Bir dişi deve hikayesi

YORUM | M. NEDİM HAZAR 

Meşhur “Dişi Deve” meselesini biliyorsunuzdur. Bilmeyenler için tekrar edelim:

Hz. Ali’nin zamanında geçiyor olay. Bir Arap, Halife Ali’nin (KS)  taraftarlarının yoğun olduğu Küfe’den, devesiyle Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşıp haykırmış:

-“Ver o dişi deveyi bana!”

Yolcu Arap şaşkın şekilde bakarken tekrar bağırıp ortalığı ayağa kaldırmış Şamlı… Derken tartışma büyümüş, Küfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye’ye yansımış.

Halk meydanda toplanmış… Muaviye, Küfe’den gelenle Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:

“Bu dişi deve Şamlınındır!”

Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:

“Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?”

Cemaat hep birlikte bağırmış:

“Şamlınındır!”

Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:

– Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: “Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!”

Kitlelerin toplu halde adeta zihnen uyuşturulduğu, kolektif aklın sıfırlandığı ortamlarda muktedirin kurguladığı gerçekler, hakikatin yerini kolaylıkla alabiliyor.

Türkiye tam da böyle bir vasatı yaşıyor bugünlerde.

Ne demişti Cumhurbaşkanı tarafından “affedilen” damat:

“Buradan uzaya otoban yapacağız desek inanacak bir kitlemiz var!”

Şimdi yıllar öncesine gidip şu haber metnini bir okuyalım:

“2006-2008 yılları arasında ATV’de yayınlanan Sıla’nın Dürsaliye Şahan’ın projesinden intihal yoluyla gerçekleştirildiği kanıtlandı.

Bianet’in haberine göre, Cansu Dere ve Mehmet Akif Alakurt’un başrollerini paylaştığı ‘Sıla’nın hikayesi, yapımcı firmanın söylediği gibi yönetmen Gül Oğuz’a ait değildi; yazar Dürsaliye Şahan’ın, Hikâye Hırsızı kitabındaki “Güvercin” adlı öyküsünden ve Most Yapım’a gönderdiği dizi projesinden yola çıkarak hazırlanmıştı.

Üç yıl süren davanın sonucu olumlu: Sıla dizisi, Şahan’ın hazırladığı dizi projesinden, intihal yoluyla gerçekleştirildiği kanıtlandı. Most Yapım ve Gül Oğuz; eser sahibi Dürsaliye Şahan’a maddi-manevi tazminat ödemeye mahkûm edildi.”

Enteresan değil mi?

Şimdi okuyacağınız haber ise birkaç gün öncesinin:

“Samanyolu TV’de yayınlanan ve kanal kapanana kadar yüksek reytinglerle oynayan ‘Küçük Gelin’ isimli dizinin senaryosunun çalıntı olduğu istinaf mahkemesinin kararıyla kesinleşti. İlk bölümü 8 Eylül 2013’te Samanyolu TV’de başlayan ve kanal kapanana kadar yüksek reytinglerle oynayan ‘Küçük Gelin’ dizisiyle ilgili yazar Dursaliye Şahan, senaryonun kendisinin ‘Güvercin’ adlı hikayesinden alındığı iddiasıyla mahkemeye başvurmuştu. Davada kararını açıklayan mahkeme, Samanyolu TV’nin, Makro Mikro Yapım’ın ve senarist Erkan Çıplak’ın suçlu olduğuna karar vererek, yazar Dursaliye Şahan’a maddi ve manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Karara itiraz eden davalılar istinaf yoluna başvurdu. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi hakimi dosyayı inceleyerek kararı onayladı.”

Dürsaliye Şahan

Haberin devamında bir de kadın fotosu vardı ve şöyle devam ediyordu:

“Sonuçlanan telif davasının arkasından açıklama yapan yazar Dursaliye Şahan, özellikle fikir işçiliğinin kabul edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Şahan, “2014 yılında başlayıp yaklaşık yedi yıl süren davamız lehimize sonuçlanarak bitti. Alınan kararın sanata verilen değer ve fikir işçiliğinin görünürlüğü açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Fikir hırsızlığı cezasız kalmamalı. Yapımcılar ve kanallar da hayata geçirecekleri projelerin eser sahibinden emin olmalı. Ayrıca RTÜK de intihale karşı sessiz kalmamalı” dedi.”

Nasıl muhteşem bir hikayesi varmış Dursaliye Hanım’ın öyle?

Güvercin isimli hikaye nasıl bir bereket barındırıyorsa içinden iki tane yüzlerce bölümlük dizi çıkmış.

Senarist Erkan Çıplak’ı aradığımda acı acı güldü ve ülke hukukunun içinde bulunduğu durum için şahane bir örnek olduğunu söyledi. Vaktiyle bahse konu kadını mahkeme salonundan kovacak kadar davayı saçma bulan hakimler malum süreç sonrasında davalının avukatının da tutuklanmasını fırsat bilerek tekrar açıyorlar davayı. Eh bu zamanda bir kişi çıkıp “Romeo Jülyet benimdir, Şekspir çaldı” derse hemen kimliğine bakılır muhalif değil hele hele iktidar yandaşı ise hemen karar çıkartılır hani.

Sıla ve Küçük Gelin…

İzleyenler bilirler birbiriyle alakasız iki başarılı dizi.

Tek ortak yönleri içinde gelin olması.

Dursaliye Hanım’ın Güvercin hikayesi nasıl muazzam bir şeyse her ikisi de bu hikayeden çalınarak geliştirilmiş.

Erkan 90 bölüm süren Küçük Gelin’in her bölümünün en az yüz sayfalık senaryosu olduğunu söyledi. Güvercin hikayesi muhtemelen iki sayfalık bir hikaye. 9 bin sayfalık bir hikayenin 2 sayfadan çalındığına karar veren bir yargımız var çok şükür.

Gerekçeli karara şöyle bir şey yazsalarmış keşke: “Gidin özgür ülkelere söyleyin, Türkiye’de iki sayfalık bir hikayeden yüzlerce bölümlük başarılı dizilerin çalındığına inanan ve böyle karar veren bir hukuk sistemi var, ayaklarını denk alsınlar!”

Böyleyken böyle işte.

1 Yorum

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin