YORUM | Dr. ERGÜN ÇAPAN
Daha önceki yazılarımızda vefat edenlerin ardından gönderebileceğiz hediyeleri zikretmiştik. Bu yazımızda da bir vefa borcu ve sevap kazanma fırsatı olarak -imkanı olanların, gücü yetenlerin- dünyadan ahirettekilere göndereceği çok önemli bir hediye ile konuyu noktalamak istiyoruz.
Vefat eden kimse için sadaka verilmesi, onun adına hac gibi kurbetler yapılması caiz olduğu gibi onun için kurban da kesilebilir. Ölenin ardından kurban kesmek demek, kesilen kurbanın sevabını ona hediye etmektir.
Nitekim Ebu Davud’un Sünen’inde vefat eden kimselerin ardından kurban kesilmesi ile ilgili olarak “ölü adına kurban kesmek” adı altında bir başlık açarak bu konudaki hadisleri rivayet etmiştir. Peygamber Efendimiz, ümmetinden kurban kesemeyenler için de kurban kesmiştir.
اللَّهُمَّ هَذَا عَنْ مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ» وَيُقَرِّبُ الْآخَرَ فَيَقُولُ: «اللَّهُمَّ هَذَا عَنْ أُمَّتِي مَنْ شَهِدَ لَكَ بِالتَّوْحِيدِ وَلِي بِالْبَلَاغِ
Peygamber Efendimiz iki tane kurban kesmiş, birisini keserken, kendisi ve âl-i beyti için olmasını diğerini keserken de, “Allahım bu kestiğim kurban da ümmetimden tevhide inanan ve benim kendilerine mesaj ulaştırdığıma şahitlik edenler içindir.” olmasını istemiştir. (Hakim, el-Müstedrek, 6521; İmam Ebu Yusuf, Âsar, 307; Ebu Ya’la, Müsned, 1418)
Peygamber Efendimiz’in kendisi ve ümmetinden kesemeyenler için kurban kesmesi, vefat eden kimse için kurban kesilebileceğine bir delildir. (Kasanî, Bedaiü’s-Sanai, 5/72)
Bu konuda bir diğer delil de Hz. Ali efendimiz’in Allah Resulü’nün vasiyetine binaen hayatı boyu O’nun ardından kurban kesmesidir.
عَنْ عَلِيٍّ، أَنَّهُ كَانَ يُضَحِّي بِكَبْشَيْنِ أَحَدُهُمَا عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَالآخَرُ عَنْ نَفْسِهِ، فَقِيلَ لَهُ: فَقَالَ: «أَمَرَنِي بِهِ» – يَعْنِي النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ – فَلَا أَدَعُهُ أَبَدًا
Hz. Ali (r.a.) iki tane kurban keserdi. Birisi kendisine diğeri de Peygamber Efendimiz’e. Sebebi sorulduğunda, “Allah Resulü kendisi için kurban kesmemi emretti. O’nun için kurban kesmeyi asla terketmem.” buyurmuştu. (Tirmizi, 1495; Ebu Davud, 2790; Ahmet b. Hanbel, Müsned, 1278))
Hanefi fıkhının en kapsamlı fıkıh kitaplarından biri olan “İ’laü’s-Sünen” kitabının yazarı Zafer Ahmet et-Tehavenî’nin bu konudaki yaklaşımı şu şekildedir: “Peygamber Efendimiz’in Hz. Ali’ye kendisi için kurban kesmesini vasiyet etmesi, kendisi adına kurban kesilmesini sevdiğini göstermektedir. İmkanı olanların habibi ve nebisi için her sene bir koyun veya yedide bir inek kurban etmesi gerekir. Senelerdir bizleri Peygamberimiz adına kurban kesmeye muvaffak kılan Allah Teâlâ’dan yaşadığımız müddetçe Efendimiz’e kurban kesmeye devam etmeyi nasip etmesini niyaz ediyoruz.” (Tehanevi, İ’laü’s-Sünen, 17/269)
Peygamber Efendimizin bu konudaki hadislerini değerlendiren mezhep imamlarına göre vefat eden kimse için kurban kesmek caizdir ve Allah’a sunulmuş bir kurbettir, kesilen kurbanın sevabı ona bağışlanabilir. Ölen kimse kendisi için kurban kesilmesini vasiyyet etmiş veya bunun için bir malı vakfetmişse ittifakla caizdir. Eğer kurban kesme, ölen kimsenin nezir veya başka bir yol ile yerine getirmesi gereken bir vecibe ise varislerin bu vasiyyeti yerine getirmeleri gerekir. Eğer vefat eden kimse kurban kesilmesini vasiyyet etmemişse varislerinden biri veya bir başkası kendi malından onun için kurban kesmesi Hanefi, Maliki ve Hanbeli Mezheplerine göre caizdir. Zira bu konuda daha önce de geçtiği üzere Peygamber Efendimiz’den gelen sahih hadis vardır. (el-Mevsuatu’l-Fıkhıyyetü’l-Kuveytiyye, “Udhiye” madd.) Şafii mezhebine göre bazıları bunu vefat edenin vasiyyet etmesine bağlamış, bazıları ise böyle bir şarta gerek olmadan kesilebileceğini söylemiştir. Bununla birlikte mezhepte umde olan İmam Nevevî, ölen kimse için kurban kesmenin caiz olup, bunun da bir çeşit sadaka olduğunu, nasıl ölen kimse için sadaka veriliyor ve bunun sevabı da ölüye ulaşıyorsa aynı durumun kurban için de geçerli olduğunu ifade etmiştir. (Nevevi, el Mecmu, 8/380)
Hanbeli Mezhebine göre, ölen kimse için kurban kesmek hayatta olana kesmekten daha faziletlidir. Zira vefat eden kimse kurban kesmekten acizdir; ama sevaba da ihtiyacı vardır. (Mustafa Suyutî, Metalibi uli’n-nühâ, 2/472) Ölü için kurban kesen kimse kendisine kurban kesmiş gibi onda tasarruf edebilir. Ondan yiyebilir, tasadduk eder. Sevabı da vefat edenin olur. (İbn-i Abidin, 6/326)
Bu itibarla imkanı olanların vefat eden yakınlarına ve peygamber Efendimiz’e kurban kesmeleri hem bir vefa borcu hem de bir sevap kazanma yoludur.
7-Ölenin İyiliklerinden Bahsetmek
Ölen kimselerin ardından yapılması gereken bir diğer önemli fiil de onları hayırla yad etmektir. Gerçi bu, kurbet kategorisinde olan bir amel değildir. Ama kanaatimizce üzerinde durulmasına ihtiyaç vardır. Zira Peygamber Efendimiz:
اذْكُرُوا مَحَاسِنَ مَوْتَاكُمْ، وَكُفُّوا عَنْ مَسَاوِيهِمْ
“Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini yad edin. Kötülüklerin bahsetmekten uzak durun.” (Ebu Davud, 4900, Tirmizi, 1019; Buhari, 1393)
Ölülerin iyiliklerinden bahsetmek menduptur. Salih insanlardan bahsedilen yere rahmet iner. Vefat edenlerin kötülüklerinden bahsetmemek ise vaciptir. Ölen bir insanın gıybetini yapmak hayattakinden daha kötüdür. Zira hayattaki insanın dünyada iken affetmesi ve helal etmesi mümkündür. Ölen insana gelince onun affetmesi ve hakkını helal etmesi söz konusu değildir. (Aliyyül Kari, Mirkat ) Vefat eden insanın küfür ve fıskından insanları sakındırmak, uzak tutmak, tenfir etmek gibi maslahatlara binaen onun negatif özelliklerinden bahsedilebileceği de söylenmektedir. (Tebrizî, Mişkatü’l-mesabih, 5/830) Bununla birlikte bir müslümanın, mücbir bir maslahat olmadıkça vefat edenlerin negatif özelliklerinden bahsetmeyerek nezahet-i lisaniyesini koruması gerekir.
Netice itibariyle bir müslümanın ahirete intikal eden yakınlarını, üzerinde emeği olan insanları, dostlarını ve sevdiği kimleri unutmaması gerekir. Bunun için gücü yettiği ölçüde onların borcunun ödenerek ipotekten kurtulmasına yardımcı olması çok önemlidir. Bunun yanında elinden geldiği kadar onlar için dua ve istiğfar, sadaka verme, Kur’an okuma, yaptığı ibadetlerin sevabını bağışlama ve kurban kesme gibi ibadet ve kurbetlerle onlara hediyeler göndermesi yerine göre bir vazife ve vefa borcu olmasının yanında, aynı zamanda bir sevap kazanma yoludur.