Yaz sayın veli: 3 paket Solo peçete, 1 litre Domestos çamaşır suyu!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

“Şimdi okullu olduk,
Sınıfları doldurduk.
Sevinçliyiz hepimiz,
Yaşasın okulumuz!”

Diyor meşhur şiirimiz… Okullar açılıyor lakin ilgili bakan ve bürokratlar dışında herkes endişeli.

Cumhurbaşkanı Erdoğan hemen her konuşmasında geçmişe atıfta bulunarak, kendilerinden önce Türkiye’de neredeyse hiçbir şeyin olmadığını hep vurgular.

Erdoğan’a göre kendilerinden önce Türk halkı buzdolabı nedir bilmiyordu, ambulans yerine hastaları at arabasıyla hastane olmayan şehirlerde sağlık ocaklarına götürüyordu, yol, ekmek, su, gaz, petrol, elektrik… Hiçbiri yoktu hepsi kendi dönemlerinde geldi…

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Elbette ekseriyetle doğru olmayan argümanlar bunlar.

Ancak doğru olan bazı şeyler de var…

Örneğin Türkiye’de yaklaşık 40 yıl önce imkanlar hakikaten kısıtlıydı. Devlet halka hizmet verirken bir şekilde katkı yapılmasını da istiyordu.

Yaşı yetişkin olanlar hatırlayacaktır, kalorifersiz sınıflarda olan sobalara evlerden odun götüren öğrenciler vardı.

Türkiye gelişti elbette.

Özellikle Özal sonrası gelişmiş ülkeler ile aradaki farkı hızla kapattı.

Otoyollar, iletişim, TV yayıncılığı ve daha pek çok alanda gelişmiş ülkelerden geri kalır durumda değildik.

Özelleştirme ve özel girişimciliği teşvik belli bir rekabeti de beraberinde getirdi.

Örneğin özel okulların çoğalması eğitim kalitesini artırdı.

Keza dershanecilik sektörü yüksek öğrenime daha kalifiye öğrenci yetişmesini sağladı.

Ancak ne olduysa Türkiye aniden makas değiştirip demokrasi yerine tek adam rejimini tercih ettikten sonra hızla geriledi her şey.

Bugün neredeyse hiçbir alanda 20 yıldan ileride olmadığımız gibi, belki 50 yıllık bir geriye dönüş söz konusu.

Elbette bunda hizmeti alan Türk halkının yaşanan bu değişim ve dönüşüm sürecine — biraz da işin ucu kendilerine dokunmadığı için — rıza göstermesinin payı çok büyük.

Türkiye’nin eksen değiştirmesi, devletin kocaman ve hantal bir yapıya bürünmesi.

Ehil insanların hızla devletten uzaklaştırılıp yerine adam kayırmacılığın geçmesi. Torpil, rüşvet, talanın son birkaç yılda inanılmaz boyutlara ulaşması.

Adaletin bitirilmesi, sadece inşaat sektörüne yönelip sanayi ve tarımın boşlanması tuhaf ve ilkel bir ülkeye dönüştürdü Türkiye’yi…

Buna bir de pandemi eklenince her şey daha beter oldu ne yazık ki…

Hukuk iflas edip, her şey bir kişinin iki dudağı arasına kalınca yabancı sermaye hızla ülkeyi terk etti.

Ülkenin yetişmiş kalifiye insanları da…

Sadece eğitim alanında mesleğine âşık, işini hakkıyla yapan yüz binden fazla öğretmen işten uzaklaştırıldı, binlercesi hapsedildi.

Aklı başında insanlardan gelen tüm itirazlara rağmen iktidar okulları açmaya kararlı gibi.

Malum, her kayıt döneminde velilerden bir takım belgeler istenir.

İkametgâh, nüfuz cüzdanı örneği, vesikalık fotoğraf filan…

Bu sene her veliye zorla bir taahhütname imzalatmaya çabalıyorlar. Salgın döneminde çocuklarını okula yollayan velilerin sorumluluk almasını istiyor Mille Eğitim bakanlığı. Bir başka deyişle, devlet işin içinden sıyrılmak istiyor. Yarın istenmeyen kötü tablolar ortaya çıktığında kimseye hesap vermek niyetinde değiller.

Bir de istenilen belgelerde değişiklik var.

Mesela iki top A4 kâğıdı istiyor okullar öğrenci velilerinden. Bir yandan yandaş medyada ekonomimiz uçuyor, süperiz, muhteşemiz derken A4 kâğıdına muhtaç bir devlet…

Bu kadarla kalsa iyi…

Mesela tuvalet kâğıdı artık belge sayılıyor artık. 12’li tuvalet kâğıdı getirmeden kaydını almıyorlar çocukların.

Hadi ıslak mendili anlamak mümkün ki pek çok aile bunu bile alacak durumda değil.

Ancak resmi evrak olarak iki şişe kolonya istemek de neyin nesidir?

Üstelik markası da belirtiliyor, başka marka olursa kabul değil!

Kaydınızı yaptıramazsınız…

100’lük Solo (evet yine marka zorunluluğu var) peçete de bu sene istenilen evraklardan.

En ilginci ise 1 litrelik Domestos (başka marka teklif etmeyin, kabul etmezler) çamaşır suyunu da kayıt yaparken belge olarak okula vermek zorundasınız.

AKP ve Erdoğan iktidara gelmeden hastaları at arabasıyla taşımıyorduk belki ama onların iktidarında yakında evlerden “gönlünüzden ne koparsa” denilerek yiyecek, içecek ve diğer temizlik malzemeleri (sabun, şampuan, deterjan, diş macunu filan) isterlerse kimse şaşırmayacak.

Erdoğan bir ara, “Gerekirse tezek yakarız” demişti de herkes bunu ironi olarak anlamıştı.

Açıkçası ben endişelenmeye başladım, durum oraya doğru gidiyor çünkü…

Şuraya bizim “Daha dün annemizin” şiirimizin meşhur bestesinin orijinalini de koyalım belki hafifler endişemiz.

https://www.youtube.com/watch?v=9bK9h12Qdvs

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin