YEM ve UFF

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Önümde 29 Eylül Salı gününe ilişkin Resmi Gazete var.

Cumhurbaşkanlığı Kararı başlıklı bölüm şöyle başlıyor:

“Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan ekli ‘Orta Vadeli Program (2021-2023)’ın onaylanmasına, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 16’ncı maddesi gereğince karar verilmiştir.”

İmza Recep Tayyip Erdoğan.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı yememiş içmemiş, oturmuş araştırmış, kafa yormuş ve üç yıllık bir orta vade planı hazırlamış. Sayın Reis de bunu münasip görmüş imzalamış, Resmi Gazete’de yayınlanmış ve yürürlüğe girmiş.

Peki ne diyor bu OVP?

Enflasyon 2021 için yüzde 8, 2022 için yüzde 6 olacaktır.

2023 yılı sonunda tüketici enflasyon oranı 4,9’a indirilecektir.

Güzel…

Başka?

İşsizlik yüzde 13,8’den 12,9’a indirilecek.

Aradan birkaç ay bile geçmeden tüm beklentiler ve rakamlar tepetaklak olmakla beraber, bu rakamlara nasıl bir strateji ve ekonomi politikasıyla gidileceğine dair en ufak bir bilgi kırıntısı bile yok raporda.

Peki ne var?

Bol hamaset ve uydurulmuş gerçeklik.

YEP diyordu damat kendi programlarına. Yani, Yeni Ekonomi Programı.

Damadı şutladıktan sonra kayınpederi epey türbülansta kaldı.

İstikrarlı giden tek şey, ekonominin düştüğü uçurumdaki hızıydı.

Kendisinden başka hiç kimsenin hikmetini anlamadığı bir demeçler silsilesi ve eylemi ile Merkez Bankası’nı tamamen bitirerek dövizi bir gecede yüzde 15 fırlattı.

Sussa dövizin ateşinin söneceğini bildiği için ısrarla ocağa odun atmaya devam etti, ateşi körükledi.

Bir ara 12’de sabitlemeye çalıştığı doları şimdi 13’e kitlemeye çabalıyor sanırım.

Niye yaptığını kimse bilmiyor hala.

Bilinen şey Türkiye’nin son sürat çakılmaya doğru yol aldığı.

Birkaç yıl önce hazırladığı ekonomi planını çöpe atarak yeni bir kavram ile ortaya atıldı: Yeni Ekonomi Modeli: YEM..

Söylediğine göre tam 19 yıldır bu model için hazırlık yapıyorlarmış.

Kim yapıyor, nerede yapıldı, içeriği nedir, yine bilen eden yok.

Şöyle diyor haşmetmeapları:

“19 yıldır bu ekonomi politikasının hazırlıklarını yapıyoruz. Artık ülkemiz ekonomisinin kronik hastalıklarını azaltma değil tedavi etme aşamasına geçtik. Hiç endişe etmeyin, şirketlerimiz daha çok kazanacak, çalışanlarımız daha iyi ücret alacak, bireylerin bundan sonraki süreçte eli bolluk içinde olacak. Milletimizin 2023’te tercihini mandacı iktisatçı ve siyasetçilerden yana değil büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasından yana kullanacağına yürekten inanıyorum.”

Gazetecinin biri her nasılsa yürek yemiş gibi öne atılıyor ve: “Efendim bu modelin içeriği açıklanacak mı?”

“Elbette” diyor Erdoğan, “15 günde bir ekrana çıkıp anlatacağım…”

Bu kadar…

Bilenler bilir bir ara UFİ diye bir marka vardı. Açılımı şöyleydi: Ucuz Fakat İyi…

Yeni ekonomi modelinin markası da sanırım UFF: Ucuz Fakat Felaket!

Ucuz olan halkın iş gücü. Şu anda bile Türk işçisi dünyanın en ucuz işçisi statüsünü almış durumda. Çin Bile asgari ücrette bizi geçti.

Ucuz olan kısmı burası.

Geri kalan her şey felaket.

TÜİK diye dünya sihirbazlar konseyine rakip bir kurum var ellerinde.

Abra kadabra ile tüm rakamları istedikleri hale getiriyor, her şeyi Saray’a göre çevirebiliyorlar.

Büyüme rakamlarını Erdoğan’ın gönlünden geçene göre ayarlıyorlar. İşsizlik oranını, enflasyonu.

Manzara felaket ama TÜİK’e göre her şey şahane.

Bir tek dolar kurunu gizleyemiyorlar. Eminim saray bunun için de çareler arıyordur.

Size samimi fikrimi söyleyeyim.

Yeni Ekonomik Model diye bir şey yok. Bu tamamen Erdoğan’ın sonradan uydurduğu bir kılıf. Böyle bir model olmadığı için içerik filan da yok.

İki dudak arası ekonomisi modelini nicedir uyguluyor bu ülke ve artık geri dönülmez bir bataklık yolculuğunun tam ortasındayız.

İstediğimiz kadar yem’lenelim ya da üff’leyelim.

Koktu artık bu ülke…

Necaset, hamaset ve vesayet…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Liderleri peşinde insanlar toplu intihara doğru gidiyorlar. Bu rituelleri kendilerini bağlasa iyi. Diğerlerini de kendi peşlerinden sürüklemektedirler. İlla diğerlerini sürece katacaklar. Biliyorum diğerlerine zarar vermek için bunu yapıyorlar. Bedenlerinden başka sermayeleri olmadığından kendilerine zarar vererek bunu yapmaktadırlar. Yani diğerlerine olan kıskançlıkları, kinleri, nefretleri kendi bedenlerini bile feda etmelerine neden olmaktadır. Ben patlarsam herkes patlar düşüncesi vardıkları son durak oldu. Liderlerin onları sürüklediği nokta kin, nefret, kıskançlık oldu. Liderleri sadece bunun adını koymadı. Daha doğrusu kıskançlığı, üstünlüğü farklı pazarladı. Bu yıkıcı duyguları yapıcı olarak gösterdi. Yıkıcı duyguları köprü, yol, hastane ile maskelemişti. Üstünlük duygularını büyük camiler ve ayasofya içine yerleştirmişti. Çünkü liderlerin hiç bir sermayesi yoktu. Tek sermayesi insan bedeni ve onun içindeki nefsani duygulardı. Bunlardan bir kurtuluş savaşı tarihi yazdı. Elindeki malzemeler ile bol bol kahramanlık hikayeleri yazdı. Aslında tek sermaye bu insanların bedenleri ve beden içindeki nefisleriydi. Geriye kala kala insanların bedenleri ve nefisleri kaldı. Bir de bu kadar kabartılmış nefise bir adet kuru ekmek kaldı. Şimdi nefis bunu kabul eder mi? Başladıkları noktaya geri döndüler ama bu sefer bir adet kuru ekmek ile döndüler. Olay kuru ekmek ile nefsin ilişkisine döndü. Artık kuru ekmeği fethe mi çıkarlar yoksa dövüşe mi tutuşurlar. Ekmeğin üzerine çıkıp boylarını mı büyütürler. Sert ekmeği alıp başkasının kafasına mı vururlar. Bundan sonra fetih, cihat, yedi düvel hikayesi ekmeğe karşı yazılacak. Geriye kuru ekmek kaldığına göre hikayeler ekmeğe karşı yazılacak. Ekmeği fethetmek, ekmeğe karşı kapışmak gibi. Ekmeğe karşı insanların kapışması. En sonunda ekmek için insanlar birbirine karşı cihat yapacak. Liderlerinden öğrendiklerini uygulayacaklar. Demeyecekler ekmek için kavga ediyoruz. Ne yapıyorsunuz siz dediklerinde cihat yapıyoruz diyecekler. Liderleri onlara bunu öğretmişti. Liderleri de bol bol cihat yapıyordu.

    Yedi düvel hiçbir zaman dış güçler olmamıştı. Yedi düvel aslında hep içeride çekemedikleri insanlar olmuştu. Direkt kıskandığı insanlar ile yüzleşmek yerine ona değişik değişik adlar koymuştu. Hedefteki kişi değişmiyor ama adı farkında olmadan birgün yedi düvel oluyordu, birgün haçlı, birgün hain. Bütün kötü sıfatları ona yüklüyor ama ona açıktan düşmanlığını ilan edemiyor. Düşman hep karşı taraftadır. Yani kendilerinden çıkan bir düşmanlık yoktur. Düşmanlık hep karşı taraftan onlara yapılmaktadır. Bu içindeki kıskançlığı, haseti gizlemektedir. İnsanlara da bunu öğretti. Artık bu insanlarda iki şey kalmıştır. Düşmanlar ve kuru ekmek. Adeta tarihe gittiler. Kurtuluş savaşını yaşayacaklar. Kuru ekmek ile savaşa devam. Tayyip insanları maceradan maceraya sürüklemektedir. Bu insanların çok hoşuna gitmektedir. Çünkü tıpkı ataları gibi kuru ekmek ile kurtuluş savaşı verecekler. Bu savaşa katılmayanlar tıpkı tarihte olduğu gibi hain ilan edilecek. Yani kurtuluş savaşında bile kıskandıkları kişiler hedefte olacak. Her senaryoda haset duyulanlar mutlaka oluyor. Şimdi kendileri gibi onları da kuru ekmeğe mahkum etmek istiyorlar. Amaçları kendileri gibi herkesi kuru ekmeğe mahkum bırakmak. Böylece aşağılık duygusuyla birlikte yukarıdakileri de sşağı çekmeye çalışmak olacaktır.

  2. Erdoğan belediye başkanıyken geleceğin başbakanına para biriktirmek için rüşvet-rant havuz kurdurmuştu. Sanırım burda da geleceğin tek adamı için yapılan 20 yıllık bir hazırlık var. Bugün yaşananlar da o hazırlığın bir parçası. Bilerek ve isteyerek krize sokuluyor ülke. Tl yi değersizleştirmek için her türlü çaba sarf ediliyor. Paravan şirketler üzerinden yurt dışından getirilen paralarla borsa satın alınıyor. Kaos teorisi. Burdan çıkan sonuç kaçmaya değil kaçmamaya odaklanmışlar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin