Afrin operasyonu, NATO ve Türkiye

HABER-YORUM | KEMAL AY

Dün dünyanın önemli think tank kuruluşlarından Carnegie Endowment’ın Avrupa ofisinin yayını olan Strategic Europe’ta deneyimli araştırmacı Judy Dempsey imzalı bir analiz yayınlandı. Avrupa’nın dış politika ve güvenliği üzerine bir grup uzmana şöyle bir soru yöneltmiş Dempsey: ‘Türkiye, NATO’ya zarar veriyor mu?’

Size uzmanların görüşlerini kısaca özetleyeyim.

Johns Hopkins Üniversitesi’nden Federiga Bindi, Türkiye’nin Afrin operasyonuyla birlikte NATO müttefiki olan ABD’yi hedef aldığını, üstelik bunu Rusya’nın desteğiyle gerçekleştirdiğini belirtmiş. Bindi’ye göre, NATO ve AB yetkililerinin Erdoğan’ın yaptıkları karşısında ‘öbür yana bakmaları’ sadece bu kurumları değil genel anlamda Batılı değerleri de tahrip ediyor.

Bir başka Avrupa merkezli think tank’te dış politika uzmanı olan Ian Bond’a göre Soğuk Savaş zamanında NATO otoriter yönetimlere (buna Türkiye’deki darbe yönetimleri de dâhil) müsaade etse de, bugün NATO’yu bir arada tutan faktör ortak demokratik değerler ve Türkiye’nin bu alandaki kötü gidişi, NATO’yu çok daha fazla etkiliyor. Yine Ian Bond, Türkiye’nin YPG rahatsızlığı anlaşılabilir olsa da, YPG ile savaşmanın Suriye rejimi ve IŞİD dışında kimseye faydası olmadığı görüşünde.

Heinrich-Böll Vakfı’nın İstanbul ofisinden Kristian Brakel daha ‘gerçekçi’ yaklaşmış meseleye. Bugün yaşanan karmaşayı daha çok ABD ve Türkiye’nin Suriye politikalarındaki yanlış hesaplamalara bağlıyor ve soruyor: Acaba iki ülkenin uzun vadede Suriye politikaları gerçekçi mi? Brakel’e göre Erdoğan’ın ‘hayatta kalma içgüdüleri’ NATO konusunda onu daha negatif hâle getirebilir.

Bir başka Alman think tank yetkilisi Markus Kaim ise NATO’yu nasıl tanımlayacağımıza göre değişeceğini söylemiş. Eğer askerî bir birliği kast ediyorsak, Türkiye hâlen NATO’nun savunma gereksinimlerine uygun şekilde davranıyor. Fakat eğer NATO’nun siyasî etkilerini de hesaba katacaksak, evet, Türkiye giderek bu birlikten uzaklaşıyor. Bunu, Almanya ve Hollanda gibi NATO üyeleriyle kavga edip daha ziyade Moskova ve Tahran’a yaklaşmasından da anlayabiliriz.

Atlantic Treaty Association’ın başkan yardımcısı Julian Lindley-French’e göre bu yanlış bir soru. Mesele NATO ile Türkiye arasında olmaktan ziyade, Kürtlerin bir kez daha ‘büyük güçler’ tarafından kandırılmasıyla ilgili. Lindley-French, NATO’nun ve diğer Avrupalı devletlerin Türkiye’nin Kürtlere yönelik hamleleri karşısında ‘öbür yana bakmalarını’ sorunlu buluyor.

Hudson Enstitüsü’nden Jonas Parello-Plesner, Batı dünyasının derin çelişkisini dile getirmiş: Türkiye’yi nasıl tamamen kaybetmeyiz? Rusya’nın kolaylıkla bir alternatif olarak belireceğini söyleyen Parello-Plesner, eğer NATO daha fazla bastırırsa Türkiye’nin kolaylıkla Batı’dan kopacağı görüşünde.

Atlantic Council’den tanınmış Türkiye analisti Aaron Stein’e göreyse NATO ve Türkiye ilişkilerinde askerî ve siyasî konular birbirinden ayrılmış durumda. Türkiye, YPG meselesinde ABD’yi suçluyor fakat bu NATO’yla ilgili değil. Bu arada Erdoğan da Batılı müttefikleriyle gelgitli bir ilişki benimsemiş durumda ve kısa vadede ‘daha yakın’ bir pozisyon almaları zor görünüyor.

Son olarak bir başka think tank yetkilisi Stephen Szabo, NATO’nun Türkiye’ye ihtiyacı olduğu kadar Türkiye’nin de NATO’ya ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Szabo’ya göre Erdoğan, arkasında NATO alternatifi olmadan Moskova’da Putin’le masaya oturmak istemiyor. Ayrıca Türkiye’nin coğrafî önemi, mülteci krizindeki rolü gibi meseleler hesaba katıldığında, NATO ile Türkiye ilişkisi kaçınılmaz. Fakat Erdoğan’ın NATO’ya verdiği zararın derinliğini ve Erdoğan’dan sonra nasıl bir Türkiye’nin ortaya çıkacağını kestirmek zor.

***

Tarafların kendine göre açıklamaları ve bahaneleri var. Putin için NATO ile ‘dalga geçmek’ Hibrit Savaş stratejisinin bir parçası. Bunu, Türkiye üzerinden yapabiliyor. Erdoğan içinse Putin ve NATO ya da Batılı ülkeler arasında bir ‘denge’ kurmak hayatî bir mesele. Varlığını buna bağlamış durumda. Uzmanların da dediği gibi NATO için Suriye meselesi öncelikli değil. Askerî olarak Türkiye’nin bir ‘tampon bölge’ye dönüşmesi, NATO için problem teşkil etmez. ‘Tampon bölge’nin ise tanımı hayli geniş.

Eğer NATO için Rusya’nın ‘öncelikli tehdit’ olma durumu devam ediyorsa, burada Türkiye’nin konumundan ziyade Rusya’nın stratejilerine bir cevap üretilecektir. Bu da Türkiye’yi ancak bir figüran olarak kabul etmek anlamına gelir. Öte yandan ABD’nin ya da AB ülkelerinin Türkiye ile ekonomik ve siyasî ilişkileri, bambaşka bir konu. Erdoğan rejiminin ‘denge’ politikasının Batı tarafı ‘çekimser’ görünse de, Rusya tarafının da aynı şekilde ‘durağan’ olup olmayacağını zaman gösterecek. Putin, Türkiye’den daha fazlasını istediğinde Erdoğan’ın ne yapacağı da merak konusu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin