‘Yumuşamadan’ vekalet savaşları başladı! 

M. AHMET KARABAY | YORUM

CHP lideri Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşme talebinde bulunması ve buluşmanın gerçekleşmesinden sonra ‘Tek Adam’ tarafından dile getirilen yumuşama söylemleri daha adım atılmadan vekalet savaşlarına dönüştü. Erdoğan’ın başdanışmanı Mehmet Uçum, Gezi eylemcilerinin “ihanet içinde” olduklarını öne sürdü. Cevap CHP’li Namık Tan’dan geldi.

Mehmet Uçum-Namık Tan’ın yürüttüğü vekalet savaşları konusuna geçmeden şu kulağa hoş gelen ama buram buram tuzak kokan “yumuşama” kavramından söz etmek istiyorum. Öncelikle siyasilerin yapıcı bir diyalog içinde olması bir ülke açısından hayati öneme sahip. Liderlerin birbiriyle görüşebilmesi, oturup ülke sorunları üzerinde görüş alışverişinde bulunması en zor dönemde bile toplum için umut doğurur.

Söz konusu Erdoğan ise her kavram ayrı anlam taşır. Demokrasiyi, varmak istedikleri hedefe gitmek için bir tramvay gibi kullanacağına ilişkin sözleri zihinlerde olan Erdoğan, kendini zayıf hissettiği dönemlerde olabildiğince demokrat göründü.

Burada bir yanlışı düzeltmeme fırsat verin. Erdoğan, 15 Temmuz’dan sonra Tek Adam olmadı. Kendisine Tek Adam yolunu 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu açtı. 15 Temmuz’la başlayan süreç Erdoğan’ın Tek Adamlığının gereğini yerine getirmekten ve adını koymaktan ibaret oldu.

Oysa Erdoğan, 2010’daki referanduma kadar dünyanın en demokrat görünen liderlerinden birisiydi. Sadece demokrat görünmedi, demokrasinin gereklerini de yerine getiriyor göründü. Ama öte yandan da Tek Adam olmanın altyapısını inşa etti.

TÜRKİYE 2013’TE 1993’TEKİ GİBİ MAKAS DEĞİŞTİRDİ

Erdoğan’ın gerçek kişiliği Gezi Protestoları ile ortaya çıkmaya başladı. Eylemlerin daha üçüncü gününde Reuters muhabiri Birsen Altaylı ile girdiği diyalog hayli dikkat çekiciydi. “Şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50’si var” sözü Erdoğan’ın yüzündeki maskeleri indirmeye başladığı tarih oldu.

Birlikte çalıştığı bütün isimlerin söylediklerine kulak tıkayan ve Gezi Protestolarını istediği gibi yöneten ve yönlendiren Erdoğan, o tarihten sonra bütün diyalog kapılarını kapattı. Artık diyaloğa ihtiyacı olmadığı, istediklerini yapması gerektiğine inanmaya başladı. Öyle de yaptı.

Türkiye, 2013 yılını tam 20 yıl öncesi gibi yaşadı. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 1993’te ölümüyle ülke nasıl makas değiştirdiyse Gezi Protestoları da makas değiştirmenin yeni miladı oldu.

Erdoğan, o tarihten sonra bir kez adını koymadan yumuşuyormuş gibi göründü. O da 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidar gücünü kaybettiğinde oldu. Erdoğan, “İstikşafi görüşmeler” adı altında ülkeyi oyalamak suretiyle erken seçim kararı alınıncaya kadar yumuşamış göründü. 24 Ağustos’ta erken seçim kararının alınmasıyla yeniden bildik Erdoğan karşımıza çıktı.

UÇUM’DAN PAZAR, NAMIK TAN’DAN PAZARTESİ NOTU

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, son dönemde Beştepe Sarayı’nın sesi gibi mesajlar vermesiyle dikkat çekti. Bir süredir mesaj tonunu ve ilgi alanını genişletir oldu. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan habersiz ve onun örtülü onayı olmadan yaptığına inanıyorsanız yanılgı içindesiniz demektir.

Uçum, 5 Mayıs Pazar günü kullandığı sosyal medya üzerinden Bir Pazar Notu başlığı ile uzunca bir paylaşım yaptı. Uçum, sözü siyasi iktidar tarafından cezaevinde rehin tutulan Gezi sanıklarına getirmek için hayli çabaladı.

Uçum, ABD’li yazar ve eylemci Hanry David Thoreau’nun ortaya attığı sivil itaatsizliğin ne olduğunu anlattı. Türkçe hatalarıyla dolu paylaşımında Soğuk Savaş sonrasında sivil itaatsizlik kavramının emperyalist yayılmacılık aracına dönüştüğünü öne sürdü. Erdoğan’ın başdanışmanı, paylaşımında sosyalist soslu, sloganist bir bakış açısıyla konuları ele aldı. Sivil itaatsizlik adı altında yapılan eylemlerin, rejimleri yıkan bir aparat olarak kullanılmaya başladığını öne süren Uçum, “Turuncu Devrim” ve “Arap Baharı” eylemlerinin bu kapsamda olduğunu saydı.

İşbirlikçi sivil itaatsizlik eylemlerinin kaos hedefli eylemler olduğu iddiasında bulunan Mehmet Uçum, bu eylemlerin hedef alınan ülke ve topluma ihanet eylemleri olduğunu söyledi.

Uçum, asıl sözünü burada söylüyor: “Bu ihanet eylemleri toplumda ve bireylerde travmalar oluşturur ne kadar zaman geçerse geçsin affedilmez veya hoş görülmez. Bu tip eylemler hiç bir zaman hukukun koruması altında olmazlar, olamazlar.”

NAMIK TAN’DAN KAPSAMLI CEVAP

Uçum’a cevabı, Erdoğan-Özel görüşmesinin tutanaklarını kayda alanİstanbul Milletvekili Namık Tan, Bir Pazartesi Notu başlığı altında verdi. 20. yüzyılın ikinci yarısının siyasi tarihinin özeti niteliğindeki cevapta, 1956’da Sovyetler Birliği’nin Macaristan’daki barışçıl eylemleri nasıl kanlı bir şekilde bastırmasıyla şekillenmeye başlanan Soğuk Savaş dönemini ele aldı.

Uçum’un mantık ve gramer hatalarıyla dolu Bir Pazar Notu’na inat Namık Tan’ın kapsamlı paylaşımının, anlatım ve gramer olarak son derece titizce yazıldığı dikkat çekti.

1989’da Demir Perde’nin yıkılmasıyla dünyada yeni bir dönemin kapılarının aralandığını anlattı. Avrupa’dan Orta Doğu’ya oradan Uzak Asya’ya kadar farklı coğrafyalardaki gelişmelere değinilen notta, konu Türkiye’ye getirildi. Namık Tan, iktidarın anayasayı askıya alarak cumhuriyete ihanet ettiğini yazdı:

“AKP-MHP koalisyonu, AYM ve AİHM kararlarını uygulamayıp, anayasayı askıya alarak cumhuriyete ihanet ediyor.”

Anayasanın uyulmaması durumunda hiçbir öneminin olmadığının altını çizen Namık Tan, Uçum’un “ihanet” diye saydığı eylemlerle ilgili görüşlerini net ortaya koydu: “CHP olarak biz Gezi Davası’nda da, Kobani Davası’nda da, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasında da, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve seçmenin iradesine saygı duyulmasında da, sansüre karşı da, yolsuzluğa karşı da, eğitimde akıldan, bilimden, laiklikten uzaklaşma girişimlerine karşı da külhanbeyi üsluplu kahvehane filozoflarına asla boyun eğmeyeceğiz.”

ÖZGÜR ÖZEL’DEN ERDOĞAN’A YUMUŞAMA YANITI

Erdoğan’ın, “Türkiye’de siyasetin yumuşama sürecini başlatalım istiyorum. Bu adımı da atacağız.” sözlerine rağmen somut hiçbir adım atılmamasına, CHP lideri Özgür Özel’den sert yanıt geldi. 6 Mayıs 1971’de idam edilen Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının anma törenine katılan Özel, 1 Mayıs’ta Taksim’de kutlama yapılmasının yasaklanmasını, ODTÜ’de Bahar Şenliklerine izin verilmemesini kabullenmenin mümkün olmadığını söyledi:

“Benim görevim anayasal kayıpları teker teker geri almak. Taksim Anayasa Mahkemesi kararına karşı yasaksa, ODTÜ Stadyumu yasaksa bundan sonra kimse normalleşip de sonu anayasa varır mı diye düşünmesin. Bugün AYM kararına rağmen arkadaşlarımız Gezi’den içeride yatıyorlarsa kimse normalleşmeden bahsetmesin.”

YUMUŞAMA’NIN 3 ŞARTI

Erdoğan, sözünü ettiği yumuşamayı hayata geçirmek istiyorsa atması gereken çok basit adımlar var. Bu adımları atma görevi Tek Adam’a düşüyor.

  • Hukuka dönmek
  • Anayasaya uymak
  • Yargının hukuku boğmasının önüne geçmek

Önce bu adımlar atılmalı. Erdoğan içinden çıkardığı Tek Adam canavarını öldürmeden yumuşama olmaz/olamaz. Aksi takdirde 7 Haziran seçimleri sonrasında “istikşafi görüşmeler” adı altında kamuoyunun meşgul edilip mutfakta başka şeyler pişirme çalışmalarını gölgelemek olarak kalacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin