Yorgun

YORUM | HAKAN ZAFER

 

Herkes yorgun.

Yeniden yorulmamak için okuduğu, dinlediği ne varsa kısa ve çarpıcı olsun istiyor.

Bir başkasından aldığını kendinde tamamlamak yerine başkalarını tamamlamaya çabalıyor. Dahası, kimseden bir şey de almak istemiyor. İçinin yağını erit, yüreğini soğut yeter.

Satrançta her taşa aynı muameleyi yapan acemi gibi eline geçeni rakibinin hamlesini durdursun diye harcıyor da harcıyor.

Kendileri yoğunlaşıyor diye önemsemeniz, hiç olmazsa önemser gözükmeniz gerekiyor. İkna olmuş gözükmeniz şartıyla sizi kabullenen birinin karşısında istenilen yerde durmuyorsanız kibar gözükse de “yeri mi, zamanı mı şimdi?” ayarı veriliyor.
***

Her şeyi haber gibi algılıyor, herkesten haberci refleksleri bekliyoruz.

Hâlbuki her meseleyi haber dili ile en kısa sürede anlatabilme şeklinde bir yarışın içine düşünce kenara ancak kazayla çekilebiliyorsunuz.

Uzun ömürlü, değerli, temelli, altında yatan bir emek olsun isteyen yok. Sert, keskin, argoya kaçan, ağzı ayrı bırakan ne varsa yeterli sayılıyor. Tarif için kelimeler bile kaba: “Çakma”, “kapak yapma”.

Yetmiyor, sizden beklenen bu tavra tezat oluşturacak şekilde yer yer acıklı veya gizemli olmanız da gerekiyor.

***

Hele dindarlar…

Her şeyin çözümünü, formülünü aynı anda ve tek şeyde aramak gibi bir becerileri var. Ne bulduruyor ne de barışık bırakıyor. Bulamayınca elde kalan tek seçenek küsmek oluyor.

Tavşan peşine takılan Alice gibi, tava gelebilmelerine ihtimal vermek, yalandan da olsa Rönesans nasip olur mu diye beklentiden hoşlanan beni, bir hayal uçurumunun kenarından sırtına tekme vurup aşağıya atılmak kadar ürpertiyor.

Sizden istediğinde hızla değiştirebileceğiniz kadar fikirlerinize bağlı kalmanıza izin veren, doğruluğunuzun ecelini kendi tayin edenler de var. “Kendileri hazretlerine” rast geldiğimiz anlarda ani değişikliklerle “istediği gibi” olma durumunda kalmak ne kadar saygın olabilir?

Önemsediği sevdiği karakterlerin rastgele söylediği, idare-i kelam nevinden sözler için o yönde olmayan ama bugüne dek onca insanın emek verdiği, çok defa tekrarlanarak sağlaması yapılmış, bilgiye dönüşmüş ne varsa uğruna feda eden bir bakış açısına, anında kurban gitmeyecek hangi sanat, edebiyat, bilim, kültür hatta dini unsurdan bahsedebiliriz?

Neyse… Daha fazla yormayayım.

Aşağıya yazmakla, kalan fikirlerini doğrulamış olmayacağım İsmet Özel’in bir sözü var.

‘Ne derler acaba‘ diye kahrolası bir put vardır.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Yani İsmet Özel deyince başka satırlarda sıralanabilir tabii paragraflara . Bu satırlarda çok lezzetli, insanın Alice harikalar diyarında yaşamadığını apansızın hatırlatıyor faniye.

    Ben yinede şu satırları çok tatmin edici bulurum şöyle ki;
    Bahçelerde mor meni verem ettin sen beni.
    Gaziantep yolunda öldürdün beni…

    Harika türküdür vatanından uzaktakiler kıymetin bilir…

  2. Siz “bi konuşun”

    Yeni bi video yüklenecek de bi dost sesi duyup hakkaniyetli bi sohbet dinleyeceğim diye bekliyorum…

    Lağım medyasının kirlettiği ekranlardan bi nebze uzaklaşıp evde hayırlı bi ses duymak paha biçilemez…

    Kınayanın kınamasına, eleştirenin yıpratmasına aldırmadan “bi konuşun”

    Uzun uzun konuşun… Hürmetler

  3. Hakan bey Ahmet Beyle yaptığınız sohbet çok anlaşılır,ancak yazılarınız öyle değil. Zihninizden geçenleri hızlıca kaleme alıyorsunuz sanki. Benmi anlamıyorum acaba. Sizden ricam yazılarınızı sizin çok iyi tanımayan birine okutun ve ne anladın diye sorun. Sanki uzun bir sohbete sonradan ve sonunda katılmış biri gibi hissediyorum kendimi. Sizi sohbettekiler anlamış ve son bir öz -özet yapılmış.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin