Geeel geeel, kimyasal gaza gel vatandaş!

Yorum | TARIK TOROS

Tüm ülkelerde liderlere duyulan güven geriliyor.

Buna rağmen liderler sıkıştıkları yerden çıkmak için şeytani planlar yapmaktan geri durmuyor.

***

Son yazı bu cümlelerle bitiyordu.

Sonra…

ABD-İngiltere-Fransa koalisyonu Miraç gecesi Suriye’yi vurdu.

Kaldığımız yerden devam edelim:

Gerekçe: “Suriye rejiminin çoluk çocuk masumları kimyasal silahlarla öldürmesi.”

-Esad duruyor mu?

Duruyor.

-Kimyasal hedefleri vuruldu mu?

Öyle diyorlar.

-Dünya kamuoyu nasıl bakıyor?

Liderler ve sözcüleri dışında kimse yüksek sesle, “harika iş çıkarıldı” demiyor.

***

Batı, daha önce “medeniyet” götürmeyi vaat ettiği yerlere…

Şimdi “demokrasi” getirmeyi vaat ediyor.

Hoş, Ortadoğu halklarının (Türkiye dahil) demokrasi talebi var mı?

Meçhul.

***

Gelin size muazzam bir tanıklıkla Batı’nın Ortadoğu’ya nasıl baktığını göstereyim.

Silvio Berlusconi, bugün 81 yaşında.

1994-1995, 2001-2006 ve 2008-2011 yılları arasında toplamda 9 yıl İtalya Başbakanlığı yaptı.

Alan Friedman, kendisi ile olarca mülakat yaparak hayatını kaleme aldı, “My Way” adıyla yayımladı: “Benim Yolum” (2015).

Bu mülakatları kayda aldı ve kitapla aynı isimli belgesel, 2016’da Netflix’te yayımlandı.

Orada seyrettim.

***

Berlusconi aynen şöyle diyor:

“2003’te Başkan Bush’un Saddam’a savaş açmak istediğini öğrendim. Washington’a gittim. Yemek yedik. Bu hatadan dönülmesini istedim. Mesele çok basit aslında. Irak, sınırları yapay olarak çizilmiş bir ülke. Tarih boyunca çatışma halinde olmuş üç etnik grup bir arada yaşıyor. Nüfusun %65’i okuma yazma bilmiyor. Böyle bir ülkeyi demokrasiyle yönetemezsiniz. Ancak rejimle yönetebilirsiniz. Fakat lider, gözünü kan bürümüş bir diktatör olmamalı. Bir ara Esat (Suriye) gibi bir lider düşünülüyordu. Ürdün Kralı, Fas Kralı gibi biri olmalı bu. Demokrasi tutmaz.” (My Way, Alan Friedman, Netflix, 2016)

***

Batı’nın hiçbir zaman Ortadoğu’ya demokrasi götürmediğinin, götürmeyeceğinin, bunun mümkün olmadığının teyididir bu.

Ama dünyaya bu masalı anlatıyorlar.

Af edersiniz, dünya halkları da yiyor bunu.

***

Batı, Saddam’dan 8 sene sonra Libya’da Kaddafi’yi hedef aldı.

Gündemde bu defa “Arap Baharı” vardı.

Olaylar, Kahire’deki Tahrir meydanından Libya’ya sıçradı.

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, 19 Mart 2011’de acil bir Libya zirvesi topladı.

Ama zaten çoktan karar verilmiş, Fransız jetleri zirve henüz tamamlanırken aynı gün Libya’yı bombalamaya başlamıştı.

***

Esasen Sarkozy, Libya lideri Kaddafi’yle yıllarca görüşmüş onu Paris’te ağırlamış ve Fransız avcı uçakları satmaya çalışmıştı.

Daha 1.5 yıl öncesine kadar hayli popüler olan Kaddafi, gittiği her yere çadırını da götürüp orada kalıyordu.

Aralık 2008’de Paris’te Elysee Sarayı bahçesine kurduğu çadır, hayli konuşulmuştu.

Temmuz 2009’da G8 zirvesinde liderlerle yemeğe katılmış, Obama ile el sıkışmış, zirvenin yapıldığı İtalya’ya çadırını da götürmüştü.

***

Lakin Sarkozy’e olan iç destek hızla düşüyordu.

Arap Baharı’nın başında yanlış diktatörlere destek vermişti.

Öfkeliydi.

Ve şimdi Kaddafi’yi (ona satmaya çalıştığı) Fransız jetleriyle vuruyordu.

***

Paris’teki zirvede, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Sarkozy’nin Kaddafi’yi devirme planına arka çıktı.

Bu noktada Silvio Berlusconi’nin hikâyesi ise daha başka:

“Biz Hillary Clinton’la Kaddafi’nin bombalanmasının büyük bir hata olduğu konusunda hemfikirdik. Kaddafi başlangıçta ABD ve Batı’nın düşmanıydı. Bu operasyonu durdurmaya çalıştım. Çünkü Kaddafi pek çok şeyle suçlanabilecek olsa da yakın dostu Berlusconi tarafından evcilleştirilmişti. Arkadaş olmuştuk ve imajını düzeltmek için Batı’yla işbirliği yapmak zorunda olduğunu kabul etmişti. Libya’nın bölünmesini sadece Kaddafi engelleyebilirdi. Batılı meslektaşlarıma Libya’yı bir arada tutan şeyin Kaddafi’nin dikta yönetimi olduğunu söyledim. Ülke 105 farklı kabileden meydana geliyordu. Bunlar her yıl bir araya gelip Kaddafi’nin ‘Krallar Kralı’ olduğunu teyit ediyordu. Ağır silahlara sahip olan bu kabileler birbirleriyle de çatışma halindeydi. Libya’nın şu anki durumuna bakın. Patlamaya hazır bir bomba. Libya’dan çıkan silahlar dünyanın dört bir yanına dağılıyor. El-Kaide’nin de burada faaliyetleri var.” (My Way, Alan Friedman, Netflix, 2016)

***

Fakat Sarkozy, Clinton’un (belki de gönülsüz) desteğiyle Berlusconi’yi saf dışı bıraktı.

Batı, “Kaddafi’yle buraya kadar” dedi.

Berlusconi şaşırmıştı, çünkü kimse ona haber vermemişti.

***

Dönelim başa.

Batı koalisyonu, 14 Nisan sabahı, Şam saatiyle 04’te, Suriye’deki hedefleri vurdu.

Gerekçe, kimyasal silahlardı.

Hedef, kimyasal silah depolarıydı.

-Esad niye kimyasal silah kullansın?

-Eceline mi susadı?

-Şu son 5 senede en güçlü dönemini yaşarken neden bacağını sıksın?

… soruları bir yana.

Kimsenin merak etmediği şu:

Kimyasal depoları vurulunca bu depolardan yayılacak gaz problemi hiç düşünüldü mü acaba? Peki, gaz yayıldı mı?

Veya:

Kimi kimi niye gaza getirdi? Bu neyin gazıydı?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin