Yeşilin elli tonu!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Her konuda bir fikri, her konuda söyleyecek sözü olan bir cumhurbaşkanımız var.

Kokpitine kurulduğu uçağın pilotuna “Niye 3 kilometre değil?” diye çıkışıp pistin uzunluğu hakkında bile fikir irad ediyor.

En iyi ekonomist kendisi.

Sanatçıyı en çok seven de.

Kitap okumaz ama kitap ile ilgili yıldönümlerinde kendi iktidarlarından önce kitabın bile olmadığını söyleyebilecek kapasiteye sahip.

Henüz söylemedi bunu ama yakındır emin olun.

Hani MFÖ’nün bir şarkısı vardı: “Peki peki, anladık!”

Şöyleydi:

Peki peki anladık

Her şeyden sen anlarsın

Peki peki anladık

Her şeyi sen bilirsin…

İlk önce sen başlattın

En önce sen yavaşlattın

En uzağa sen gittin

En çabuk da sen döndün…

Hani abartı olacak belki ama öylesine bir kitleye sahip ki, ne üflese inanılıyor ya da öyle davranılıyor.

Dolayısıyla mevzu, “Senden önce kaos vardı”ya kadar gider.

Gidebiliritesi var yani…

Erdoğan'dan Phaselis Tüneli açılışında net mesaj: Hiçbir sıkıntımız  kalmayacak - Video 7

Biliyorsunuz en çevreci de kendisidir.

En çok ağacı o dikmiştir mesela.

Ormanları da en çok o sever.

Bakmayın siz geçtiğimiz yaz cayır cayır yanmalarında kılını kıpırdatmamasına, aslında ormancıdır kendisi.

Bilenler bilir.

Son olarak yeşile aşkını ifade etti.

Hatırlarsınız canım.

Hani Dolmabahçe çalışma ofisinden canlı bağlantıyla katıldığı Kemer-Kumluca Yolu ‘Phaselis Tüneli’ açılış töreninde yaptığı konuşmada, Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu’na, “Adil, yeşilleri biraz artırırsak çok daha güzel olacak,” demiş ve eklemişti: “Yeşili severim biliyorsun.”

Yeşile olan aşkını bilmeyen yoktur Erdoğan’ın…

Hem de yeşilin her tonunu sever.

Bazı tonlarına ise zaaf derecesinde aşıktır.

Sevdiği yeşilleri yeşilin bir tonuna döndürmeyi de çok sever.

Misal orman yeşilini dolar yeşiline çevirdiği zaman ondan mutlusu yoktur.

Milletin yeşil sevmesini de çok umursamaz.

Hani salatalığın, maydanozun, nanenin yeşiline çok ilgi duymaz.

Soğuk gelir meyve, sebzenin yeşili ona.

Ona böyle büyük kupon arazi yeşili lazımdır.

Ya da dediğim gibi, kocaman kocaman orman yeşili.

Ki imara açabilsin.

Sonra o en sevdiği yeşile dönüşsün bütün dünya.

Paranın yeşiline…

Doların…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Bu sitede düzenli yazı yazan yazarların çoğu yıllardır aynı konuları, aynı şeyleri, aynı kişileri yazıp duruyor. Hep Erdoğan, Erdoğan, Erdoğan. Köşe yazısı resimlerinde Erdoğan, haber manşetleri resimlerinde Erdoğan… Eski sevgiliye takıntılı insanlar gibi… Yazılanlar ve analizler de iyice tekrara düştü bu yüzden. Bizim söyleyecek yeni bir şeylerimiz yok mu? Erdoğan ölene kadar onu mu konuşacağız? 20 sene sonra ölürse 20 sene bu yazılar devam mı edecek? Bu siteyi takip edenlerin büyük çoğunluğu zaten artık yurt dışında yaşayan insanlar. Erdoğan’ı duymaktan, görmekten, okumaktan bıkmışlardır. İnsanlar hayatlarını kurmaya çalışıyor ve farklı ülkelerde farklı zorluklar ve imtihanlar yaşıyor. Erdoğan’ın gitmesini hepimiz istesek de kendisi hayatımızın yüzde doksanı değil artık. O iktidardan gitse bile birçoğumuz ülkeye geri dönmeyecek. Bu siteyi Türkiye’den pek okuyabilen olduğunu da sanmıyorum. Hal böyleyken, Türkiye’de yaşanan kötü olaylar, AKP ve Erdoğan odaklı bu binlerce köşe yazıları ve haberler kime hitaben yazılıyor anlamıyorum.

    Fark ettiyseniz eskiden her yazara çok daha fazla yorum geliyordu, şimdi ise tek tük. Çünkü büyük ihtimalle okurlar da aynı şeyleri okumaktan bıktı. Erdoğan’ın suratını görmekten veya onun karakter analizi okumaktan bıktık. Kendi adım kadar iyi biliyorum zaten artık bunları. Lütfen yazmak için yazmayın. Yeni şeyler söyleyin. Farklı ülkelerdeki Hizmet insanlarının sorunlarına da eğilin. Bu kadar Türkiye ve Erdoğan odaklı olmanın kimseye bir faydası yok.

    • Sayın Yusuf Bey, eleştirinizi anlıyorum. Erdoğan ve zevatı ile ilgili yazılar artık çok faydalı değil. Gören görüyor, görmeyene de yapacak çok fazla bir şey yok. Ama yazarların Türkiye ve Türkiye’deki olaylar, haberler üzerine yazdığı yazıları önemlidir. İlla ki yurt dışındaki insanların sorunları üzerine de yazılar yazılmalı ama Türkiye gerçeği üzerinde önemle durmaya devam edilmelidir.

  2. İrtica kategorisindeki ve potansiyel irtica adayı insanlar dışlandılar. Onlara türk ve sünni kimliği üzerinden sahte duygu pompaladılar. Kıyas çıkarttılar. Olması gereken insan modelini yüceltirken olmaması gereken insan modelini aşağıladılar hatta daha beterini yaptılar, onları yok saydılar. Devlet ile hiçbir zaman ilişki kurma fırsatı verilmedi onlara. Aslında övdükleri kişiler de devlet ile tam irtibat kurmasına izin verilmedi. Sadece başları okşandığı için kendilerini devletin gerçek sahibi sandılar. Sonra ki kavgalar bu sanma üzerine bina edilerek devam etti. Devlet isimli soyut şahıs aradan çekildi. Öyle bir düğüm atmıştı ki kimse yıllarca çözemedi. 28 şubatta devlet isimli şahıs tekrar kendini gösterdi. Ama bu sefer yok saymıyordu insanları. Onları açıkça aşağılıyordu. Aşağılanan insanlar bir dayanak noktası bulamıyordu ki tepki verebilsinler. Hem türbanından dolayı aşağılanıyordu hem de bir gücün karşısında çaresiz hissetme nedeniyle eziliyordu. Ezilirken kendisini savunacak kimse bulamıyordu. Diğer insanlar hiç sesini çıkarmıyordu. Yani yok sayılma, aşağılanma, ezilme bunlar psikolojik ve fiziksel şiddettir. Yani şiddete maruz kalıyordu insanlar devlet şahsı tarafından. Evet insanlar acizdir, zayıftır ama nefsin de hakları vardır. Yani hukuk olmalıydı. Gelmeliydi ve olup bitene müdahale etmeliydi. O da olmadı. Zorba bir devlet, hukuksuz bir devlet vardı. Bu devletin karakteri en çok kemalist, laik geçinen insanların karakterine yakındır. Zaten zorba devlet uğur mumcu gibi cinayetleri işlettirerek yada açığa çıkmasını engelleterek kemalist kesim üzerinde önce duyarlılık oluşturmaktadır. Ve daha sonra kemalistin arkasına geçerek golf öğretir gibi uğur mumcu duyarlılığını irtica nasıl uygulayacağını öğretmektedir. İrtica olarak etiketlenen insanlara yapmayı planladığı şiddet uygulamalarını kemalistin sanki düşüncesiymiş gibi yapmaktadır devlet. Sanki kemalistin yapmak istediği şeyleri sen merak etme ben senin yerine yaparım diyerek sanki şiddetin kaynağı ona müsade ettiği için kemalistler görülecek. Böyle devlet isimli şahıs kendini kemalistlerin arasına sokarak karşı tarafa pisliğini kusmaktadır. Tamda bu dönemde bahçeli hükümeti yıkar ve tayyipin önünü açar. Aşağılanmış insanlar öyle güçlü duygular ile tayyipe bağlanır ki bu bağın temelinde aşağılanma ve ezilme yatmaktadır. İnsanlar önceki devletten korktukları için tayyipe sarıldılar. Devleti zaten önemsemiyorlar. Daha doğrusu devleti tanımıyorlar, en doğrusu ise devleti şiddet yanlısı zorba olarak tanıyorlar. Zorba, kemalistler arkasına geçerek kendini gizlediğinden bütün kemalistler zan altında kalmaktadır. Fakat bu tek taraflı bir ilişki değil zorba ile kemalistler arasındaki. Kemalistlerde zorbaya karşı sessiz kalmışlardır. Yani zorbayı içselleştirmişler, zorbayı aralarına kabul etmişler. Zorba gizlenmek konusunda oldukça başarılıdır. Bir devlet yönetir adına türk der türkü ululaştırır ama özünde türk sevgisi yoktur. Zorbanın özünde hiç bir millet sevgisi olamaz. Eğer zorbalığını ingilterede yapmak isterse ingilizi yücelterek kendini kamufle eder. Şimdi mağdurlar hukuk denilince akıllarına çaresizlik geliyorsa o zaman hukukun da ne olduğunu bilmez. Devlet zaten şiddet yanlısıdır. Alkolik babanın gelip evdekilere sataşması gibi, saçından tutup çekmesi gibi devleti şiddet içerikli tanımış. Geriye sığınılacak tek liman kalıyor. Tayyipin şahsiyeti. Milyonlarca insan tayyipin şahsiyetine sığınmıştır. Eğer tayyip bir an için kendine gelse ve bende bir zorbayım derse kalabalıklar hep bir ağızdan hayır diyeceklerdir. Tayyip ben devletim demedi onlara hiçbir zaman. Çünkü kalabalıkların devlet ile ilişkisinin problemli olduğu biliyordu. İnsanlar hukuka sığınmıyorlar çünkü hukuku en çaresiz oldukları dönemde görmemişlerdi. Aşağılanmış ve ezilmişlerdi. İnsan onuruna bu kadar kolay yaklaşılamamalıydı. Şimdi öyle bir çelişki içine girdiler ki, hukuksuzluğun faturasını başkalarına kesiyorlar. Hukuku tanımadılar ki hukuku talep etsinler. Hepsi tayyipin şahsiyeti içinde kendilerini buldular yada hala onun şahsiyeti içine girdiklerinin farkında değiller. Bebek gibi kuluçkadalar. Ne devleti biliyorlar ne hukuku. Aynı bebek gibi. Bebeğin hukuku ve devleti kavraması sağlıklı bir ortamda olgunlaştıktan sonra olur. Bir bebek seçimde sadece annesine gider. Yani tek anladığı şey annesi onu aç da bıraksa içgüdüsel olarak annesine gidecektir. Bebek hukuku, devleti nereden bilsin. Devletsizlik, hukuksuzluk doğuştan beri var olduğu için insanlar devletsiz, hukuksuz bir anne, babadan terbiye gördüklerinden, okulda doğru dürüst eğitim almadıklarından bu sorun çok temel bir sorundur. Yani çözümlenmesi güçtür. İçine girdikleri şahsın güçlü olmasını, doğayı sevmesini, barış dolu olmasını, yada kendilerinin intikamını almasını istiyorlar. O yüzden bu karakterde kusur yoktur. Bu karakter dünyadaki en iyi sıfatları üzerinde taşımaktadır. O çok güçlüdür, herkese posta koyar, kimseden çekinmez falan. İradelerini o şahsın kişiliğine teslim etmişlerdir. Fakat çok ilginç bir durumnda söz konusudur. Bu ilişki de tek taraflı değildir. İnsanlar tayyiple inanılmaz bir bağ kurarken aynı insanların bir de diğer yüzleri vardır. Kendileri bebek olmadığı için paranın ne demek olduğunu biliyorlar. Bu nedenle aralarındaki şahsiyet sınırını aşan bu insanlar söz konusu para olunca liderlerinden gizlemektedirler. Ne oldu hani onun için herşeyinizi feda ediyordunuz. Aslında aralarıbdaki anlaşma sanıldığı gibi saf bir ilişki değil. Kötü çocuk devleti tayyipe verirlerken tayyipte onların cebini dolduracaktı. Herşeye rağmen tayyipe bağlı olanlar kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlardır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin