Bi dur, bi dur

Yorum | Hakan Zafer

Bir Peygamber (sav) sözü hatırlıyorum; “Zayıfın ayağı ile yürüyün.

Yolun avarelerini ürkütmeyen, tempolu ama güven çalmayan adımlar atarak.
Aynı yola giden ve yolun sonunda aynı kapıyı çalacak iki kimseden birinin önden önden gitmesi rahatsız etmez mi insanı?

İlla birileri önden gitsin istiyorsak, Brütüsgilleri önde tutmamız gerekmez mi?

*****

Tanpınar, hiddetin değiştirdiği bağıran insan suratından çok korktuğunu söylüyor. Haksız da değil.

Beni de koşuşturanların yüz ifadeleri ürpertir.
Nereye, kime gidiyorsunuz? Ne bu acele?

Parasız yatılı çocukluğumdan beri dükkân vitrinleri, sokak lambaları ve otobüslerin iç aydınlatmalarındaki sarı ışığı sevmiyorum. İster kuyumcu vitrinlerinde bolca ve özenle tasarlanmış pahalısından isterse de manav tezgâhına alelade bir kabloyla çekilmiş 40 vatlık ampul olsun. Saat ilerledikçe sarı ışıklar hâkimiyetini artırarak insanlara telaşlanmalarını emreder gibi çoğalarak akşamın gelişini yani herkesin ait olduğu çatının altına çekilişlini haber verdiği için.

Bir sahipsizlik duygusu değil bu. Nasıl olur? Dudağın duaya kıpırdayacak, alnın bir karış yere dokunacak kadar can taşırken. Ama…

Var bir devamı bu “ama”ların. İnsanız işte, elin ayağın da çekiliyor, lime lime de dökülüyorsun.

“Bunu saymayız” diyeceğimiz misafirliği yok buraların. Bir ayrılığın bitirmediği kaç kavuşması varmış hem. Öyle olsaydı, dünyanın diğer ucunda, hiç tanımamış bile olsan bir başkasının ayrılığı yaralar mıydı insanı?
Elbette istediği yere atıyorlar acele adımlarını ama sevmiyorum ben bu koşuşturmaları.

Sanki bir kuyumcu vitrininde gibi dünyayı biri allayıp pullayıp sarıya boyamış, üstüne kocaman sarı sarı lambalar tutmuş gibi hissediyorum son zamanlarda. Hırsları da öyle sinmeleri de. Kim neresinden yakalarsa dünyayı, tutuyor oraya sarı ışığı. Paranın, gücün, bilginin, etkinin, yakınlığın, vs. bu sarı ışığı yola yansıtması yoruyor yoldaki insanı.

Uçuk kaçık yorumlar da zihninde sivilce taşıyan hoyratlar da hayal kırıklarında yürümekten ayağı kan revan olanlar da bi durun Allah aşkına. İki anlamadın diye elinde balyoz kırıp dökme, canın sıkıldı, acıdı yüreğin diye silip, çizip geçme, elin uzandı diye sıkıp kesme nefesini, ikna olacaksın diye hayal dağlarından aşağı yuvarlama kendini.

Sur’a bile hepimiz için aynı anda üflenecekken, mizan cümle âleme aynı anda kurulacakken önden önden nereye öyle…

*****
Bir uşşak şarkının Cemal Ethem Yeşil’e ait güfteleri geldi aklıma. Onunla bitiriyorum.

Her şey bu zaman evinde naçar geçer. 
En geçmeyecek gönül geçer yâr geçer. 


Yalnız günübirlik çağırır bir kapıdan 
Akşam kimi bitkin kimi bizar geçer. 

Harman yeri er geç dağılır bağ bozulur,
Bülbülde nefes kalsa da gülzar geçer.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Çok az düşünüp , gazete okur gibi okuyarak, yazılara gereken vakti ayırmamak , bir vefasızlık oluyor size Hakan bey .
    Sizin gunlerce düşünüp, kırparak , yoğun kelimeler ile ifadelestirip, daha az kelime ile anlatma gayretinizi biz çarçur ediyoruz. Bazen başlıklara bakıp evvelki yazılara gitmem bundan . Allah sizden razı olsun şu Ramazan , 2019, akşamı duamdasiniz. Medium diyor ki, tahmini okuma süresi 3 dk! :)) Nerdeee , 7-9 dk. Arası genelde ! 3 kez okuduğum paragraflar var !

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin