat görülemeyebilir ve sen, suyun bilerek bulandırıldığı bu demlerde tehevvürden uzak dur ve bir hakkı savunacağım diye başka haklara girme. 

Bu maddeyi de kefesinde yumurta olanlar için yazayım: Böylesine fırtınalı günlerde vazife yapmak, her yiğidin harcı değildir. Önüne gelenin didiklediği zeminde boyunduruğu kaldırmak için Allah (celle celâlühû) seni tercih etmişse bu, ayrı bir mesuliyet, başka bir ciddiyet gerektirir. Bu nazarla Hudeybiye’ye bakabilirsen, seni, niyetini ve önüne koyduğun hedefleri kavrayamayan samimilerin de sesini yükseltebileceğini görürsün ki bu durumda, Ümmü Seleme Validemiz (radıyallahu anhâ) gibi bir duruşla işe koyulmak gerektir. Unutmamak lazım ki ‘atıyyelerini ancak matıyyeleri taşır!’ Ortalığı kasırgaların kasıp kavurduğu, dalgaların azgınlaşıp gemiyi savurduğu demlerde Hazreti Ali (radıyallahu anh) hassasiyet ve duruşu gerekir ki Bediüzzaman Hazretleri’nin O’nun (radıyallahu anh) hilâfet günleri için yaptığı yorum, kanaatimce bugünkü yükü kaldıranlar için de geçerlidir; böylesine fırtınalı günlerde bir tavzif varsa, Allah’ın muradı da başka demektir!

Biraz teemmül, biraz dikkat ve bir miktar basiretle daha çok şey söylenebilirdi. Şüphesiz söylenecektir de!

Hatta muhtemeldir ki her bir maddeyi ayrıca yazı konusu yapmak da gerekebilir. 

Ancak yazıya başlarken de ifade ettiğim gibi niyetim, ne kimseye akıl vermek ne de kendi anladığımı başkasına dikte etmek! 

Ben, Cemel’in bana söylediklerini listelemeye çalıştım. Umarım, bu cümlede benimle ittifak halindeki ihvanıma da faydası olur.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Hocam kusura bakmayın ama ortada ciddi problemler var iki ordu eline kılıç almış meydanda savaşacak ama siz “ Cemel’e gidenlerin hiçbirisinin niyet ve hedefinde böyle bir sonuç yoktu “ demişsiniz o zaman böyle bir sonuç doğmayacaksa niye silahlandılar? , niye kılıç kuşandılar ?? Ayrıca “ Ömer İbn-i Abdülazîz’in dediği gibi “madem ki o günlerde yaşatmamak suretiyle Allah (celle celâlühû), dökülen kanlardan elimizi korudu; öyleyse bugün bize düşen, konuşarak dilimizi kirletmemek, ayrı bir vebale girmemektir!” bu maalesef ehl-i sünnet itikadında ciddi yer edinmiş bir anlayış fakat bu anlayış insanların tarihten ders alma konusunda önünü kapatıyor diye düşünüyorum.. Cereyan eden olayların tamamı siyasi hadiseler .. Şia ve Ehli sünnet olayları bir tarafa çekmek için oldukça bol miktarda sahte hadislerede yönelmişler mesela peygamber kendi akıbetinden korkarken nasıl 10 kişi cennetle müjdeleniyor veya “ birini öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir derken sahabe bundan beri tutuluyor üstüne birde haklı olana 2 haksız olana bile 1 sevap yazılıyor..böylece sahabenin hata yapma ihtimali “sıfırlanıp” kutsallaştırılarak yapılan yanlışlar görmezden gelinerek ders alma ihtimalı maalesef ortadan kaldırılmış olunuyor..Mesela Hz Osman’ın akrabalarını devlet kademesine yerleştirmesi hatta bu akrabalarından bazılarının dinden irtidat yani çıkması.. kimin kabul edeceği bir hadise .. Bu konuda sus pus olanların Erdoğan’a damattan dolayı birşey deme hakkı yok çünkü adamın örnek aldığı sağlam bir dayanak var..ayrıca Hz Osman şehid edilirken o koca mekke halkı yani sahabeler resmen katledileceklerini anlamalarına rağmen bu katliamı engellemeye pek çalışmamışlar.. şimdi bunuda mı görmezden gelelim? diğer bir örnek ise Hz Aişe’nin Hz Ali ile çarpışması veya Muaviye’nin Hz Ali ile savaşı… bunların hepsi siyasi hadiseler ama maalesef ehli sünnet bu olaylın hepsini bir din teolojisine oturtturarak işin içinden ders alma imkanını oldukça sınırlamışlardır.. sahabeler bir birini öldürünce sevap ama sıradan bir vatandaş birini öldürünce cehennemlik diyen bir anlayış oluştu maalesef. Bir yemenli sıffın savaşında karşı tarafında ordusunda yemenlilerin olduğunu anlyınca “siz peygamberden sonra Ebu bekiri , Ömer’i ve Osmanı seçtiniz ve bizede seçerken hiç danışmadınız varın bu mevzuyu aranızda çözün bizde daha sonra kimi seçtiğinizi söyleyin bu kureyşin kendi meselesi bize ne “diyerek olayı özetlemiş. Ama savaşan iki tarafın sahabelerden müteşekkil olması maalesef ehli sünnetin her hataya kulo üretmesi şia’nında bir tarafı aşırı yermesi gibi tarf girlikler doğurmuştur.. Ehli sünnet Hz Osmanın şahadetini , Muaviye ile Hz Ali arasındaki savaşın arka planında ve iran’ın şialığa kaymasını hep ibni seb’e denen şahsa bağlamıştır ama tarihi kaynaklar bu şahıs sadece bir yerde geçmektedir..yani ehli sünbet burada sanal bir şahsiyet üreterek tüm hataları sahabenin değilde bu kişinin olduğunu söyleyerek olayı kapatmak istemiştir.. bu nedenle imam hüseyin’in katlediği güne bile aşğre dağıtarak ne yaptığını bile pek idrak edememektedir.. bu bir akıl tutulması zaten . Emeviler Yezit’in yaptığı katliamı örtmek için aşure şenlikleri düzenlemişlerdir . buda bile bile 10 muharremde düzenlenerek aynı gün katledilen imam Hüseyine yaptıklarını bir güzel sıvamışlardır..ondan sonra camilerde dinlemeye alıştığımız yok 10 muharremde nice hadiseler olnuş hikayeleri.. bunlar emevi dininin artıkları işte…bir inanç nasıl “ Ali haklı ama Muaviyede haksız değildi” diye bilir .. bu en basit hukuk kuralına bile ters .kaldıki tabiinden hasan basri muaviyeyi 5 sebebten dolayı hesabının ağır olduğunu belirterek bir sabahenin bile katili olduğunu söylemiştir…bu mantıkla günümüz gençlerine din anlatamayız ..buradaki kastım sahabeleri eleştirmek değil .. nasıl tarihten örnek alarak aynı hataları tekrar etmememiz gerektiğidir. Hz Ömerin oğlu Ömer şehid olunca katili ve yanındaki 2 kişiyide öldürerek katil olmuştur. Hz Ali kısas uygulanmasını isteyince araya bazı sahabeler girerek daha halifeliğinin ilk hadisesinde Hz Osmanın adaletten caydırmışlardır.. aslında Hz Osman bu tavizi vererek işinin zor olduğunu göstermiştir..yoksa onlar bir ümmetti gelip geçti ..Sahabeleri kusursuz hatasız ve saçma bir romantizim eşliğinde anlatmak hiç kimseye fayda sağlamaz adamlar kılıçla savaşa gidiyor bir birlerini kesmeye .. birileride aslında öyle değildi diyerek hataları halının altına süpürüyor .. bu iyi miyetli bir yaklaşım olabilir ama unutmayınki sahte dahislerin büyük bir bölümüde insanları dine ısındırmak iöin uydurulmuştur..

    • Kusura bakma Darbaz efendi, kafan baya karışık.
      Niyetin bilmiyorum !!!???
      Bu kadar gelip geçen Alim ve Allah dostu ile bizler, senin bildiklerini bilmiyoruz, hepimiz hain ve ahmak ve düzenbazmışız gibi konuşman,
      Biraz sapık ilahiyatçıların
      Biraz inançsızlık damarından beslenen adamların
      Biraz düzenbazların
      Biraz hilebazların
      Biraz Acembazların
      Fikrinden etkilenmişsin gibi geldi
      Sayın Darbaz!
      Bence kim o fikirleri sana aşılamaya çalıştıysa, dostun değil,dünya ve ahiretteki düşmanın.
      Çünkü
      1. Ehli Sünnet sahte hadislere yönelmiyor
      2. Peygamber Efendimiz(s.a.v)( bu arada peygamber denilmez ) kendi akıbetinden endişe etmiyor, bizim akıbetimizden endişe ediyor. Bütün Peygamberler(a.s) de öyle.
      3. Hem Hazreti Osman’ı eleştiriyorsun hem de sahabelerin ona sahip çıkmadığını eleştiriyorsun.
      Bir de Hazreti Osman Mekkede değil Medinedeydi. Mekkedeki sahabelerle arası birkaç günlük mesafedeydi isteselerdi de hemen yardıma gidemezlerdi Mekkedekiler.
      4. Halifelerin seçimine Kureyş’in iç meselesi olarak bakmak ve bir kabileciliğe indirgemek büyük saygısızlık. Tam tersine, Peygamber Efendimizimizin özel yetiştirdiği ve İslam’ın geldiği ilk günden itibaren, malıyla-canıyla her şeyiyle fedakarlık yapan İslamın kahraman mücahitlerinin seçimiydi. İleri gelen sahabelerin çoğunluğun ortak görüşüyle. O Yemenlinin ve benim senin gibi sıradan birisinin görüşüyle değil.
      5. Ehli Sünnet olayları kapatmak için değil, dost görünümlü düşmanlara dikkat çekmek için ve sendenmiş gibi yapıp, seni yoldan çıkarmak isteyenlere her zaman dikkat çekmek için, olayların bu noktasına ehemmiyet veriyor. Çünkü bizim çıkarmamız gereken en önemli ders budur.
      6. Hazreti Hüseyin(r.a), Peygamber Efendimizin mübarek torunu, Hazreti Ali ile Hazreti Fatıma’nın gülü, Seyyitlerin babası ve göz nurumuzdur.
      Ehl-i Sünnet, aşureyi Hazreti Hüseyin’in katledilişini kutlamak için değil, Hazreti Nuh’un tufandan kurtuluşu ve diğer Peygamber Efendilerimizin kurtuluşunu kutlamak için yaparlar.
      7. On Muharrem(aşure günü), Peygamber Efendimiz’den günümüze kadar kesintisiz gelen ve birçok sahih hadis ile de sabit olan mübarek bir zaman dilimidir. Ayrıca aşure gününde, Müslümanlar kutlamadan ziyade, oruçlu olurlar.
      Yahudiler bile bu günlerin doğruluğuna şahitken ve onlar da bu günde oruç tutarken, nasıl aşure gününe ve ondaki hadiselerine, Emevi dininin artıkları dersin. Ve Camilerde anlatılan hikayeler(yani yalanlar) dersin.
      8. Bence sizin bu düşünce yapınızla, gençlere dini anlatmadan ziyade , dini kendinize anlatsanız daha doğru bir iş yapmış olursunuz.
      9. Peygamberler(a.s)den başka kimseye hatasızdır demiyoruz. Ve Sahabeye karşı saçma bir romantizme de sahip değiliz. Sadece Peygamber Efendimizin(s.a.v) mübarek arkadaşlarına ve kendi terbiyesinde yetişen mübarek sahabelerine, talebelerine, akrabalarına, Allah’ın emrettiği şekilde, hüsnü niyetle, edeple, saygıyla ve sevgiyle yaklaşıyoruz.
      Sahabeye sevgisi ve saygısı olmayanın, ve onlar hakkında ileri-geri konuşanların, Paygamber Efendimiz’ e sevgi ve saygısı olmaz olamaz, Kur’an-a karşı inancı olmaz olamaz. Allah’a karşı imanı olmaz olamaz. Bunların hepsi zincirleme birbiriyle bağlantılıdır. Birine saldıran hepsine saldırmış sayılır. Farkında olsun ya da olmasın.
      Bunu size değil bu düşünceye diyorum.

      • Ali Bey!! Kafamın karışık olduğu yerleri söylersen net bilirim. ben her şeyi içimden geldiği gibi söyledim.. Bunca alim demişsin gelip geç onlar bilmedide sen mi biliyorsun gibi “klasik” cevaptan ziyade karşındakinin fikrine bile saygısı olmayan bir cevsp vermişsiniz
        1- sapık ilahiyatcilar, düzenbazlar, ve acem uşaklığı gibi çirkin ifadeleri size iade ediyorum bunlar “ Haşa Allah’ın yerine geçip onun yerine “karar verme” garabetidir.. herkes hakikati ahirette görecek .. Allah insana kendisini inkar etme hakkı bile verirken siz kabul etmediğiniz görüşleri toptan bir çuvala koyup konuşamazsınız..
        1- EHLİ SÜNNET SAHTE HADİSLERE YÖNELMİYOR
        kütübü sittedeki tüm hadisler sahih mi ? bunların içinde senedi zayıf veya kuranla çelişen hiç hadis yok mu? buna en küçük bir cami hocası bile güler.. ilmi olmayan biri sırf kütübü sittede yazıyor diye bu hadislerle amel etme durumu sizce hiç yok mu ?
        ( bu arada kütübü sitte önemli bir eserdir)
        2- PEYGAMBER DENİLMEZ
        bunu herkes bilirki Allah rasulu’nün kendi ismi olan Muhammed (as) ismi kullanılırken salavat getirilir. yoksa peygamber deyince salavat getirme şartı yok.. herşeyi biliyorum modunda cevap vermişsiniz sizin kadar hassasiyet bizdede var
        3- Hz Osman medinede şehit edilmiş özür ben mekke demişim.. peki şunu açıklar mısınız . hz Osman evinde kaç gün muhasara altında kaldı ve medine halkı niye Hz osmana sahip çıkmadı ? kaldıki Hz Ali hz osmanın şehit edileceğini bildiği için ondan işgalcilere karşı savaş yetkisi istedi.. mekke halkı niye gelip şehit edileceği belli olan Hz osmana sahip çıkmadı .. çünkü hz osmanın uygulamalarından ciddi rahatsızlık vardı.. tabi bu o koca sahabeti şehit etme sebebi gösterilemez .. ama oda bu memnuniyetsizliğe karşılık peygamberimizin yanından uzaklaştırdığı ayetleri tshrif eden Hakem adlı münafığı kendine bsş danışma yaptı.. ve bu hakem sahte mektuplar yazarak hz osmanın şehadetine sebep oldu? Ama hz osman bu münafığın azledilmesine bile karşı çıktı.. Hakemin affedilmesini ne Hz ebu bekir nede hz ömer kabul etmiştir ama hz osman akraba zaafiyeti olduğu için kabul edip yüklü para vermiştir..Hz osman akrabalarını büyük görevlere getirmesi bir zaafiyee değilse Hz Ali ve diğer sahabeler niye defaatle hz osmanı uyarmış ozaman?
        4- Halife seçiminde ehli sünnet kaynaklarda dahi kolayca mevcut bulunacbilecek hususlardan birisi kabilecilik
        Hz Ali hz Abbas tarafından halife adayı olmadı için ciddi baskı görmüştür bunun sebebi halifeliğin haşimoğullarında kalmasıdır. diğer taraftanda Ebu sufyan ümeyyeoğullarının halifeliğe seçilmesi için ciddi kulisler yapmıştır.. buda bir yönüyle normaldir .. ama kimse prygamber efendimizin milliyetcilik , kavmiyetcilik gibi bir fitmeyi o topraklardan tamamen söküp attığını iddia edemez . zaten vefastımdan sonra dindrn dönenler bile olmuş ..
        6-AŞÜRE HADİSESİ
        Hz peygamber yahudilerin oruçtuttuğunu görür ve neden oruçlu olduklarını sorar . Yahudilerde hz Musa ile ilgili bir olayı anlatımca efendimiz biz hz musayı sevmeye sizden daha layıkız der ve 10 muharremde oruç tutar.. bu hadise hariç sizin tabirinizle camilerde anlatılan olayların 10 muharremde olduğuna dair bir hadis veya ayet sunabilir misiniz?
        Emeviler okadar dini tahrif ettilerki , hz hüseyinin şehadet günü olan 10 muharremde aşüre şenlikleri düzenlerlerdi ve buna ciddi önem veririlerdi , böylece muharem ayında olan tüm hadiselerin hepsinin 10 muharremde olmuş gibi camilerde anlatmaya başladılar.. yoksa emevilerin Muaviyeyi Hz Ali konusunda temize çıkarmak için hadis uydurduğu ufak bir araştırmaya bakar …
        8- Dini gençlere anlatma hususu
        Bu din sizin anladığınız şekilde islam diyarı türkiyede anlatıldığı için gençleri dine yaklaşımı ortada. Siz tarih ilmine bile saygı göstermiyorsunuz .. ortada bir devlet başkanının halifeliği azledilmiş bir vali tarafından yalan vr hilelerle elinden alınmışken adaletin belini kırıp “Ali haklı ama Muaviyede Haksız değildi” diyerek bir garabetin içinde dini mübin islamı boğuyorsunuz .hak bir tanedir ..sen okadar iyi biliyorsan Tabiinden Hasan Basrinin Muaviye için nedesiğini oku Hasan basri Muaviyenin önemini bilmiyormuydu da ahirette hesabını veremeyeceği işler yapmıştır diyor. Hasan basri 5 muaviye için 5 madde sayar bunlardan biri Sahabeden Hucr bi adiyy i öldürmesi ve Yezit gibi birini yerine tain etmesini gösterir. islamın içine saltanatı sokan ve bınca senedir taht kavgalarına yol acan muaviyedir .. bunu göremeyen bir inanç sistemi günümüzde kimseye birşey anlatamaz artık yaşadığımız yüzyılda bir alim birşey anlattı diye bu yüzde yüz doğrudur diye alacaksak “ ümmetin bekası için azınlığın hakkı gasp edilebilir” fetvasını siz kabul edebiliyor musunuz? bu fetvayı büyük alimler vermiş ne yapalım Türkiyeyi terk edenlere Hayrettin karaman bu fetvayı vermedi mi ? niye ozaman kabul etmiyorsunuz bu fetvayı.. güldürmeyin milleti kendinize.. kim kabul eder bu fetvaları.. kardeş katili gibi 1 yaşındaki şehzadelerin katline kılıf uyduran bir milletiz biz.. halen bu katliamlar savunulmuyor mu? bunlar fetvalarla yapılmadı mı? bunlar doğru mu peki?

        Sonuç olarak
        Benim peygamber ve sahabe sevgim sizin gibi olmak zorundada değil ahmet kurucan bey bir yazı dizisi yazmıştı.. aslında doşaylı olarak şunu demişti Efendimizin 23 yıllık yaşantısından başka bir örnek alınmamalı diye. çünkü sahabeler efendimizden sonra ciddi yanılgılara düştüler bölündüler ve parçalandılar sonuçta bunlarda insandı ve eski alışkınlıklar ve asabiyet tekrar zuhur etmişti.. yoksa Hz Ammar Hz Osmanın kapısında isysncılarla beraber onun kanı için niye kılıçla bekliyordu..

        BUNLARI ANLATMAMIN TEK SEBEBİ SAHABRYİ KÖTÜLEMEK VEYA KARALAMAK DEĞİL OLAYLARA TARİH İLMİ İLE BAKMASSAK İBRET ALAMIYOR VE AYNI HATALARI YÜZYILLARDIR TEKRARLIYIP DURUYORUZ.. maalesef ehli sünnet anlayışı bu olayların dini değilde siyasi anlaşmazlıklardan dolayı çıktığını görmek istememiş.. örneğin Hz ebu bekire 6 Ay bist etmeyen hz ali onun yerine halife olsa dinde bir eksilmemi olacaktı ? tabiki hayır bu sahabenin bir siyasi tercihi idi ve hz ebu bekiri seçti.. günümüzde işid gibi örgütlerin bir yönüyle ortaya çıkması veya insanlarış şiilğe veya deizime kaymasında sizce bu yaşananların hiç mi etkisi yok

  2. Reşit Hoca Hizmet için statükonun savunucusu olarak Hz Peygamber ve sahabe dahil her şeyi kendi düşünceleri için eğip bükebilir ne var bunda değil mi?
    Bu bir okuma çeşidi.
    Gözünüz de nasıl bir gözlük varsa dünyayı öyle görürsünüz

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin