Kutsalların ve kavramların içini boşaltmak!

Yorum | Erhan Başyurt

İktidar bir süredir, ‘’Yaşar karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar!’’ durumunda…

Kürsüde, konuşurken halka doğruyu söylüyor, icraatta tam tersini yapıyor.

Yargı yılının açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bakanların yaptığı açıklamalara bir bakın…

***

Erdoğan Adli Yılı Açılışı mesajında diyor ki;

‘’Türkiye Cumhuriyeti de, adaleti tüm vatandaşlarımızın ve her insanının en tabii hakkı olarak gören bir anlayışla, yasama, yürütme ve yargı erkleri üzerine bina edilmiştir. Tarih bize, adalet terazisini gözetmeyi bırakanların, er ya da geç zillet çukuruna gömülmeye mahkum olduklarını gösteriyor…’’

‘’Bizler, ülkesinin ve milletinin birliğini, dirliğini, bekasını gaye edinen, adil şekilde hüküm veren, gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız bir yargının işleyişini güçlendirme konusunda kararlıyız…’’

***

‘’Ağam bizimle eğlenir!’’ derler ya, işte öyle bir durum…

Türkiye’de yargı erkinin bağımsızlığını, hakim teminatını tamamen yok ettikten ve tüm atamaları siyasi bağımlılık temelinde atayan bir iktidar için tamamen boş sözler.

Dokunulmazlığı olan Anayasa Mahkemesi’nin iki üyesini hapse attılar, halen yargılamaları tamamlanmadı.

Kürsü hakim ve savcıların üçte birini hiçbir hukuki karar olmadan görevden aldılar, hapse attılar.

Yargıtay ve Danıştay üyelerini açığa alıp demir parmakların arkasına koydular. HSYK üyelerini açığa alıp tutukladılar.

Hakim ve savcıların önemli bir kısmı iki yıldır ‘tek kişilik hücrede’ özgülüklerinden mahrum…

Tahliye kararı verdi diye iki hakimi bir hafta içinde silahlı terör örgütü üyesi ilan edip, Silivri’ye tıktılar.

700’e yakın avukat, masumları savunuyor diye tutuklandı.

Halen yargı bağımsızlığından dem vuruyorlar.

***

Adli Yıl mesajının her satırı evrensel ortak değerlere uygun ama yargı kararlarının tek biri bile değil…

Siyasi talimatla insanları tutukluyorlar, rehine pazarlığına tabii tutuyorlar.

İnsanlar ‘esir’ muamelesi görüyor, ‘savaş hukuku’ uyguluyorlar ama halen çıkıp ‘’Tarih bize, adalet terazisini gözetmeyi bırakanların, er ya da geç zillet çukuruna gömülmeye mahkum olduklarını gösteriyor…’’ diyebiliyorlar.

Açıklama tamamen doğru…

‘’Zulm ile abad olunmaz’’ diyor 8 asır önce Nizamülmülk.

’Adalet mülkün temelidir’’ diyor 14 asır önce Hz. Ömer.

Allah (cc) Kuran-ı Kerim’de, ‘’Adil olun!’’, ‘’Allah zalimleri sevmez’’ diyor…

Ülkenin bu gidişle zillete düşmesi elbette kaçınılmaz.

Prematüre bebeklerin, hamile annelerin, yeni doğum yapmış kanamalı kadınların hapse atıldığı, yasal olarak suç sayılması mümkün olmayan eylemlerin keyfi şekilde suç ilan edilip onbinlerin hapse atıldığı bir ülkede, adalet ve yargı bağımsızlığından bahsetmek, kavramların ve kutsalların içini boşaltmaktır.

***

Dünyaca ünlü ekonomist Prof. Dr. Daren Acemoğlu da, Türkiye’nin ekonomik krizden çıkmasının ancak hukukun üstünlüğüne ve kurumların özerkliğine geri dönmekle mümkün olabileceğinin altını çiziyor.

Yani sermayenin kaçmasının, yatırımcının güven duymamasının ana nedeni, hukuksuzluk!

Namuslu iş adamlarının mülklerine hukuk kararı olmaksızın keyfi el konulan, başarılı bir bankaya sebepsiz kayyım atayan, özel teşebbüs dershane ve okulları kapatan, mülküne parti binası açan bir yönetime kim güvenir.

***

Son dönemde bakanların da ağzından da düşmüyor ‘adalet’ kavramı.

Türkiye, dış borca mahkum olunca, hem borç alabilmek hem de destek bulabilmek için lafta adalete sığınıyor.

Avrupa Birliği için Reform Eylem Grubu’nda yer alan 4 bakan geçtiğimiz hafta sürpriz bir toplantı yaptı. Toplantıya, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Adalet Bakanı Abdülhamid Gül, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu katıldı.

Gül ve Soylu, ABD’nin Brunson krizi, daha doğrusu adaletsizlikleri yüzünden sembolik yaptırım uyguladığı iki bakan…

Bakın toplantı sonrası Bakan Çavuşoğlu neler söylüyor;

‘’Daha güçlü demokrasi daha fazla özgürlük demektir. Yargıya güvenin artacağı ve hızlanacağı dönem olacak önümüzdeki dönem… Daha fazla özgürlük ve insan hakları oluşturacak çalışmaları gerçekleştireceğiz… Daha fazla özgürlük daha fazla insan hakları çalışması yapacağız…’’

Dedik ya ‘’Ağam bizle eğlenir!’’…

Türkiye’de insan haklarını, özgürlükleri, yargı bağımsızlığını yok edip ‘daha fazla vereceğiz’ diye dalga geçiyorlar.

Algı yönetiminin gerçeğin ve icraatların yerini tutacağını sanıyorlar.

Dünyayı, kendi seçmenleri gibi sanıyorlar… Lafla aldatabileceklerini sanıyorlar…

Keşke, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, özgürlüklere ve insan haklarına geri dönülse…

‘Daha fazlasını’ bekleyen yok! Yok ettiğiniz 2011-2012 uygulamalarına dönülse razıyız.

Ekonomik ve siyasi olarak sıkışınca, adaleti, özgürlükleri, insan haklarını hatırlıyorlar. Ancak uygulamasa sistematik işkenceye dönüldü, Cumartesi Anneleri’nin 700 haftadır süren ve demokratik hak olan eylemine yasak getirdiler. Şimdi insanların aklıyla alay ediyorlar.

Kusura bakmayın, tumturaklı sözlere, algı operasyonlarına doyduk artık.

‘’Lafla peynir gemisi yürümez…’

‘’Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz…’’

İcraat istiyoruz. Söylem ve eylem birliği istiyoruz.

Kavramların ve kutsalların içini boşaltmaya bir son verin, Türkiye’nin düze çıkması için yeter!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Kissalari sanki biraz daha iyi anlamaya basladik.
    Hem halkina zulmeden hem de hakkaniyet taslayan firavun tasvirini idrak daha kolaylasti.
    Acaba bu idrakin gereklerini yapabiliyor muyuz?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin