Yabancıya enflasyonun üzerinde faiz sevap, yerliye haram

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Hafta içinde gözler Merkez Bankası’nın gösterge faizini indirip indirmeyeceğine çevrilmişken Hazine, 1999’dan bu yana en yüksek faizle borçlanmasını yaptı. Neresinden bakarsanız bakın orta yerde berbat bir tablo var. Gelin bu can yakıcı, sıkıcı ama bilinmesi gereken konuya değinelim.

17 Şubat’ta gözler Merkez Bankası’nın faizi indirimine odaklanmışken Türkiye yurt dışında dolar borçlanmasına gitti. Yapılan 5 yıl vadeli bir sukuk ihracı idi.

(Sukuk, doğrudan adına faiz demeyip hani şu adına İslâmi bankaların kullandığı yöntem. Devlet veya şirketler, finansman sağlamak için yatırımcıya sabit getiri sunan bir ödemeye verilen ad. Birileri kızacak belki ama İslam sosu bulaştırılmış faiz demek daha doğru.)

Bu ihraç edilen sukuk kira sertifikası olarak sunuldu. Alıcılar yüzde 66’sı Ortadoğu, yüzde 12’si ABD, yüzde 12’si İngiltere, yüzde 5’i Avrupa ülkeleri, yüzde 1’i de Asya’daki yatırımcılardı.

DOLAR BAZINDA YÜZDE 7.25 FAİZLE BORÇLANMA

Gelen talepse Türkiye’nin sunduğunun 3 katından fazlaydı. 10.8 milyar dolar talep oldu.

Talebin yüksek olması, altına üstünü gözetmeyip yalın gözle baktığınızda sevinilecek bir tablo.

İşin mide bulandıran tarafı, “Hazine yüzde kaç faizle borçlandı?” sorusuyla ortaya çıkıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Hazinesi, 3 milyar dolar borçlanma için dolar cinsinden tam yüzde 7.25 faiz ödeyecek. Kur riskini ortadan kaldırmak için TL cinsinden ödeyeceği faizse yüzde 33.5.

Hazine dış piyasalardan en son 2021’in Eylül ayında borçlandı. 5 ve 10 yıllık (2028 ve 2033) vadeli borçlanmalarda ödediği faiz yüzde 5.7 ve daha sonra bu oran yüzde 6.5 olmuştu. O dönemde ödenen faiz bile çok yüksek diye uzmanlar uyarıda bulunuyordu.

Yatırımcılar, birilerinin tabiriyle “faiz lobisi” niçin bu kadar yüksek faiz istiyorlar?

TÜRKİYE, SAVAŞIN EŞİĞİNDEKİ RUSYA’DAN DAHA RİSKLİ

Size Türkiye’nin çevresinden riski en yüksek iki ülkenin kısa süre önce yaptıkları borçlanmaların faizlerini vermek istiyorum. “Ekonomisi çöktü” denilen Yunanistan 3.25’le, savaşın eşiğinde olan Rusya ise 4.20’le borçlandı.

Türkiye’nin CDS denilen (Credit Default Swap’ın baş harfleri) risk primi, bugün iflas etmiş sayılan ya da savaşın eşiğindeki bir ülkeden daha yüksek. 5 yıllık ülke risk primimiz 519.

Hani iflas eden bir işadamı normal yollarla borçlanamaz ve tefecinin kucağına düşer ya, işte Türkiye’yi tam bu duruma getirdiler. Türkiye’ye tefeci faizi uyguladılar.

Acaba risk primimiz yakın gelecekte daha mı artar, yoksa düşer mi?

Bu sorunun cevabını 12 Şubat’ta uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Fitch verdi. Fitch, Türkiye’nin kredi notunu BB-‘den B+’ya indirdi. Yani 2 B’li kategoriden tek B’li kategoriye aldı. Dahası kredi notu görünümünü de pozitiften negatife çevirdi.

Kredi notu düşürülmesinin anlamını tek cümleyle ifade etmek gerekirse, gelecekte yapılacak borçlanmalar bugünkünden daha yüksek olacak. Nokta.

ŞİMDİ BİRİ AVUSTURYA’DAN BİRİ TÜRKİYE’DEN İKİ ÖRNEK

Şu sıralarda sosyal medyada Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen’ın metroda seyahat ederken çekilen fotoğrafları dolaşıyor. Onun için örneği bu ülkeden vermek istiyorum.

Avusturya’nın kişi başına düşen milli geliri 47 bin dolar. Enflasyon 2.5, faiz yüzde 0.10. Bir başka deyişle faiz binde 1, sıfır desem burnum uzamaz. Dış borçlanmasını ise yüzde 1.2 faizle yapıyor. Bizde 519 olan CDS faizi, Avusturya’da ise sadece 9. Yanlış okumadınız: Dokuz.

Arada bir sistemi zorlamaya çalışan eski Başbakan Sebastian Kurz gibiler çıkabiliyor. Kurz, siyaseti bıraktığı gibi başına gelecekleri köşesinde bekliyor.

Bizimkilere özenip kendi medyasını kurmaya kalkışınca sistemin dışına itildiği gibi bir de mahkemelerde hesap veriyor. Muhtemelen yolsuzluk soruşturması sonrasında açılacak davada ceza alıp hapse girecek.

Avusturya’da sistem aksamadan yürüdüğü için Cumhurbaşkanı Van der Bellen, rahatlıkla metroda seyahat edebiliyor. Film şeridinde gördüğünüz resimler bir yolculuğun değil, farklı zamanların görsellerinden oluşuyor.

Birilerinin bir yerden bir yere giderken sergilediği görüntüleri hatırlayın. O görüntüler, hepinizin hafızalarınıza kazınmış durumda.

Avusturya’da bir başbakan yanlış yaptı diye mahkemede hesap veriyor. Avusturyalılar, Kurz’un başına neler geleceğini konuşuyor. Bizde ise bir zabıta memuru, zincir marketlerden birinden içeri giriyor ve tehdit savuruyor.

Bu memlekette enflasyonun daha da yükselmemesinde önemli bir role sahip olan zincir marketlerin patronlarını tehdit ediyor.

Sırtını saraya dayadığını düşünen zabıta memurunun sözleri özetle şöyle: “Yöneticilerine selam söyle, buraya bir tane adam geldi ‘fakire ekmek yoksa zengine huzur yok’ dedi diye aynen söyle. Kimse devletten büyük değildir.”

Yaptıklarının hiçbir hesabını vermeyen bir yönetim anlayışı, hukuk yerine kendini devlet sananların mafyatik tavırlarının olduğu bir ülkeye kim ne kadar güvenir? Bütün bunların faturasını vatandaş olarak bizler ödüyoruz.

Dışarıda itibarı ve kredibilitesi sıfıra inmiş bir ülke var. Üstelik bu ülke, dünyanın “faiz lobilerine” tefeci faizi ödemekte bir beis görmüyor. Dahası “Satışımıza üç kat talep geldi” diye övünebiliyorlar.

Aynı kafa, yurt içindekilere gelince bu kez “nas” deyip kendini dindar sayan milyonları susturuyor. Bir diğer ifadeyle “Vatandaşa gelince nas, uluslararası faizcilere gelince rekor faiz” yaklaşımı sergileniyor.

Nassa aykırı hareket edemeyeceğini söyleyip sözde faizle savaşa girdiğinde Merkez Bankasının politika faizi Ağustos 2021’de yüzde 19 idi. Aynı dönemde dolar 8-9 TL seviyesindeydi.

Türkiye o tarihten sonra hızla “nas ekonomisine” geçti. Faizler kısa sürede 5 puan indirilerek yüzde 14’e çekildi. Sonuçta ne olduğunu hep birlikte yaşıyoruz.

Merkez Bankası, 17 Şubat’ta “nas”ı bir kenara bırakıp faiz indirimine gitmeyip “pas” dedi. Faiz sabit tutuldu, nassa ne oldu?

Birileri “faiz sebep enflasyon sonuç” demeyi bıraktı. “Faizi indiriyoruz, enflasyon da inecek” demeyi unuttu.

Yurt dışı faizcilere dolar bazında yüzde 7.25 faiz veren Türkiye, yüzde 49 resmi enflasyonun yaşandığı ülkede kendi vatandaşına yüzde 20 faiz veriyor. Yani eksi yüzde 30 faiz uyguluyor. Tasarruf sahibinden alıp kredi kullanana sermaye akışı sağlıyor.

Yabancıya faiz ödemek sevap, vatandaşına parasını enflasyon karşısında koruyacak kadar bile faiz vermek nassa aykırı öyle mi?

Bıraktık hepsini, son kabine toplantısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan artık faiz tartışmasının bittiğini, dövizin de sabitlendiğini söylemiş.

Öyleyse enflasyon niçin düşmüyor? Üstelik Şubat enflasyonu TÜİK verileri göre bile yüzde 50’nin üzerinde çıkacak.

Siz bunların hepsini bir kenara bırakın umutlanmak için bir doz daha Tarkan’dan “Geççek” alın.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin