‘Bu bir kopuş değil, kavuşma’

BASRİ DOĞAN | AMSTERDAM, TR724

15 Temmuz darbe girişiminden sonra çok sayıda bilim insanı ülkeyi terk etti. Bağımsız araştırmalarda bunu doğruluyor. Bu isimlerden biri de Kasım Gül. Bir yıl önce Hollanda’ya göç etmek zorunda bırakılan Gül, Afrika’da beş yıl, Çekya’da 5 yıl, Tayland’da iki buçuk yıl Fizik ve Bilgisayar dersleri veren bir bilim insanı. Gasp edilmeden önce 3 yıl Gediz Üniversitesi’nde astronomi ve robotik çalışmalar yapan Kasım Gül, şimdilerde yeni bir hayat kurma çabasında olduğunu söylüyor.

Hollanda’da kısa bir süre içerisinde oturum aldığını ve mesleki çalışmalara yönelmek istediğini ifade eden akademisyen Kasım Gül, yaşadıklarını ve gelecek planlarını Tr724’e anlattı.

Özgürlük ve bilim alanında akademik imkanların genişliği sebebiyle Hollanda’yı tercih ettiklerini belirten Kasım Gül, şöyle konuştu: “Burayı tercih etmemizin ne kadar doğru bir karar olduğunu zaman geçtikçe daha iyi anlıyorum. Son bir yılda çok güzel anılarımız birikti. Bu bir yıllık dönemin bizim açımızdan 10 veya 15 yıllık bir dönem kadar yoğun ve verimli geçtiğini belirtmek isterim. Yoğun bir yıl yaşadık. Çok fazla insan trafiğinin yanında ülkenin bir çok farklı mekanlarında yaşadığımızdan, her biri kendince ayrı önem arz eden anılarla dolu bir yıllık dönem yaşadık. Bizim için bir çok yönden hem öğrenme, hem de manen ve madden yeni tecrübeler edinme imkanlarına vesile oldu. Çok güzel insanlar ile tanışıp güzel birliktelikler ve devam eden dostluklar edindik. Genellikle eğitim sektöründe çalıştığımız için, Hollanda’nın bu yönüyle kaliteli bir ülke olduğunu daha önceden biliyorduk. Avrupa Birliği ülkelerinden biri olan Çek Cumhuriyeti’nde 5 yıl kalmıştım. Bu süre içerisinde Hollanda ile eğitim konularında farklı temaslarımız oluyordu. Sonuç itibariyle tüm yaşananların ardından Hollanda’ya gelişimiz mecburi bir karar oldu ama çok da güzel sonuçları olan bir karar hamdler olsun.”

ÇEKYA’LI ARKADAŞLARDAN MANEVİ VE MADDİ DESTEK 

“Üniversiteden mezun oldum Afrika’ya gittim. Oraya para kazanmak için gitmedim. Ülkemi, inandığım güzellikleri hem dini açıdan, hem ahlaki açıdan temsil etmek için gittik. Afrika’da insanların matematik veya bilgisayar öğrenmelerinin ötesindeki inandığımız ve gönül verdiğimiz yüce değerler için oralara gittik. Hocaefendi’nin söylediği gibi “İnsanların birbirlerini tanımaya, kaynaşmaya ihtiyaçları var.” Farklı renklerin ve motiflerin bir araya getirilmesine çok ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz. Biz de bu ideale bir omuz verelim çabası içerisinde idik. Hala da öyleyiz. Bundan da çok memnunuz. O kapıdan inşallah girebilmişizdir, doğru adımlar atabilmişizdir. Ülkemizden o ilk ayrılışımız böyle “mecburi güzel bir terk ediş” idi. Oraları çok sevdik, hala da seviyor ve güzel anılarla hatırlıyoruz. Afrika’da Nijerya bizim ikinci ülkemiz oldu bir dönem. Sonra orayı da mecburen terk ettik ve yine aynı güzel idealler ümidiyle Avrupa’nın göbeğine, Çek Cumhuriyeti’ne geldik. Orada da 5 yıl kaldık ve hamdler olsun bu süre boyunca çok güzel şeyler yaşama imkanımız oldu. Orada kurulan dostluklarımız hala  devam ediyor. Hatta yaşanan bu süreç boyunca, daha doğrusu süreç başlar başlamaz Çek Cumhuriyeti’nden arayan Çekya’l arkadaşlarımız oldu. “İyi misiniz bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye ısrarla sordular ve bütün bu süreç boyunca da bizi hep takip ettiler. “Sadece manevi destek değil, maddi destek konusunda da ailecek yanınıza gelelim, sizleri görüp destek olalım.” dediler. Bunları söyleyenlerden bazıları şu anda Çek Bilimler Akademisi’nde profesör seviyesinde değerli bilim insanları. Bunlardan biri, Çekya’da kaldığımız dönemlerde “Kalbin Zümrüt Tepeleri”ni İngilizceden okuyan bir arkadaşımız idi. Yüksek seviyede eğitimli ve zeki insanlar ama bir arayışın da içindeler. Onlar açısından bu bilgiler hazine bulmuş gibi oluyor. Çek Cumhuriyet’inden yine bir mecburiyet ile Tayland’a gittik. Rahmetli Barış Manço’nun bir hatırasını anlattığı okulda bir kaç yıl vazifeme devam ettim.”

BİZ HER ÜLKEDE YAŞAYABİLİRİZ YETER Kİ “BİZ” OLABİLELİM

“Tüm yurtdışı tecrübelerimizi bu yeni üniversitemizde elimizden geldiğince paylaştık. Bir çok farklı ülkeye uluslararası olimpiyatlar ve yarışmalar vesilesiyle öğrenci grupları götürdük. Ülkemiz adına güzel başarılar elde ettik. Birkaç yıllık üniversite vazifemizin ardından, yaşanan süreç nedeniyle İzmir’den de ayrılmak zorunda kaldık. Dünya, Allah’ın dünyası. Her yer bizler için yaşanılabilecek bir yerdir, yeter ki bizi değerli kılan şeyleri temsil edip yaşayabilelim. Güzellikler ve güzel insanlar her yerde. Afrika’da nasıl farklı kültürün insanlarını tanıyıp sevdi  isek, Allah’ın yarattığı insanlar olarak kendimizi aynı şeyden bir parça olarak gördü isek, bunu Budizm’in merkezi olan Tayland’ta da gördük, Çek Cumhuriyeti’nde de gördük. Şimdi ise Hollanda’da yine aynı değerleri yaşamaya ve temsil etmeye gayret ediyoruz.”

GEÇMİŞTE ONUN BUNUN BAŞINA GELENLERİN FARKLI VERSİYONU HİZMET’İN BAŞINA GELDİ

“15 Temmuz darbesi olduğunda büyük şaşkınlık yaşadığımızı söylemek isterim. Sadece ben değil bir çok kimse şaşkınlık içinde idi. Özellikle insanlar arasında güzelliklere ve iyiliklere gönül vermiş kişiler olarak. Şahsım adına bu sürecin, Rabbimiz’in “Siz imtihan edilmeden bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?” ayetinin çerçevesine girdiğini düşünüyorum.”

KAFALARDAKİ HİZMET HAREKETİ SORULARINA AYRINTILI CEVAP

“Hollanda Göç ve Yabancılar Dairesi IND’de yönetici olduğunu özellikle belirten bir bayan “Senin görüşmeni ben yapmak istedim” dedi. İlk planda biraz garip karşılasam da görüşme sırasında niyetini daha iyi anladım. Sorularının içeriğinden ve konuşmanın gelişiminden anlamaya çalıştığı şeyin “Hizmet hareketinin portfoliyosunu çıkarmak” olduğunu söyleyebilirim. Yol görüşmesi ile ilgili bir şeyler sormayacağım dedi. Ayrıca resmi belgelerinizin hepsi de tamam dedi. Görüşme normalde 2-3 saat sürecek iken bizim görüşmenin bize bakan resmi sorularla ilgili kısmı ilk yarım saatte bitti. Sonrasında bana “İlk Hizmet Hareketi ile ne zaman tanıştınız?” dedi ve sorular bu şekilde günümüze kadar Hizmet İdealleri ve Hocaefendi’nin İdeal İnsan Özellikleri” çerçevesinde devam etti. Annem, komşusundan duyduğu bir tavsiye üzerine İzmir Ayrancı’lardaki bir yurda “Bu çocuk okur ama evde kalırsa okuyamaz.” diye beni o yurda yazdırıyor. Süreçte 6 ay cezaevinde kalmıştım. Mahkemeye çıktığımda hakkımda tanıklık eden kişinin “Kasım Gül, 88-89-90 yıllarında o yurtta kalmıştır. Örgüt üyesidir.” ifadesini duyup şok oldum. Ben hakime “O şerefli ve güzel yılları böyle bir şeye alet etmelerini esefle kınıyorum.” dedim. Yani ortaokulda yurtta kalmış olmam yıllar sonra içeri alınmam için gösterilen  sebepti. “Hizmetle ilk tanıştığın yer neresiydi?” sorusundan başlayıp daha sonra  yurt dışındaki vazifelerimize dair bir çok sorular da sordular. Yaklaşık 4 saatlik görüşmenin ardından IND memurunun “Bu durum aslında beni çok etkiledi. Gülen Hareketi’nin mensuplarının hikayelerini hiç bu kadar detaylı dinlememiştim ve bu kadar kafamda yer etmemişti.” demesine memnun oldum.”

BİZ DARBEYİ SÖZLÜKTEN BİLİYORUZ

“Bizim gibi insanların bırakın darbe yapmayı, yerdeki karıncayı incinmesi bile düşünülemez. Biz darbe kelimesini sözlükten biliyoruz, bir de tarihten… Çocukluk dönemimizde yaşanmış diye bilirdik. Tekrar yaşanabilir diye de duyduğumuz bir şeydi. Onun dışında Hizmet Hareketi mensuplarının bu darbe ile ne alakası olabilir ki? Bizler, bulunduğumuz ülkelerde bu insanlara manen ve madden  nasıl bir katkımız olur çabası içerisinde olduk. Aslında ben darbe gecesi kanalı değiştirip kendi işime baktım. Daha doğrusu önemsemedim. Böyle bir şey uzaktan yakından hayalimizden bile geçmediği için, yaklaşımımız da bu şekilde oluyor. Fakat ne oldu? Bu bir küçük çığın başlangıcıymış. Ulaşmaması gereken noktalara, kurumlara ve hatta bebeklere bile uzandı. Derneklerde yemek vermek, çay sohbeti düzenlemek gibi komik durumlara kadar darbe denen senaryo daha doğrusu trajedi tiyatrosu sebep olarak kullanıldı, maalesef hala kullanılmaya devam ediliyor. Eğitim kurumları bile sadece kapatılmadı yağmalandı.”

BİZİ İSTEMEYEN ORTAM BİZİM GİTMEMİZE DE MÜSADE ETMİYOR

“Bizi istemeyen ortam, bizim resmi yollarla gitmemize de müsaade etmiyor. Bizim ezik gitmemizi istiyorlar. Kendilerince beklentileri bu malesef. Psikolojik bir kazançla kaleye bir gol daha atabileceklerini ümid ediyorlar ne yazık ki. O zulüm altında kalamazdık. Çünkü insanın din açısından malı, canı, özgürlüğü, kazancı namusudur, kutsaldır. Bunları korumak için de artık hareket edecek nokta kalmadı. Biz de tamam dedik. “Allah’ın arzı geniş değil miydi, hicret etseydiniz.” emri ile yeni bir yürüyüşe başladık. Daha önce çok hicretlerimiz olmuştu. Bu sefer de hicret niyeti ile yola çıktık. Yani kaçmak niyeti ile çıkmadık. Kesinlikle gönlüm bu konuda çok müsterih. Daha öncesinde de kaçabilirdim, saklanabilirdim. Hapisten çıkalı 3-5 ay olmuştu. Tekrar bir hayat ve huzurlu bir aile ortamı kurmanın mümkün olamayacağını düşünerek hicret yolculuğuna çıktık. Bu bir kaçma değil, Allah’ın nasip ettiği birikimleri kullanabileceğimiz yeni bir yere bütün zorlukları göze alarak, ailelerimizi geride bırakarak yollara düştük. Aslında bu bir kopuş değil, bu bir kaçma değil, bir kavuşma…”

HOLLANDA’DA 30 KADAR AİLE DOSTUMUZ VAR

“Teknede yol alırken dönüp uzaklaştığımız topraklara baktık. Hüzün, endişe ve korku hisleriyle dopdolu olsak da ileriye yönelik hep güzel şeyler düşündük. Bu gidişin aslında bu bir kopuş ve kaçış değil, bir birleşme  ve kavuşma olduğunu düşündük. Allah utandırmasın diye dualar ettik. Tedirginlik ve bir yakalanma korkusu var ama bu ayrı bir nokta. Kaçma değil, kendi aramızda oradan başka bir yere kavuşmaya gidiyoruz diyorduk. Ve bu kavuşmaya engel olmasın diye gizlenerek gidiyorduk. Kavuşma arzusu ile Hollanda’ya  geldik. Hollanda’da 9 ay Hengelo şehrindeki bir kampta kaldık. Şu an itibari ile Hollanda’da oturumumuz ve evimiz çıktı hamd olsun. Sevdiğimiz alanlarla ilgili güzel iş teklifleri de aldım hamd olsun. Önceliğim yarı zamanlı çalışmak ve bu arada Hollanda’ca dilini iyi derecede öğrenebilmek. Kendi değerlerimizi Hollanda’ca anlatabilecek kadar iyi derecede dil  öğrenmek istiyorum. Hocafendi’nin yazmış olduğu eserleri Hollandaca olarak anlatabilmek istiyorum. Hamd olsun İngilizce konusunda bir sıkıntı yaşamıyoruz. Bu bizim için bir avantaj ancak yerel dili en iyi derecede öğrenmek ayrı bir güzellik olacak inşallah. Sanıyorum burada 30 kadar yerel aile ile kurulmuş güzel dostluklarımız var. Onlar da bizi hiç yalnız bırakmıyorlar. Bizler de onlar ile kültürel ve manevi yönlerden daha da yakınlaşarak bir arada yaşamak istiyoruz.”

BİR GÜN DÖNER MİYİZ?

Türkiye’nin daha önce ki yıllarda olduğu gibi demokratik bir seviyeye tekrar gelmesinin pek mümkün olamayacağını savunan Gül “-Kanaatime göre bu süreç kolay bitmez, etkileri de uzun süre devam eder. Aslında başlarda süreç hemen hafifler ve daha kısa olur diye bekliyorduk. Ancak tüm olanlardan sonra kırılma noktasını çok geçti. Bizim için Türkiye’ye tekrar dönmek ancak aile bireylerini ziyaret için olur. Türkiye ile ilgili bir kırgınlığımız, küskünlüğümüz yok. Sonuçta Türkiye bizim de değildi. Şu an oradakilerin de değil. Her yer Allah’ın arzı. Rızkı veren seni nereye gönderirse orası senin vatanındır. Hizmet etme açısından bu işin yeri, zamanı ve mekanı olmaz. Zorlukların içerisinden farklı fırsatlar ve imkanlar çıkabilir.” dedi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin