Vicdan en büyük mahkemedir!

SİNEMA | M. NEDİM HAZAR

Güzeller güzeli Ruanda Oteli, Babam İçin gibi klasik filmlerin yazarı İrlandalı sinemacı Terry George’un 2006 yapımı filmi Kesişen Yollar, (Reservation Road) bir yandan yaşanan bir trajedinin açtığı o kocaman acı deliğinden toplumu ve adalet sistemini mütevazı; ancak etkili bir üslupla irdelerken, diğer yandan ünlü Rus klasiği Suç ve Ceza kadar derinlikli bir vicdan muhasebesi yaptırıyor.

Acı; çeliğin suyu gibidir, insan acıyla yoğruldukça sertleşir. Ve ne kadar seyrekse insan hayatında acı, etkisi ve sonuçları o kadar büyük olur. Acıyı alışkanlık ettirmek etkisini azaltır. Bu nedenledir ki, bugün dünya coğrafyasında Allah’ın her günü acı yaşayan toplumlar ile acıyı çok nadir nadir yaşayan toplumlar arasında, “hakkaniyet, adalet, hukuk” gibi kavramları algılama hususunda çoğu zaman uçurum, zaman zaman da zıtlıklar vardır…

Hollywood sinemasının Amerikan toplumu vizörüne göre acı ve trajedi, içinde bireysel ‘kısas’ barındıran öykülerdir. Zira sistem nadir yaşanan acının mağduru kadar, yaşatanı da kollar ve gözetir. Neredeyse 40 yıl önceki örnek Öldürme Arzusu (Death Wish) ile bu yılki son örneklerden biri olan Ölüm Emri (Death Sentence) arasında (Listeye Foster’in İçimizdeki Yabancı’sı ile Jones’un Tanrının Vadisinde’sini de ekleyebilirsiniz) mantık örgüsü açısından milim fark yoktur bu yüzden…

Reservation road | Terry George | Flagey

Ancak bu haftaki filmimiz Kesişen Yollar, bir yandan yaşanan bir trajedinin açtığı o kocaman acı deliğinden bir toplumu ve adalet sistemini mütevazı; ancak etkili bir üslupla irdelerken, diğer yandan ünlü Rus klasiği Suç Ve Ceza kadar derinlikli bir vicdan muhasebesi yaptırıyor. Öykü aslında ülkemizde her gün yaşanan cinsten sıradanlaşmış bir olay:

Learner ailesi, 10 yaşındaki oğulları Josh’un çello çaldığı resitaline katılmıştır. Aile bu küçük yetenekle büyük gurur duymaktadır. Resitalden sonra evin yolunu tutan Leaner’lar, filme ismini veren Reservation Road üzerindeki bir benzin istasyonunda dururlar. Aynı saatlerde başka bir baba Dwight Arno, boşandığı karısına verilen vekâletinden sonra haftada ancak bir gün yanına alabildiği oğlu Lucas ile bir basketbol maçından dönmektedirler. İki ailenin yolları bu benzin istasyonunda kesişecek, yaşanan trajik bir kaza hepsinin hayatını değiştirecektir. Oğlunu kaybetmesine sebep olan kazayı yapıp kaçan kişiyi bulmak Ethan’ın yaşama amacı hâline gelirken, suçlunun yanı başında olduğunun farkında bile değildir… Hatta o kadar büyük bir trajediye dönüşür ki iş, katili bulabilmek için bizzat katille yasal anlaşma yapar talihsiz baba!

Kesişen Yollar’ın filmine yedirilen iddiasız birçok cümle filme farkında olmadığımız muazzam bir etki yapıyor. Örneğin bizzat polisin ağzından çıkan şu sözler için bile seyre değer: “Mahkemelerde adalet elde edemezsiniz. Sadece kanunları öğrenirsiniz.” Daha önce Hotel Rwanda isimli bir başyapıtla karşımıza çıkan senarist-yönetmen Terry George, birtakım teknik kusurlarına rağmen, henüz ilk karesinden son anına kadar ilgiyi üst düzeyde tutan bir film yapmayı başarmış. Ancak genç bir sinema yönetmeninin bile yapmayacağı ters açılar (beysbol maçı ve kendini ihbar etmeye çalıştığı telefon sahnesi gibi), biçimden ziyade içerik ile ilgilendiğini düşünmemizi sağlıyor.

Şöylesi bir cümleyi kaç aklı başında Amerikan filminde görebiliyoruz ki: “Kablolu TV kanallarınız ve politikacılarınız siz Amerikalıları daima kandırmıştır. Sizleri, savaşçı bir ulus olduğunuza ve yenilmez bir ordunuz olduğuna inandırmışlardır. Ancak, makineleriniz sert olabilir; lakin bu ülke insanı yumuşak yetişmiştir.” Bütün bu eleştiri yumağını bir üniversite dersinde dinliyoruz. İnsan ister istemez kendi ülkesindeki üniversiteleri anımsayıp hayıflanıyor tabii.

Öte yandan karakterler arasında bir tercih yapmıyor, yaptırmıyor yönetmen. Kendisi, dolayısıyla izleyici kahramanlardan biriyle bütünleşip devam etmiyor öyküye. Katilde bile öylesi bir vicdan deliği açıyor ki, insanın aklına Dostoyevski’nin ünlü kahramanı Raskolnikov geliyor doğal olarak. Öyle bir vicdan ki, en ağır mahkemeden ve cezadan bile büyük bir ağırlık olarak iniyor insanın gecesine ve biniyor tepesine.

Abartısız oyunculukların, sakin çerçevelerin ve iddiasız ‘set-up’ların koalisyonu ile son derece eli yüzü düzgün ve insanı derinden etkileyen (provoke etmeyen) bir film çıkmış nihayetinde. Son zamanlarda böyle filmlere denk gelmek kolay değil maalesef!

KÜNYE

Filmin İsmi: Kesişen Yollar (Reservation Road)

Yönetmen: Terry George

Senaryo: John Burnham Schwartz, Terry George

Oyuncular: Joaquin Phoenix, Jennifer Connelly, Mark Ruffalo, Mira Sorvino, Elle Fanning

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. “Acı; çeliğin suyu gibidir, insan acıyla yoğruldukça sertleşir. Ve ne kadar seyrekse insan hayatında acı, etkisi ve sonuçları o kadar büyük olur. ”

    Hayat imtihansız olmuyor. Önemli olan omuzların kaldırabileceği kadarının yüklenmesi. Bunu ayarlamak da maalesef elimizde değil. Acıya alışmak, alıştırmak mı iyi, yoksa seyrek veya sık yaşanan acıları paylaşmak, başkalarının acılarına merhem olmak mı?

    Bazı toplumlarda acılar bireysel yaşanıyor, bazılarında ise (en yakın çevre, aile, komşu … ile) paylaşılıyor. Merhemi olan koşuyor. Hangi toplumda yaralar daha az olur?

    Bir de toplum olarak acı ile yoğrulanlar var…

    İyi ve kamil bir insan olmak için, hayatın manasını anlamak için çok büyük acılar veya sürekli çile çekmek şart mı? Bireysel ya da toplumsal acılarımız ile övünmek veya tersi tek derdi olan bizmişiz gibi karamsarlığa bürünmek yerine paylaşımı denesek, başkalarının dertleri ile de dertlenmeye çabalasak, merhem olmayı öğrensek.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin