Umuttan- hüsrana: Cesc Fabregas

HABER-PORTRE | HASAN CÜCÜK 

Takvim yaprakları 18 Ağustos 2011 yılını gösterirken İspanya Süper Kupası finalinde Barcelona ve Real Madrid, Bernabeu’daki 2-2’nin rövanşında Nou Camp’ta karşı karşıya geliyordu. Rövanş maçına avantajlı çıkan Barcelona’nın İniesta ve Messi ile kazandığı gollere Real Madrid, Cristiano Ronaldo ve Benzema ile karşılık veriyordu. Dakikalar 82’yi gösterdiğinde Nou Camp’ı dolduran 90 bin kişi tarihî bir ana şahitlik ediyordu. Binlerce taraftar, sadece 1 dakika önce yenen golü unutmuş, sevinç gösterileri yapıyordu. Bu sevinç gösterisi, tam 8 yıllık bir gecikme ile Nou Camp’a Barcelona formasıyla çıkan Cesc Fabregas içindi. Barcelona, 87. dakikada Messi’nin ayağından kazandığı 3. golle rakibini 3-2 yenip Süper Kupa’ya uzanırken; Barcelona taraftarı, kupadan çok Fabregas’ın yuvaya dönmesine seviniyordu.

Fabregas, henüz 16 yaşındayken kendisini gurbette buldu. Futbolun NBA’i olma yolunda hızla ilerleyen İngiltere Premier Ligi’ne daha çocuk yaşta adımını atan Fabregas’ın bu gidişi, ‘istekten’ çok, ‘istenmemeye’ bir isyandı. 9 yaşında Barcelona kapısından adımını atan Fabregas, takımın alt yapısı olan La Masia’nın en önemli yıldızları arasında gösteriliyordu. Messi ile birlikte La Masia’nın sivrilen ismi olan Fabregas, 16 yaşına geldiğinde Barcelona ‘resmî sözleşme’ imzalamayınca radikal bir karar alarak Arsenal’in yolunu tuttu. Arsene Wenger, Fabregas’ı uzun süre göz hapsinde tutmuş, fırsatını bulunca 3,2 milyon Euro karşılığında takımına kazandırmıştı. Arsenal tarihine, A takımda forma giyen ve gol atan en genç futbolcu olarak adını yazdıran Fabregas için Barcelona’nın efsane ismi Johan Cruyff, “Onun gitmesine göz yummak, Barcelona tarihinin en büyük hatasıydı.” demişti. Fabregas, henüz çocuk yaşta formasını giydiği Arsenal’de kısa sürede kalitesini ispat ederken, 20’li yaşlarının başında kaptanlığa yükseldi.

Josep Guardiola’nın 2008’de Barcelona’nın başına gelmesi bir zihniyet değişiminin de başlangıcı oldu. Guardiola, başarıya giden yolun La Masia’dan gelen oyunculardan geçtiğini biliyordu. Milyonlarca Euro’ya mal olan Zlatan İbrahimoviç ve Henry gibi yıldızlar La Masia kültürüyle yetişmediği için Barcelona’nın oyun sistemine ayak uydurmada zorlanıyordu. Guardiola, La Masia’dan yetişip kıymeti bilinmeyen iki isim Gerard Pique ve Cesc Fabregas’ı kadrosuna katmak istiyordu. Pique’nin Manchester United günleri çok sıradan geçtiği için 2008’de 5 milyon Euro karşılığında yeniden eski takımına kazandırıldı. Ancak Fabregas’ın durumu farklıydı. Hem yıldızdı hem de Arsenal satmaya niyetli değildi. Telaffuz edilen rakam 50-60 milyon Euro civarındaydı. Para sorun değildi. Wenger’in inadını kırmak kolay olmuyordu. Son 3 yıldır transfer döneminin en çok konuşulan ismi Fabregas’tı ve tabii ki gideceği takım Barcelona’ydı. Uzun uğraşlar sonunda Barcelona, 8 yıl önceki tarihî yanlışı telafi ederek 34 milyon Euro karşılığında eski oyuncusunu yuvaya döndürdü. Arsene Wenger, kaptanının ucuza gittiğini söyledi.

Fabregas’ın hasreti bitmişti. Şimdi Barcelona’nın başarısı için ter dökme zamanıydı. Ancak aradan geçen yıllar Fabregas’ın oyun anlayışında değişikliklere yol açmıştı. Diğer La Masia kökenli yıldızlara ayak uydurmada sıkıntı yaşıyordu. Yıllarca hayali kurulan oyuncu Nou Camp çimlerine ayak basmıştı ama Inesta, Xavi, Busquets gibi Barcelona’nın orta sahasının devleri arasında Fabregas kayboluyordu. Ancak hakkını da teslim etmek gerek, Fabregas Premier Lig performansını La Liga’da da devam ettiriyordu ama bu görüntüsü İspanyol devini memnun etmiyordu.

8 yıl aradan sonra yeniden Barcelona kadrosuna katılan Fabregas, 3 yıl sonra gözden çıkarılan bir oyuncu konumuna geliyordu. Barcelona formasıyla 3 sezonda tüm kulvarlarda çıktığı 151 maçta 42 gol atıp, 51 asist yapıyordu. Temmuz 2014’te Fabregas ikinci kez yuvadan uçuyordu. Bu gidişin dönüşünün olmadığını hem Fabregas hem de Barcelona biliyordu. Yeni takımı Chelsea, ödenen bonservis ücreti ise 33 milyon Euro oluyordu.

Fabregas’ın Chelsea yılları yine bildik standartta başlıyordu. İlk iki sezon takımın gözde isimleri arasında yer alıyordu. Sonra yavaş yavaş gözden düşmeye başladı. İlk 11’de sahaya çıktığı maç sayısı giderek düşüyordu. 2018-19 sezonunda adeta adı unutulan bir oyuncu konumuna düşüyordu. Sezonun ilk devresinde 6 maçta forma giyerken, sadece bir maçta sahaya ilk 11’de çıkıp toplam 180 dakika oyunda kalıyordu.

32 yaşındaki oyuncu yeniden bavulunu topluyordu. Ocak 2019’da bu kez istikameti Ligue 1 takımlarından Monaco oldu. Ligde zor günler geçiren ve küme düşmeme mücadelesi veren Monaco, Fabregas’ı kurtarıcı olarak görüyordu. 13 maçta forma giyerken sadece 1 gol atıyordu. Chelsea 33 milyon Euro’ya kadrosuna kattığı İspanyol oyuncuyu, Monaco’ya 9 milyon Euro’ya satıyordu. Fransa Ligue 1’de 3. hafta geride kalırken Fabregas sadece bir maçta forma şansı bulup, sahada 30 dakika kaldı.

Chelsea ve Barcelona ile şampiyonluk sevinci yaşayan Fabregas, İspanya milli takımıyla 2 Avrupa ve bir Dünya Kupası başarısına imza attı. Milli forma ile 110 maça çıkıp, 15 gol attı. Bir kaç yıl öncesine kadar Avrupa’nın en iyi orta sahalarından biri olan Fabregas şimdilerde 32 yaşında sıradanlaşmanın şokunu yaşıyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin