Haksızlıklar hak olmasın!

Yorum | Nurullah Albayrak

AKP iktidarının en bariz özelliklerinden birisi de yaptığı ya da yapacağı bir işleme karşı önce toplumun tepkisini ölçmek, eğer bir itiraz ya da tepki gelmiyorsa o işlemi meşru kabul ederek artırarak devam ettirmesidir. Yapılacak işlem ya da eylem için kriter hukuk kurallarının ne dediği değil toplumun ne diyeceği olarak belirlendiği için de iktidar tarafından yapılan işlemlerde hukuki değerlendirmeler çoğu zaman havada kalıyor.

667 sayılı KHK ile başlayan ihraç, elkoyma ve kapatma kararları da hukuk kurallarına göre değil toplumun ya da iktidar mensuplarının ne istediğine göre yapılmaktadır. İktidar mensupları tarafından dahi ihraçlarla ilgili haksızlıkların olduğu ve bu haksızlıkların giderileceği konuşulmakta  iken 701 sayılı KHK ile 18.632 kişi hakkında yeni bir ihraç kararı verilmesi halen hukuki kriterlerin esas alınmadığını göstermektedir. Tesis edilecek işlem için kriter evrensel hukuk kuralları olmayınca binlerce insan hakkında ihraç kararı verilmesi zor olmuyor. Eğer hukuk kuralları krtiter olmazsa o zaman her şahıs subjektif bir krtiter belirleme yoluna gidecektir ki bugün yaşanan ihraçlarda da bu kararların altında imzası olan her şahıs kadar ayrı ve hukuk dışı kriter olduğu görülecektir.

Hangi gerekçelerle insanların ihraç edildiği öğrenildiğinde tam bir utanç tablosuyla karşı karşıya kalacağımız muhakkak. Kişisel çekememezlik, kendisine pozisyon açmak, kolayca yükselebilmek, haksız rekabet, yalakalık gibi aşağılık duyguların bu kararların verilmesinde etkili olduğunu görüp, o gün geldiğinde, yüzlerine tükürülecek ne kadar çok insan olduğuna da şahitlik edeceğiz. Bazı ifadeler karşısında ise, ‘acırım tükrüğe billahi tükürsem yüzüne’ denilecektir.

O gün gelene kadar, ortada hukuk kuralları yerine kişisel ve hukuk dışı değerlendirmeler neticesinde verilmiş bir ihraç kararı olduğu için hakkımızı almak ve haksızlığa sebebiyet verenlerden bunun hesabını sorabilmek için sonuna kadar hukuki mücadeleye devam edilmelidir. Evet, OHAL Komisyonu objektif değerlendirme yapmıyor; evet, komisyon üyeleri iktidarın özel olarak seçtiği kişilerden oluşuyor; evet, komisyon tarafından  hukuk kuralları yerine siyasi kriterler esas alınıyor; evet, beraat ya da takipsizlik kararı alınsa bile komisyon ihraç haklıdır diyebiliyor. Bunlar doğru, ancak bir doğru daha var ki o da verilen ihraç kararı ve OHAL komisyonunun red kararının evrensel hukuk kurallarına göre açıkça hukuka aykırı olduğu gerçeği. Bu gerçek karşısında mücadeleye devam edilmeli ki haksızlık hak olmasın.

Süreler ve başvuru yapılacak yerlere çok dikkat edilmeli. Ohal Komisyonuna nasıl başvuru yapılacağı konusunda gerekli açıklamalar muhakkak okunmalı. 701 sayılı KHK ile ihraç edilenler için başvuru 6 Eylül 2018 tarihinde sona ermektedir. OHAL Komisyonunun internet sitesinden yapılacak başvuru sonrasında çıktısı alınacak olan başvuru formu imzalanarak Valilik ya da son görev yapılan kurumu teslim edilecektir. Valilik, bulunduğunuz il valiliği olabileceği gibi başka bir il valiliği de olabilir. İhraç edilen kuruma başvuru yapmak istenirse, öncelikle başvuru formunu teslim alacak birimin neresi olduğu öğrenilmeli. Öğretmen olarak görev yapılan okula verilse olur gibi düşünmemek gerekir. Kurumlar tarafından teslim edilecek birimler belirlenmiştir. Belirlenen bu yerlere teslim edilmelidir. Yanlış bir yere teslim edilmiş olması başvurunun yapılmamış olmasına neden olacaktır. Başvuru yapıldığına dair teslim belgesi de alınmalıdır. Teslim belgesi alındığında başvuru yapılmış olacaktır.

Dikkat edilmesi gereken bir husus da, 701 sayılı ihraç kararına karşı, idare mahkemesine, Danıştay’a ya da Anayasa Mahkemesine başvuru yapılması hukuken mümkün değildir. OHAL Komisyonuna başvuru yapmak yerine mahkemeye başvuru yapıyım şeklinde bir düşünce kesinlikle doğru değildir. Bu aşamada yapılacak tek başvuru yeri OHAL Komisyonudur.

OHAL Komisyonuna yapılan başvuru sonrasında, başvurunun reddedilip göreve iade talebi reddedilirse de 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesine başvuru yapılmalıdır. Evet, Türkiye’de ne yazık ki etkili bir iç hukuk yolu bulunmamakta; evet, mahkemeler de hukuk kuralları yerine siyasi kriterleri esas almayı tercih etmekte; evet, mahkemeler adaletin tecellisi için değil mağduriyetin tescili için çaba sarfetmekte; evet, kimi hakimler Saray’ın hakimi olmayı tercih ederek kararlar vermekte. Ancak, mevcut durum itibariyle şartlar bu şekilde olsa dahi iç hukuk yolunun var olduğu kabul edilerek idare mahkemesine başvuru yapılması gerekiyor. Doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru imkanı şu an itibariyle bulunmuyor.

Hukukçular olarak, hem OHAL Komisyonu hem de mahkemelerin adaletin tecellisi için çalışmadıklarını çok iyi biliyor ve bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iç hukuk ısrarından vazgeçerek dosyaları incelemeye başlaması için mücadele ediyoruz. AİHM tarafından iç hukuk etkili değildir kararı verileceği ana kadar iç hukuk süreci umutsuzluğa kapılmadan takip etmeye devam edilmelidir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bizim devletlulara Komisyon fikrini veren Avrupa zaten! Ellerinde biriken dosyalara bakmamak için 6-8 yıl vakit kazandılar! Önce Komisyona 2+1 yıl süre tanındı, sonra idare mahkm 2 yıl, sonra temyiz 1 yıl, sonra AYM 1-2 yıl sonra aihm! Avrupa da hemen karar vermez 4 yıl da o bekler! Ölme fetöcüm ölme! Eşeklik bizde ki taşkınlık yapmıyoruz, kibarca ölücez inşaallah…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin