Her şey 15 Temmuz’la mı başladı?

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Düne kadar Hizmet Hareketi’yle ve Hizmet’ten insanlarla aynı karede olmak itibar sebebiydi. Bu nedenle de pek çok insan kişisel çıkarları için Hizmetle aynı kareye girdi. Hizmet belki olduğundan daha güçlü, etkili göründü. Şimdilerde ise Hizmet Hareketi ile uzaktan yakından irtibatı olmak ateşten gömlek! Hapse atılma, linç edilme, “hain” ilan edilme sebebi.

17/25 Yolsuzluk Soruşturmaları sonrası Erdoğan’ın Hizmet hareketini “paralel” ilan edip savaş açmasıyla Hizmet ve AKP net şekilde ayrıldı. Bu ayrışma toplumda Hizmete karşı mesafe koymayı, ihtiyatlı yaklaşmayı beraberinde getirdi. AKP iktidarıyla göbek bağı olanlar anında hasım odular. Bazıları beklemeyi ve gidişatı görmeyi tercih etti. Erdoğan gücünü artırdıkça araftakiler de güçten yana tavır almaya ve Hizmete düşman olmaya başladılar. Erdoğan’ın temel stratejisi korku, tehdit, sindirme ile kimsenin ortada durmasına fırsat vermemekti. “Ya benimlesiniz ya da bana karşı” diyerek orta yolu kapattı. “Bi taraf olan bertaraf olur diyerek” herkesi yanında durmaya zorladı. Biat etmeyenleri devletin gücüyle teslim aldı, zorla itaat ettirdi.

15 Temmuz mizanseni Erdoğan’a sadece Cemaati ezme, ölçüsüzce intikam alma fırsatı vermedi; tek adam olma yolunu da açtı. Nitekim 15 Temmuz’dan bu tarafa herşey, heryer Erdoğan! Ülke malı, devlet sopası oldu. Dilediğini hapse attırıyor, dilediğinin malına çöküyor. AYM üyesi, akademisyen, milletvekili dinlemiyor; insanları biner biner kodeslere dolduruyor. Seçilmiş belediye başkanlarını görevden alıp dilediğini o koltuklara oturtabiliyor. 15 Temmuz “Allah’ın bir lutfu” olarak Erdoğan’a sorumsuz ve sınırsız güç kazandırdı. Bu güçle siyasi, sosyal, entellektüel her tür muhalefeti ya yok etti veya satın aldı. Direnen ve satın alınamayanları hapislere doldurdu. Erdoğan’ın elde ettiği bu devasa ve sorumsuz güç nedeniyle Hizmet insanları savunmasız şekilde tek adam rejiminin hedefi yapıldı. Kitleler halinde işten atıldırlar, hapislere tıkıldılar. Artık ülkede kendinizi güvende hissedebilmeniz için Hizmete sövmeniz, Hizmetten insanlara zarar vermeniz gerekiyor. Bu safhada yapılan yoğun suçlamalar, medyanın yönlendirmesi ve 15 Temmuz vakasındaki muğlaklıklar nedeniyle bazı hizmet insanlarında da istifhamlar oluştu.

İktidar olsalar dahi siyasal partiler gün gelir önemini yitirir; biter. Dünün güçlü iktidarları DP, ANAP, DYP, RP şu anda yoklar. Ama sosyal hareketler bir şekilde devam eder. Fakat çağı okuyamaz, toplumun ihtiyaçlarını, taleplerini göremez, kendilerini yenileyemezlerse küçülür, marjinalleşir ve dar bir zümreye hapsolurlar. Hizmet dünyaya hitap etmeyi, bütün insanlığa ulaşmayı hedefliyor. Bunu yapabilmek için Hizmet’in güçlü bir yenilenme cehdine, etkili bir revizyona ihtiyacı var.

Hizmet emsalleriyle kıyaslanmayacak kadar temiz kalmış, en şeffaf, ufku en açık, insan kalitesi en yüksek, zamanı en iyi okuyabilen Hareket. 5 yıldır devletin bütün gücüyle abanıyorlar bulabildikleri suçlar: “Bankasya’ya para yatırmak”, “okulda öğretmenlik yapmak” ve herkese açık “aplikasyon kullanma”. Çocuk istismarı, taciz, tecavüz, hırsızlık, yolsuzluk yok. Münferit hatalar elbette olabilir ancak şu ana kadar yüzlerce istihbarat biriminin çabasına rağmen dünyanın hiçbir yerinde Hizmeti hukuken ve ahlaken mahcup edecek suça rastlanmadı. Bütün yaşananlara rağmen Hizmet, dünyanın en temiz, en fedakar insanlarından oluşan, yaşatma arzusuyla kendi hazlarından vazgeçenlerin hareketi. Ne var ki bütün organizasyonlar, sosyal hareketler gibi Hizmet’in de kusurları, eksikleri yok değil.

YAPISAL PROBLEMLER YENİ BAŞLAMADI

Aslında Hizmet’le ilgili yapısal ve işlevsel problemler ne 17-25, ne de 15 Temmuz’la başladı. 2005’lerden bu tarafa hızlı ve sağlıksız büyümeden, denetim-denge mekanizmalarının yetersizliğinden kaynaklanan sıkıntılar vardı. Nitekim bazı şeylerin düzeltilmesi gerektiğine dair kaygılar ortaya kondu ve bazı çalışmalar yapıldı. Ancak 17/25’le başlayan gerilimli süreç problemlerin ihmal edilmesine ve çözümün ötelenmesine neden oldu. Dahası, süreçte bir miktar gerçeklikten kopma yaşandı. Kriz yönetimi yapılamadı. Yol haritası iyimser hesaplar ve tahminler üzerinden geliştirildi. 15 Temmuzu müteakip yaşanan kitlesel kıyım, ağır mağduriyetler eleştirilerin su yüzüne çıkmasına, sertleşmesine neden oldu. Pek çok kimse: “Zalimin çizmesi boğazımızda iken eleştirinin yeri mi?” dese de yaşanan sürecin bu kadar ağır geçmesinde ve etkili çıkış yolları geliştiremememizde düzeltemediğimiz hatalarımızın payı olduğu muhakkak. Ancak eleştirilerle yaşadığımız zulüm sürecini ayırmak lazım. Bazı arkadaşlar yapıcı eleştirileri dahi “zalime destek, zulüm sürecine katkı” şeklinde anlıyor ve sert karşılık veriyorlar. Eleştirel yaklaşan arkadaşların neredeyse tamamı hem zulmü tel’in ediyor hem de oto-kritik yapıyorlar. Masum insanların yaşadığı ağır zulüm nedeniyle herkes yürek acısı yaşıyor. Mağdurlara yardım konusunda herkes duyarlı. Teşhise, tedaviye yönelik yazılanlara-konuşulanlara insafsız saldırılar, ağır ithamlar çözüm arayışlarını tıkar. Hareket kendi yetiştirdiği çocuklarını dinlemez, dikkate almazsa, aksine linç ederse bu cendereden nasıl çıkacağız?

15 Temmuz sonrası yaşanan felaket zalimin zulmü, insafsızlığı, toplumun duyarsızlığı kadar bünyenin zaaflarını da ortaya çıkardı. Bu konuda ayrıntılı analizler yapılabilir; ama mutabık kalınan bazı zaaflarımız vardı:

  • Rakamlara takılma, kemmiyeti keyfiyetin önüne geçirme ve hep bunu önemseme.
  • Fazlaca bir iyimserlik ve Pollyanna’cılıkla olumsuzlukları yok sayma, çıkış planı yapmama. “Hallederiz abi!”, “Her şey çok güzel olacak!” moduyla sebepleri ihmal etme ve tedbir almanın maliyet ve sorumluluğundan kaçınma.
  • Gerçek manada katılımcı, her fikre saygı duyulan, baskı ve telkinden azade istişare adabını kaybetme.
  • Pek çok konuda işin ruhunu yitirme ve profesyonelleşme, mekanikleşme. Çeteleler, takiplerle davanın ruhunu şekle esir hale getirme.
  • Kurumlara, yapılara, binalara odaklanıp insan ilişkilerini, kamuoyunu, halkın algısını es geçme.
  • Son dönemler itibariyle yeni ve umut veren açılımlar yapamama. Eskinin tekrarı ve kendini ülfete salma.
  • Gönüllüler ve beklentisizler hareketi iken kadro, konum sahibi insanlar hareketine doğru gidiş.
  • Problemlerin tespitinde, teşhisinde ihmaller, örtbas etmeler… Probleme müdahale ve mualecede direnç göstermeler… Bürokratik zihniyetin değişime, sorgulamaya direnci.
  • Ufunete, yozlaşmaya açık kontrolsüz ve kapalı alanların artması. Bünye büyüdükçe apse yapmış noktaların görül(e)memesi veya ilgililerce saklanması.
  • İmkanlarımıza ve insanlarımıza fazlaca güven duyarak güç vehmine kapılma ve gücün doğuracağı olumsuzluklara karşı tedbirler geliştir(e)ememe.
  • Devleti fazlaca önemseyip oraya odaklanma ama toplumu ve toplumun farklı kesimlerini yeterince dikkate almama. Bu nedenle hem “devlete talip olan” hem de “başkalarına tepeden bakan!” bir tabloyla husumetler celbedildi.
  • İnsanı merkeze alan ve insan kazanma, gönüllere girme hedefli bir hareket iken, son dönemde kurumlar-yapılar için insanları feda eden anlayışın güçlenmesi.
  • Kur’an ve Sünnet ölçüleriyle çelişecek şekilde Harekete ve faaliyetlerine kutsiyet atfetme, bunu davranışlara yansıtma ve başkalarının gıpta ve hasedine neden olma.
  • Bütün insanlığa hitap etmeyi amaçlayan, “hep birlikte yeni bir dünya” diyen Hareketin bazı bireylerinin ve bazen medyasının etnik-dini ayrımcılık konusunda yeterince dikkatli olmaması.
  • İrrasyonel, komplocu yaklaşımlara fazlaca itibar edilmesi ve geliştirilen stratejilerde bunların lüzumundan fazla dikkate alınması… (maddeler artırılabilir).

Hizmet sosyal bir hareket, insanlardan oluşuyor. İnsanın olduğu yerde yozlaşma, bozulma olur. Makam, güç, ekonomik kaynaklar, yetki insanları ve toplumsal yapıları çok daha hızlı bozar ve yozlaştırır. Her sosyal yapıda görülebileceği üzere Hizmet Hareketinde de bir kısım yozlaşmalar, verimsizlikler başlamıştı. 17/25 sonrası maruz kalınan baskı ve zulüm savunma psikolojisi ile bir kenetlenmeye, problemleri ötelemeye, yok saymaya neden oldu. Ancak 15 Temmuz’u müteakip yaşatılan deprem ve yıkım nedeniyle doğal olarak mühendislik hataları, malzemeden kaynaklanan sorunlar, binaların kurulduğu zemin, dinamik ve statik hesaplardaki sapmalar gündeme geldi. Marmara Depremi’nde görüldüğü üzere pek çok araştırma, sorgulama, rapor depremin hemen akabinde gündeme gelirse ilgi görüyor. Tedbire dair yasal düzenlemeler yapılıp, gerekli önlemler alınabiliyor. Depremin acısı geçip hayat normalleştikten sonra hem problemlerin tartışılması hem de acı reçetelerin uygulanması imkansızlaşıyor. Zira yeni düzen kuruluyor ve bu düzenin sahipleri huzurunu, rahatını bozmak, konforuna dokundurmak istemiyor. O nedenle acı taze iken, hasar ortada iken teşhis ve tespit daha sağlıklı olacaktır. Günümüze  ve geleceğe bakan yönüyle yaşanan felaketin hasarını azaltmak için tespitte, tavsiyede bulunanlarla felakete sebep olan zalimleri aynı kefeye koymak doğru değil. Onları susturmaya çalışmak, yok saymak felaketten kurtulmayı, çözüm üretmeyi ve sağlam bir gelecek inşa etmeyi engeller.

DAHA SAĞLAM BİR GELECEK İNŞA ETMEK

Hizmet Hareketinin bir süredir başka sosyal yapılarla karşılaştırılmayacak kadar az, ama kendi idealleri, ufku açısından önemli problemleri vardı. Bunların varlığına inanç ve düzeltmeye yönelik çaba yetersizdi. Son yaşananlar bir yönüyle daha sağlam bir gelecek inşa etmek, Hareketi daha kaliteli malzeme ile daha güçlü bir zemine oturtmak ve benzer hatalara karşı tedbir almak için fırsat sunuyor. AKP bugün var yarın yok. Ama Hizmetin dünyaya söyleyecekleri, insanlığa verecekleri var. Hizmet insanları bu krizi fırsata çevirip daha sağlam bir gelecek inşa edebilirler; etmeliler.

Depremlerde, felaketlerde acil kurtarma timleri, ilk yardım ekipleri çok önemlidir. Aç ve açıkta kalanları gözetmek vicdani bir görevdir. Ama teknik adamlar, bilim insanları da daha sağlam ve güvenli gelecek inşa etmek için görevlerini yaparlar. Zeminden, yapılardan numuneler alır, inceler ve bazı sonuçlara varırlar. Onlara “millet can derdinde, siz ne yapıyorsunuz?” diye çıkışmak misyonları ve yapılacak işleri karıştırmaktır.

“Neden açıktan yapılıyor? Pekala bunlar dar dairede söylenebilir” diyenleri çokça duyuyoruz. Hizmet global, hesap verebilir, şeffaf bir Hareket olacaksa bu dönem önemli fırsatlar sunuyor. Ayrıca sosyal yapılarda değişim ve dönüşüm çok zor ve sancılıdır. Değişim sürecinde tartışmaların kamuoyuna açık ama üslubunca yapılması tabanın değişime hazırlanmasına, yeni döneme geçmeye yardımcı olur. Hizmet’in bu safhadan sonra kapalı kalma imkanı yok. Açıklığa ve çok sesliliğe, çoğulculuğa, katılımcılığa alışmamız lazım. Bu kültürün gelişmesi için katılmadığımız fikirlere saygı duyma, onlara edebimizi bozmadan fikirle karşılık verme yollarını geliştirmeliyiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

12 YORUMLAR

  1. Cok guzel bir yazi… elinize saglik

    belki de ilk kez bu kadar guzel bir uslup ile ciddi-yapici elestiri yapani gordum. Demek ki olabiliyormus. Tesekkurler…

  2. Meseleye olabildiğince bütüncül bakarak, birşeyleri düzelteyim derken ana sütunları yıkmadan, ifrata girmeksizin muvazeneyi koruyarak ve üsluba riayet ederek yapılan bu tür yapıcı eleştirilerin daha faydalı olacağını düşünüyorum. Samimiyetine dair kuşku uyarmayacak mahiyette bir eleştiri. Tebrikler Mahmut bey!

  3. Mahmut bey, yazinizin çoğu kismina katiliyorum.

    Lakin,
    1. Bundan sonra somut bir şekilde ne yapilabilirin? cevabi yok. Herkes geçmişe dönük eleştiri yapiyor, tespit yapiyor. Elbette bunlarin doğruluk payi vardir. Ancak yazilari baştan sona kadar okuyunca, yazilanlar hep başka birilerinin tekrari gibi oluyor. Hizmetteki arkadaşların entellektül kültürünün bu kadar sığ olmadığını umuyorum.

    2. Ağır eleştiri getirenlerin sorunu; sanirim bu arkadaşlar geçmiş zamanda hepsi istisnasiz hizmetin ya gazetesinde, ya dergisinde, ya tv’sinde, ya radyosunda, ya üniversitesinde ya da farkli bir kurumunda çalişiyor, yaziyor, konuşuyorlardi. O gün, bugün getirdikleri eleştirileri yapabilirlerdi. Sanirim daha da etkili olurdu. Ama bugün çikip konuşmalari tabi ki kirici oluyor bizim için. Allah muhafaza kimseye hain ilan edemeyiz ancak şahsen bugün gösterilen direnci o gün göstermiş olsalardı hepimiz bugün daha anlayişla karşilardik.

    3. Bu süreçle beraber mantar abilik kültürünün olmadığını görüyorum. Bunu niye yaziyorum. Çünkü 6 aydan fazladir Yunanistan’da ayakta kalmaya çalişan bir fert olarak yaziyorum.

    Allah hepimize merhamet etsin, istikametten ayirmasin…

  4. Degerli Mahmut bey “hizmetin zaaflarini” siraladginiz maddeler cogunlugu itinatiyle subjectivedir, butunu ve geneli yasitmaz, bir kac ornek olarak
    1)”Pollyannacilik” : Mumin imaniyla her zaman guzel dusunur,umitvardir. yeis batakligina asla dusmez,hz omer gibi “Bir kisi cennete girecekse” kendisini umit edebilecek kadar sebepler icinde yalniz Allaha guvenen, dayanandir.

    2)”faaliyetlerine kutsiyet atfetme”
    Hizmetin kutsiyet atfettigi tek sey Allah ve peygaberin s.a.v davasi, sevgisidir ve onunla irtibatli olan seydir. Bu davaya hizmet eden araclarda “okullar, evler, yurtlar vs.” onun sevmesi sevdirilmesi istikametinde kullanildigi icin mubarek gorulmustur. Peygamber efendimizin s.a.v anlatilgi bir yerde ” Evet o da bir beserdir ama onun kiymeti cakil taslarinin yaninda elmas gibidir deniliyor” bizim tastan binalarimiz gibi, kagittan kitaplarimiz gibi. Allah c.c. hakkiyla bilendir.

  5. Mahmut bey elinize yüreginize saglık

    TC Zamanın hükümeti muhafazar kesim iktisadi işlemlere katılsın, parasını faizsiz sistemde çalıştıracak finans kurumlarını kursunlar , faize bulaşmadan iktisadi hayatın içinde aktif olsunlar diye kanun çıkarma izni verenler vicdanlarına sormazlarmı.? Biz ne yapıyoruz ?
    Muhafazakar insanlar ülke ekenomisine destek versinler diye Bank Asya Kuruluşunun resmi açılışına katıl, sonrada senin siyasi düşüncene uymadı diye ,muhalif oldu diye Bank Asya ile çalışanları, para yatıranları suçlu ilan et..

    Bu siyasi ahlaksızlık ve Vicdansızlıktır.
    Ülkenin demokratikleşme istikametinde yasaların tanıdıgı haklar çercevesinde, Sendika kurulmasına izin ver sonrada sendikaya üye olanları suçlu ilan etmek siyasi ahlaksızlık ve vicdansızlık degilmidir? Zulumdur.
    Egitim Emekcisi

  6. Diğerlerine de katılıyor olmak kaydıyla, şu hususta tahşidat yapmak istiyorum: “Gönüllüler ve beklentisizler hareketi iken kadro, konum sahibi insanlar hareketine doğru gidiş” meselesi bence yaşanan en büyük handikaplardan birisidir. Bir de bunu, hizmete vesile oldukları düşüncesiyle yapanlar yok mu?

    Osmanlı’da yeniçeriler bekardı, evlenmezdi ne zaman ev bark sahibi oldular, ailemiz çoluk çocuğumuz demeye başladılar. Belki çoluk çocuklarını kayırdılar, onları da makam ve mevki sahibi yapmaya kalktılar, o zaman orduda bozulma başladı.

    İstişarelerde muhalif ya da aykırı görüş beyan ediyor diye, belki de neticesinde hayra vesile olacak olanların dışlanması da diğer önemli bir handikaptır. Herkesin aynı düşündüğü kurul istişare kurulu olabilir mi?

    Aynen dediğiniz gibi, açıktan yapılan eleştiriler demire su verme işlevi görecektir. Kıymetli yazara fikirleri ve üslubu için teşekkürler.

  7. Kur’an ve Sünnet ölçüleriyle çelişecek şekilde Harekete ve faaliyetlerine kutsiyet atfetme, bunu davranışlara yansıtma ve başkalarının gıpta ve hasedine neden olma.
    Bu iddianızı neye dayanarak söylüyorsunuz merak ettim. Böyle önemli bir iddia için örnek vermek gerekmez mi?
    Aydınlatırsanız sevinirim. Teşekkürler…

    • BU BİR SORU MU? YOKSA REDDİYE TADINDA BİR YOKUŞ MU?
      Önemli bir iddiadır, ve örnekleri maalesef çoktur. Genel olmasa da çoktur.
      Gerçi bu iddia tamamiyle yanlış olsa ne yazar? Neden eleştirilere yokuş yaparız? Hakikat, hakikatse kendine saldırı sonucu gerçek açığa çıkar. Bırakınız, herşey ortaya çıksın…Demokratik olunuz. Yaradan (c.c.) gibi.

  8. Duzgun ic muhasebe yapildi kim karsi cikti. Elestiriyi yapan bir sonraki adimda Ustada Hocaefendiye inceden giydiriyor. .Onada herhalde tepki gosterir insan. Yanilmisim der ayrilirsin hem dur hemde boyle garip tavirlar anlamak mumkun degil. Bu insanlar kalemini Uslubunu ayni zamanda magduriyeti batiya duyurma adina nekadar kullandilar kac soylesi yaptilar kac panel duzenleyip kendi çaplarina uygun insanlara bu magduriyeti anlattilar.Onuda goremiyorsun. Birde kendi kaynagini bilmiyor Ustad imandan sonra namaz demis yanlis mis birkaci da Bamteli siyasi diye dinlemiyorum diyor. Eeee birileride karsilarina gecip hayatta basarilar diyince bunlar dinlenilmiyor oluyor. Niye sizin yazinizi okuyoruz hatta paylasiyor insanlar. Bu arkadaslarin unuttugu en onemli seylerden biride hitap ettigi kitle AKP kitlesi degil cogu universte mezunu okumus insanlar ikna etmek kolay degil. Oyle iki yaziyla kimsede karar vermiyor zaten. Kisaca kalan varsa burda devam eder hertur mucadeleyi yapariz gidende erkek gibi kivirmadan çekip gitsin.

  9. Yazınızı okudum, bana doğru gelmeyen hiçbir nokta olmadı ama yazıyı okuyup bitirdikten sonra aklımda çok canlı olan ve uçup gitmeyen tek bir düşünce kaldı.Müsaadenizle bir cümleyle şöyle ifade etmek isterim. “Şimdi gerçekten hiç sırası değil Mahmut bey.”

    Bence, hayvanımsı bir adam gelmiş çok beğendiği ve kıskandığı için buldozerle evinizi başınıza yıkarken, ‘biz de belki sabahları müziği biraz daha kısık sesle dinlemeliydik, bak orda da biz bir durup düşünsek iyi olur’ demek kadar zamansız ve alakasız bir gündem. Lütfen kusura bakmayın, ben zaten çok kısıtlı olan bu mecralarda ve böyle bir ortamda bu konuların iyi niyetle olsa dahi gündemde tutulmasının, boğulan bebeklerin, taciz edilen ev hanımlarının nefsi müdafaa hakkını aşındırmak, imdat diye bağıranların sesine kendi sesini katarak onları bir kakafoniye kurban etmek gibi olduğunu düşünüyorum. Eğer yanlış düşünüyorsam ki olabilir, dua edin doğru yolu bulayım.

  10. Sanirim bizim entellektüel kesimin kısır döngüsü kurmay zekayı yazıya katmamaları.
    Kurmay zeka dediğimiz, bir problem tespiti var ve bu problemin çözüm yolları siralanir. Bu çözüm yollarindan birinden çözüme gidilirken, karşılaşılacak sorunlara da çözüm bulmadir. Merak ediyorum da, kimsenin geleceğe dair bir çözüm yolu yok.

    Kraathane kültüründen ileriye gidemiyoruz maalesef.

  11. Sayin Akpınar
    Tr724’te bu güne kadar sizin elestirilerinize benzer bazı yazılar yayınlandı. Mesela Ahmet Donmez’in ” Cemaat 15 Temmuz’un Neresinde” dizisi gibi.
    Sizler acili Cemaat mensuplarının saldırılarından, Cemaat’in merkez trillion hismindan korktuğunuz iki adım geri, bir adım ileri yapıp durdunuz.
    Dışarıdan halinizi daha rahat gören dostlarınızla karşı kulaklarınızı kapattiniz.

    Bence hastaliginiz hala
    1) kibir
    2) Makyavelizm’dir.
    Bu gün sadece AKP’li % 50 nin değil, öteki % 50’nin de Cemaata arka donmesinin sebebi burada aranmalidir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin