“Ayhan Bora Kaplan olayı”, AKP’nin MHP’ye “savaş” ilanıdır

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

Siyasette her sabah dünya yeniden kuruluyor. Yeni başlangıçlar da yeni ayrılıklar, yeni ittifaklara gebe demektir. AK Parti ile MHP arasındaki birlikteliğin mezara kadar değil, pazara kadar olduğuna bugünden kimse inanmak istemiyor. Lakin Sinan Ateş ve Ayhan Bora Kaplan olaylarının geldiği noktanın, MHP için 2013’te Gülen Cemaati ile yaşanan dershanelerin kapatılması hamlesinden pek bir farkı yok.

2010’lu yılların başlarına gittiğinizde Gülen Cemaati ile AK Parti arasında görünürde hiçbir sorun yok gibiydi. Dışarıdan bakanlar, iki yapı arasında ‘su sızmadığını’ sanıyordu. Hele 2010’daki Anayasa referandumunda Cemaat’in gösterdiği olağanüstü performans ve fedakarlık, bu dostluğun bozulmayacağının göstergesi olarak yorumlandı.

Tayyip Erdoğan, başbakan sıfatıyla 2012’de yapılan 10. Türkçe Olimpiyatlarında, “Bitsin bu hasret” diyerek Fethullah Gülen’e Türkiye’ye dönmesi için yaptığı çağrı yeni bir dönemi aralıyor gibiydi. O günden kafasını kaldırıp yakın geleceğe bakanlar, bu iki yapının arasına kimsenin girmeyeceğine inanmaya başlamıştı.

Oysa gerçek resmin öyle olmadığı 2013 yılına gelindiğinde ortaya çıktı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “Dershaneleri kapatacağız!” dediğinde fazla ciddiye alan olmamıştı. Ancak aradan 1-2 ay geçtikten sonra aynı cümle Erdoğan’ın ağzından çıktığında bunun açık bir savaş ilanı olduğu anlaşılmıştı.

İşin garibi o dönemde iki yapı arasında ciddi bir kavganın olabileceğine AK Parti’nin o dönemdeki sözcüsü Hüseyin Çelik bile inanmıyordu. Çelik, “Cemaate karşı topyekün bir savaş içinde değiliz.” diyerek aksi yöndeki görüşleri çürütmeye çalışıyordu.

Sonrasında neler olduğunu ve halen nasıl hız kesmeden “sosyal soykırım” yapılarak sürdürüldüğünü bütün dünya görüyor.

MHP-AK PARTİ ARASINDA SU SIZMAYAN DÖNEM HİÇ OLMADI

Gülen Cemaati-AK Parti ittifakı mantık evliliğiydi. Birinde yetişmiş insan gücü, ötekinde iktidar erki vardı. Birbirlerini tamamladıklarını düşünüyorlardı. Sonrasında Erdoğan, artık kendi kadrolarını yetiştirdiğine inanarak Gülen Cemaati’ne dirsek gösterdi ve ‘dershane’ hamlesini yaptı.

MHP ile AK Parti’nin birlikte yolculuğu ise iki taraf için de bir menfaat temeline dayanan bir yolculuk idi. Flörtleşme ile başlayan ilişki, 15 Temmuz darbesi sonrasında kader birliğine dönüştü. İki taraf da ülkeyi suç çeteleri üzerinden yönetmeye çalıştı.

Taraflar arasındaki ilişki hep Sovyetler Birliği döneminde olduğu gibi ‘Soğuk Savaş’ zemininde yürütüldü. Taraflar birbirlerini el altından kontrol etmeye çalıştı. Taraflar çatışmaya girmedi ama ilişki hep silahların gölgesinde sürdü.

Erdoğan, zamanı geldiğinde ortaklarından kurtulmasını bilen bir lider. Bir dönem “Barış Süreci” diyerek Kürt siyasal hareketi ile canciğer kuzu sarması oldu. Kürtlerle barışmanın partisine oy kazandırmadığını gören Erdoğan, bir çırpıda bütün köprüleri attı.

Görünüşe bakılırsa Erdoğan zamanı geldiğinde MHP ile bütün bağlarını koparacak ve daha önce yaptığı gibi bütün günahları karşı tarafa yükleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışacak. ‘Barış Süreci’ ve ‘dershaneler krizin’nde olduğu gibi davranacak.

Haftalardır suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan çetesinin çökertilmesi olayının perde arkası aralanmaya çalışılıyor. Bağımsız gazeteciliği sürdürmeye çalışanlar, Kaplan olayının MHP ile doğrudan bağlantısı olduğunu anlatmak için çabalıyor.

Erdoğan’ın bütün kirli işleri MHP’nin arka bahçesi olarak bilinen Ülkü Ocakları üzerine yıkacağı konuşuluyor. Ülkü Ocakları zaten Avrupa’nın pek çok ülkesinde halen ‘suç örgütü’ olarak görülüyor. AK Parti açısından bu kolaylıkla atılabilecek bir hamle olarak görülüyor.

MHP ile başlatılacak kopuş sürecinde tek malzeme Ayhan Bora Kaplan olayı değil. Ülkü Ocakları eski başkanı Sinan Ateş’in öldürülme olayı da ikinci temel savaş sebebi olarak bir kenarda duruyor.

Pek çok yorumcu, Sinan Ateş cinayetinin azmettiricisi olarak bilirkişi raporuna yansıyan Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın adının hiç geçmemesini Erdoğan’ın MHP lideri Bahçeli’ye verdiği bir taviz olarak değerlendirdi.

Oysa bu gerçeğin bir tarafıydı. Aslında Erdoğan, Ayhan Bora Kaplan çetesi olayında ve Sinan Ateş cinayetinde bazı isimlerin kollanmış gibi görünmesinin altında başka bir şey yatıyordu. Erdoğan, iki olay üzerinden bir koruyormuş gibi görünerek bir anlamda MHP’yi rehin alıyordu.

Ülke, AK Parti ve MHP üzerinden bir Suçistan’a dönüştürüldü. Suç çeteleri üzerinden milyarlarca dolar bir yerlere aktarılıyor. Devlet içinde çok büyük bir kadrolaşmaya sahip olan MHP, ülkenin geleceği için bir tehdit durumuna dönüşeli yıllar oldu.

Erdoğan’ın, Ayhan Bora Kaplan olayını MHP’ye karşı geçmişte Gülen Cemaati’ne karşı dershanelerin kapatılması gibi savaş başlatan işaret fişeği olarak görenlerin oranı hayli yükseliyor. Gelişmelere bakılırsa bunun uzak ihtimal olmadığı görülecek.

Hele bir de Özgür Özel’in 31 Mart seçimlerinden sonra Erdoğan ile girdiği yakınlaşma, akıllardaki pek çok soruyu giderebilecek nitelikte. Erdoğan’a ikinci partinin lideri olduğunu unutturan Özgür Özel, CHP’yi yakın gelecekte AK Parti’nin MHP’nin yerine ikame ettiği parti yaparsa sürpriz olmaz artık.

Elbette bu adımı birden atamaz. “Müzakere ve mücadeleyi” birlikte yürüterek yapacak. Erdoğan, geçmişte pek çok kez yaptığı gibi yarın bir gün çıkıp “MHP beni kandırdı!” derse, bu sözlerin alıcısının hayli fazla olacağından emin olun.

Tayyip Erdoğan, 31 Mart seçim yenilgisinin faturasını ilgili bölgelerdeki yöneticiler üzerine yıkıp onların yerine yeni yöneticiler atayacak. Hep olduğu gibi iyilik ve güzellik adına her ne yapılıyorsa bütün bunlar Erdoğan tarafından yapılıyor. Bunu zaten iktidar cenahından kim konuşmaya başlıyorsa itiraf ederek söze giriyor. “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla…” diye başlayan cümleler hep bunun ifadesi.

Kişiler değiştirilerek Erdoğan kurtarılmaya çalışılmış olacak. Tanrı bile “her iyiliğin ve her kötülüğün kendinden” olduğunu söylerken, Erdoğan sadece iyiliklere talip. Ortaya bir yanlış ya da kötülük çıkmışsa bu mutlaka aşağılarda birileri görevini yapmadığı için olmuştur!

  • Şimdi iktidarın hukuka dönme ihtimali yok. Bu bir.
  • Ekonominin düzlüğü çıkması mümkün görünmüyor. Bu iki.

Bütün bunları bilen Erdoğan, zaman kazanmak ve mümkün olursa partner değiştirmek hesabında. Erdoğan, Özgür Özel’de bu potansiyeli görmüş durumda. Gerisini bir şekilde yoluna koyar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Bu konu AKP MHP konusunu aşan bir konu…

    Uluslararası uyuşturucu ticaretinde ayyuka çıkmış konular var Türkiyenin karşısında…
    Uluslar arası normal ticaret zinciri için Türkiye çok ciddi sorunlarla karşı karşı…

    Bu sebeple Türkiyeyi normal ticaret zinciri içerisinde aktör haline gelebilmesi için IMF gibi kurumlarla ortaklık yapması lazım
    Mehmet ŞİMŞEK bu konu ile ilgileniyor…

    o gibi kurumlar Hukuk’un üstünlüğü olduğu ülkelerle ancak çalışabilirler

    Bu sebeple Türkiyede her şeyi kendilerince düzeltmeye çalışıyorlar veya kılıfına uydurmaya çalışıyorlar

    bir kaçtane(binlerce) paravan tipler harcanmmış kime ne

  2. Yanlış bir yorum. Cemaat iyi niyetli ve zararsız emir eri saftiriklerden oluşuyordu. MHP ise siyasi saiklerle hareket eden tehlikeli bir mafya oluşumu. AKP sadece saldurgan kurdun pençe ve dişlerini bir miktar törpülemek istiyor. Bunun haricinde başka bir şey beklemeyin.

  3. “Cemaat Akp ortaklığı var” demek hizmet hareketini hiç tanımadığınız anlamına geliyor. Hizmet hareketi ülkede siyasi partilerle her hayırlı işlerde birlikte hareket etmiştir, Bazen DYP bazen DSP ile hayırlı işlerde dönemin iktidarinin siyasi desteğini almistir. Ama asla ortak olmamıştır. Eğer ortak olsaydı, en basitinden 17 25 aralık sonrası en az 100 milletvekili olur ve meclisten ayrilirlardi. Bu bu seçkin insanlara bir hakarettir. Devlette çalışan herkes resmi prosedür içerisinde göreve gelmişlerdir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin